Kategori arşivi: Haberler

Geleceğin Sineması’na Rekor Katılım

T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğü’nün projesi olan ve TÜRSAK Türkiye Audiovisuel Kültür Vakfı işbirliği ile yapılan, Geleceğin Sineması’nın sonuçları 25 Haziran’da açıklanıyor. İstanbul Fransız Kültür Merkezi’nde yapılacak törende 200’ü aşkın genç yönetmen adayı arasından finale kalan 20 öğrenci 2.500 TL ödülün sahibi olacak. Geçtiğimiz yıllarda da büyük ilgi gören bu proje öğrenci filmlerini, proje ve senaryo aşamasında destekleyen ilk ve tek proje olma özelliğini taşıyor. T. C. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın öğrencilere ödüllerini takdim edeceği ödül töreninin sunuculuğunu Songül Öden üstlenecek.

Geleceğin Sineması’na Rekor Katılım yazısına devam et

16. Altın Koza Film Festivali Başlıyor

Altın Koza Film Festivali, 16. kez sinemaseverlere ‘merhaba’ diyor. 14 Haziran’a kadar devam edecek olan festival kapsamında Ulusal Uzun Metrajlı Film Yarışması, Ulusal Öğrenci Filmleri Yarışması ve Akdeniz Ülkeleri Uluslararası Öğrenci Filmleri Yarışması yapılacak. Festivalin Ulusal Uzun Metrajlı Film Yarışması’nın jüri başkanlığını dünyaca ünlü yönetmen Nuri Bilge Ceylan üstleniyor. Oyuncular Özgü Namal, Meltem Cumbul ve Bulut Aras ile senarist ve yazar Füruzan, yönetmen Özcan Alper, görüntü yönetmeni Uğur İçbak ve müzisyen Mazlum Çimen jüride görev yapacak diğer isimler.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Savaşmadan Aşk Olmuyor

    Günümüz sineması aşkı anlatabilir mi? Modern insan aşktan yoksun mu? Romantizm dünyayı terk mi etti? Teknolojinin başdöndürücü gelişimi eski zamanlardaki ritüelleri ortadan kaldırdığından olmalı aşk da modern insana ayak uydurdu ve her şey hızlandı. Aşk, hızı kaldırabilir mi? Günümüz sinemasında modern insanın aşklarının peşine düşmüş yönetmenleri de var. Bu yazıda günümüz sinemasının aşkları üzerinde dolaşıyoruz işte.

    Fransız yönetmen Xavier Giannoli’nin “Quand J’etais Chanteur-Şantör” filmini gördüğümüzde, günümüz sinemasındaki aşk filmlerini düşünmeye başlamıştık. Unutulmaz aşk filmi olarak, kimilerinin aklına Arthur Hiller’ın yönettiği 1970 yapımı “Love Story-Aşk Hikayesi”, kimilerinin de aklına Michael Curtiz’in 1942 yapmı “Casablanca-Kazablanka” filmi geliveriyor hemen. Giannoli’nin “Şantör” filmi, günümüzde romantizmin “hafif”lediğini fısıldıyordu. Romantizm, eski şarkılarda kaldı diyordu sanki. Günümüzde de içten ve sıcak aşklar olabilir mi? Dünya sineması içerisinde dolaşınca kadın ve erkek arasındaki bu en derin duyguyu, insanın içine sıcaklık veren bir anlatımla beyazperdeye aktaran filmler de var, hâlâ… Ama yine de bir sorun var. Günümüzün yaşam koşulları, her şeyi hızlandırıyor. Aşk da bunlardan biri. Her şey olması gerektiği hızda değil de, epey hızlı gelişiyor. Belki de bu yüzden aşkın derinliği yansımıyor hayata. Aslında teknoloji, aşkın kendi doğal aşamalarını ortadan kaldırdı. Belki de en büyük dert bu.

    İçine kapanık insanlar

    Günümüzün sineması, 1990’larda ve 2000’lerde, yoğun olmasa da aşk filmlerine uzak kalmadı. Öncelikle Avrupa ve Uzakdoğu sinemaları. Önce, Polonyalı büyük usta Krzysztof Kieslowski’nin iki filmi üzerinde durmak gerekiyor. “Musa’nın On Emri”nden yola çıkılarak çekilen “Dekalog” serisi içerisindeki 1990 yapımı “Krotki Film o Milosci-Aşk Üzerine Küçük Bir Film”, aşk duygusu üzerine önemli bir filmdi. Genç sütçü Tomek (Olaf Lubaszenko), Magda’ya (Grazyna Szapolowska) platonik aşık oluyordu. Magda da, Tomek’in kendisine tutkusunu anlamaya çalışıyordu filmde. Kieslowski’nin 1994 yapımı “Trois Couleurs: Rouge-Üç Renk: Kırmızı”, aşk ve kader üzerine en büyük filmlerden biriydi. Emekli yargıçla (Jean-Louis Trintignant) genç avukatın kaderleri bütünleşirken, genç avukat Auguste’ün (Jean-Pierre Lorit) farkına bile varmadığı güzel manken Valentine’le (Irène Jacob) yolları birbirleriyle kesişiyordu finalde. Valentine ve Auguste, birer aşk kırgınıydılar. Film bittikten sonra Valentine’le Auguste’ün büyük bir aşk yaşayacağını anlıyordu seyirci. Çünkü onlar birbirleri için doğru insanlardı. Modern melodram filmlerinin unutulmaz yönetmeni Fransız Claude Sautet’nin 1992 yapımı “Un Coeur en Hiver-Ayazda Bir Yürek”i, çok güçlü bir aşk filmiydi. Elle keman yapan ve tamir eden Stéphane usta (Daniel Auteuil), içine kapanık olduğu için güzel Camille’in (Emmanuelle Béart) kendisine gönderdiği aşkı alamıyordu. İçine kapanık bir insanın ruh halini çok iyi yansıtan filmde birçok insan kendini Stéphane’da bulabiliyordu. Hong Konglu usta Wong Kar-Wai’nin aşk üzerine iki unutulmaz filmi de sinemaya ve aşka armağan belki de. İlki, 1994 yapımı “Chongqing senlin-Chungking Ekspresi…” Hikâye, iki bölümde yansıyordu bu filmde. Birinci bölümde sivil polis 223 (Takeshi Kaneshiro), büfede çalışan kıza sırılsıklam aşık oluyordu, ama içine kapanık olduğu için ona kendini fark ettiremiyordu. İkinci bölümdeyse Faye (Faye Wong), resmi giyimli polis 663’e (Tony Leung) aşık oluyordu. Polis, onun farkında değildi elbette. Kar-Wai’nin 2000 yapımı “Hua yang nian hua-Aşk Zamanı”na, modern sinemanın en önemli aşk filmi deniliyor. 2000’li yıllarda, romantizmi yaşatan aşk filmleri geldi yoğun olmasa da. İtalyan sinemasının önemli yönetmen ve oyuncularından Roberto Benigni’nin yönettiği ve oynadığı 2005 yapımı “La Tigre e La Neve-Kar ve Kaplan”, bir erkeğin bir kadına duyduğu en büyük aşklardan birini anlatıyordu. Aşkı için Irak cehennemine bile gidiyordu şair Attilio de Giovanni. Ama, Fransız sineması romantizmi hiçbir zaman bırakmadı. Stephane Brize’nin 2005 yapımı “Je ne suis pas la Pour Etre Aime-Aşkın Dansı”nda geç kalan bir aşk anlatılıyordu. Ellili yaşlarının başındaki Jean-Claude’la (Patrick Chesnais) otuzlu yaşlarındaki hüzünlü Françoise (Anne Consigny) arasında yeşeren aşkı anlatıyordu film. Elbette aşkın dansı tangoyla beraber. Karakterlerinin ruh halleriyle buluşan dingin anlatımlı “Aşkın Dansı”, aşkın hiçbir dönemde insana uzak bir duygu olmadığını fark ettiriyordu. Güney Koreli usta Kim Ki-duk’un filmlerinde de modern zamanlardaki aşklar yansıdı. Ki-duk’un 2004 yapımı “Bin jip-Boş Ev”, aşkın varoluşu gibiydi. Genç, boş bulduğu evlere giriyor ve geceyi boş evde geçiriyordu. Kimsenin olmadığını sandığı bir eve girdiğinde onunla karşılaşıyordu. Gençle genç kadın yıldırım aşkıyla vuruluyorlardı birbirlerine. Genç kadın, babası yaşında zengin bir adamla evlendirilmiş ve adam genç kadını sürekli aşağılıyordu. Bir dolu trajedi yaşansa da aşk kazanıyordu. Ki-duk’un 2005 yapımı “Hwal-Yay”da da tutku vardı. Ama bu sefer, kıza aşık olan dedesi yaşındaki bir adamdı. Kızı büyüten yaşlı adam, kız on sekizine geldiğinde evlenmeyi hayal ediyordu. Kızı, karadan uzakta balıkçı motorunda yaşatıyordu ihtiyar. Yaşlı adam, geçimlerini sağlamak için, açıkta balık avlamak isteyen müşterileri motora getirince kız, orada kendi yaşına yakın bir gence aşık oluyordu. Ama, bu filmde aşkın trajedisi vardı. Yine Ki-duk’tan bir aşk filmi daha var. 2006 yapımı “Shi gan-Zaman” filminde, genç kadın sevgilisinin kendi yüzünden sıkıldığını düşünüyor ve ortadan kayboluyordu. Sonra yüzüne estetik ameliyat yaptırdığını öğreniyor seyirci. Geride kalan sevgili, aşkın bunalımlarını yaşıyordu. Nuri Bilge Ceylan’ın 2006 yapımı “İklimler”, aşkın mevsimlerini anlatıyordu. Bir adamla genç bir kadının biten aşkı üzerine açılan filmde yaz ayında aşk bitiyordu. Sonbaharda biraz özgür kalan erkek, kışın onu arıyordu. Peşinden Ağrı’ya gitmesine rağmen Bahar’ı yeniden hayatına katamıyordu. Japon yönetmen Isao Yukisada’nın 2004 yapımı “Sekai no Chûshin de, ai o Sakebu-Dünyanın Orta Yerinde Aşk İçin Ağlıyorum” filmi, neredeyse “Aşk Hikayesi”nin Japon uyarlaması gibiydi. Kasabaya dönen genç adam, yıllar önce lösemiden ölen lise aşkını hatırlıyordu. Geriye dönüşlerle bu büyük aşk melodramatik bir dille perdeye yansıyordu. Çağan Irmak’ın modern dünyadaki aşkı iyi anlatan “Issız Adam” filmi de hatırlanmalı.

    Adamın ıssız adası

    Alper, çılgın kalabalıkların içerisinde yalnız bir genç adam. Ada, kalbi kırık bir genç kadın. Alper, mutsuz ve bağlanmaktan korkuyor. Tek bağlandığı şeyse eski plâklar. Ada’ysa, kendine zaman ayırmayı ve eski şeyleri seviyor. Kitaplar, mekânlar onu etkiliyor. Yönetmen Çağan Irmak, sinemaskop yansıttığı filminde Alper’in ruhunun içine girdiği gibi Beyoğlu’nun da ruhunun içinde dolaşıyordu kamerasıyla. Adının da yaratıcı ve zekice olduğu “Issız Adam”, iyi yazılmış, iyi yönetilmiş ve iyi oynanmış, görsel ve iç dünyası zengin bir filmdi. Bu film, Alper’le güzel Ada’ya adanmış asri zamanlar meseli gibiydi. Kadınlara bağlanmak anlamında uzak duran Alper, sahafta gördüğü Ada’ya tutuluveriyordu. Sonunda su yolunu buluyor ve bir aşk doğuyordu bu çılgın kalabalıkların şehrinde. Alper, hep acelesi olan ve zihni karışık biri. Ada’ysa sakin ve durgun. Alper, hayatın ayrıntılarını göremiyor; yemekler hariç. Ada’ysa ayrıntılara anlam katıyor. Bu birbirlerine uzak yaradılıştaki insanın aşkı büyük bir aşkın kıyılarında dolaşıyor hep. Ama, Alper kendisine bir armağan Ada’nın değerini bilemiyor. Bu ayrılık belki de en büyük acısını ayrılmak isteyene veriyor. Ada, final bölümünde şu monoloğu söylüyor içinden Alper’e: “Sen dizime yattın, ben bir hikâye anlattım ve sen büyüdün…” Michel Fugain’in 1972’de söylediği Fransızca “Une Belle Histoire” şarkısı da bu filme çok şey katmıştı. 1970’lerde büyük yorumcu Tanju Okan, Modern Folk Üçlüsü ve Nilüfer’in vokalleriyle “Kim Ayırdı Sevenleri” diyerek okumuştu bu şarkıyı. Michel Fugain, “C’est un beau roman/ C’est une belle histoire/ C’est une romance d’aujourd’hui/ Il rentrait chez lui, là-haut vers le brouillard/ Elle descendait dans le midi, le midi” diyordu bu muhteşem şarkının girişinde. Yani, “Bu güzel bir roman/ Bu güzel bir hikâye/ Bugünün romantizmi/ Orada, sise doğru evine giriyordu/ O öğlene doğru iniyordu öğlen” diyordu. Filmde Semiramis Pekkan, Nil Burak ve Ayla Dikmen’in 70’lerden gelen şarkıları da duyuluyordu fonda. Semiramis Pekkan’ın filmin ön jeneriğinde duyulan “Bana Yalan Söylediler”le Ayla Dikmen’in son jenerikte duyulan “Anlamazdın” şarkıları insanı gerçekten çarpıyordu. Gerçekten fonda duyulan tüm şarkıları filmin ruhuyla buluşturabilmişti yönetmen. Melodramın çekici tuzaklarına düşmeyen bu film, final bölümünde insanın boğazını düğümleniyordu. Herhalde bu da aşkın gücündendi. Filmde Semiramis Pekkan’la Ayla Dikmen’in söylediği şarkıların aranjman olduğu da belli oldu sonraları. Semiramis Pekkan, Porto Rikolu Jose Feliciano’nun “The Gypsy” parçasını Türkçe sözlerle okumuş. Ayla Dikmen de Arjantinli şarkıcı Leo Dan’ın “Una Calle Nos Separa” şarkısını yine Türkçe sözlerle okumuş. Ama, gerçekten de iyi okumuşlar.

    Elbette günümüz sinemasında aşkı anlatan filmler var ve günümüzde birçok şey gibi aşk da gerçekçi yansıyor çoğu zaman. Francis Ford Coppola’nın caz ve gangster yıllarını anlattığı 1984 yapımı “The Cotton Club-Caz Dünyası”nda bir aşk usulca gösteriliyordu seyirciye. Dansçı siyahi Sandman Williams’la melez Frances’in aşkı her şeyi anlamlaştırıyordu. Coppola, aşkı almak için savaşmak gerek diyordu. Williams da öyle yapıyordu.

    (14 Haziran 2009)

    Ali Erden

    Moskova da “Kara Köpekler Havlarken” Dedi

    T. C. Kültür Bakanlığı destekli 2009 yapımı Kara Köpekler Havlarken, 19 – 28 Haziran tarihleri arasında düzenlenen 31. Moskova Film Festivali’ne katılıyor. Yönetmenler Mehmet Bahadır Er ve Maryna Gorbach filmin gösterimi için Rusya’ya davet edildi. Filmin Ukraynalı görüntü yönetmeni Sviatoslav Bulakovskyi de Moskova Film Festivali’ne katılacak. Rus ve Ukraynalı dağıtımcılardan yoğun ilgi gören film, yönetmenlere yeni filmlerini Ukrayna’da çekme teklifi almalarını sağladı.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Mustafa Üstündağ’ın Oynayacağı “Abimm” Filmi İçin Basınla Sohbet Toplantısı Yapılıyor

    Ergun Mercan’ın sahibi olduğu Elita Film tarafından önümüzdeki günlerde çekimlerine başlanacak Abimm filmi için şirket merkezinde basınla sohbet toplantısı düzenleniyor. Şafak Bal’ın yöneteceği filmin senaryosu İlkay Akdağlı tarafından yazıldı. Başrolünde Kurtlar Vadisi’nin Muro’su Mustafa Üstündağ’ın oynayacağı filmde, Avrupa Yakası’nın Cem’i Levent Üzümcü, Parmaklıklar Ardında’nın Kustiye’si Rüçhan Çalışkur ve Haldun Boysan seyirci karşısına çıkacak.

  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Mustafa Üstündağ’ın Oynayacağı “Abimm” Filmi İçin Basınla Sohbet Toplantısı Yapılıyor yazısına devam et
  • Avrupa Film Akademisi’nin Senaristlerle İlgili Kararı

    Avrupa Senaryo Yazarları Federasyonu (FSE), Avrupa film sektörü içinde, senaryo yazarları ve onların eserlerinin, sinema sektörünün sürekli olarak en görmezden gelinen aktörleri durumunda olması gerçeğinden yola çıkarak, durumun senaryo yazarları lehine değişmesi için geçtiğimiz Nisan ayı içinde bir girişim başlattı. FSE’nin başlattığı bu girişim sonucunda, Avrupa Film Akademisi (EFA) Yönetim Kurulu, ilerideki yayınlarında ve basın bültenlerinde, yönetmenler ve yapım şirketlerinin yanı sıra, Akademi tarafından seçilen ve aday gösterilen film yazarlarının isimlerine de bundan böyle sürekli olarak yer verme kararını aldı.

  • Mektuba ulaşmak için tıklayınız.
  • Walt Disney Pictures / Jerry Bruckheimer Films, Macera Komedi “Sihirbazın Çırağı”nın Yapımına Başlıyor

    Walt Disney Pictures ve Jerry Bruckheimer Films’in romantik macera komedi filmi Sihirbazın Çırağı’nın yapımına dış mekânda, New York’ta başlandı. Film, gişe rekorları kıran Büyük Hazine ve Büyük Hazine: Sırlar Kitabı’nın yıldızı, yapımcısı ve yönetmeni Nicolas Cage, Jerry Bruckheimer ve Jon Turteltaub’ı tekrar bir araya getiriyor. Temmuz 2010’da vizyona girmesi plânlanan filmde Nicolas Cage’e, Jay Baruchel, Alfred Molina, Teresa Palmer, Monica Bellucci ve Toby Kebbell eşlik ediyor.

    Walt Disney Pictures / Jerry Bruckheimer Films, Macera Komedi “Sihirbazın Çırağı”nın Yapımına Başlıyor yazısına devam et

    Biroy (Birleşik Oyuncular Meslek Grubu) ile İlgili Oyunculara Çağrı

    BİROY – Birleşik Oyuncular Meslek Grubu, Pazartesi gününden itibaren geçici bir süre için ÇASOD – Çağdaş Sinema Oyuncuları Derneği’ni irtibat bürosu olarak kullanmaya başladı. BİROY’a yapılan başvurular ÇASOD bürosunda kabûl ediliyor. Belgelerin alfabetik sıraya konulması aşamasında birçok oyuncunun eksik belge verdiği görüldüğünden BİROY’a müracaat yapan oyuncuların ÇASOD’u aramaları gerekiyor. Kuruluş için resmi müracaat süresinin bitimine az zaman kaldığından derneğin kuruluşunun sonbahara kalmasından endişe ediliyor. İletişim için: ÇASOD, Tel: 0212 2519775, Adres: Atlas Sineması Pasajı, K: 3, Beyoğlu, İstanbul.

  • Duyuru
  • Türkiye Sinema Platformu, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na Hitaben Mektup Yayınladı

    Türkiye Sinema Platformu (TSP), Kültür ve Turizm Bakanlığı’na, sinemamımızın önemli sorunlarının bir an önce ele alınması ve Türkiye Sinema Kurumu’nun vakit geçirmeden kurulabilmesi için açık mektup gönderdi. Gelecek hafta 16. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali kapsamında düzenlenecek olan bir basın toplantısında da mevcut sorunlar ve kurum için gerekli yasanın hazırlanması konuları ele alınacak.

  • Basın Bülteni
  • Adana’da Yapılacak Sinema Dayanışma Gecesi’nin Bu Yılki Yıldızı Ferhat Göçer

    16. Uluslararası Altın Koza Film Festivali’nde, film gösterimleri dışında gerçekleştirilecek etkinlikler, şehri karnaval havasına sokacak. 10 Haziran Çarşamba günü düzenlenecek geleneksel Sevgi Korteji’nde sinema sanatçıları ve kent protokolü şehri bir baştan bir başa katederek halkı selâmlayacak.
    Gündüz coşkusu akşam Sinema Dayanışma Gecesi’nde devam edecek, sinema sanatçıları Mimar Sinan Amfi Tiyatro’da halkı selâmlayacak. Ardından ise, Türk pop müziğinin son yıllardaki iddialı ismi Ferhat Göçer sahne alacak. Etkinlik, ücretsiz gerçekleştirilecek.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Afişe haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Adana’da Yapılacak Sinema Dayanışma Gecesi’nin Bu Yılki Yıldızı Ferhat Göçer yazısına devam et
  • Zübeyde Hanım’ın Hayatı Film Oluyor

    Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın hayatının beyazperdeye aktarılacağı açıklandı. Filmde Zübeyde Hanım ile birlikte eşi Ali Rıza Efendi, Atatürk ve diğer çocuklarının yaşamından kesitler yer alacak. Filmin koordinatörü İletişimci Serpil Öztürk; “Zübeyde Hanım’ın hayatının eleştirilmeyeceğini ve senaryonun bitme aşamasında olduğunu” söyledi. Öztürk sözlerine şöyle devam etti; “Türk kadınlarının öncüsü olan Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım hepimizin annesidir, ben bir Türk kadını olarak Zübeyde Hanım’ın yaşamını beyazperdeye aktarmayı kendime bir görev bildim. Oyuncu seçimini senaryoyu bitirdikten sonra yapacağız.”

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Transformers: Yenilenlerin İntikamı’nın Türkçe Seslendirme Sanatçıları Açıklandı

    Transformers: Yenilenlerin İntikamı’nın Türkçe seslendirmesi yapıldı. Tüm dünya sinemalarıyla birlikte ülkemizde de 24 Haziran Çarşamba günü gösterime girecek olan filmin Türkçe dublajlı versiyonunda görev alan seslendirme sanatçıları açıklandı. Seslendirme yönetmenliğini Ali Ekber Diribaş’ın yaptığı filmin iki baş karakteri Sam ile Mikaela’yı sırasıyla Arda Aydın ve Mehpare Özlük seslendirdiler. Optimus Prime’ın sesini Ayhan Kahya verirken Ajan Simmons’u Hakan Vanlı, Judy’i Gülen Karaman, Megatron’u Ali Gül seslendirdi.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • TRT’de Yerli Filmlere Gösterilen Özen

    Geçmiş yıllarda klâsikleşmiş Türk filmlerine gösterdiği ilgiyle takdir toplayan TRT.de son yıllarda özensizlik dikkat çekiyor. Zaman zaman jeneriksiz gösterimler, sinemamızın sınırlı sayıdaki sinemaskop filmlerinin her iki yandan kesilerek gösterilmesi gibi olumsuzluklara filmlerin değişik isimle gösterilmesi de eklendi. 06 Haziran Cumartesi günü 06:30’da Suat Yalaz’ın tarihi Karaoğlan filmleri serisinden Kartal Tibet ve Danyal Topatan’ın başrollerini paylaştığı film, Karacaoğlan: Camoka’nın İntikamı adıyla gösterildi. Karaoğlan: Altay’dan Gelen Yiğit adlı filmle başlayan seri sinemalarda olağanüstü ilgi görmüş ve sinemamızda tarihi filmler furyası başlatmıştı.

  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    TRT’de Yerli Filmlere Gösterilen Özen yazısına devam et
  • İstanbul Lisesi 6. Liselerarası Kısa Film Yarışması Sonuçlandı

    İstanbul Lisesi 6. Liselerarası Kısa Film Yarışması görkemli bir törenle mutlu sona ulaştı. 23 farklı il ve KKTC’den 114 filmin katıldığı yarışmanın sembolü olan Altın Boğa geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Isparta’ya gitti; Isparta Güzel Sanatlar Lisesi’nden Mesut Zümre, Karton Çocuk adlı filmiyle 1. oldu. 2.lik ödülü Ankara Yıldırım Beyazıt Endüstri Meslek Lisesi’nden Ozan Korkut’un Sinan’ın Seçimi, 3.lük ödülü ise İstanbul Fındıklı Lisesi’nden Serdar Tepeyurt’un Gözüm Üzerinizde adlı filmlerine verildi.

  • Basın Bülteni
  • Yarışma hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Oyuncu Eğitmeni Anthony Vincent Bova, Temmuz Ayında Yeniden İstanbul’da

    Aralık 2008 tarihinde Eric Morris metod oyunculuğu konusunda workshop gerçekleştiren Anthony Vincent Bova, Temmuz ayında 2 ayrı grup ile yapacağı workshop çalışması için yeniden İstanbul’a geliyor. 03 – 08 Temmuz tarihleri arasında Intensive ve 09 – 15 Temmuz tarihlerinde Turkish Ensemble Company olarak 2 farklı program yapılacak. Oyunculuk alanında kendini geliştirmek isteyen yeni ve profesyonel oyunculara yönelik eğitim programı kontenjanı 15 kişi ile sınırlı. İngilizce olarak yapılacak atölye çalışması boyunca Türkçe tercüman katılımcılara eşlik edecek.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Oyuncu Eğitmeni Anthony Vincent Bova, Temmuz Ayında Yeniden İstanbul’da yazısına devam et