Herşeyin değerini kendimiz belirliyoruz. Bana göre veya sana göre bir şey değersizse değersizdir, değerliyse değerlidir. Güftekâr, “Ah o Türkân yok mu ah o Türkân, yine öptürmedi yanaktan” derken kederlere gark oluyor, oysa o yanakları yağmur her yağdığında, rüzgâr her estiğinde, güneş her parladığında öpüyor. Keza Sultanın ellerine şiirler yazılıyor, gözlerine tablolar yapılıyor, oysa o eller kalem de tutuyor, kadeh de kaldırıyor. … Devamı… »