‘Joyland’ ya da dilimizdeki karşılığıyla ‘Neşe Diyarı’ adına aldanmayın. Bu film hiç de mutlu bir dünyayı anlatmıyor. İlk uzun metrajını çeken Saim Sadiq imzalı yapım keyifli bir sahne ile başlıyor gerçi. Beyaz bir çarşafın altına gizlenmiş iki kız yeğeni ile şakalaşan Haider Rana (Ali Junejo) ile tanışıyoruz önce. Genç adamın görücü usulü evlendiği eşi Mümtaz (Rasti Faruk) ile baba evinde süren geniş aile düzeni, erotik dansların sergilendiği bir gösteri merkezinin dans ekibine katılması ile ters yüz oluyor. Uzun süren bir işsizlik dönemi sonrası gönülsüz olarak kabûl etmiştir iyi maaşlı yeni işini. Tepki çekmemek için de, karısı hariç evdekilere ‘tiyatro müdürü’ olduğu yalanına sığınır. Böylece bambaşka bir alemin içine dalan Haider eğlence dünyasında birlikte çalıştığı trans dansçı Biba ile tutkulu bir ilişkiye adım atar. Derken yıllardır bedenine hapsettiği bastırılmış arzuları gün ışığına çıkıverir.
Yakın trans arkadaşı yüz vermediği bir maçonun bıçak darbeleriyle gözleri önünde katledilmiştir Biba’nın. İş yaptığı alemde ‘öteki’ olarak damgalandığı için sürekli savunma halindedir. Haydar’ın şefkatli yakınlığında huzur bulur. Aynı huzur genç adamın evdeki karısı için de geçerlidir. Mümtaz kocasının işsiz olduğu dönemde çalışmaya başladığı güzellik salonunda makyözlük yeteneği ile övgü toplamış, lakin erkek çocuk beklenen evde üçüncü kızını dünyaya getiren eltisine yardım etmek üzere ev işlerine dönmek zorunda kalmıştır. Kocası ile cinselliğin pek uğramadığı dostça beraberliği onu eskisi gibi ayakta tutmaya yetmemektedir artık. Çevresindeki güçlü kuvvetli erkek bedenlere çekilen genç kadın kendisini hapislik hayatından azad etme cesaretini bulabilecek midir.
Yönetmen Sadiq (ya da Sadık mı demeli) doğup büyüdüğü Lahor’da çekmiş filmini. Din ve geleneklerin hüküm sürdüğü kara ikliminde ataerkil düzenin ezdiği bireyler Karaçi’nın okyanus iklimine ulaşabilecek midir. Her biri toplumun buyurduğu kalıplara -yönetmenin tercihiyle 4.3 formata- sıkışmış bu üç ruh ve üç beden için çıkış yolu var mıdır. Biri sessiz mücadelesine yenik düşüp yaşamına kendi elleriyle son verecek, diğeri özgürlüğün izini sürmeyi deneyecektir belki. Özgürlük beraberinde yalnızlaştırsa da kişiyi, toksik erkekler dünyasının engellerini aşarak kayalıklar arasından engin denizlere kavuşmanın bambaşka bir tadı olduğunun farkına varacaktır belki bir diğeri. Cannes Film Festivali tarihinde ana seçkiye kabûl edilen ilk Pakistan filminin yönetmeni Sadiq doğup büyüdüğü memleketin tutsak insanlarına öfkeyle değil, incelikli bir şefkatin gizleyemediği derin bir hüzünle bakarken insanlık, cinsellik, özgürlük hakkında sorularına yanıt arıyor ve umut yolculuğundan hiç vazgeçmiyor.
(16 Haziran 2023)
Ferhan Baran
ferhan@ferhanbaran.com