Alexander Sokurov’un yetenekli öğrencileri ilgiye değer filmler üretmeyi sürdürüyor. ‘Uzun Kız / Dylda’ ile beğenimizi kazanmış olan Kafkasyalı Kantemir Balagov’un ardından aynı yöreden Kira Kovalenko, geçtiğimiz yıl dünya prömiyerini yaptığı Cannes’da ödüllendirilen ikinci uzun metrajı ‘Yumrukları Gevşetmek / Razzhimaya Kulaki’ ile sinemalarımıza konuk oldu. Film, Kuzey Kafkasya’nın ücra bölgesinde yaşayan Ada’nın babasının boğucu baskısından kurtulmak için verdiği özgürlük mücadelesi üzerinden ilerliyor. Gürcistan ve Çeçenistan ile komşu olan, yeşilden yoksun kasvetli maden kasabasında hayat tek düzedir. Annenin hayatta olmadığı patriyarkal düzende sıkışmıştır genç kız. Baba evin hakimidir. Yarım akıllı erkek kardeş annesiymiş gibi bağlıdır ona. Başkent Rostov’a kapak atarak kendini kurtarmış ağabeyi Akim’in onu bu mezbeleden kurtarma umudu ile yaşamını sürdürür Ada. Çalıştığı küçük markete mal getiren Tamik’in kendisine yakınlaşmasına sırf evden kurtulmak için karşılık verir.
Yaşadıkları küçük dairenin tek anahtarını elinde tutan baba evin hakimidir. Genç kızı çalıştığı yere kendi üç kapılı arabasıyla götürür. Ada’yı kısa saçlı sever, parfüm kullanmasını istemez. Her daim dizinin dibinde ayak tırnaklarını keserken başını okşar kızının. Öte yandan, kendinden küçük erkek kardeşi Dakko’nun gece yatağına gelip ona sarılarak uyumasını durdurmaya çalışır genç kız. Komşuların dediği gibi Zaur çocuklarının üzerine titreyen örnek bir baba mıdır, yoksa kişilerin iletişim kurmakta zorlandığı, kendilerini diyalog yerine vücut dili ile daha çok birbirlerine dokunarak ifade ettikleri bu hastalıklı aile ortamında, kadınlar erkeklerin bastırılmış arzularının cinsel nesnesi midir. Kovalenko, Ada’nın ‘ailesinin tutsağı olduğunu’ belirtiyor bir söyleşisinde. En yakınlarının sıkı sıkı sarmasıyla kapana kısılmıştır o. Erkekler bir şekilde çekip gidebilirler belki ama ele geçirilmiş kadınlar için koşullar çok daha çetindir. Evlenmek suretiyle baba evinden çıksalar da bu defa koca evinin zindanında tutsak olma tehlikesi vardır.
Filmin çekildiği Mizur kasabasına komşu bir cumhuriyette yetişmiş olan 1989 doğumlu kadın yönetmen Ada’nın yaşadıklarına benzer şeyler deneyimlemiş. Bu umutsuz düzende umudu ve özgürlüğü sinema yapmakta bulduğunu söylüyor. Filmde açıkça ifade edilmese de bedeninde 2004 yılında Çeçenlerin Beslan’daki okula attıkları bombanın izlerini taşıyan Ada psikolojik olduğu kadar, fizyolojik olarak da yaralı. Ayrıca, yetiştiği ailenin kokusunu özlerken yeni bir hayata nasıl başlayabilecektir. Mahallenin tozlu arsasında araba ile gösteriler yapılan, düğün alayına silah seslerinin eşlik ettiği maço kültürün göbeğinde Kovalenko misali özgürlük hayallerine tutunabilecek midir. Babayı öldürmek o denli kolay olacak mıdır.
Filmin babanın sıkılı yumruklarıyla Ada’nın belini kavrayan kollarından kurtulmasını simgeleyen adı ile Marco Belocchio’nun 26 yaşında çektiği ve genç Alessandro’nun işlevsiz aile düzenine isyanını anlatan sarsıcı ilk uzun metrajı ‘Cepteki Yumruklar / I Pugni in Tasca’ya nazire yapıyor yönetmen. Pavel Fomintsev’in kasveti iliklerimize kadar hissettiren soluk görüntüleri, yağmur ve klostrofobik mekânlar ile bezediği gri atmosferi Ada’nın mor ceketi ya da otomobilin camında sallanan masmavi balık süsü ile renklendirirken, rengi bir savunma aracı olarak kullanmayı deniyor. Emilie Dequenne’in çarpıcı ‘Rosetta’sını anımsatan performansı ile Ada’da parlayan ve henüz sinema okulu öğrencisi olan Milana Aguzarova’ya baba Zaur’da deneyimli oyuncu Alik Karaev eşlik ediyor.
(22 Haziran 2022)
Ferhan Baran
ferhan@ferhanbaran.com