Ve Hayal Gemisi Yol Alırken

Yaklaşık 10 yıl kadar önce If Bağımsız Filmler Festivali’nde izlenen ‘Tuhaf bir Kedicik / Das Merkwürdige Kätzchen’ ile ilgi alanımıza giren Roman ve Silvan Zürcher kardeşler, uzun bir aradan sonra ikinci filmleri ‘Örümcek ve Kız / Das Mädchen und die Spinne’ ile sinemalarımıza konuk oluyor. Berlin’de yaşayan İsviçreli ikiz sinemacılar ilk filmlerinde kamerayı, Cumartesi akşamı yemeği için aile bireylerinin akın ettiği bir evin mutfağına konuşlandırmıştı. Yemek hazırlıkları esnasında geçen film boyunca hikâyeye katılan karakterlerin birbirleri ile olan gündelik diyalogları üzerinden gelişen ve esrarengiz bir patlamanın endişesini izleyiciye yükleyen bir anlatım tekniği dikkat çekiyordu.

‘Örümcek ve Kız’ bir apartman dairesi yerleşim planının PDF görüntüsü ile açılıyor ve film bir taşınma olayı süreci içinde iki gün boyunca hikâyeye dahil olan karakterlerin devinimleri ve yine gündelik diyalogları üzerinden ilerliyor. Lisa ile Mara’nın ev arkadaşlığı, Lisa’nın tek başına yaşayacağı aynı bölgedeki başka bir daireye geçme kararıyla sona ermek üzeredir. Lisa ne istediğine karar vermiş olsa da geride kalan Mara bu değişime pek hazır değildir. Açıkça dile getirilmese de ikilinin arasında ev arkadaşlığından öte derin bir bağ olduğunu hissederiz. Mara ve Lisa arasındaki gerilim, Lisa’nın annesi Astrid’in, bir usta ve genç yardımcısının, gizemli komşuların, oradan oraya koşturan çocukların, ev hayvanlarının ve filme adını veren örümceğin araya girmesi ile tuhaf bir kakofoniye dönüşür.

Zürcher kardeşlerin kamerası yine sabit, mizansenleri çok dinamik. Kaydırmacaya hiç başvurmadan ve bol yakın plan kullanımıyla, objeleri asimetrik yerleştirdikleri her biri ayrı bir fotoğraf özelliğinde planlar üzerinden yol almışlar bir kez daha. İlk filmde insanları ve objeleri gözünden izlediğimiz sarı kedi bu filmde de mevcut ama bu sefer filme adını veren örümceğin gözünden izliyoruz olan biteni. Sade bir minimalizmin içinde bir dolu nefis ayrıntıya dokunarak tüm sıradanlığı ile ‘insan denen garip hayvanı’ mercek altına yatırıyor Zürcher kardeşler.

Mara ve Lisa dışında bir düzineden fazla karakter kameranın alanına giriyor ve çıkıyor. Bireyler arasındaki dokunsallık ve cinsel çekim bütün filmi sarıp sarmalıyor. Filmin adında yer alan gözlemci örümcek ise karakterler aralarındaki bağları, karşılıklı alışverişi simgeliyor adeta. Bazen bir yan karakter öyküyü ele geçiriyor. Bazen Lisa ya da Mara’nın rüya anlatımlarıyla arzularının dışavurumuna tanıklık ediyoruz. Bir robot misali raflardaki eksikleri dolduran soluk yüzlü eczacı kızın öyküsünü dinliyoruz. Mara’nın evindeki piyanonun şimdi bir seyahat gemisinde hayallerinin izini süren sahibi hizmetçi kızın hayal dünyası ile kendimizden geçiyoruz. İnsanoğlunun yalnızlığı, arzuları, acıları ve özlemlerinin, gizemli, bazen öfkeli, bazen sevecen dansına ön jenerikten başlayarak devreye giren Moldavyalı efsanevi besteci Eugen Doga’nın ünlü ‘Gramophone Valsi’ eşlik ediyor. Ve ‘6 Numaralı Kompartıman’ın ardından bir kez daha Desireless’in ‘Voyage Voyage’ ezgisi farklı ortamlarda farklı biçimlerde öykücüklere yoldaşlık yapıyor.

‘Örümcek ve Kız’ sinemanın dramatik yapısından uzakta kendi yolunda ilerleyen bir deneme. Zürcher kardeşlerin ilk filmlerinden başlayarak Bresson ve Tati ile karşılaştırılması bu yüzden. Filmden kişisel olarak Jean-Pierre Jeunet ve Marc Caro ikilisinin ilk dönem yapıtlarından ve özellikle ‘Şarküteri / Delicatessen’den esinler de gözlemledim. Kedi ya da örümceği Hitchcock usulü birer MacGuffin olarak düşünün, büyük çözümlemelere dalmadan zeki ayrıntılar üzerine hoş bir zihin jimnastiğine girin derim. Her izlenişte farklı ayrıntılar üzerinde yoğunlaşabileceğiniz yılın en ayrıksı yapımlarından biri ‘Örümcek ve Kız’.

(26 Mayıs 2022)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com