Türkiye Sinemasına İdeolojik Bir Bakış: Kifayetsiz Pastoral

Çağımızın en güçlü, yaygın ve kolay anlatıcısı sinema, yaşayan her şey gibi değişiyor muhakkak. Bu değişim teknolojik olduğu kadar ideolojik de oluyor. Buna da bağlı olarak yeni bakış açıları, yeni hedefler, yeni izlekler doğuyor.

Yazar ve yönetmen Rıza Kıraç, epeyce önce yeni bir pencere açtığı Türkiye sinemasına yeniden dönüp güncelleyerek aradaki değişimi de gözeterek (bu arada kitabın adını da değiştirerek) aktarıyor biz okurlara.

Sinemanın yaygınlığı ve gücü doğaldır ki, egemen erkin dikkatini çekmiş ve her seferinde kullanmaya çalışmış; Hitler’in ajitasyon ve propaganda çalışmalarını anımsayacaksınız. Egemen erke muhalif olanlar da bu önemli, önemli olduğu kadar güçlü olanağı kullanmak istemiş ve ellerinden geldiğince (buradaki olanaklar doğaldır ki, para) yararlanmaya çalışmış. Kimi zaman “kör parmağım kör gözüne” gibi alabildiğine didaktik kimi zaman da tuz eklenmemiş çorba gibi tatsız olmuş, ama tarihe en çok kalanlar da bunlar olmuş.

Sinemanın katmanları…

Bir filmin görünen yüzü vardır, herkesin gördüğü, anladığı anlatılan… Sonrasında katman katman yükselir bu anlamlılıklar. İşte siyaset ya da ideoloji orada giriyor devreye. Görünenin üzerine yüklenen anlamlar yaşama, geleceğe bakışımızı etkiliyor, başarıyla yapılmışsa. Kimi zaman “bir şey anlamadım” diye ahkâm kesilen filmler aslında en tam da o insan için önemli mesajlar içeriyor kimi zaman da hedef gösteriyor.

Rıza Kıraç, “Kifayetsiz Pastoral”de sinemayı, yönetmenlerin sinema anlayışını 10 bölümde ele almış. Filmin öyküsünden oyuncusuna, kadrajından montajına, geniş anlamda hayata bakışından gizlediği ideolojiye kadar geniş perspektifte irdeliyor. Bu arada edebiyatın ne denli belirleyici olduğunu vurguluyor. Anlatacağı öykünün edebi yapısı yazar tarafından kurulmuş zaten, işin ana kısmı tamamlanmış sayılır. Film onun üzerine çok daha kolay yükselir. Kıraç’ın örneklerle açtığı bu noktayı siz de aklınızda kalan filmlerle çakıştırabilir ve kitabı okumak için bir neden daha bulmuş olursunuz.

Günümüz sineması…

Her şey değiştiği gibi sinema ve filmci de değişiyor. Doğrudan edebiyattan alınan konu ve/veya öz yerine günümüz sinemacısı kendi dramatik yapısını kuruyor artık. Son dönem yönetmenlerin kendi yazdıkları senaryolarla film yapmaları, izleyicinin beğenisini kazanmaları, yurtiçi ve dışında ödüller almaları bu temeli iyi kavramış olmalarının da kanıtı (Rıza Kıraç, en tam böyle söylemese de gösterdiği yol, tam olarak bu).

Bugün Türkiye sineması deyince akla ilk gelen yönetmenlerin filmlerini tek tek irdeleyen, ideolojik olarak nerede durduklarını anlatan Kıraç, bir bakıma biz izleyicinin de yönetmenin gizli (ideolojik) düşlerini yakalamamızın yolunu açıyor. “Karanlık”, “pastoral”, “muhafazakâr”, “sükûnetli”, “postmodern”, “politik/dini” (bu tanımlar kitapta yer alan yönetmenlere/akımlara yönelik yazarın vurguladıklarından süzdüklerim… ama kimler ve/veya hangi filmler üzerinden gitmiş, onu da kitabı okuyarak kavramak mümkün) filmlerle günümüz Türkiye sinemasını ve öne çıkan filmlerini anlayabileceğiz.

Sinemanın kazandırdıklarını/kaybettirdiklerini veya kazandıracaklarını/kaybettireceklerini saptamak için sinemanın ideolojisini, politik bakışını iyi bilmek gerekir. Rıza Kıraç bize bu olanağı sağlıyor.

Kifayetsiz Pastoral
Rıza Kıraç
İthaki Yayınları
Kasım 2019, 384 s.

(16 Nisan 2020)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com

(Kitap Eki Dergisi’nin Nisan 2020 Sayısından…)