Bu yıl ellibeşincisi düzenlenen Antalya Uluslararası Film Festivali’nin basın açıklamasında Belediye ve Festival başkanı Menderes Türel’in 2019’a dair bir müjdesi nedense sinemanın yazın tarafıyla ilgilenenlerin pek dikkatini çekmedi.
Ne diyordu Menderes Türel? Endüstri Ödüllerini gelecek yıl Antalya Film Festivali’nin vereceğini müjdeliyordu! Endüstri yani “Akademi” ödülleri dağıtan Antalya Uluslararası Film Festivali? Doğrusu dünya sinema kamuoyunu kendimize güldürmek için daha zırva ne bulunabilir? Geçen yıl gastronomi ile sinemayı bir araya getirmişlerdi. Bu bölümdeki filmleri seyreden izleyiciler filmden sonra dünya aşçılarının hazırladıkları yemeklerden tadacaklardı. Festival böyle ilginç (!) programlarla uluslararası festivaller arasında yer edinecek, cazibe merkezi olacaktı! Şimdi de uluslararası alanda film yarışması düzenlerken yerli alanda da akademi ödülleri dağıtacağını söyleyerek “alaturka – alla turca” kelimesinin o küçümseyici, alaycı anlamını yeniden su yüzüne çıkarıyorlar. Hani şu “Türk kafası”, “Türkler için yeterlidir.” ifadesini. Doğrusu bu zamanda bu hatadan ve ayıptan ne kadar erken dönerlerse o kadar iyi olur.
Nedir “Endüstri Ödülleri” ya da şu her önüne gelen heveslinin kullandığı biçimiyle “Türkiye’nin Oscar’ları”? Bir kere ne film festivallerinin ne de belediyelerin organize edeceği, vereceği bir ödül değildir. Dünyada endüstri ödülleri veren bir tek festival ya da belediye yoktur. Bunu öneren, olabileceğini söyleyen herkes kesinkes bir ülke sinemasının sırtından kendine post çıkarmak isteyen kurnazlardır. Belli ki bu Sayın Türel’e fısıldanmış, önerilmiş fırsatçı bir reçetedir.
Endüstri (Akademi) Ödüllerinin en belirgin özelliği, o ülkenin sinema profesyonellerinin kurduğu ortak bir kurumsal / fikri yapı olan bir “görsel sanatlar akademisinin” yine sadece üyesi olan sinema profesyonellerinin –yanı sıra akademinin izin verdiklerinin- oylarıyla yapılan yıllık değerlendirme sonuçlarıdır. Sinemanın bütün iş dallarında ödül verildiği için endüstri ödülü olarak nitelendirilir. ABD için adı “Oscar”dır, Fransa için “Ceasar” ya da İspanya için “Goya” ödülleri. Yani sadece sinemacılar, sinemacıları oylar ve bir yıl önce onlarca branşta en başarılı iş çıkarmış olan meslektaşlarını ödüllendirirler.
Binlerce sinema çalışanın oylamaya katılması için de makul bir süre olan yeni yılın üç-dört ayı çerisinde bir törenle ödüller dağıtılır. Festival takvimiyle Eylül Ekim ayında ödül dağıtılmaz.
Geçmişte TÜRSAK Vakfı sinemacıların tepkisini çeken tarzda yani endüstri ödülleri kıvamında ve adı “Yeşilçam Ödülleri” olan bir ödüllendirme düzenlemişti. Yapanlar dışında kimseyi tatmin etmeyen, itibarsız bir ödüllendirme olarak anılarda yer aldı. Beyoğlu Belediyesi’ni de yanlarına alarak yapılan festivalde oy toplamak için belediyede yetkili sendikanın temsilcilerine bile oylama zarfı dağıtmışlardı! Anlaşılan aynı “bilinç” Antalya’ya transfer edilmek isteniyor.
Hem de neden? Geçen yıl ulusal festivalin “Altın Portakal” yarışmalarının enerji ve dikkatlerini böldüğünden, Antalya için bir faydası kalmadığından bahisle “Ben artık uluslararası festivaller alanında ilerleyeceğim.” diyen bir belediyenin Türk sinemasının endüstri ödüllerini dağıtmaya heveslenmesi neden? Ne oldu geçen seneki gerekçelere?
Durum giderek klasik komedi trüklerine benzemeye başladı. Hani filmin komiği market rafından konserve alırken birkaçını düşürür. Onları rafa koyayım derken başkalarını düşürür, derken raf olduğu gibi aşağı iner ya.
En iyisi Sayın Türel’in işleri daha da karıştıracak ömürsüz, vadesiz palyatif projelerden kaçınmasıdır.
Benim önerim Sayın Türel’in “Altın Portakal”ı attığı çöplükten çıkarması, ulusal festivalin yine Antalya’da ama bu defa belediyenin, belediye vakıflarının değil sinemacıların organizasyonunda yapılmasını sağlaması ve böylece kendi ülkesinin sinemacıları ile barışık olarak uluslararası festivalin başarısı için uğraşmaya devam etmesidir.
(14 Eylül 2018)
Aydın Sayman