Koyu Gri Bir Dünyada Pembe Umutlar

Son bir yıl içinde ulusal ve uluslararası festivallerde övgüyle karşılanan ve saygın ödüller kazanan iki filmimiz peşpeşe vizyonda. Gösterimi devam eden ‘Kalandar Soğuğu’ yönetmen Mustafa Kara’nın ikinci uzun metrajı. Geçtiğimiz yıl Tokyo Film Festivali’nden en iyi film ve en iyi yönetmen ödülleriyle dönen film, Karadeniz’in ücra bir mezrasında yaşayan bir adamın hayaller ve gerçekler arasında gidip gelen dünyası üzerine kurulu. Beslediği birkaç hayvanla ailesinin günlük ihtiyaçlarını zar zor karşılayan Mehmet, komşu köylülerin yaptığı gibi yazları 3-4 ay çalışmak yerine büyük bir tutkuyla dağlarda maden rezervi aramaktadır. ‘Değerli bir şeyler bulursam hepimizin hayatı kurtulur’ der evin sorumluluğunu üstlenmesi ve madende çalışması için başının etini yiyen karısına. Parasızlıktan tamir ettiremediği köydeki evine geri dönmeye de yüzü yoktur. Köyden dışlanmış, kalabalık ailesiyle birlikte köyün hemen dışında yaylanın dibinde bir baraka evde yaşamını sürdürmeye çabalar Mehmet. Zamanla umutsuz bir çabaya dönüşen maden arama fikrinden, Kalandar gecesi doğan boğasıyla Artvin’de yapılacak güreşlere katılma macerasına sürüklenecektir daha sonra.

Maden rezervi arayışına yönelik 6 dakikalık çok etkileyici bir giriş sekansıyla açılan film, Mehmet ve ailesinin yaşam mücadelesini sabırlı bir anlatımla aktarıyor. Çekimleri belli aralıklarla dört mevsim boyunca tam 38 haftada tamamlanmış olan yapıma kış sahneleri egemen. Trabzon’da yılın ilk ayı için kullanılan ve yabancı dildeki ‘calendar’ (takvim) sözcüğünden gelmiş ‘Kalandar’ sözcüğünün ve ayın en soğuk gününü belirten ifadenin filme ad olarak seçilmesi bu yüzden.

Filmin atmosferinde önemli bir yere sahip etkileyici doğa manzaralarını kullanırken romantik bir görsel dünya inşa etmekten özellikle kaçındığını söylüyor genç sinemacı. Röportajlarında Karadenizliliği ön plana çıkarmak gibi bir gayreti olmadığını özellikle vurgulayan Kara, filmin hiçbir sahnesinde etnisiteye, bölge kültürüne vurgu yapmayan evrensel bir yapı kurmayı başarıyor. Mehmet’in tutkusunu bir köylü ya da bir Karadenizli tutkusu değil, sıradan bir insanın ezeli ebedi arayış tutkusu olarak vermeyi beceriyor. Ağır ve sabırlı temposuna rağmen, son derece başarılı bir kurgu çalışması bu en ince detaylarına kadar düşünülmüş hikâyenin gerilimini kaybetmesine izin vermiyor. Kara’nın başarısında oyuncu seçimindeki isabet de önemli rol oynamış. Mehmet’i canlandıran Haydar Şişman bir sanat adamı. Ressam, resim öğretmeni ve filmde karısını canlandıran Nuray Yeşilaraz gibi amatör olarak tiyatroyla uğraşıyor. Oyuncularından mükemmel bir sonuç almış yönetmen. Nitekim bu ikili geçtiğimiz yıl Antalya’da en iyi oyuncu ödüllerini aldılar. Şişman, İstanbul Film Festivali jürisince ikinci kez ödüllendirildi.

Kara’nın filmi ilk ağızda ünlü Yılmaz Güney klasiği ‘Umut’u akla getiriyor. Mehmet ile ağa ırgatlığından kente göçmüş arabacı Cabbar daha iyi bir yaşam hayalleri kuruyor. Ancak Kara’nın romantik unsurları özenle bertaraf ettiği mesafeli yaklaşımı ve Cabbar’ın sonu deliliğe varacak mistik savrulmasına karşılık Mehmet’in sebatkâr mücadelesi iki anlatı arasındaki temel farkı oluşturuyor.

Yine bir dağ köyünü mekân almış, bu haftasonu gösterime girecek ilgiye değer bir başka yerli yapım olan ‘Rauf’, Soner Caner ve Barış Kaya’nın ortaklaşa yönettiği bir ilk film. Hikâyesini, adını aldığı 9 yaşındaki çocuğun gözünden anlatan filmde, Doğu Anadolu’nun ücra Kürt köyünde (çekimler Kars’ta yapılmış) görünmeyen bitmez bir savaşın gölgesi altında yaşayan Rauf, ustasının kendinden yaşça büyük kızı Zana’ya tutulur ve onun istediği pembe çiçekli yazmanın peşine düşer. Lakin pembenin nasıl bir renk olduğunu bilmemektedir. Pembe, Rauf için hayalindeki aşkın rengine, içinde yaşadığı koyu gri dünyada umut etme cesareti ve hiç görmediği barışın rengine dönüşür. Amatör ve profesyonel oyuncu yönetiminde gayet başarılı çiçeği burnunda yönetmenler. Görüntü yönetmeni Vedat Özdemir’in kadrajları ise enfes. Güneydoğu’da sürmekte olan savaşın gölgesinde büyüyen çocukların pembe umutlarını yalın bir dille aktaran naif bir şiir ‘Rauf’.

(20 Eylül 2016)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com