Ben-Hur
Yönetmen: Timur Bekmambetov
Roman: Lev Wallace
Senaryo: Keith R. Clarke-John Ridley
Müzik: Marco Beltrami
Görüntü: Oliver Wood
Oyuncular: Jack Huston (Judah Ben-Hur), Morgan Freeman (Ilderim), Toby Kebbell (Messala Severus), Rodrigo Santoro (İsa), Nazanin Boniadi (Esther), Ayelet Zurer (Naomi Ben-Hur), Pilou Asbæk (Pontius Pilate), Sofia Black-D’elia (Tirzah Ben-Hur), Marwan Kenzari (Druses), Moises Arias (Dismas), James Cosmo (Quintus), Haluk Bilginer (Simonides), David Walmsley (Marcus Decimus), Yasen Atour (Jacob), Francesco Scianna (Kadeem), Gabriel Lo Giudice (Elijah), Denise Tantucci (Avigail), Jarreth J. Merz (Flores), Iaon Gunn (Gestas), Jay Natelle (Gesius), Maurice Lee (Simon Cyrene), Stefano Scherini (Peter), Alessandro Giuggioli (Yahuda)
Yapım: MGM / Paramount (2016)
Klasik ilk filmin gölgesinden kurtulmaya çabalayan Kazak yönetmen Timur Bekmambetov’un “Ben-Hur” filmi, pop kültürüne yakışan hızlı anlatımlı bir aksiyon. Hem de IMAX perdede üç boyutlu olarak.
İS 33… Tanrı’nın oğlu olduğunu söyleyen, insanlara nefretten, kinden uzak durmalarını, sevgiye sığınmalarını anlatan Nasıralı İsa, Yahudi hahamları telaşlandırmış ve iktidarlarını sarsmıştı. Yahudi cemaati kışkırtan hahamlar, Roma’nın Kudüs valisini de ikna edip İsa’yı çarmıha gönderiyorlar tiyatroya dönüşmüş mahkemeyle. Film sekiz yıl geriye gidiyor. İS 25… Yahuda (Judah) Ben-Hur, ailesinin çocukken evlatlık aldığı Romalı Messala Severus’la kardeşten daha yakınlar. Ama Messala, gururlu ve de uzakları merak eden bir genç. Kendini Ben-Hur ailesinin içinde sığıntı gibi görüyor. Yahuda’nın kız kardeşi Tirzah’a âşık olsa da.
Kazak yönetmen Timur Bekmambetov, William Wyler ustanın 1959 yapımı renkli ve sinemaskop “Ben-Hur” filmi gibi yazar Lewis Wallace’ın “Ben-Hur: A Tale of the Christ” romanından yola çıksa da zaman kısalığından yoğunlaştırılmış bir film ortaya koymuş. Filmin girişinde İsa’nın doğumuna hiç yer vermeyen Bekmambetov, bazı anlarda klasik yapımdan uzaklaşarak aksiyonu öne çıkartarak günümüz seyircisine uygun bir yapıt ortaya koymuş. Wyler ustanın üç buçuk saati aşan “technicolor” tadı veren filmi 11 dalda Oscar kazanmıştı. Wyler’ın filmini biri sinemada olmak üzere üç defa gördük. Film ülkemizde 1963 yılında vizyona çıkmıştı. 1977 yazında çocukken bu film birdenbire karşıma çıkıvermişti yazlık sinemanın kocaman perdesinde. Bu uzun film, 1960’lardaki ekonomik durumdan olmalı tamamen renkli değildi. Renkli bölümün ardından siyah-beyaz bölüm geliyordu. Bu film boyunca dönüşümlü olarak devam ediyordu. Film sinemaskop olarak gösterilmişti ama. Yahuda Ben-Hur, beş yıllık kürek cezasından kurtulduğu anlardaki denizin maviliği büyülemişti. Bu filmi beyazperdede gördükten sonra o muhteşem maviyi aradık, ama sinemada bir daha bulamadık. Bekmambetov, Yahuda’nın kürek mahkûmluğundan kurtulma anını tamamen değiştirmiş, belirtelim.
Kin ayakta tutunca…
Romalılar Kudüs’ü işgal edince ilk işleri araba yarışları için arena inşa etmek oluyor. Bunu yaparlarken, Yahudilerin kutsal mezarlarındaki mermerleri kullanmaya başlayınca halkın Romalılara karşı öfkesi çoğalıyor. Ama ne yapabilirlerdi ki? Sadece direnişçi Zilotlar, Romalı baskısına karşı koyabiliyorlar. Romalılar onları, günümüzün bakışıyla “terörist” olarak görüyorlar. Onlara yardım eden herkes yataklık etmekten suçlanıyor. Ardından kürek mahkûmiyeti veya çarmıha germeyle cezalandırıyorlar.
Zengin ailenin oğlu genç Yahuda ve evlatlık Messala, atlarını yarıştırırken, Yahuda attan düşüyor ve ağır yaralanıyor. Messala, onu taşıyarak eve getiriyor ve sonra da zihnindeki uzaklara gitme düşüncesini gerçekleştiriyor. Roma ordusuna katılan Messala, hızla yükselip Kudüs’e geliyor bir dolu istilanın ardından. Yahuda, tüm kalbiyle âşık olduğu Esther’le evleniyor. Sonra da marangoz İsa’yla ve sevgi kelimeleriyle karşılaşıyorlar. İsa göründüğünde insanın içinde bir sıcaklık huzur bırakarak çıkıp gidiyor bu anda. Üç yıl sonra Messala Kudüs’e gelince Ben-Hur ailesinin kaderi de değişiyor. Direnişçi Zilotlardan bir genç yaralanınca Tirzah ona yardım etmek için malikâneye almış. Yudah, yaralı genç Zilot’un yarasını pansuman yapıyor. İşte bu Zilot, çok geçmeden yeni gelen Romalı vali Pontius Pilatus Kudüs’e girdiğinde trajedi de başlıyor. Ben-Hur ailesi dağılıyor. Yahuda’ysa kürek mahkûmu oluyor beş yıl. İyon denizinde Yunanlı korsanlar Romalıların gemi filolarına baskın yapınca gemiler batıyor. Yahuda, denizi aşıp kurtulmayı başarıyor ve yolu araba yarışlarına katılan Ilderim’le kesişiyor. Ilderim’in beyaz atları var. Biri de hasta. Yahuda atı iyileştirince içindeki intikam ateşini söndürme imkânını da buluyor. Kudüs’te Messala’yla kapışabilecekti. Sonunda iyilikler kazanıyor. Cüzamlılar da iyileşiyor İsa çarmıha giderken. İsa, Yahudilerin bakışları altında çarmıha götürülürken boğaz düğümleniyordu. Çarmıhtaki İsa’nın kanı aktığında yağmur da yağmaya başlıyor. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak mıydı?
Gerçekten yönetmen Bekmambetov’un 2016 yapımı IMAX ve üç boyutlu “Ben-Hur” filmini izlerken, kesinlikle Wyler’ın klasik filmini düşünmemek gerekecek. Arenadaki at yarışlarındaki heyecan bile aradaki farkı ortaya koyuyor. Wyler’ın koreografisi hâlâ etkileyici. 1961 doğumlu Bekmambetov, Rus sineması içinde çok çarpıcı aksiyon-gerilim filmleri çekti. Akıl almaz ve nefes kesici bu filmlerden ikisi 2002’deki “Nochnoy Dozor-Gece Nöbeti” ve 2006’daki sinemaskop “Dnevnoy Dozor-Gündüz Nöbeti” filmleri aksiyon tarihine geçti. Hollywood bile bu kadarını hayal edemezdi, dedirtiyor bu iki aksiyon. Günümüz nesilleri Bekmambetov’un “Ben-Hur” pop kültürüne yakın filminden hoşlanabilirler. Filmin müziklerine de kulak verilmeli.
(14 Eylül 2016)
Ali Erden
ailerden@hotmail.com