Bosna, Trajedi ve Hayat

Saraybosna’da Ölüm (Smrt u Sarajevu)
Yönetmen-Senaryo: Danis Tanoviç
Eser: Bernard-Henri Lévy
Müzik: Mirza Tahiroviç
Görüntü: Erol Zubceviç
Oyuncular: Snezana Vidoviç (Lamija), Izudin Bajroviç (Ömer), Vedrana Seksan (Vedrana), Muhamed Hadzoviç (Gavrilo),
Faketa Salihbegoviç (Hatidza), Edin Avdagiç Koja (Edo), Jacques Weber (Jacques), Aleksandar Seksan (Enco),
Rijad Gvozden (Rijad), Boris Ler (Kiki), Luna Zimiç Mijoviç (Tajna), Ermin Sijamija (Sef), Mugdim Avdagiç (Mugdim), Alija Aljeviç (Alija), Nadia Cvitanoviç (Katarina), Andjela Kusiç (Amra), Dino Sarija (Organizatör),
Bojan Hadzihaliloviç (Kendisi), Nihad Kresevljakoviç (Kendisi)
Yapım: Margo Cinema-SCCA (2016)

Boşnak yönetmen Danis Tanoviç’in “Saraybosna’da Ölüm” filmi, bir gün içinde Bosna-Hersek’in geçmişinden bu yana yaşanan trajedileri üzerinden bugüne bakıyor.

Danis Tanoviç… 1969 yılında doğan Boşnak bir yönetmen. 2001 yapımı “No Man’s Land-Tarafsız Bölge” filmiyle adı duyuldu. Bu film, Akademi’den “En İyi yabancı Film” dalında Oscar kazanmıştı. Berlinale’de 2013 yapımı “Epizoda u Zivotu Beraca Zeljeza-Bir Hurdacının Hayatı” filmi de iki ödül kazandı. “Saraybosna’da Ölüm” filmi de, 66. Bernilane’de FIBRESCI’yle beraber “Gümüş Ayı” kazandı. Tanoviç, 2016 yapımı sinemaskop “Smrt u Sarajevu-Saraybosna’da Ölüm” filmini Bernard-Henri Lévy’nin tiyatroya da uyarlanan “Hotel Europe” eserinden çekmiş. Tiyatro eserinde de Jacques Weber oynamıştı. Filmin sonlarına doğru televizyon ekranından bu oyundan bir an da yansıyordu.
Bernard-Henri Lévy… 1948’de Cezayir’de doğmuş entelektüel Fransız yazar Lévy’nin eserleri kitapları ülkemizde yayımlandı. Sel Yayınları, Lévy’nin “Charles Baudelaire’in Son Günleri”ni 1999’da, Gendaş Yayınları “Entelektüellerin Övgüsü”nü 2002’de ve Doruk Yayınları da “Sartre Yüzyılı: Felsefi Bir Soruşturma”sını 2004’te yayımladı. Yazar, belgeseller de çekti. Hatta 1997 yılında “Le Jour et la Nuit-Gündüz ve Gece” filminde Alain Delon’u oynatmıştı.

Her şey bir otelde…

Otelin adı “Hotel Europe…” İroni miydi, yoksa Avrupa’ya eleştiri miydi bu? İkisi de olabilir. Otelde, Avrupa Birliği (AB) ve batının önde gelen ülkeleri I. Dünya Savaşı’nın başlamasının yüzüncü yıldönümü nedeniyle bir araya gelecekler. Otelin emekçileri iki aydır maaşlarını alamadıkları için grev kararı alıyorlar Alija önderliğinde. Otelin müdürü Ömer de bu özel günde zorda kalıyor. Bunca zorluğun içinde bankaya da kredi borcu var. Yönetmen Tanoviç, anları iç içe anlatırken, kadın gazeteci Vedrana’nın otelin çatısındaki canlı yayın mülakatını da aralarda yansıtıyor. Vedrana, Bojan Hadzihaliloviç ve Nihad Kresevljakoviç gibi iki tarihçiyle yüzyıl önceki Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’ndan Arşidük Franz Ferdinand’la eşi Kontes Sophie’ye yapılan suikastı konuşuyor. Elbette 1990’lardaki Boşnak soykırımına da dokunuluyor. 1914’te Saraybosna’da işlenen bu suikast, I. Dünya Savaşı için bir vesile olmuştu. Suikastı gerçekleştiren Sırp Gavrilo Princip’in kendi adını taşıyan torunu Gavrilo Princip de Vedrana’nın mülakatına katılıyor sonradan. Bir çetnik olan genç Gavrilo, otele yanında tabancasıyla gelmiş. Bu da başka bir trajediydi tabii ki.

Bir günde geçen filmde başka insanlar da hikâyeye dâhil oluyor. Lamija’nın annesi Hatice çamaşırhanede çalışıyor. Otel gibi o da bir otelin emektarlarından. Alija ortadan kaybolunca grevin önderliği ona düşüyor. Otelin zeminindeki park yerinde gizli işler de sürüyor. Orada mafyanın gizlice işlettiği kumarhane de konuşlanmış. Mafyanın striptiz yapılan gece kulübü de otele yerleşmiş. Otelin konuğu Fransız Jacques da var. O da bir konuşma yapmak için hazırlanıyor AB adına. Bu otel, Yugoslavya denen ülke varken ülkenin gururuymuş. Bosna’daki kış olimpiyatlarının da gözdesiymiş. Nice ünlüler misafir olmuş ayrıca. Ama şimdi borç batağında ve iflas etmiş.

İlham veren estetik…

Tanoviç, bu filminde kamerayı çarpıcı ve estetik kullanmış. Filmde yoğunlukla öne kayan bir kamerayla “steadicam” kamera sürekli kendini hissettiriyor. İster öne kayan, ister “steadicam” olsun, yönetmen karakterlerini arkadan sinsice kayarak takip ediyor. Bunun simgesel bir anlamı var mıydı? Batının ikiyüzlülüğüne bir eleştiri miydi bu? Ta I. Dünya Savaşı’ndan, 1990’lardaki Bosna’daki iç savaşa kadar batının bir hiç gibi Bosna’yı görmemesine bir tepki miydi bu estetik kamera kullanımları? Belki de değildir. Çarpıcı bir estetiktir sadece. Kim bilir!.. Bu filmin estetiği keşfedilmeli. Mekânlara düşen ışıklar da estetik fotoğrafların yansımasına katkıda bulunmuş. Bu filmin bir iç mekân filmi olduğunu da hatırlatmalı. Filmdeki kelimelerin de güçlü olduğunu belirtmeli. Diyaloglar sağlamdı. Filmin müziklerine de kulak vermek gerek. Filmdeki tüm oyucular da mükemmeldi. İlham vericiydi.

(22 Ağustos 2016)

Ali Erden

[email protected]