Kanlı Postal Filminin Yönetmeni Muhammet A. B. Arslan Röportajı

Neden böyle bir film çekiyorsunuz sorusunu duymuşsunuzdur pek çok kez ama gerçekten bu kadar zor bir konuya neden ve nasıl değindiniz? Çok eleştirenler olmuştur bu işi yapmayın başınıza iş alırsınız şeklinde? Bunlar için ne diyeceksiniz? Kimler destek oldu kimler köstek oldu?

Galiba zoru seviyorum. Devrimci gelenekten geldiğim içindir belki ayrıca bu konuyu çekmemin en büyük sebebi de o dönemi yaşamam ve o dönemde orada hayatını kaybeden arkadaşlarımın anısına sahip çıkma isteğim. Korku duvarını aşalı çok oldu

Sizce ne yanlış ne doğru yapıldı o dönem? Siz filmi kimin gözüyle anlatmaya çalıştınız?

Yanlış olan emperyalizmin desteğiyle bu ülkede en acımasız faşist uygulamaların ve meydan okumaların tarihte görülmemiş biçimde baskı ve zulmün kendisidir. Doğru olan da direnerek efsaneler yaratanlardır. Ben de filmi efsaneler yaratanların gözünden anlatmaya çalıştım.

Bugün de 12 Eylül 1980 darbesinin etkileri görülüyor ülkemizde. Hâlâ o dönemin anayasasının tartışmaları sürüyor. Kaldı ki bugün ciddi bir çatışma ortamındayız 7 Haziran seçimleri sonrası? Dünü ve bugüne nasıl bağdaştırıyorsunuz sizce hâlâ o dönemin sancıları mı bunlar? Bugünlerde Güneydoğu’da yaşanan acılarla ve ölümlere nasıl bakıyorsunuz? Nasıl çıkacağız ülkece bu olaylardan dışarı?

Tabii ki hâlâ o darbenin anayasası ve hukuku uygulanmaktadır ki bu uygulama halkın bu anayasayı istemediğini belirtmemesine rağmen maalesef bu anayasaya ve hukuk sistemi hâlâ varlığını sürdürüyor. Bu anayasayla darbenin failleri uluslararası mahkemelerde yargılanacak suçlar işlemelerine rağmen kendi anayasa ve hukuklarıyla göstermelik olarak yargılandılar. Bu eli kanlı katiller yine maalesef diyorum suçlarının cezasını çekmeden ölüp gittiler. Baki kalan o yiğitçe direnenlerin efsaneleri ve mücadelesidir. Demin anlattığım gibi anayasa ve hukuk sistemi değişmediğinden hiç bir şey değişmedi. Zaten partiler yasası bunun örneklerinden biri değil mi? Belki de politikacıların işine öyle geliyordur. Artık bugün halklarımız özgürlüğün ne kadar değerli olduğunu biliyor. Bunun için artık barış ve kardeşliği getirecek tüm insan hak ve hürriyetlerinin yiğit savunucuları olarak güzel yarınları yaratacaklarına inanıyorum.

Filmin çekim süreci hakkında bilgi verir misiniz, kaç yıllık bir çalışmanın ürünü bu yapım?

Zaten çok uzun ve zorlu bir süreçti. 2010 yılında senaryo çalışmalarına başladık. Dönemin canlı tanıklarıyla görüştük. Bu anlamda çok desteklerini aldık. Onların bizden tek istediği gerçekleri tüm çıplaklığıyla anlatmamızdı. İki yıl sonra da çekimsürecine başladık. Çok zor ve bıçak sırtı bir konu olduğu için bu hassas durumun sinema diliyle anlatmak da çok zor oldu. Özellikle de işkenceleri. Birçoğunu da yansıtmaya içimiz el vermedi. Hiç kimseden destek almadan kendi zor, sıkıntılı olanaklarımızla birçok kişinin de sadece manevi desteğini alarak bu sinema filminin çekimlerini bir kaç ay önce tamamlayabildik.

Sette kazalar oldu mu? Sanırım pek çok işkence ve yanma sahnesi var filmin?

Evet, işkence sahnelerinde özellikle kadın oyuncuların psikolojik ve fiziki olarak acı çekmeleri gibi sıkıntılı olaylar zühûr etti. Ancak en büyük kazayı dört mahkûmun kendilerini yaktıkları sahnede yaşadık, onu da küçük sıyrıklarla atlattık.

Günümüzde daha popüler içerikli filmler çekiliyor. Siz oldukça farklı ve zor bir konu üzerine film çektiniz. Nasıl bir gişe bekliyorsunuz filmden? Sizce seyirciyi yakalayabilecek misiniz?

Bu filme kendine insanım diyen herkes sahip çıkacaktır. Geçmişte olduğu gibi bugün de yarın da bu tarz filmlere duyarlı halklarımız sahip çıkacaktır. Özellikle ezilen halklarımızın özgürlük uğruna çektikleri acılar neticesinde çocuklarının hikâyesine sahip çıkacağına inanıyorum.

Yeni çalışmalar var mı, yeni projeleriniz? kısaca bahseder misiniz?

Tabi ki bu proje maddi manevi beni ve ailemi çok sarstı. Halkıma borcumun bitmediğini düşünüyorum, hatta iki proje belki üç proje daha çekmeyi planlıyorum. Bunlardan biri Halepçe katliamı diğeri Selahattin Eyyubi bir diğeri de Kenan Evren’i anlatmayı düşündüğüm “Büyük Diktatör (12 Eylül Kenan)”.

(06 Eylül 2015)