Türkiye’de Çekilmiş, 1915 Ermeni Tehcirini Konu Alan İlk Film Olan Yitik Kuşlar’ın Fragmanı Yayınlandı

1915 Ermeni tehcirini anlatan Yitik Kuşlar filminin fragmanı ARRI’nin sitesinde ilk defa yayınlandı. ARRI firması bütün dünyadan görsel zenginliği üst düzeyde olan filmleri seçip sitesinde yer veriyor. Yapımcılığını Kara Kedi Film’in yaptığı, yönetmenliğini Aren Perdeci ve Ela Alyamaç’ın üstlendiği Yitik Kuşlar filmi Türkiye’de bir ilke imza attı. Yitik Kuşlar, Ermeni tehcirini anlatan Türkiye’de çekilmiş ilk uzun metrajlı film olma özelliğini taşıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Yeni Kız Arkadaşım

François Ozon’un yönettiği ve Romain Duris, Anais Demoustier, Raphael Personnaz ile Isild Le Besco’nun oynadığı Yeni Kız Arkadaşım (Une Nouvelle Aime – The New Girlfriend), 31 Temmuz 2015’de Warner Bros. dağıtımıyla Mor Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Claire, en yakın arkadaşı Lea’nın ölümünün ardından derin bir depresyona girer. Ancak hayatında kalan son arkadaşının kocasıyla sürpriz bir şekilde tanışınca hayata tutunması için yepyeni bir sebep doğacaktır. Filmin başrol oyuncusu Anais Demoustrier, filmdeki rolüyle Karlovy Vary Uluslarası Film Festivali’nden En İyi Kadın Oyuncu Ödülü aldı.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb

Darağacı

Chris Lofing ile Travis Cluff’un yönettiği ve Cassidy Gifford, Ryan Shoos, Reese Mishler ile Pfeifer Brown’un oynadığı Darağacı (The Gallows), 24 Temmuz 2015’de Warner Bros. dağıtımıyla Warner Bros. tarafından vizyona çıkarıldı.
Bir lisede sahnelenen tiyatro oyunu sırasında, başrolde oynayan öğrencinin ölümüyle sonuçlanan kazadan yirmi yıl sonra, lisenin öğrencileri bu oyunu tekrar sahnelemek ve yarım kalan sahne performansını tamamlamak isterler. Böylece küçük kasabanın lise öğrencileri, yaşanan acı olayı yıldönümde onurlandırmayı planlamaktadırlar. Ancak, bazı şeyleri olduğu gibi bırakmak bazen en iyisidir.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Darağacı yazısına devam et

Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema TV Bölümü Öğrencilerinin 2014 – 2015 Filmleri Gösteriliyor

Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema TV Bölümü öğrencilerinin 2014 – 2015 eğitim – öğretim döneminde çektikleri kısa filmler 22 Haziran 2015 Pazartesi günü saat 18:00 ile 20:00 arasında Kadıköy Yeldeğirmeni’nde bulunan Tasarım Atölyesi’nde etkinlikte gösteriliyor. Gösterilecek filmler arasında Kara Şovalye (Aydın Terzi), Çukurdaki Rüyalar (Cihan Ekiz), Filmin Sonu Güzel Bitecek (Gizem İbak), Babam ve Ben (Gökhan Gök), Sıradan Bir Gün (Umur Dağlı), Ah Şu Hanımlar (Sara Yücel) gibi filmler var.

Taksi Tahran

Jafar Panahi’nin kendi senaryosundan yönettiği ve başrolünü oynadığı Taksi Tahran (Taxi Teheran), 26 Haziran 2015’de Warner Bros. dağıtımıyla Mor Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Kamera monte ettiği bir taksi ile Tahran’ı gezen ve müşteriler arasında geçen diyalogları kaydeden, rejim karşıtı ve muhalif yönetmen Jafar Panahi, İran film otoritelerine karşı kişisel ve sanatsal direnişini Taksi Tahran ile sürdürüyor. Jafar Panahi, filmin hem yapımcısı, hem konusu, hem de kurgusal karakteri olarak kendi sinemasını keşfetmeye devam ediyor. Taksi Tahran, 65. Uluslararası Berlin Film Festivali’nden Altın Ayı ve FIPRESCI ödüllerini kazandı.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb
  • Ferhan Baran Yazıyor

Taksi Tahran yazısına devam et

Çocuklar İçin İnsan Hakları ve Sinema Projesi Hollandalı Çocuklarla Buluştu

Başak Kültür ve Sanat Vakfı’nın, Van Barosu ve Hollandalı sivil toplum kuruluşu DW-RS Producties ortaklığında gerçekleştirdiği, Sivil Toplum Diyalogu Programı kapsamında yürütülen, Avrupa Birliği ve T. C. Avrupa Birliği Bakanlığı tarafından fonlanan Çocuğun İnsan Hakları ve Sinema Projesi’nin Hollanda ayağı bu hafta Amsterdam’da gerçekleştirildi. Proje kapsamında bugüne kadar Van, Soma, Batman ve Amsterdam’da çocuklarla insan hakları ve sinema atölyeleri gerçekleştirildi.

Çocuklar İçin İnsan Hakları ve Sinema Projesi Hollandalı Çocuklarla Buluştu yazısına devam et

Türkan Şoray 24 Yıl Sonra 5. Filmi İçin Yönetmen Koltuğunda

Türkan Şoray yıllar sonra 5. filminin yönetmenliğine başlıyor. Onur Ünlü’nün senaryosunu yazdığı filmin çekimlerine Temmuz başında başlanıyor. Senaryosu için bir yıldan bu yana titizlikle çalışılan filmde bir pavyonun kasabaya taşınması ve gelişen olaylar konu ediliyor. Daha önce yönettiği filmlerde oyuncu olarak da yer alan Türkan Şoray yeni filminde ilk kez sadece yönetmenlik yaparak kameranın arkasında kalacak fakat son dakika sürprizi de yapabileceği belirtiliyor.

Onur

Matthew Warchus’un yönettiği ve Bill Nighy, Imelda Stunton, Dominic West ile Paddy Cosidine’nin oynadığı Onur (Pride), 26 Haziran 2015’de M3 Film dağıtımıyla Bir Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Sene 1984. İngiltere, Margaret Thatcher’ın muhafazakâr politikalarının etkisi altındadır. Bu politik atmosfer içinde ezilen başlıca gruplardan biri eşcinsellerdir. Onlar kadar baskı altında olan bir başka grup da maden işçileridir. hiçbir ortak noktası yokmuş gibi gözüken bu iki grup birbirine yardımcı olabilecek midir? Onur (Pride) lezbiyen ve gey aktivistlerin güçlerini maden işçileri ile birleştirerek ön yargıları aşmalarını anlatan bir film.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb

Onur yazısına devam et

Cafer Panahi’nin Sinemaya Aşk Mektubu

Bu hafta bizde de gösterime giren ‘Taksi Tahran / Taxi Teheran’ büyük ödüle layık görüldüğü geçtiğimiz Berlin Film Festivali’nin kapanış töreninde jüri başkanı Darren Aronofsky’nin başlığa taşıdığımız sözleriyle alkışlanmıştı. İran yetkilileriyle uzun yıllar süren çatışmasının ardından 2010 yılından başlayarak yirmi yıl süreyle film çekmek ve yurt dışına çıkmaktan men edildiği için yönetmen Cafer Panahi yoktu gecede. Ancak görüldüğü üzere İran Yeni Dalgasının bu önemli isminin sinema yapma inadı bir kez daha engel tanımamış, çağımız video devriminin olanakları sanatçının cesaretiyle birleştiğinde yasakların üstesinden gelmek zor olmamıştı.

2011 yapımı ‘Bu Bir Film Değildir’ ve iki yıl öncesinin ‘Perde’sini kapalı kapılar ardında çekmiş olan sinemacı yurtdışı festivallere gizlice gönderdiği bu üçüncü çalışmasında yıllardan sonra ilk kez sokaklara, Tahran’ın trafiği işlek caddelerine çıkıyor. Sarı renkli ticari taksiyi bizzat kendisi kullanıyor, ustası Abbas Kiarostami’nin kadınların sorunlarına eğildiği unutulmaz filmi ‘On’dan ilhamla arabanın iç mekânını bir kez daha film stüdyosu olarak değerlendiriyor. Arabaya binen farklı kesimlerden vatandaşlarla söyleşirken ‘Perde’de olduğu gibi karamsar bir hava esmiyor bu kez. Panahi yüzünden eksik etmediği tebessümüyle konuşmalara müdahil oluyor, soruları yanıtlıyor, kendisini de olayların içine katarak katmanları arasında gezindiği İran toplumunun mikro analizine girişiyor.

Taksi, Tahran caddelerini turlarken bir kadın öğretmen ile muhafazakâr erkek yolcunun hırsızlık olaylarının cezalandırılması tartışmasına, adamın kulağımıza pek aşina gelen ‘birkaçını sallandıracaksın’ çözümü karşısında öğretmenin itirazına tanık oluyoruz. Taksiyi paylaşan motor kazası geçirmiş çiftten kanlar içerisindeki kocanın, ölmesi halinde erkek kardeşleri karşısında karısının haklarını koruyacak bir video vasiyet için çabalamasını buruk bir kahkahayla izliyoruz. Telaşla taksiye binen iki yaşlı teyzenin yanlarındaki cam kavanozda taşıdıkları tatlı su balıklarını öğle vakti gelmeden kutsal Ali Ekber çeşmesinin havuzuna bırakmak konusundaki hayat memat çabaları bizdeki türbe / yatır hikâyelerini anımsatıyor.

Korsan DVD satıcısı Ümid’in taksiyi şenlendirmesi duygu gelgitlerine neden oluyor. Bir süre önce Panahi’ye bizim Nuri Bilge’nin ‘Bir Zamanlar Anadolu’da’sını da temin etmiş olan işbilir satıcı yönetmene saygıda kusur etmezken, sinemacının yasaklı olduğundan dem vurmak suretiyle kendisine kârlı bir iş teklifinde bulunmaya cesaret ediyor. Panahi’nin sanatçı personasından kazanç sağlama amacı güden bu cüretkâr işbirliği önerisini kâh gülerek kâh hüzünlenerek takip ederken, yönetmenin tavsiye peşindeki genç sinema öğrencisine ‘evde oturarak çözüm bulamazsın, anlatacağın hikâyeyi ve biçimi kendin arayıp bulmak durumundasın’ öğüdüne kulak kabartıyoruz.

Daha sonra Panahi’nin (Berlin’de Altın Ayı’yı yönetmen adına almış olan) yeğeni Hana Saeidi konuk oluyor taksiye. Sinema yapmak isteyen ilköğretim öğrencisi yaman kız kısa film ödevi için tasarladıklarını anlatırken yasaların bu alandaki engellemalerini öğretmeninden öğrendiği kadarıyla aktarıyor izleyiciye. Böylece İran filmlerinde iyi karakterlerin kravat kullanmaması, Farsça dini isimler taşıması gereğinden, politik ve ekonomik konulardan kaçınma, eğer bir sorun varsa otosansüre başvurma zorunluluğundan haberdar oluyoruz. Dayısının yolundan gitmeye kararlı Hana’nın çekmeyi planladığı kısa filmde suç ve suçluyu göstermesi yasaktır. Sokak çocuğunun çaldığı parayı sahibine iade etmesi için aşırı çabası bu yüzdendir. Öğretmeninin ‘gerçekleri gösterin ama çok gerçekse göstermeyin’ şeklindeki absürd uyarısı karşısındaki trajikomik şaşkınlığını paylaşıyoruz küçük kızın. Ardından, Panahi’nin 2006 yapımı çalışması ‘Ofsayt’takine benzer bir biçimde stadyum kapısında tutuklanan genç kızların savunmakta olan kadın avukatın itirazına kulak veriyor, İran sinemacılar birliğinin Panahi’ye destek vermediğini öğreniyoruz ondan.

İran Kültür Bakanlığı’nın dayatmış olduklarını bir kez daha dikkate almıyor Panahi. Oto sansürün devlet sansüründen daha korkunç ve onur kırıcı olduğunu ifade eden sinemacının son çalışması 2000 yapımı ‘Daire’de olduğu gibi eliptik bir biçim izliyor, araba parçası çalanları cezalandırma tartışması ile başlayan anlatı bir hırsızlık olayıyla noktalanıyor. Yasak olmasına rağmen izliyoruz bu sahneyi. Panahi’nin finaldeki açıklaması ‘İslam kurallarına göre bu filmde kabul edilebilir insanların rol almaları gerekirdi’ şeklinde başlıyor. Lakin çağdaş teknoloji ürünü video kameraların marifetiyle artık hiçbir şeyin gizlenemediğini yetkililerin gözüne sokarcasına yönetmenin notu şöyle devam ediyor: ‘Benim isteğim dışında bu filmde rol almış bu türden kişiler olduysa onların ismini yazamıyorum. Katkıda bulunan herkese teşekkürler.’

‘Taksi Tahran’ tüm engellemelere rağmen zekice kotarılmış mizah yüklü bir yapım. Çağımız İran toplumu üzerine neredeyse gerçek zamanlı bir belge olmasının yanı sıra, sanatçı özgürlüğüne, sinemaya güçlü bir saygı duruşunda bulunan, arabanın kontrol paneli üzerine bırakılmış tek kırmızı gülün simgelediği yaşamın, ifade özgürlüğünün, umudun filmi, mucizevi bir başyapıt.

(25 Haziran 2015)

Ferhan Baran

Ferhan@ferhanbaran.com

Anadolu Efsanesi Alkarısı, Cinnet Geçirtmeye Geliyor

26 Haziran Cuma günü korkuseverlerle buluşacak olan, yönetmenliğini Muzaffer Gülçek’in yaptığı Alkarısı: Cin-net’in başrolünde korku filmlerinin aranılan yüzü Sanem İşler yer alıyor. Genellikle lohusa kadınlara ve atlara musallat olduğu rivayet edilen ve anlatılarda uzun saçlı, çirkin bir kadın olarak tasvir edilen Alkarısı: Cin-net’in hikâyesi, Ammar: Cin Tarikatı ve Azazil: Düğüm’ün senaristlerinden Alper Kıvılcım’a ait. Filmin yapımcılığını ise, korku türünde markalaşan yapımlarıyla tanınan Bilal Kalyoncu üstleniyor. Filmde, Alkarısı’nın seyirciye verdiği huzursuzluk ile filmin korku türünün en iyi örneklerinden biri olarak hafızalara kazınacağı bekleniyor.