14. Sinema Burada Festivali

14. Sinema Burada Festivali, 03 – 07 Eylül 2014 tarihleri arasında gerçekleştiriliyor. Festivalde bu yıl Nuri Alço, Halit Akçatepe, Fikret Hakan, Deniz Türkali, Sevda Ferdağ, Tijen Par, Gülsen Tuncer, Necip Sarıcı, Atilla Dorsay, Engin Ayça, Süleyman Turan, Güler Ökten ve Cahit Berkay’a Türk Sineması Emek Ödülü verilecek. Festival, Nuri Bilge Ceylan’ın Cannes Film Festivali’nde ödül kazanan Kış Uykusu filmiyle başlayacak.

14. Sinema Burada Festivali yazısına devam et

Gri Göğün Altında Bir Hamburg

İnsan Avı (A Most Wanted Man)
Yönetmen: Anton Corbijn
Eser: John Le Carré
Senaryo: Andrew Bovel
Müzik: Herbert Grönemeyer
Görüntü: Benoit Delhomme
Oyuncular: Grogoriy Dobrygin (Issa Karpov), Phillip Seymour Hoffman (Günther Bachmann), Willem Dafeo (Tommy Brue), Rachel McAdams (Annabel Richter), Robin Wright (Martha Sullivan), Nina Hoss (Irna Frey), Homayoun Ershadi (Abdullah), Mehdi Dehbi (Jamal), Daniel Bruhi (Maximilian), Vicky Krieps (Niki), Kostja Ullmann (Rasheed), Franz Hartwig (Karl), Derya Alabora (Leyla Oktay), Tamer Yiğit (Melik Oktay), Rainer Bock Dieter (Mohr)
Yapım: Demarest Films-Film4 (2014)

Hollandalı yönetmen Anton Corbijn’in Batı dünyasının önyargılarını casuslar üstünden yansıttığı “İnsan Avı”, sezonun önemli ve değerli filmlerinden. Bir yönüyle bu filmden sonra ölmüş Phillip Seymour Hoffman’a da saygı sunuşu.

İngiliz yazar John Le Carré ve casuslar yine beyazperdede. Bu bile Hollandalı yönetmen Anton Corbijn’in 2014 yapımı sinemaskop “A Most Wanted Man-İnsan Avı” filmini önemli yapıyor. Ama daha önemli ve değerli yapansa, Batı önyargılarına, korkularına ve endişelerine samimi bir anlatımla yaklaşması. Filmin içinde dolaşırken, Çeçen olduğunu söyleyen Issa Karpov’u başlarda uzaktan gösteren ve ilk bakışta Hamburg’a terör eylemi yapmaya gelmiş bir Müslüman olarak algılatıyor. Yönetmen sadece bununla kalmıyor, Müslüman cemaatin apartman dairelerindeki ibadetlerini biraz soğuk bir estetikle yansıtarak bu önyargıyı daha da somutlaştırıyor. Yönetmen bununla da yetinmiyor, Alman vatandaşlığı için başvurmuş anne oğul Leyla ve Melik Oktay’ı da neredeyse bu önyargının içine alıyor. Hikâye derinleştikçe bazı şeyler açılıyor ve merak duygusuyla beraber çarpıcı final anlarına varılıyor. Bu filme dokunurken, sinemaseverlerin merak duygularına ve keşiflerine de saygı sunmak gerekecek. Biliyorsunuz, casusluk filmleri de polisiye sinemanın alt türlerinden biri ve her şey sona kadar devam ediyor.

Issa’nın kaderini izlerken…

Lübnan’da Amerikalıların aceleciliği yüzünden her şey mahvolduktan sonra şimdi Terörle Mücadele Birimi’nde potansiyel terörist Müslümanları ekibiyle takip eden Günther Bachmann, asıl adı Ivan olan Rus-Çeçen karışımı Issa Karpov’u liman şehri Hamburg’a mülteci olarak gelişinden itibaren takibe alıyor. Hep muhbirlerle çalışan Gunther’in buradaki muhbiri de üniversite örencisi Müslüman Jamal. Jamal’ın kim olduğunu filmin derinliğinde keşfediyorsunuz. Issa, Rusya’da korkunç işkencelerden geçmiş, Türk hapishanelerinde yatmış sessiz ve sakin biri. Çember sakallı ve ilk bakışta bir terörist gibi. Issa, bankacı Tommy Brue’yu arıyor. Ama öncesinde yolu bir göçmen Türk ailesiyle kesişiyor. Leyla’nın pazar poşetlerini taşıyan Issa, ailenin döküntü dairesine yerleştikten sonra, Leyla’nın oğlu Melik, göçmenlere yardım eden avukat Annabel Richter’den yardım istiyor. Filmde bundan sonra gerilim yavaş yavaş yükselmeye başlıyor. Gunther, Annabel ve Issa’yı gözetim altında tutarken, Annabel, bankacı Tommy Brue’ya ulaşıyor. Issa’nın bankada yüklüce hesabı olduğunu kanıtlıyor. Issa’nın babasıyla Tommy’nin babası eskiden çok iyi dostlarmış. Issa’nın babası mafya liderlerindenmiş ve kara paraları Tommy’nin babasının bankasına yatırıyormuş. İşte Issa babasından kendine kalan mirası istiyor. Acaba istiyor mu? O inanmış bir Müslüman olarak haram yer miydi? Ölmüş babasına da nefret besliyor Issa. Babası, 15 yaşındaki annesine tecavüz etmiş, annesi İssa’yı doğururken ölmüş.

Bir de Faysal Abdullah var. Abdullah, seminerler yapıp bağışlar topluyor ve açlık ve yoksulluk çeken Müslüman ülkelere paraları yolluyor. Ama Gunther bir şey fark ediyor. Abdullah, Kıbrıs’ta denizcilik faaliyeti yapan “Seven Friends” şirketi üstünden İslamcı terör örgütü El-Kaide’ye gönderiyor. Abdullah, böyle yaparak daima Arap ülkelerinin yoksul halkını sömürmüş Batı’dan intikâm mı alıyor? Yoksa Batı’ya savaş açmış El-Kaide’ye minnettarlığını mı gösteriyor? Filmin ikinci yarısıyla gerilim ve merak duygusu çoğalıyor. Sinema perdesinde dokunmak ve fark etmek gerekiyor. Final bölümünün çok özel olduğunu belirtmeliyiz. Her şey beklenmedik anda oluyor ve bitiyor. Açık uçlu finalde boşluğa düşüyorsunuz. Yönetmen Corbijn, her iyi yönetmen gibi bazı şeyleri seyircilerin hayal gücüne bırakmış.

Yer yer öfkeli kamera…

Yönetmen, çoğu anda hafif el kamerası kullanarak yer yer öfkesini de dışarıya çıkartabilmiş bu estetik alıştırmalarıyla. Ama asıl çarpıcı olansa gri bulutlar altındaki ıslak bir liman şehrini, romantizmden uzaklaştırarak gerilim yüklü bir şehre dönüştürmüş. Büyük Fransız kameraman Benoit Delhomme’un, hem iç hem de dış mekânlardaki çerçeveleri ilham verici. Delhomme, Vietnamlı usta Tran Anh Hung’un 1993’teki “Miu du du Xanh-Yeşil Papayanın Kokusu” ve 1995’teki “Xich ho-Bisikletçi” filmlerinde unutulmaz çerçeveler oluşturdu. Cédric Klapisch’in 1996’daki “Chacun Cherche son Chat-Herkes Kendi Kedisini Arar” filmini de hatırlamalı.

Gunther, Hamburg için filmin bir yerinde, yurtsuz kalmış olanlara kapılarını açtığını hatırlatıyor bu liman şehrinin. Burası göçmenler şehri olmuş hep. Hamburg, bir kanallar şehri de ayrıca. Bu şehre âşık olma ihtimaliniz var. Filmdeki bazı anlar da unutulmaz. Gizli bir yerde, Gunther ve ekibinin Annabel’i sorguya çekmeleri, gizli kamerayla ve sesle Issa’nın izlenmesi gibi. Ama Abdullah’ın bankada kâğıtları imzaladığı sahnedeki gerilim gerçek anlamda insanı geriyor. Zaman adeta yavaşlıyor, üstünüze kasvet çöküyor ve koltuğunuzda hafifçe kıvranıyorsunuz bu anlarda. Tam anlamıyla Hitchcock ruhuyla. Elbette Annabel ve Issa’nın peşlerindeki ajanlardan kaçma sekansı da unutulmaz. Özellikle de metro anları.

1955 doğumlu Hollandalı yönetmen Corbijn’in 2007 yapımı siyah-beyaz ve sinemaskop “Control-Kontrol” filmini görmüştük. İngiliz müzisyen Ian Curtis’in kısa süren hayatını anlatıyordu film. Yönetmenin 2010 yapımı “The American-Centilmen” suç-geriliminden hatırlayabilirsiniz. Bu filmin en hüzün verici tarafıysa Phillip Seymour Hoffman. 2014 yılında öldü ve sinemanın önemli kayıplarından biri. Özellikle bu filmdeki performansını görünce daha iyi anlıyorsunuz bunu. Hoffmann, 2005 yılında Bennett Miller’ın “Capote” filmiyle “En İyi Erkek Oyuncu” dalında Oscar kazanmıştı. Corbijn’in “İnsan Avı” filmini sinema perdesinde görmek gerek. Son jenerikte Tom Waits’in “Host That Rag” şarkısında sesini duymak insana iyi geliyor. Müzik de muhteşemdi. Bir itiraf, dinden ve kuşatıcılığından korkuyordum. Korkum ve endişem bu filmden sonra da devam ediyor, üzgünüm.

(03 Eylül 2014)

Ali Erden

ailerden@hotmail.com

SETEM Akademi Eğitimleri, Meltem Cumbul Oyunculuk Atölyesi ile Devam Ediyor

SETEM Akademi, geçtiğimiz yıl Ekip projesiyle sinemamızda ihtiyaç duyulan yardımcı eleman ihtiyacına yönelik olarak, Sanat Yönetmeni, Yönetmen, Kamera ve Işık Asistanlığı konularında bir eğitim programı gerçekleştirmişti. Dersler, Sinema ve Televizyon Eseri Sahipleri Meslek Birliği – SETEM üyesi, aralarında Semih Kaplanoğlu, Hüseyin Karabey, Selim Evci, Tolgay Ziyal, Annie G. Pertan, Oğuz Makal, Fehmi Gerçeker gibi ünlü isimler tarafından verilmişti. Bu kez yine öğrencilerin ve etkinliklere ilgi gösterenlerin talebini karşılamak üzere SETEM Akademi, eğitim faaliyetlerine Oyunculuk Atölyesi’ni de ekledi. Atölye, Meltem Cumbul tarafından gerçekleştirilecek.

Orhan Kemal, Doğumunun 100. Yılında Altın Koza’da Anılıyor

21. Uluslararası Altın Koza Film Festivali, doğumunun yüzüncü yılında, eserleri Türk sinemasında pek çok filme ilham vermiş ünlü edebiyatçı ve senarist Orhan Kemal’i anıyor. Festivalin gösterim bölümünde, sanatçının senaryosuna imza attığı ya da kendi eserlerinden uyarlanan filmler seyirciyle buluşacak. Bunun yanı sıra, 17 Eylül Çarşamba günü, saat 18:00’de, festival konuklarının ve Orhan Kemal’in oğlu Işık Öğütçü’nün katılımıyla Orhan Kemal 100 Yaşında Sergisi’nin açılışı yapılacak.

Sabit Kanca 2

Alper Mestçi’nin yönettiği ve İsmail Baki, Turabi Çamkıran, İrfan Aslanhan ile Damla Ersubaşı’nın oynadığı Sabit Kanca 2, 24 Ekim 2014’de Pinema Film dağıtımıyla Muhteşem Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Sabit Kanca’nın ev sahibi Rıfat Amca, TV.de gördüğü Rencide ile evlenmek ister. Ancak ilk buluşmalarında Rencide, Rıfat Amca’yı beğenmez. Aralarını yapmak da Kanca’ya kalır, birikmiş kira borçlarından ötürü buna mecburdur. Kanca bunun için çabalarken bir de başına Rencide’nin kızı Zeliş’in eski sevgilisi Turabi çıkar. Turabi, Zeliş’le evlenmek için Rencide’yi kaçırır ve olaylar sarpa sarar. Çözmek de tabii ki Sabit Kanca’nın görevidir.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Facebook
  • Fragman
  • IMDb

Sabit Kanca 2 yazısına devam et

İncir Reçeli 2

Aytaç Ağırlar’ın yönettiği ve Halil Sezai Paracıkoğlu, Şafak Pekdemir, Ahmet Uz, Selim Akgül, Sinan Çalışkanoğlu ile Tuğba Sarıünal’ın oynadığı İncir Reçeli 2, 17 Ekim 2014′de UIP Filmcilik dağıtımıyla BKM Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Duygu’yu kaybettikten sonra derin bir yalnızlığın içine giren Metin, bir barda şarkılar söyleyerek ve yitirdiklerinin yasını tutarak yaşamını sürdürür. İncir Reçeli 2 hem modern bir aşk hikâyesi, hem de hayata yeniden tutunmanın öyküsü.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Facebook
  • Fragman
  • IMDb

İncir Reçeli 2 yazısına devam et

Kaan Müjdeci’nin Filmi Sivas’ın İlk Gösterimi Gerçekleştirildi

Sivas, Kaan Müjdeci’nin ilk uzun metrajlı filmi… Dünya prömiyeri, 71. Venedik Film Festivali’nde yapılacak. Çünkü genç yönetmenin filmi festivalin ana yarışma bölümüne seçildi. Müjdeci, ilk uzun metrajlı filmiyle Venedik Film Festivali’nin ana yarışma bölümüne seçilen ilk Türk yönetmen oldu.

Film, 11 yaşındaki Aslan adlı bir çocuk ile Sivas isimli bir dövüş köpeğinin, bozkırda geçen hikâyesini anlatıyor.

Büyük bir başarıya imza atan genç yönetmen, 27 Ağustos’ta başlayacak olan festivalde ustalarla aynı kategoride yarışacak. Sivas’ın yer aldığı yarışma bölümünün jüri başkanlığını bu yıl, ünlü Fransız besteci Alexandre Desplat üstleniyor.

Sivas, festivalin hemen öncesinde 25 Ağustos Pazartesi günü düzenlenen gösterimde basın mensuplarıyla buluştu. Filmi yazan ve yöneten Kaan Müjdeci, ortak yapımcı Nesra Gürbüz, müzik ve ses direktörü Cevdet Erek ve senaryo danışmanı Önder Çakar, gösterimin ardından basın mensuplarıyla bir araya geldi.

Kişisel Olarak Orada Olmak Yeterli

Venedik’e gideceği için çok mutlu olduğunu söyleyen Müjdeci; “Festivalde ödül umudum yok. Ama oraya gitmek çok zevkli, eğleneceğiz orada. Zaten gidip Altın Aslan alalım diye bir düşüncemiz yok. Orada bir sürü usta yönetmen var. Benim için kişisel olarak orada olmak yeterli” dedi.

Ekip festivalin yanı sıra, çocuklar ve hayvanlarla yapılan çekimler hakkında soruları da yanıtladılar.

Kaan Müjdeci, konunun yaşanmış bir hikâye olmadığını, olsaydı diye düşünüp yazdığını söyledi. Aslında köy yaşamını tam olarak bilmeyen yönetmen üç aylık yaz tatillerini genellikle köyde geçirdiğini ve aklına gelen bu senaryo için araştırma çekimleri hatta bir belgesel çektiğini anlattı: “Türkiye’deki şampiyon köpekleri ve sahiplerini anlatan ‘Babalar ve Oğulları’ adında kısa bir belgesel yaptım, hikâye kendi kendine oluştu. Ardından da Sivas’ın hazırlıkları başladı. Çocuk oyuncuyu keşfetmek kolay olmadı. Yozgat Yerköy ve çevresindeki bütün okullara gittik ve okuldaki çocukları çektik. Aslan rolünde aslında başka bir çocuk vardı. Son anda, 3 gün kala oyuncu koçumuz Kutay Sandıkçı ile oturduk ve sonunda Doğan’a karar verdik. Çocuklarla 3 ay çalıştık. Köpeklerle ve çocuklarla bir aile gibiydik. Köye yerleştik ve köpeklere biz baktık. Ön hazırlığımız çok iyiydi o nedenle çekimlerde zorlanmadık. Çocuklarla ve köpeklerle çekim yapmak yormadı beni ama montajda yoruldum” dedi.

Hayvanlara zarar vermemek için çok uğraştık

Filmin sonunda “Hiçbir hayvana zarar verilmemiştir” yazmasına rağmen, filmde köpek dövüşü ve at taşlama gibi hayvanların zarar görme ihtimali olan görüntülerin olması sorulduğunda Müjdeci: “Hayvanlara zarar vermemek için çok uğraştık. Aslında film vizyona girdikten sonra bu konuyu açıklayıp videolarla anlatmak istiyorum. Çekimlerden önce köpeklerle ilgili çok bilgi topladım. Üç ayrı veterinerle çalıştım. Çok az dozlarda yatıştırıcılarla hayvanları çekime hazırladık. Kanlı görüntüler ise tamamen makyaj” diyerek hayvanların çekimleri için çok uğraştıklarını anlattı.

Kaan Müjdeci’nin sinemayı çok sevdiğini ve çok çalıştığını anlatan senaryo danışmanı Önder Çakar ise “Bir çocuğun gözünden şiddete, dövüşe ve kana bakışı çok enteresandı. Kaan’ın değiştirdiği sekizinci senaryosu. Ben de müdahale etmekten çok Kaan’ın içindeki sinemayı çıkartması için destek verdim. Dikkat etmesi gereken konuları işaret ettim. Kaan bizi çok gururlandırdı ona çok teşekkür ediyorum” dedi.

Filmini Neşat Ertaş’a adayan Kaan Müjdeci, Ertaş’ı çok sevdiğini ve Bozkır’ı en iyi onun anlattığını belirtti. Araştırmalar için Yozgat’a gittiklerinde ölüm haberini aldıklarını ve cenazesine gittiklerini anlattı.

Sivas’ın başrollerinde, Doğan İzci ve Çakır oynuyor. Ana oyuncuların neredeyse tamamının, Yozgat Yerköy’de yaşayan halktan oluştuğu filmde, Muttalip Müjdeci, Hasan Özdemir, Ezgi Ergin, Furkan Uyar ve Hasan Yazılıtaş’a, profesyonel oyuncular Ozan Çelik, Banu Fotocan ve Okan Avcı eşlik ediyor.

Sivas filmi Venedik Film Festivali’nden sonra, Antalya Film Festivali’nde ve Küba’da bir festivalde izleyici ile buluşacak. Film, festivallerden sonra vizyona girecek. Müjdeci, filmde çocuk ve köpek var ama medyatik oyuncu olmadığı için yeterli salon bulamamalarına da isyan etti.

İstanbul Film Festivali Köprüde Buluşmalar Atölyesi kapsamında 1000 Volt Post Prodüksiyonu Ödülü alan ve Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nün yapım desteği ile gerçekleştirilen “Sivas”ın çekimleri, geçtiğimiz sene Yozgat’ın Yerköy ilçesinde gerçekleştirildi. Filmin görüntü yönetmenliğini Armin Dieroff ve Martin Hogsnes Solvang üstlenirken, kurgusunu ise Yorgos Mavropsaridis yaptı.

(26 Ağustos 2014)

Serpil Boydak

Tersine

Faik Ahmet Akıncı’nın yönettiği ve Şenol İpek, Senem Hakkı, Cumhur Sarı ile Nuray Kanal’ın oynadığı Tersine, 19 Eylül 2014’de IFP dağıtımıyla Batı Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Film, insanların günlük yaşamında “eğer olsaydı” düşünceleriyle başlıyor. Bir sabah uyanıldığında erkeğin rolünü kadın, kadının rolünü de erkek almıştır. Erkekler evde oturup ev işi yapmakta çocuk büyütmektedir. Kadınlarsa dışarda çalışmaktadır yani evin reisi kadındır. Kadınlar işten arda kalan zamanlarını kahvelerde meyhanelerde arkadaşlarıyla geçirerek kazançlarını harcıyordur. Kadınlar kocaları üzerinde tahakküm kurmaktan geri kalmıyor, sık sık şiddete baş vuruyorlardır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb

Tersine yazısına devam et

13. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali

13. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali, 13 – 22 Mart 2015 tarihlerinde İstanbul’da düzenlenecek ve gezici gösterimlerle devam edecek. Festivalde gösterilmesi istenen, yönetmeni ya da yönetmenlerinden birisi kadın olan filmlerin, 01 Kasım 2014 tarihine kadar, İngilizce altyazılı DVD ya da VCD ön izleme kopyalarıyla birlikte katılım formu, filmin yönetmeni / yönetmenlerinin fotoğraf ve özgeçmişi, filmden yüksek çözünürlüklü iki fotoğraf, filmin basın dosyası, kısa özeti ve künyesinin “Filmmor Kadın Filmleri Festivali, İstiklal Caddesi, Bekar Sokak, No: 9/6, Beyoğlu, 34435 Beyoğlu, İstanbul” adresine gönderilmesi veya elden teslim edilmesi gerekiyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Trailer

13. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali yazısına devam et

Arda Uskan da…

Arda Uskan da 2014’ün yitikleri kervanında yerini aldı. Benim için her şeyden önce sinemacı idi, her ne kadar filmlerine ulaşmak imkânım olmasa da. Felek (1973) filmi piyasaya çıktı mı, onu dahi doğru dürüst bilmiyorum. Çizmeli Kedi’nin (1976) gösterime çıktığı biliyorum ama bu da kaçan bir fırsattı. Uskan’ın adı ile anılan Gecelerin Ötesi, bir tesadüf sonucu öğrendiğim kadarı ile tamamlanamamış bir film. 1974’te yapımına başlanan, Erksan’ın unutulmaz filminin adaşı olan film, tamamlanamaz. Filmin yapımcısı Günay Kosova bir yıl sonra 1975’de Uskan’ın çektiği bir kısım filmi de kullanarak ve kendi yönetiminde bir başka film yapar: İster Darıl İster Sarıl. Bu filmlerden Felek, Özgüç’ün Türk Filmleri Sözlüğü’nde (cilt: 1) yer alır (s. 497), Cilt 2’de ise Arda Uskan’ın Gecelerin Ötesi’ni (s. 19 ) görürüz. İster Darıl İster Sarıl, 1975 filmleri arasında yer almaz. Bundan sonra Özgüç’ün Ansiklopedik Türk Filmleri Sözlüğü’nde 1974 filmleri arasında 430. sayfada Gecelerin Ötesi (Uskan), 1975 filmleri arasında ise 455. sayfada İster Sarıl İster Darıl (Kosova) yer alır. Gecelerin Ötesi, Günay Kosova’nın yapımı olarak, senaryosunu Uskan’ın yazdığı Muhlis Hasa’nın görüntediği bir filmdir, oyuncuları ise Seyyal Taner, Orçun Sonat, Menderes Samancılar, Nur-Ay, Ekrem Gökkaya’dır. İster Darıl İster Sarıl, her ne kadar yapımcı adı verilmeden Güray Film yapımı olarak gösteriliyorsa da bu Güray’ın Günay olması gerektiği düşüncesindeyiz. İster Darıl İster Sarıl’ın senaryo yazarı ve yönetmeni olarak Günay Kosova gösterilirken görüntü yönetmeni olarak Abdullah Gürek adı veriliyor, oyuncuları ise, Seyyal Taner, Orçun Sonat, Mesut Engin, Sami Tunç, Canan Candan, Nur-Ay, Menderes Samancılar, Ekrem Gökkaya, İbrahim Kurt, Şenay Güngör, Arzu Okay… Görülecek ki italik harflerle yazılan oyuncular her iki filmde de oynamaktadır. Gecelerin Ötesi, için verilen konu özeti: “Artist olmak isteyen bir genç kız, büyük paralar kazanmayı düşleyen bir genç ve bir fotoğrafçının büyük kentteki öyküsü” iken, İster Darıl İster Sarıl da “Kenar mahalledeki beş arkadaşla plânladıkları ama başaramadıkları bir soygunun öyküsü” oluyor. İki filmin aynı olduğunu söylemiyorum, Uskan’ın yarım (?) kalan -daha doğrusu ne kadarı çekilebildi bilmiyorum ama tamamlanamayan- filminin, değiştirilerek Kosova tarafından tamamlandığıdır. Bu ilk defa yapılan bir şey değildir belki fakat ikisinin birden “film sözlüğü” kitaplarına girmesini anlamak mümkün değildir.

Tüm bunlar Arda Uskan’ın filmlerine değinildiği, yitirilmesi ile ilgili yazının yazılması ile oldu.

Bu arada yazılması gereken bir başka konu ise, Arda Uskan’ın babası ile ilgili. Arda Uskan’ın babası yazar ve eleştirmen Adnan Benk’tir, Arda’nın tam adıda Arda Uskan Benk oluyor böylece… Film olarak sadece iki (tam) film çekebilen Arda Uskan bir süre de -popüler olan arabesk- filmlere senaryolar yazmıştır. Bunlarda sinemacılığının yönetmenlikten ibaret olmadığı gösterir. Asıl ilginci babasının da bir zamanlar belge film çekimlerine katılmış olmasıdır.

(02 Eylül 2014)

Orhan Ünser

Sivas, 71. Venedik Film Festivali’nde Yarışa Hazır

Venedik Film Festivali’nin ana yarışma bölümüne, ilk uzun metrajlı filmiyle seçilen ilk Türkiyeli yönetmen olan Kaan Müjdeci’nin filmi Sivas, festivalde büyük ödül için yarışacak. Filmin, 25 Ağustos Pazartesi günü Levent Cinemaximum Kanyon Sineması’nda gerçekleşen basın gösteriminin ardından filmi yazan ve yöneten Kaan Müjdeci, ortak yapımcı Nesra Gürbüz, müzik ve ses direktörü Cevdet Erek ve senaryo danışmanı Önder Çakar basının sorularını cevapladı.

Bahar İsyancıdır, 4. Uluslararası Keşmir Film Festivali’nde En İyi 2. Film Seçildi

Mehmet Ali Arslan’ın yapımcısı olduğu, Selma Köksal’ın yönettiği ve Volga Sorgu, Selma Köksal, Çimen Turunç Baturalp ile Yıldıray Şahinler’in oynadığı Bahar İsyancıdır filmi Hindistan’ın Srinagar kentinde 19 – 25 Ağustos 2014 tarihleri arasında düzenlenen 4. Uluslararası Keşmir Film Festivali’nde En İyi 2. Film seçildi. Bahar İsyancıdır90’lı yılların ortalarından, günümüze kadar uzanan bir zaman diliminde, bir tiyatro topluluğunun, Oyuncular Kumpanyası’nın öyküsünü anlatıyor.

Bahar İsyancıdır, 4. Uluslararası Keşmir Film Festivali’nde En İyi 2. Film Seçildi yazısına devam et

Yazın En Büyük Keyfi Deniz Private Cinecity Trio’da Sürüyor

Yaz mevsiminin en büyük keyfi olarak nitelendirilen açık hava sineması keyfi Deniz Private Cinecit Trio Sineması’nda sürüyor. Ataşehir’deki Hillside City Club Trio bünyesinde gerçekleştirilen Açık Hava Sineması’nda vizyon filmleri öngösterimler ile sinemaseverlerin beğenisine sunuluyor. 0216 315 10 10 no.lu telefonla ulaşılabilen Deniz Private Cincity, Trio Açık Hava Sineması’nda 27 Ağustos 2014 Çarşamba günü 21:30’da başrolünü Vince Vaughn’ın oynadığı Delivery Man’ın ön gösterimi yapılacak. Sinemada geçen hafta içinde Şef (Chef), Lucy ve Sürpriz Damatlar [Qu’est-ce qu’on a Fait au Bon Dieu? – Serial (Bad) Weddings] adlı filmler sinemaseverlere sunuldu.

Kırmızı (Yönetmen: Yücel Müştekin)

Yücel Müştekin’in yönettiği ve Cemal Hünal, Leyla Göksun, Selim Bayraktar ile Adeliye Yurasli’nin oynadığı Kırmızı, 15 Mayıs 2015′de Pinema Film dağıtımıyla JUA Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Yazdığı film senaryosunu bitirmek Umut’un hayatının amacı olmuştur. Yakın arkadaşı Gökhan arkadaşına yardımcı olacaktır. Umut, Beyoğlu’ndaki eve taşındıktan sonra çekmek istediği filme odaklanmaya çalışır. Yaşanan olaylar Umut’un kafasını kurcalamaya devam eder. Umut’un, sevgilisi Aslı ve arkadaşlarıyla eğlendiği gece yaşadıkları olaylar hayatını alt üst edecektir. Tam bu sahnede seyircilerin hayal gücünü zorlayacak anlar başlar.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb

Kırmızı (Yönetmen: Yücel Müştekin) yazısına devam et

Istanbul Unveiled

İRO – İstanbul Rehberler Odası Başkanı Şerif Yenen ve filmdeki ekip arkadaşları tarafından 2011 – 2013 yılları arasında çekilip, yapımı gerçekleştirilen ve bugüne kadar değişik ülkelerde beş ödül alan Istanbul Unveiled isimli seyahat belgesel filminin tanıtımı 26 Ağustos 2014 Salı günü saat 18:30’da Hard Rock Cafe İstanbul’da gerçekleştiriliyor. İstanbul’un tarihi ve kültürel değerlerinin tanıtımına yönelik filmin Amerika Birleşik Devletleri galası, 2013 Aralık ayında düzenlenmişti.

  • Web Sitesi
  • Fragman