Suçlar, Kabahatler, Yalan Zaferler

Otların öfkeyle yolunduğu gerilim yüklü bir sahneyle açılıyor ‘Tepenin Ardı’. Film boyunca yemyeşil doğanın kucağındayız ancak keyif çatılacak, huzur bulunacak bir ortam yok burada. Rüzgârın uğultusu, suyun hışırtısı, börtü böcek vızıltıları bu tekinsiz atmosferin tedirginlik veren efektleri haline gelmiş.Tepelerle sınırı çizilmiş bu cennetten beldeyi mülkü haline getirmiş toprak ağası huzursuz. En küçük sesten irkiliyor. Elinde tüfeği, adamları ve aile fertleriyle düşman belledikleri tepenin ardındakilere karşı toprağını koruma telâşında.

Akademisyen yönetmen Emin Alper’in zengin simgelerle yüklü bir yapıya sahip filmi ilk okumada Güneydoğu’da sürmekte olan savaşın metaforu görünümünde. Özellikle askerden yeni dönmüş, ironik adıyla tezat bir görünüm sergileyen Zafer’in öyküsüyle algıladığımız bu. Gündemdeki asker intiharlarıyla paralellik taşıyan yoğun bir bunalımın pençesinde genç adam. Tekinsiz dede toprağı zedelenmiş ruhuna şifa olamadığı gibi, kâbus yüklü anıların canlanmasına vesile oluyor.

İktidarı elinde tutan toprak sahibi dedenin tek kaygısı mülkiyetini korumak. Topluluğun diğer üyeleri de çıkarlarını gözetmek için muktedirin sözünden dışarı çıkmıyor. Silâhlar ardı ardına patlıyor, suçlar ve kabahatler arttıkça bireyler birbirlerine daha sıkı kenetleniyor. İşte bu durumda suçu başkalarına yüklemek, günah keçisi bulmak, düşman yaratmak elzem hale geliyor. Düşman olgusu topluluğun daha da kenetlenmesini ve iç düzendeki aksamaların göz ardı edilmesini sağlıyor. Erkek egemen güç ve iktidar ilişkileri üzerine yaman bir gözlem içeren bu ilk film, erkeklik dayatmaları üzerine de zengin bir çeşitleme sunuyor. Yine ironik bir ad taşıyan Caner’in elinden tüfek düşmüyor, dedeyle atış talimi yapılıyor, kurbağalar taşlanıyor, genç delikanlı rakı içirilip herif yapılmaya çalışılıyor vs.

Film Konya Ermenek’te çekilmiş. Doğal set olarak kullanılan geniş vadi tipik bir western atmosferi görümünde. Kayalık tepelerle çevrili arazide sanki Arizona’dayız. Alper çocukluğunun geçtiği mekânın bu özelliğinden yararlanmış. Western ikonografisini kullanmış, hayranı olduğu Sergio Leone’nin stilize plânlarını örnek almış. Bu da filmi yerelden evrensele taşıyor. Herhangi bir cemaatin kendi iç düzenindeki aksaklıkları örtbas etmek için bilinçli ya da bilinçsiz tepenin ardındaki düşmanları yarattığı mesajını güçlendiriyor.

Emin Alper ilk filminde çıtayı hayli yükseğe koymuş. Yıl içinde layık görüldüğü bir dolu prestijli ödül bunun kanıtı. Kendisine ülkemiz ve dünya sinemasına hoş geldin diyor, tepelerde bir yerde o kendisine çok yakışan tebessümüyle bizleri izlediğini düşündüğüm, filme büyük emeği geçmiş sevgili Seyfi Teoman’a buradan selâm gönderiyorum.

(14 Aralık 2012)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com