Claude Lelouch’un 1969 yapımı filminden adını alan yazı başlığım, son Cannes şenliğinde hayranlıkla karşılanan ve büyük ödül Altın Palmiye’nin yanısıra saygın Fipresci ödülünü de kazanan Avusturyalı auteur sinemacı Michael Haneke’nin yeni filmi Aşk (Amour) ile ne de güzel örtüşüyor.
Filmin kadın kahramanı Anne’ın unutulmaz bir sahnede dediği gibi yaşam ne kadar güzeldir ve aşkla dolu yaşandıysa ne kadar da uzundur. Yaşamın tüm güzellikleri gibi yaşlılık ve yaklaşan ölümü de doğallıkla karşılar yaşlı çiftimiz. Uzun yıllara yayılmış aşkları zor günlerde yeniden sınanacaktır.
‘Aşk’ tek mekânda geçen bir oda filmi. Haneke bu kış sonatını kendine özgü uzun plân sekanslarla anlatmış. Işık kullanımı yine minimal. Film için bestelenmiş müzik yine kullanmıyor ancak ustanın klâsik müziğe ilgisi malûm. Funny Games’in ölüm yolculuğuna çıkan ailesinin otomobilinden bir opera aryası yükseliyordu. Keza La Pianiste’in baş kahramanı müzikle haşır neşirdi. Bu defa evdeki yardımcılar dışında filmin tüm karakterleri müzisyen: yaşlı çiftimiz saygın müzik öğretmenleri, kızları, damatları bir oda orkestrasının elemanları, Anne’ın eski öğrencisi ve günümüzün ünlü müzisyeni ise bizzat Fransa’nın önde gelen piyanistlerinden Alexandre Tharaud’dan başkası değil. Böyle olunca film Schubert’le başlayıp Beethoven ve Bach’tan alıntılarla devam eden piyano müziğiyle bezenmiş.
Finali haberleyen kısa giriş bölümünün ardından film bir konser salonunda Schubert’in Op.90 Do Minör 1 numaralı Impromptu’sünün etkileyici ezgileriyle açılıyor. Hemen ardından gelen bir atardamar tıkanıklığı ve başarısızlıkla sonuçlanan ameliyat yaşlı kadını tekerlekli sandalyeye ve giderek yatağa mahkûm ediyor. Evde yarı zamanlı hastabakıcılar olmasına rağmen karısının baş yardımcısı ve bakıcısı yıllardır birlikte olduğu kocasıdır. Sabırla, özveriyle, şefkatle, aşkla bakıyor sevgili karısına. Belki daha kederli günler yaşanacak ama gün gelecek her şey bitecektir. Yaşamın kanunu budur, isyan etmez kabullenirler. Ta ki o tahammül edilmez an gelene ve yeni bir karar alana kadar.
‘Aşk’ yetmişlerini yaşayan usta yönetmenin yaşlılık üzerine yaptığı çok etkileyici, hüzünlü, şiirsel bir yapıt. Sinemanın anıtlarından Jean-Louis Trintignant ve Emmanuelle Riva (Hiroşima Sevgilim’in unutulmaz oyuncusu) ve Haneke’nin gözdelerinden Isabelle Huppert’in yorumlarından büyük destek alıyor. Ve bir de ‘eve giren güvercin’li o unutulmaz plân sekanstan.
Adana Altın Koza Festivali’nde Türkiye prömiyerini yapan Aşk olağanüstü ilgi üzerine Filmekimi’nde tam 6 kez gösteriliyor. Seanslar şöyle: 28 Eylül Cuma 19:00 Beyoğlu / 21:30 Atlas; 29 Eylül Cumartesi 21:30 Atlas; 02 Ekim Salı 21:30 Atlas; 03 Ekim Nişantaşı Citylife 11:00; 04 Ekim Perşembe 16:00 Beyoğlu
(27 Eylül 2012)
Ferhan Baran
ferhan@ferhanbaran.com