Araf
Yönetmen-Senaryo: Yeşim Ustaoğlu
Müzik:Bruno Tarriere
Görüntü: Michael Hammon
Oyuncular: Neslihan Atagül (Zehra), Barış Hacıhan (Olgun), Özcan Deniz (Mahur), Nihal Yalçın (Derya), Yasemin Conka (Meryem), Feride Karaman (Feride), Ilgaz Kocatürk (Rıfat), Can Başak (Haydar), Erol Babaoğlu (Nuri)
Yapım: Türkiye-Almanya-Fransa (2012)
Önemli kadın yönetmenlerimizden Yeşim Ustaoğlu’nun yazıp yönettiği “Araf”, Dante’nin “İlahi Komedya”sındaki üç bölümü genç Zehra ve Olgun üzerinden perdeye yansıtıyor. Sonda gelen bölüm mutlu bitse de hüzün yüklü.
Karabük, işçi sınıfının şehri. Sinemaskop görüntü, kışın altındaki şehri yansıtıyor önce. Olgun ve arkadaşı Rıfat kızlardan, gelecekten lâflarken, demir çelik fabrikasının atıkları da bir yerlere dökülüyor çevreyi mahvederek. İşte bu anda işçi sınıfının şehrinin kalbinde olduğunuzu fark ediyorsunuz. Zehra ve Olgun, şehirlerarası otobüslerin uğrak yeri bir dinlenme tesisinde vardiyalı olarak çalışıyorlar. Zehra yemek dağıtırken, Olgun da bu tesiste çaycılık yapıyor. Olgun, Zehra’ya yangın. Zehra onunla ilgilenmiyor gibi görünse de Olgun’la arada bir çıkıyor. Zehra’nın ortalarda pek görünmeyen babası ve yaşlı bir annesi var. Zehra, iş yerinde Derya’ya yakın hissediyor kendini. Olgun, babasıyla derin sorunlar yaşayan yarışma tutkunu bir genç. Ilgaz’la beraber Acun abilerinin televizyondaki yarışmasına katılma hayalleri kuruyor Olgun. Derya’ysa, bebeğini başkasına vermiş kırgın ve özgür bir kadın. Halde çalışan Nuri’yle ilişki de. Nuri de kamyon şoförü Mahur’la arkadaş. Tüm bunlar, Zehra’yla Mahur’un yollarını kesiştiriyor. Kendinden bir hayli büyük Mahur’a ilgi duyan Zehra, bu olgun adamın kendisisni buralardan kurtaracağını hayal ediyor. Üstelik ondan da hamile kalıyor. Zehra, neredeyse babasının yaşına yakın Haydar’a ilgisi, belki de onda babayı araması. Burada Freudyen bir bakış olabilir. Zehra’nın babası filmde bir defa görünüyor ve bir daha ortalıkta görünmüyor. Araf devri sona erdiğinde dramlar da çoğalıyor hikâye “Cehennem”e dönerken. Zehra’nın hamile olduğunu öğrenen Olgun da öfkesine yeniliyor ve kendini hapiste buluyor. Zehra da bebeğini hastanenin tuvaletinde düşüyor. Finalde “Cennet” gelse de bir hüzün kaplıyor perdeyi. Yani gri hikâyeye pembe son yok filmde.
Hikâyede derin boşluklar…
Filmin görselliği ve kurgusu gerçekten çarpıcı. Kış görüntülerinin çok estetik olduğunu belirtmeliyiz. Hikâye de genel olarak iyi yansıtılmış perdeye. Ama yine de bu hikâyede boşluklar var ve boşlukları doldurmak için seyircinin zihninde anlamlar yaratması gerekiyor. Filmi perdede seyrederken bunu fark edeceksiniz. Olgun’un babası Haydar’la derin sorunları insanı bir hayli zorluyor anlamlandırabilmek için. Acaba baba, geçmişte Olgun’a tacizde mi bulunmuş? Evde soğuk bir hava esiyor. Olgun’un annesi Meryem de Haydar’a karşı mesafeli duruyor hep. Yönetmen, Haydar’ın yaptığı işten bir anı yansıtıyor filminde. Haydar, evdeki mutsuzluktan alkole vurmuş kendini. Meryem, bir gün bavulunu alıp terk ediyor bu soğuk evi. Filmde çarpıcı anlar bir hayli yoğun. Otel odasında ilk defa bir erkeğe bu kadar yakın Zehra’nın Haydar’la sevişmeye başladığında başka bir paralel evrene geçiyor sanki. Yönetmen, kadın gözüyle bu anı çarpıcı bir görsellikle yansıtmış. Hastanenin tuvaletinde Zehra’nın cenini düşürdüğü sahne de unutulmaz. Yönetmen, hikâyede boşluklar bıraksa da karakterleri iyi yansıtabilmiş. Olgun’u canlandıran Barış Hacıhan, gerçekten yüksek bir oyunculuk sunmuş. Filmde Zehra olan Neslihan Atagül, televizyon dizilerinden hatırlanabilir. “Yaprak Dökümü”nde Deniz, “Hayat Devam Ediyor”da Şirin karakterindeydi. Genç oyuncu, 2007’deki 14. Adana Altın Koza Film Festivali’nde Nihat Durak’ın “İlk Aşk” filmindeki rolüyle “Umut Veren Genç Kadın Oyuncu” ödülünü de almıştı. Ona ödülü verenler yanılmamış.
İyi bir yönetmen…
Dante’nin “İlahi Komedya” epik şiirinden ilham almış. Elbette birebir değil. “Araf”, “Cehennem” ve “Cennet” çağrışımları, dünyanın her yerinde insanın hayatında ve ruhunda yaşanıyor. Dinsel anlam yüklemek de gerekmiyor. Sinemamızın önemli kadın yönetmenlerinden Yeşim Ustaoğlu, insana dair sorunlara her zaman kamerasını çeviriyor. Yönetmen, 2012 yapımı “Araf” filminde, sadece kadın dünyasını değil, erkek dünyasını da aynı derinlikte yansıtıyor. Olgun’la Rıfat’ın cinsellik üzerine konuşmaları, küfürleri, kadınsızlıktan dolayı yaşadıkları bunalımları ancak bu kadar gerçekçi olabilir. Bu konuşmalar, dünyanın herhangi bir yerinde de böyledir. Ustaoğlu, 1999 yılında “Güneşe Yolculuk” filmiyle 1990’lardaki Kürt sorununu anlatmıştı. 2003 yapımı “Bulutları Beklerken”, ülkemizdeki azınlık sorunlarına çarpıcı bir bakış atmıştı. Yönetmenin 1994 yapımı “İz” polisiye fillmi, hikâyesinin yapısıyla psikolojik gerilme dönüşüyordu. Bu film, David Lynch kıyılarında uç noktada postmodern bir filmdi. Ustaoğlu, tıpkı Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz, Semih Kaplanoğlu, Reha Erdem gibi sinema adına heyecan veriyor. “Araf” filmi görülmeli. Film seyrederken fonda duyulan müziklere de kulak vermek gerek.
(21 Eylül 2012)
Ali Erden