Arka Pencere Dergisi, Tiksinmeden Tiksinti’ye Bakıyor

Arka Pencere Dergisi, 77. sayısında, psikolojik gerilim şaheseri Tiksinti’yi kapağına taşıyor! Tunca Arslan köşesinde, İstanbul Film Festivali’nde gösterilen Shoah üzerinden yönetmenle ilgili kişisel bir anısını aktarıyor. Vizyon filmleri eleştirileri arasında Bizim Büyük Çaresizliğimiz, Scre4m, Sucker Punch, Londra Bulvarı, Aşkın Büyüsü, Winnie The Pooh ve Carmen 3D yer alıyor. Derginin 77. sayısı bir Hitchcock alıntısıyla sona eriyor: “Bir film tam ve doğru olarak sahnelenirse, gerilim ve dramatik etki yaratmak için oyuncunun ustalığına ya da kişiliğine dayanmaya gerek kalmaz.”

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Arka Pencere Dergisi, Tiksinmeden Tiksinti’ye Bakıyor yazısına devam et
  • Diyarbakır Belgesel Günleri (Filmamed) İçin Geri Sayım Başladı

    Birincisi 18 – 24 Nisan 2011 tarihleri arasında yapılacak olan Diyarbakır Belgesel Günleri, 18 Nisan 2011 Pazartesi akşamı saat 19:30’da açılış gecesi etkinliği ile başlayacak. Etkinlikte açılış filmi olarak 1982 yapımı Em Kurd in isimli filmin gösterimi yapılacak. Hazırlıkları yaklaşık 3 aydır süren belgesel günlerine yarışma bölümü ve gösterim bölümü için gönderilen ya da davet edilen yetmişe yakın film arasından seçilen 40 film, bir hafta boyunca seyirciyle buluşacak. Gösterimler, Kayapınar Belediyesi Cegerxwin Gençlik Kültür ve Sanat Merkezi’nde yapılacak.

  • Basın Bülteni
  • Günler hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Merakla Beklenenler 14. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nde

    Seyircilerinin her filmini merakla beklediği usta yönetmenler bu yıl da yepyeni filmleriyle 14. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nin yolunu tutuyor. Doris Dörrie, Margarethe von Trotta, Iciar Bollain, Tahmineh Milani, Dorota Kędzierzawska ve Marta Meszaros filmlerinin en iyi örnekleri festivalde gösteriliyor. Kadın etkinliklerinin gözdesi olan İspanyalı yönetmen Iciar Bollain, bu kez sömürgecilik üzerine Yağmuru Bile (Even The Rain) filmiyle karşımızda. Usta elinden çıktığı belli senaryosuyla fark yaratan film, Palm Springs Uluslararası Film Festivali’nden ödülle döndü.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Merakla Beklenenler 14. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nde yazısına devam et
  • Genç ve Masum

    Kocaman, hüzünle bakan gözleri, narin yüzüyle 1960’larda sinemanın yakışıklı ve duyarlı aktörleri arasındaydı. 1970’lerde de etkinliğini sürdürdü. Esas olarak 1969 yapımı “They Shoot Horses, Don’t They? / Son Gerçek: Atları da Vururlar”da Jane Fonda ile hiç durmamacasına, ölümüne dans eden genç adam olarak hatırladığımız Kanadalı Michael Sarazzin, 70 yaşında Montreal’de kanserden öldü.

    Siyah şeritli bir “Kaybettiklerimiz” köşesi için yeterince kayıp yazısı yazmadık burada. Gene de, eski aşinaların teker teker öldüğünü düşünmeden edemiyorum. Oscar adayı genç sinemacı Tim Hetherington ile aynı haftada ölen (onun yazısı tumblr’da) Sarazzin, çok filmde oynamış ama hafızalarımıza Sydney Pollack’ın filmindeki umarsız Robert Syverton karakteriyle kazınmıştı. Dokuz dalda Oscar adayı olan film, bunlardan sadece birinde ödülü aldı. Yarışmanın yöneticisi acımasız ve gıcık Rocky’yi oynayan Gig Young, En iyi Yardımcı Erkek Oyuncu oldu.

    Sarazzin 1967’deki “The Flim – Flam Man / Üç Kağıtçı”da ise üçkâğıtçı Mordecai’ın (George C. Scott) asker kaçağı gönülsüz çırağı Curley’le de hatırlanır.

    Frankenstin’ın canavarından, yankesicilik stajyerine, Barbra Streisand’in taksi şoförü kocasına kadar pek çok rolde izledik onu ama sinema tarihine adı, bir dans maratonuna tanımadığı bir kızla katılan umarsız genç olarak yazıldı. Amaçsız, işsiz bir sinema figüranı… Jane Fonda’nın oynadığı Gloria’nın kavalyesi tıbbi testi geçemeyince, Rocky’nin müdahalesiyle onun yerine yarışmaya girer. Katılımcıların hepsi gibi onlar da umutsuzdur, müsabakanın ödülü olan 1500 dolara şiddetle ihtiyaçları vardır. Aradan çeyrek yüzyıl geçtikten sonra bir gazeteyle “They Shoot Horses, Don’t They?” üzerine yaptığı bir söyleşide, filmi izleyince hâlâ çok etkilendiğini söylüyordu. “Haftada bir dolara bile çalışırdım o filmde.”

    Jacques Michel André Sarrazin 22 Mayıs, 1940’ta Kanada’da, Montreal’de doğdu. Liseyi bıraktıktan sonra orada ve Toronto’da sahneye çıktı, televizyonda çalıştı. Hatta Kanada televizyonunda Geneviève Bujold ile ikisi Romeo ile Juliet’u oynadılar. 1965’te Universal Studios ile anlaşma imzalayıp önce televizyona devam etti, iki yıl sonra da “Gunfight in Abilene / Abilene’de Çatışma” ile ilk sinema filmini çevirdi. Onu şöhret yoluna çıkaran film, “The Flim – Flam Man / Üç Kağıtçı” oldu. Barbara Hershey ile oynadığı, Robert Mulligan’ın yönettiği, yeterince takdir görmemiş “The Pursuit Happiness”teki (1971), bir kadını kazayla öldüren adam rolüyle dikkati büsbütün üstüne çekti.

    Bu arada, 1968’de Jacqueline Bisset ile birlikte oynadıkları “The Sweet Ride”ı da unutmamak gerek. Sarazin filmde, avare bir Malibu sörfçüsü olmuştu. Hatta onu belki de “Sometimes a Great Notion”dan, Paul Newman’ın yanlış anlaşılmış üvey kardeşi olarak hatırlarsınız. Filmi Newman yönetmiş, Jane’in babası Henry de oynamıştı. Ertesi yıl Sarazzin, Newman ve Bisset ile yeniden bir araya geldi. “The Life And Times Of Judge Roy Bean”de Bisset ile karı-koca oldular. Gerçek hayattaki durumları da pek farklı değildi. Beatnik dramı “The Sweetest Ride”la başlayan (hakiki) ilişkileri 14 yıl sürdü.

    Bu dönemde, “Midnight Cowboy”de Joe Buck’ı oynama teklifi, eline geçen en büyük fırsattı. Ama Universal aktöre izin vermedi, rol de Jon Voight’a gitti ve ona Oscar adaylığı getirdi. Ne var ki, stüdyo oyuncusunu Pollack’ın filminde oynatarak bir telâfi mekanizması çalıştırdı. Üç-dört gece hiç uyumadan çalıştıklarını söylüyor. Yönetmenleri hakiki yorgunluk belirtileri göstermelerini istiyormuş. Bu durum oyuncuları olumsuz yönde etkilemiş. Bruce Dern ile birbirlerine girip, boyuna kavga ediyorlarmış. Yıldızı 1970’lerin ortasından sonra sönmeye yüz tuttu. Ama 1993’te, Hollywood, Florida’da külüstür bir moteli işletmeye çalışan Quebecli bir aile üzerine kurulu bir Kanada komedisinde oynaması yeniden hatırlanmasına sebep oldu. Fransızca filmde, parlak dönemini geride bırakmış Kanadalı çapkın şarkıcı Romeo Laflamme, onu ülkesinde kült haline getirdi.

    Daha yakın geçtimşte TV dizilerinde oynayan Sarazzin, son olarak 2008’de televizyon filmi “The Christmas Choir / Noel Korosu”nda rol almıştı. “Star Trek / Jazy Yolu” hayranları da onu dizinin “Deep Space Nine”ından hatırlar belki. Hiçbir zaman star olmadı. Uzunca bir parlak dönem yaşasa da, yavaş yavaş geri plâna çekildi. Genellikle kendinden meşhur aktörlerle oynadı. Ama o yılların yakışıklı, güzel gözlü, Altın Küre ve BAFTA adayı, sevilen bir oyuncusuydu işte. Masum gençliğin timsali… Geriye filmleri ve bir başka ilişkiden olma, ikisi de Montreal Gazette’te çalışan kızları kaldı. Bir selâm göndereyim dedim.

    “They Shoot Horses, Don’t They?”in veda yılı olsa gerek. Yarışmacılardan birini, Alice’i oynayan çok yetenekli İngiliz aktris Susannah York da 15 Ocak’ta bu dünyayı terk etmişti. Ona da selâm olsun!

    (24 Nisan 2011)

    Sevin Okyay

    Atilla Dorsay’ın Seçtiği En İyi Yemek Filmleri, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde

    İstanbul Bilgi Üniversitesi ve Mutfak Dostları Derneği’nin işbirliği ile gerçekleştirilen En İyi Yemek Filmleri etkinliği, 04 Mayıs 2011 Pazar günü İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde başlıyor. Yemek filmlerinin en önemlileri arasından Mutfak Dostları Derneği üyesi duayen sinema yazarı Atila Dorsay’ın seçtiği 8 film, Mayıs ayı süresince Dolapdere Kampüsü’nde izlenebilecek. Dorsay seçilen filmlerle ilgili şunları söyledi: “Seçtiğimiz filmlerin her biri, yemek olayının bir başka ve farklı yönüne eğiliyor. Ama temelde bunun hayatlarımız içindeki yerini, bizim de Mutfak Dostları Derneği olarak varlık nedenimize en uygun biçimde veriyor.”

    Atilla Dorsay’ın Seçtiği En İyi Yemek Filmleri, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde yazısına devam et

    30. Uluslararası İstanbul Film Festivali Kapanış Galası ve Ödül Töreni

    30. Uluslararası İstanbul Film Festivali, 16 Nisan Cumartesi gecesi Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleştirilecek kapanış galası ve ödül töreniyle sona eriyor. Saat 20:30’da başlayacak törende bu yıl Uluslararası ve Ulusal Yarışmalarda Altın Lale Ödülü’ne lâyık görülen filmler açıklanacak. Gecede ayrıca, Altın Lale Ulusal Yarışma bölümünden seçilecek Yılın En İyi Yönetmeni, Erkek Oyuncu ve Kadın Oyuncu, Senaryo, Görüntü Yönetmeni, Müzik ve Jüri Özel Ödülleri’nin yanı sıra Fipresci Jürisi ödülü de sahiplerini bulacak. Kapanış galasında Şevval Sam da konuklar için şarkılar seslendirecek.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    30. Uluslararası İstanbul Film Festivali Kapanış Galası ve Ödül Töreni yazısına devam et
  • Anadolu Üniversitesi 13. Uluslararası Eskişehir Film Festivali Treni 30 Nisan’da Kalkıyor

    Türkiye’nin bir üniversitesinin içinden doğup bütün kente yayılan, kararlı bir şekilde sürdürülen, ekibinin tamamının üniversite öğretim üyesi ve öğrenciler olduğu, özel ve çoşkulu Anadolu Üniversitesi 13. Uluslararası Eskişehir Film Festivali için, “Festival Treni” (Başkent Ekspresi) 30 Nisan Cumartesi günü saat 10:30’da Haydarpaşa’dan kalkıyor. Katılmak isteyen basın mensuplarının, son katılım tarihi olan 25 Nisan’a kadar festival asistanları Duygu Ergün (0554 3770729) ve Sedef Yılmaer’le (0535 5915161) bağlantı kurmaları ve isim bildirmeleri gerekiyor.

  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • 30. Uluslararası İstanbul Film Festivali Boğaz Gezisi Yapıldı

    Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin artık geleneksel hale gelen boğaz gezisi yapıldı. Avrupa Konseyi, festivalde beş yıldır, Sinema’da İnsan Hakları Bölümü’nden bir filme Avrupa Konseyi İnsan Hakları Film Ödülü “FACE” ile 10.000 Avroluk para ödülü takdim ediyor. Aralarında Altın Lale Uluslararası ve Ulusal Yarışma Jüri üyeleri, yerli ve yabancı basın mensupları, yönetmen, yapımcı ve oyuncuların yer aldığı festival konuklarının katıldığı Avrupa Konseyi’nin İstanbul Film Festivali Özel Boğaz Gezisi, 15 Nisan Cuma günü saat 13:30 – 15:30 arasında Keyif Style Teknesi’yle gerçekleştirildi.

  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    30. Uluslararası İstanbul Film Festivali Boğaz Gezisi Yapıldı yazısına devam et
  • 30. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde 16 Nisan Cumartesi

    30. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde 16 Nisan Cumartesi günü, festivalin ulusal ve uluslararası yarışmalarında kazananlar kapanış töreninde belli oluyor. 20:30’da başlayacak ve NTV’den canlı olarak yayınlanacak tören Lütfi Kırdar Kültür ve Kongre Merkezi’nde yapılacak. İlk uzun metrajlı filmleri Orada ile her ailede yaşanan meselelere ilişkin cesurca yaklaşımlarıyla dikkat çeken Hakkı Kurtuluş ve Melik Saraçoğlu’nun ikinci ortak filmleri ikilinin her zaman pusulaları olan Bergman’ın rehberliğinde bir yolculuk. Bergmanya’ya Yolculuk, yönetmenlerin katılımıyla 11:00’de Beyoğlu Sineması’nda.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    30. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde 16 Nisan Cumartesi yazısına devam et
  • Anadolu Üniversitesi 13. Uluslararası Eskişehir Film Festivali

    Anadolu Üniversitesi 13. Uluslararası Eskişehir Film Festivali, 01 – 08 Mayıs 2011 tarihleri arasında kapılarını sinemaseverlere açıyor. Anadolu Üniversitesi 13. uluslararası Eskişehir Film Festivali kapsamında gösterilecek 51 uzun metraj ve 40 kısa film ile Eskişehir yine sinemaya doyacak. 13 yıl önce “sinema günleri” olarak başlayan etkinlik, Anadolu Üniversitesi’nin sınırlarını aşıp tüm Eskişehir’in heyecanla beklediği, bir film festivaline dönüştü. Katılan yönetmen ve oyuncuların, seyirci ile buluşmanın başka yerde böyle sıcak ve keyifli olmadığını dile getirdikleri festival, kent dışından da sinema meraklılarını Eskişehir’e çekiyor.

  • Basın Bülteni: 1 / 2
  • Web Sitesi
  • Diğer basın bülteni, bağlantı, haber, gösterilecek filmler hakkında bilgiler ve yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Anadolu Üniversitesi 13. Uluslararası Eskişehir Film Festivali yazısına devam et
  • Beni Asla Bırakma

    Mark Romanek’in yönettiği ve Carey Mulligan, Andrew Garfield, Keira Knightley ile Charlie Rowe’ın oynadığı Beni Asla Bırakma (Never Let Me Go), 29 Nisan 2011’de Tiglon Film dağıtımıyla Tiglon Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Son dönemlerin en başarılı roman uyarlamalarından biri olan filmde, Ruth, Kathy ve Tommy çocukluklarını neredeyse cennetten çıkma bir İngiliz yatılı okulunda geçirmişlerdir. Erişkinliğe adım attıklarında ise aralarındaki güçlü sevgiyi sindirmeye çalışırken bir yandan da onlardan gizlenen, kabûllenmesi güç bir gerçeğe ve korkunç kaderlerine hazırlanmaları gerekmektedir.

  • Basın Bülteni: Uzun / Kısa
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Ali Erden Yazıyor
  • İstanbul Modern Sinema, Uluslararası Video Programı Sunuyor: Art in the Auditorium III

    İstanbul Modern Sinema, 21 – 24 Nisan tarihleri arasında Saatleri Ayarlama Enstitüsü işbirliğiyle, Whitechapel Sanat Galerisi’nin güncel video, animasyon ve kısa filmleri dünyanın farklı köşelerine taşıyan Art In the Auditorium programının üçüncü bölümüne yer veriyor. Gezici video programının bu yılki seçkisinde Andy Warhol’un Empire filmine işaret eden çalışmasıyla Ergin Çavuşoğlu ve oyuncu Charlie Sheen ile babası Martin Sheen’i oynadıkları filmler aracılığıyla biraraya getiren filmiyle Vietnamlı sanatçı Dinh Q. Lê yer alıyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    İstanbul Modern Sinema, Uluslararası Video Programı Sunuyor: Art in the Auditorium III yazısına devam et
  • Oğulun Ölümünden Sonra Kalanlar

    Mutluluğun Peşinde (Rabbit Hole)
    Yönetmen: John Cameron Mitchell
    Oyun-Senaryo: David Lindsay-Abaire
    Müzik: Anton Sanko
    Görüntü: Frank G. DeMarco
    Oyuncular: Nicole Kidman (Becca), Aaron Eckhart (Howie), Dianne Wiest (Nat), Tammy Blanchard (Izzy), Sandra Oh (Gabby), Giancarlo Esposito (Auggie), Miles Teller (Jason), Phoenix List (Danny)
    Yapım: Olympus-Blossom-Odd Lot (2010)

    Üzerine hüzün çökmüş Corbett ailesinin hikâyesi New York’ta geçiyor. John Cameron Mitchell’in “Mutluluğun Peşinde” filmi bir tiyatro oyunundan başarılı bir sinema diliyle beyazperdeye uyarlanmış.

    New Yorklu Corbett ailesinin kederli trajedisini anlatan “Mutluluğun Peşinde”, çok acıtıcı olsa bile o acının üzerine gitmeli diyor. Yönetmen, ailenin kederli anlarını gerçekçi bir sinema diliyle perdeye yansıtıyor. Film, 1969 doğumlu Amerikalı yazar David Lindsay-Abaire’in Amerika’da büyük ilgi görmüş tiyatro oyunundan uyarlanmış. Senaryoyu da, kendi oyununundan Lindsay-Abaire yazmış. Filmin hikâyesi az mekânda geçiyor ve beklenmeyecek kadar da sinematografik. Tüm karakterler derinlikli yansıyor perdeye. Oğulun ölümünden sonra her şeyleri paramparça Corbettlerin. Becca, oğlundan kalan ve hatırlatan her şeyi evin dışına taşıyor, sonunda da evin her yerinde hatıraları olan bu evden kurtulmak istiyor. Kocası Howie, oğlunun video görüntülerini cep telefonuna yüklemiş ve oğuldan kalan anları unutmak istemiyor. Hikâyeye başka insanlar da giriyor. Becca’nın deli dolu kız kardeşi Izzy de bu hikâyede önemli yer tutuyor. Becca, hapisten kurtardığı kız kardeşinin hamile olduğunu da öğreniyor. Izzy, anneleri Nat’in evine taşınıyor siyahi sevgilisi Auggie’yle beraber. Becca ve Howie, kendileri gibi evlât acısı çekenlerin terapilerine katılmaya başlıyorlar. Becca, Tanrı kelimesinin çok geçtiği bu bu yere bir daha uğramak istemiyor. Çünkü, acı çektirmekten haz duyan Tanrı ona sıkıntı veriyor. Günler geçip giderken, Becca gücünü toplayıp, oğullarını kendilerinden alan Jason’ın peşine takılıyor bir süre. Sonra Jason’la konuşmaya başlıyor Becca. Corbett ailesinin dört yaşındaki oğulları Danny’ye sekiz ay önce çarpıp ölümüne neden olan Jason, Connecticut Üniversitesi’ni kazanmış. Jason, “paralel evrenleri” anlatan bir çizgi roman bile yapmış. Belki de farkında olmadan içindeki suçluluk duygusunu yenebilmek için. Becca, kendisini çürüten korkusunun üzerine giderek, hayatlarını mahveden Jason’ın da bir insan olduğunu görüyor. Becca’nın on bir yıl önce abisi de ölmüş. Annesi oğlunun acısını hep yüreğinde hissetmiş. Becca, belki de bunlarla başkalarının çektiği acıları görüyordur.

    Renkler ve müzikler…

    Filmdeki oyuncular övgüyü hak ediyorlar. Dar mekânlarda gerçeğe yakın inandırıcı, dramatik yönü çoğaltıcı performans verebilmişler. Becca ve Howie’nin tartıştıkları sahnede, aslında hayata ve insana dair birçok şey yansıyordu. Howie’nin, terapide tanıştığı ve arada bir afyon çektiği Gabby’yi cinsel yönden istemesi, kendini bastırmaya çabalaması erkek dünyasını çok iyi yansıtıyor. Yönetmenin renk tonları da filmin kederli atmosferine katkı sağlamış. Becca’nın, Jason’ı üniversiteye uğurlayan arkadaşlarıyla izlediği sahneyle başlayan sekans belki filmdeki kederin ve yenilenmenin en derinine inişi gibiydi. Sarı tonlar, yavaşça dağılıyor ve belli belirsiz canlı tonlar fark ediliyor. Bu anda zamanın bir an yavaşladığını hissediyorsunuz. Bu film, yavaşlığa ve sakinliğe bir övgü olabilir. Kameraman Frank G. DeMarco’ya da bir övgü göndermeli. Fonda da Anton Sanko’nun keman, çello ve piyano tınılarını iç içe geçirdiği müziği de bu sekansa çok şey katmış. Bu filmdeki müzikler gerçekten etkileyici. Anton Sanko, şarkıcı Suzanne Vega’nın gitaristliğini de yapmıştı. Yönetmen genel olarak, sarı yumuşak renk tonları kullanmış. Bu film insana pitoresk bir his de veriyor. “Mutluluğun Peşinde”de, 1970’lerin ruhunda dolaşıyormuş gibi de hissediyor insan nedense. Havai’de doğmuş Avustralyalı oyuncu Nicole Kidman, “Mutluluğun Peşinde”deki performansıyla bu yılki 83. Akademi Ödülleri’nde “En İyi Kadın Oyuncu” dalında Oscar’a aday olmuştu. Kidman, Stephen Daldry’nin 2002 yapımı “The Hours – Saatler” filminde, İngiliz modernist yazar Virginia Woolf’un hayatını canlandırmış ve 2003 yılında Akademi’den “En İyi Kadın Oyuncu” dalında Oscar kazanmıştı.

    (22 Nisan 2011)

    Ali Erden

    sinerden@hotmail.com

    Garanti Mini Bank 8. Uluslararası Çocuk Filmleri Festivali

    Garanti Bankası ve TÜRSAK Vakfı’nın işbirliğiyle bu yıl 8’incisi gerçekleştirilecek olan Garanti Mini Bank Uluslararası Çocuk Filmleri Festivali, Sinem Kobal’ın sunumu ile 20 – 22 Nisan 2011 tarihleri arasında Ordu, 25 – 27 Nisan 2011 tarihleri arasında ise Kars’ta çocuklarla buluşacak. Küçük sinemaseverlerin dünyanın birçok ülkesinden animasyonların, çizgi ve ödüllü filmlerin yer aldığı uzun ve kısa metrajlı 30’a yakın filmi, aileleriyle birlikte ücretsiz izleyebileceği festival, T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yanı sıra, Ordu Valiliği, Kars Belediyesi ve Kars Valiliği’nin katkılarıyla gerçekleştirilecek.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Diğer haberler ve afişe haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Garanti Mini Bank 8. Uluslararası Çocuk Filmleri Festivali yazısına devam et