Meltemli Hikâyede Trajedi

Zefir
Yönetmen-Senaryo: Belma Baş
Görüntü. Mehmet Zengin
Oyuncular: Şeyma Uzunlar (Zefir), Sevinç Baş (Anneanne), O. Rüştü Baş (Dede), Vahide Gördüm (Anne)
Yapım: Filmik-FC İstanbul (2010)

Karadeniz’in sisli ve puslu yaylalarında sakin tatilini geçiren Zefir’in günlerini yansıtan film, yönetmenin kendi çocukluğunun geçtiği sisli dağlara bir selâmı gibi.

İlk uzun filmini çeken Belma Baş, yönetmen Nuri Bilge Ceylan’ın yolundan giderek, atalarını ve yakınlarını yanına alarak etkileyici bir filmi ortaya çıkarmış. Hikâye, Karadeniz’in muhteşem şehri Ordu’nun cennet gibi yaylalarında geçiyor. 2010 yapımı “Zefir”, 30. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde “En İyi Senaryo” ödülü kazandı. Annesi uzaklarda olan kız çocuğu Zefir, anneanne ve dedesiyle yaylada yaz tailini geçirmeye çalışıyor. Gözü de yollarda. Annesi ansızın gelir diye. Dağlarda çocuklarla çilek toplayan, oynayan Zefir, günlerin hep aynı geçtiği bu muhteşem havalı yerde can sıkıntısı bile çekiyor. Yönetmen, dingin anlatımlı bu filminde, çevreyi bir bilim insanı gibi gözlüyor. Bu doğa gözlemlerinin filme gerçek anlamda derinlik kattığını belirtmeli. Bazı anlar ve kelimeler, final bölümünde karşılığını buluyor. Hayvan leşleri, Zefir’in ölüm üzerine soruları, kayıp inek vb. şeylerin hikâyede karşılığı var. Doğa gözlemleri sadece bunlar değil. Sümüklüböceklerin yansıyışı da etkileyici.

Meltem acı estiğinde…

Beyaz sakallı, beyaz saçlı dedeyi görünce, insan bir an “Heidi” çizgi filminin içindeymiş gibi hissediyor kendini. Ama, bu dede aksi dede değil. Doğayı yakından tanıyan bir entelektüel. Anneanne, hayallerdeki müşfik nineler gibi. Anneanne ve dedenin sevgi halesinin içinde Zefir, bir meltem gibi. Anne, hep uzaklarda. Fotoğraflardan çıkarmaya çalıştığınızda, annenin mülteci kamplarında yardım gönüllüsü olduğunu düşünmeye çalışıyorsunuz. Babadansa hiç haber yok. Uzaklarda mıydı, yoksa ölmüş müydü? Zefir, meltem anlamına geliyor. Batıdan esen ılık ve tatlı rüzgâr o. Yunan mitolojisinden “Zephyros”u bildiğinizde finaldeki trajedi anlamlaşıyor. Zephyros da trajedi yaşattı. Zefir’le Zephyros, çok tepkili, öfkeli ve “itme”ye de meyilliler. “Zefir” filminin Zefir’i, bir kız çocuğu. Belki de bu kadar derin düşünmemeli. Film, doğanın yardımıyla gerçekten etkileyici yansıyor perdeye. Sisli ve puslu görüntüler çarpıcı. Karadeniz dağları, Anadolu’nun Amazonları gibi. Bu güzelliklerin kıymetini bilmek gerek herhalde. Mehmet Zengin’in sakin kamerası da filme estetik değer katmış. Müzikler de destek vermiş bu filme. Plâklardan duyulan şarkılar da iyi. “Mamy Blue” ve Yeliz’in söylediği “Yalan” şarkıları birer armağan. Nicoletta, Hubert Giraud’nun “Mamy Blue” bestesini 1970 yılında ilk yorumlayan şarkıcıydı. Ardından, 1971’de Dalida da bu şarkıyı yorumlamıştı. Şeyma Uzunlar, yaşı küçük olmasına rağmen, yönetmenin yardımıyla zor olanı başarıyor ve küçücük omuzlarında Zefir karakterinin ağırlığını taşıyabiliyor. Yönetmenin anne-babası, anneannede Sevinç Baş ve dedede O. Rüştü Baş kamera karşısında hiç yabancılık çekmiyorlar. Filmdeki tek profesyonel oyuncu, Zefir’in annesi Ay’ı oynayan Vahide Gördüm. Yönetmen, çocukluğunun geçtiği o yaylalarda ilk uzun filmini çekerek çocukluğuna ve eski 45’lik plâklara da selâm göndermiş.

(Bu yazı 29 Nisan 2011 tarihli Taraf Gazetesi’nde yayınlanmıştır.)

(29 Nisan 2011)

Ali Erden

sinerden@hotmail.com