Türk Sinemasının Geleceği Yine Altın Koza’da Buluşacak

Ulusal Öğrenci Filmleri Yarışması’yla Türk sinemasının geleceği olan gençleri yüreklendiren ve 07 – 13 Haziran 2010 tarihleri arasında düzenlenecek olan Altın Koza, bu geleneğini bu yıl da bozmuyor. Öğrenimlerine, ülkemizdeki iletişim ve güzel sanatlar fakülteleri, sinema ve televizyon bölümlerinde devam eden lisans öğrencilerinin başvurabildiği Ulusal Öğrenci Filmleri Yarışması’nda yarışacak filmler belirlendi. Yarışmada birincilik ödülü kazanan her filme 5.000 TL, ödül verilecek. Diğer filmlerinin her birine ise 500 TL gösterim ücreti ödenecek. Sonuçlar, 12 Haziran 2010 tarihinde yapılacak kapanış töreninde açıklanacak.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Macaristan’ın Pecs Kentinde Yapılacak Olan Türk Filmleri Haftası, 13 Mayıs’ta Başlıyor

    2010 İstanbul / Pecs / Essen Avrupa Kültür Başkentleri Sinemasal Buluşması etkinlikleri 13 Mayıs’ta Macaristan’ın Pecs kentinde başlıyor. Altı uzun metraj ve altı belgesel filmin gösterileceği TÜRSAV – Türk Filmleri Haftası’nın konseptini sinemasal bir mekân olarak kentler ve İstanbul oluşturuyor. Ekim’de Almanya Essen / Ruhr’da ikinci etabını tamamlayacak etkinliklerin Türkiye ayağı olan Macar Film Haftası Eylül ayında, Alman Film Haftası ise Kasım ayında İstanbul’da yapılacak. Pecs’teki Türk Filmleri Haftası’nda gösterilecek uzun metraj filmler Vavien, Anadolu’nun Kayıp Şarkıları, Hayat Var, Cenneti Beklerken, Köprüdekiler ve Anlat İstanbul olarak belirlendi.

    Macaristan’ın Pecs Kentinde Yapılacak Olan Türk Filmleri Haftası, 13 Mayıs’ta Başlıyor yazısına devam et

    KargART Gösterimlerinde Sezon Finali

    Sezon boyunca her ay bir Salı ve bir Cuma günleri KargART’da gerçekleşen Underground Film Gösterimleri ve !Geceyarısı Filmleri! sezon finalini 14 Mayıs Cuma günü birlikte gerçekleştiriyorlar. !Geceyarısı Filmleri!ni hazırlayan Serdar Kökçeoğlu ve Underground Film Gösterimleri’ni hazırlayan Şenol Erdoğan, Mayıs ayı filmi Themroc’un ardından katılımcılarla birlikte bir söyleşi gerçekleştirecek. Fransız yönetmen Claude Faraldo’nun çektiği, bir kez bile devrimden söz etmeden, bir işçinin çevresindeki insanları dönüştürmesini anlatan Themroc, kitap dışı anarşist sinemanın ilginç örneklerinden birisi olarak kabûl ediliyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Görsele haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    KargART Gösterimlerinde Sezon Finali yazısına devam et
  • Sinema Öğrencileri, Geleceğin Sineması 7 İçin Kolları Sıvayın

    T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğü’nün projesi olan ve 7 yıldır ilgili üniversitelerin fakülte dekanları ve bölüm başkanları tarafından desteklenen Geleceğin Sineması, öğrenci filmlerini, proje ve senaryo aşamasında destekleyen ilk ve tek proje. İlgilenen öğrencilerin en geç 01 Haziran 2010 tarihine kadar TÜRSAK Vakfı’na başvurmaları gerekiyor. Seçici Kurulu, Reha Erdem, Tolga Esmer, Demet Evgar, Burçak Evren, Nejat Gökçe, Ceylan Özçelik ve Jüri Başkanı Engin Yiğitgil gibi isimlerden oluşan Geleceğin Sineması 7 başvurularının ön değerlendirmesi, Muzaffer Hiçdurmaz tarafından yapılacak.

    Emek Sineması’nı Yaşatalım, İmza Kampanyası Sürüyor

    Emek Sineması’nı Yaşatalım Oluşumu’nun sürdürdüğü imza kampanyasına devam ediyor. Yazılı ve dijital imza sayısı 6.200’ü aştı. Geçtiğimiz hafta sitenin İngilizce sayfasına Fransız Le Monde Gazetesi’nin sinema başyazarlığını ve Chairs de Cinema editörlüğünü yıllarca yürüten Jean – Michel Frodon ile Kaliforniya merkezli The Auteurs sinema sitesinin yöneticisi Efe Çakarel imza attı. Emek Sineması’nı yaşatmak için haftada 5 dakika ayırmanız bile çok önemli. Siteyi ziyaret edebilir, facebook veya gönüllü sayfasına üye olabilir, tartışabilirsiniz.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Emek Sineması fotoğrafları için tıklayınız.
  • Gecenin Kanatları’nın DVD.si Çıktı

    Başrollerini Beren Saat, Murat Ünalmış ve Erkan Petekkaya’nın paylaştığı Gecenin Kanatları’nın DVD’si tüm müzik marketlerdeki yerini aldı. 2009’un son ayında beyazperdede sinema izleyicisiyle buluşan ve çok beğenilen filmi şimdi de evde izleme imkânı bulunabilecek. Serdar Akar’ın yönettiği filmde canlı bomba Gece ile 400 metre koşucusu ve kapıcı çocuğu olan Yusuf’un aşkı konu ediliyor. Filmin galasına gelmeyerek gündeme oturan Beren Saat, filmde çocukluğunda yaşadığı tramvatik bir olay sonucu canlı bomba olmayı kabûl ediyor ve idealleri doğrultusunda emin adımlarla ilerliyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Öteki Tarih Filmleri Ankara Galalarını Uçan Süpürge’de Yapıyor

    13. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali, Öteki Tarih bölümünün iki filmi, belgesel sinemanın gücünden yararlanarak bunca zaman “doğru” diye bilinenleri yerinden oynatıyor. Nezahat Gündoğan’ın üç yıllık çalışmasının ürünü İki Tutam Saç: Dersim’in Kayıp Kızları, 1938’de Dersim’de yaşanan katliamın ardından asker ailelerine verilen “kayıp kızlar”ın öyküsünü anlatıyor. Nahide’nin Türküsü ise, yönetmeni Berke Baş’ın Ermeni olan büyükannesi Nahide ve memleketi Ordu’nun konuşulmayan tarihi üzerine bir film. Filmler, 11 Mayıs Salı günü 19:00’da Kızılırmak Sineması’nda gösterilecek.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Öteki Tarih Filmleri Ankara Galalarını Uçan Süpürge’de Yapıyor yazısına devam et
  • 12 Film, Altın Koza İçin Yarışacak

    07 – 13 Haziran 2010 tarihleri arasında yapılacak 17. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali, Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda yarışacak filmler belli oldu. 40 filmin başvurduğu yarışmada Ön Değerlendirme Kurulu tarafından belirlenen 12 film, Altın Koza Ödül Heykeline sahip olabilmek için yarışacak. Yarışma kapsamında En İyi Film Ödülü alan filme 250.000 TL., Yılmaz Güney Ödülü alan filme 50.000 TL., Adana İzleyici (Halk) Jürisi Ödülü alan filme 50.000 TL. ve En İyi Yönetmen Ödülü alan filme 50.000 TL. para ödülü verilecek. Ödüller, 12 Haziran günü yapılacak Büyük Ödül Töreni ile sahiplerini bulacak.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yarışacak filmler hakkında geniş bilgilere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    12 Film, Altın Koza İçin Yarışacak yazısına devam et
  • Kent Meydanı AVM 4. Kısa Film Günleri Sona Erdi, En Etkili Kısa: Unutma Beni

    Reha Erdem’in Kosmos filminin galasıyla başlayan ve üç gün süren Kent Meydanı AVM 4. Kısa Film Günleri sona erdi. Etkinlik sonunda organizasyon komitesi, tüm filmleri aksatmadan takip eden üç izleyicinin değerlendirmesini dikkate alarak, Pelin Aytemiz’in Unutma Beni (Forget Me Not), adlı çalışmasını en etkili film plâketiyle ödüllendirmeye kara verdi. Geçen yıl 4. Uluslararası Bursa İpek Yolu Film Festivali’nin en iyi kısası da seçilen Aytemiz’in çalışmasına böylece Bursa’dan ikinci ödül verilmiş oldu. Etkinlikte yurdun değişik bölgelerinde çekilmiş 41 kısa film Bursalı sinemaseverlerin beğenisine sunuldu.

  • Basın Bülteni
  • Pelin Aytemiz fotoğrafları için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Kent Meydanı AVM 4. Kısa Film Günleri Sona Erdi, En Etkili Kısa: Unutma Beni yazısına devam et
  • Metin Avdaç Röportajı

    Alanya’da, Zeynep Banu Özbek’in başkanlığını yaptığı Sinematek Derneği’nin yönetiminde tam 9 yıldır düzenlenen bir Belgesel Film Festivali var. Şu anda gönüllülük esasına dayanarak yürüttükleri bu işi uluslararası alana taşımak için kaynak aramakta olan festivalin 9. yılında birbirinden değerli yönetmenlerin belgeselleri 10 – 15 Mayıs tarihleri arasında ücretsiz olarak gösterildi. Bizde sadibey.com okuyucuları için değerleri yönetmenlerimiz Metin Avdaç ve Yasin Ali Türkeri ile belgesel üzerine söyleşiler yaptık. Keyifle okumanız dileğiyle…

    Metin Avdaç Röportajı

    Fotoğrafçılıkla başlayıp belgeselciliğe doğru yol alan bir yönetmen Metin Avdaç. 1998 yılında çocukluk yıllarından beri elinden düşürmediği fotoğraf makinesini yanına alıp disiplinli bir fotoğraf eğitimi için İFSAK’ın kapısını çalıyor. Haftasonları aldığı fotoğraf eğitimi kendisine yetmemeye başlayınca da hafta içleri de gider oluyor İFSAK’a. Bu durum kursta edindiği dostlarıyla olan bağını kuvvetlendiriyor ve aradan geçen 4 yıl sonunda “Işığımızın Emekçileri” (2002) adındaki ilk belgesel fotoğraf çalışmasını gerçekleştiriyor. İlk yapıtının ardından kısa aralıklarla 3 belgesel film daha çekiyor yönetmen.

    “Kara Altından Altın Mikrofona” adlı son eseriyle 9. Alanya Belgesel Film Festivali’ne katılan Metin Avdaç’la konuştuk…

    Doğa fotoğrafçısı ve aynı zamanda belgesel film yönetmenisiniz Metin Bey, fotoğrafa ve belgeselciliğe olan ilginiz nasıl başladı, bizimle paylaşır mısınız?

    1962 yılında Batman’da doğdum. Babam Batman’da Türk Petrol Ofisi’nde işçi olarak çalışıyordu. O sıralar Türk Petrol Ofisi’nin çalışanları için açtığı sosyal tesislerdeki yazlık ve kışlık sinemalardan bizde yararlanıyorduk. Bu yüzden sinemayla tanışmam çocukluk yıllarıma rastlar, daha 9 – 10 yaşlarındayken Yılmaz Güney filmlerinin sıkı bir takipçisiydim. O tarihlerde sinema gösterimleri sırasında filmler bazen kopardı. Bende makinistlerin çöpe attıkları o filmleri toplar, kendi kurduğum bir düzenekle arkadaşlarıma film gösterimleri yapardım. İnsanlara film kareleriyle bir şeyler anlatmak içimde ta o yıllardan beri vardı.

    Daha sonra hayatınızın akışı içerisinde fotoğrafı ve belgeseli nasıl buldunuz?

    İlk ve orta öğrenimimi TPO’da (Türk Petrol Ofisi) yaptım. Liseyi bitirdikten sonra yüksek gerilim hatlarında çalışmak üzere elektrik teknisyeni olarak işe başladım ve emekli olana kadar bu mesleğe devam ettim. 1998 yılına kadar kendimi fotoğraf konusunda geliştirmeye çalıştım ve sonrasında İFSAK’dan ilk profesyonel fotoğraf eğitimimi aldım. Ben o tarihlerde görev dolayısıyla Tekirdağ Çorlu’da yaşıyordum, bu yüzden haftasonları fotoğrafçılık eğitimi için İstanbul’a gitmem gerekiyordu. Bir süre sonra haftasonları aldığım eğitim bana yetersiz gelince İFSAK’a hafta içlerinde de gitmeye başladım ve bu durum onlarla olan bağımı kuvvetlendirdi. Bu süreçten sonra fotoğrafla birlikte belgesel de hayatıma girdi.

    İlk belgeselinizi ne zaman çektiniz ve ardından hangi eserleriniz geldi?

    Yüksek gerilim hatlarında çalışan elektrik teknisyenlerinin hayatlarını anlatan “Işığımızın Emekçileri” (2002) ilk belgesel – fotoğraf çalışmamdır. Hemen sonrasında 2003 yılında “Torakçılar”ı, 2004 yılında ise “Beyaz Saray” adlı belgeselimi çektim ve şu an 9. Alanya Belgesel Film Festivali’nde gösterimde olan “Kara Altından Altın Mikrofona” adlı eserimi 2009 yılında tamamladım.

    Metin Bey belgesellerinize baktığımızda genellikle emekçilerin hayatını konu edinen filmler çektiğinizi görüyoruz, bunun özel bir sebebi var mı?

    Ben işçi emeklisiyim; ağabeylerim, dayılarım, babamda öyle. Hepsi işçilik yaparak hayatlarını kazanmış insanlar. Çocukluğumdan beri işçi sınıfının içinde yaşadığım için emekçi insanların yaşadıkları sıkıntıları birebir gözlemleme imkânım oldu ve ister istemez bu durumdan etkilendim.

    Son Belgeseliniz “Kara Altından Altın Mikrofona”nın diğer filmlerinizden daha farklı olduğunu düşünüyorum, bu sefer kameranızı emekçilerin yaşamına değil Batman’ın geçmişine çevirmişsiniz, bu konuda neler söylemek istersiniz?

    Aslında çekmeyi düşündüğüm başka bir belgesel projesi için araştırmalarıma devam ederken, Batman’ın yerel gazetesinin küçücük bir köşesinde, 1968 yılında Hürriyet Gazetesi’nin açtığı Altın Mikrofon Yarışması Ödülü’nü Batman’a kazandıran orkestranın haberini gördüm ve hemen plânlarımı değiştirip bu konuda belgesel çekmeye karar verdim.

    Bu konuda belgesel yapmak sizin için neden önemliydi?

    Çünkü Batman 1960’lı yıllarda orkestrası olan TPO (Türk Petrol Ofisi) açtığı sosyal tesislerde, yüzme havuzlarına, tenis kortlarına, bale okullarına sahip bir şehirken şimdi kadınların intihar etme oranın yüksek olduğu bir şehir haline geldi. Oysa Batman geçmişte böyle bir şehir değildi. Belgeselimde bu kötüye doğru gidişten öncesini anlatmak, Batman’ın tarihine ışık tutmak benim için önemliydi.

    Bundan 40 yıl önceki orkestra çalışanlarına nasıl ulaştınız?

    Orkestra elemanlarından Ahmet Sayman ve Tomris Özışık zaten ulaşabileceğim kişilerdi. Araştırmalarımın sonucunda bütün orkestra elemanlarını buldum, fakat grupta çalışanlardan ikisi vefat etmişti. Bir diğer elemanınsa sağlık durumu iyi değildi.

    Filmi tamamlamanız ne kadar zaman aldı?

    Hazırlıklara hemen başladık, müthiş bir telefon trafiği yaşandı. O döneme ait insanlarla birden fazla röportaj yaptık ve dayanışma halinde bu filmi bir yıl içinde tamamladık.

    Filmin galasına orkestra elemanlarından katılanlar oldu mu?

    Galayı İstanbul Pera Müzesi’nde yaptık. Yaptığımız galaya Altın Mikrofon Yarışması’nı düzenleyen Hürriyet Gazetesi’nin o dönemki Genel Yayın Müdürü, aynı zamanda da yarışmanın fikir babası olan Necati Zincirkıran ve Türk Petrol Ofisi Orkestrası’nın üyeleri katıldılar. Çok duygusal anlar yaşandı, gülündü, ağlandı.

    “Kara Altından Altın Mikrofona” Batman’ın tarihine ışık tutması açısından önemli bir eser, filminiz için kaynak bulmakta zorlandınız mı?

    “Kara Altından Altın Mikrofona” tamamen dayanışma içinde çekilmiş bir belgesel film oldu, tabi yinede belli bir maliyete katlanmak durumunda kaldım. Aldığım kredilerle gereken parayı karşılamaya çalıştım, daha sonra emekli olunca da aldığım ikramiye ile borçlarımı kapattım. Ne yazık ki belgesel film için kaynak bulmak kolay olmuyor, hâlbuki geçmişteki değerlerimizi geleceğe taşımanın bir yolu da belgesellerdir, bu yüzden desteklenmelerinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Alanya’dan döndükten sonra elektrik teknisyenleriyle ilgili bir belgesel çalışmasına daha girişeceğim fakat artık emekli maaşıyla geçiniyorum kaynak bulamadığım takdirde bir daha belgesel çekmeyi düşünmüyorum.

    Bu konudaki sıkıntılarınızı çözmeniz dileğiyle röportajı burada sonlandırıyoruz. Zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.

    Ben teşekkür ederim.

    (17 Mayıs 2010)

    İlayda Vurdum