Gösteri Toplumunda Mahremiyet

Tıkanma (Choke)
Yönetmen-Senaryo: Clark Gregg
Roman: Chuck Palahniuk
Müzik: Nathan Larson
Görüntü: Tim Orr
Oyuncular: Sam Rockwell (Victor Mancini), Kelly Macdonald (Paige Marshall), Anjelica Huston (Ida J. Mancini), Brad William Henke (Denny), Clark Gregg (Lord Charlie), Jonah Bobo (Genç Victor)
Yapım: Fox Searchlight (2008)

Amerikan toplumunu hicveden sert romanlar yazan Chuck Palahniuk’un ‘Tıkanma’ romanından uyarlanan bu soft pornografik film, ilhamını ve yaratıcılığını tüketmiş postmodern toplumlara kara mizahi bakışla eleştiri getiriyor.

Oyuncu, senarist ve yönetmen Clark Gregg, Amerikan edebiyatının yükselen yıldızı Chuck Palahniuk’un “Choke-Tıkanma” romanını heyecanlı ve ilham verici bir dille beyazperdeye uyarlamış. “Tıkanma”, metaforları çok olan bir film. “Tıkanma”, seks hastalığına tutulmuş bir toplumun hicvi gibi. Aslında bu romana/filme Freudyen bir yorum getirilebilir. Babasının kim olduğunu bilmeyen Victor Mancini’nin Alzheimer hastası annesi Ida’nın hastane masraflarını karşılamak için yapmadığı numara yok. 1700’lerin Amerika’sındaki kolonyel yerleşimleri canlandıran bir turistik parkta seyislik yapan Victor, lokantalarda lokma boğazına takılmış numaraları da yaparak iyi bir oyuncu olduğunu da gösteriyor seyircilere ve okurlara. Palahniuk, “Dövüş Kulübü” romanında tüketim toplumuna sert eleştiriler getiriyordu. Yazar, “Tıkanma” romanıyla da tıkanmış, ilhamını yitirmiş, yaratıcılığı tükenmiş bu postmodern toplumlara kara mizahi bir eleştiri getiriyor. Kendisi tükenmiş ve çürümüş bir toplum, kafasının estiği yerlere saldırarak aslında psikanalitik olarak “iktidarsız”lığını ortaya koyuyor. “Tıkanma”daki “soft porno” sınırındaki sevişmeler, Amerika’nın mahremiyetini de yansıtıyor sanki. Palahniuk için, “gösteri toplumu”nu yansıtan önemli yazarlardan deniliyor. Aslında Gregg, bu ilk yönetmenlik deneyiminde Palahniuk’un ruhuyla buluşabilmiş mi, diye de düşünülebilir. Eğer bu romanı büyük İngiliz yönetmen Peter Greenaway çekseydi nasıl olurdu diye düşünürseniz, Gregg’in bu filmi memnun etmeyebilir belki.

Seks müptelası toplum…

1962 yılında Washington’da doğan yazar Chuck Palahniuk, “Figth Club-Dövüş Kulübü”nün yazarı olarak biliniyor daha çok. Bu romanı, 1999 yılında yönetmen David Fincher sinemaya uyarlamıştı. Asıl adı Charles Michael Palahniuk olan Chuck Palahniuk, Gregg’in “Tıkanma” filminde şu tanıma çok daha iyi oturuyor: “Romanlarındaki tavır isyan gibi görünse de, aslında varoluşumuza özlem duymamıza neden olur…” Tıkınma, aşırı seks, tiksinme, varoluş ve birçok şey bu “Tıkanma” filminde perdeyi kuşatıyor. Kitapları Ayrıntı Yayınları tarafından Türkçeye çevrilen yazarın “Dövüş Kulübü”, (Fight Club), “Gösteri Peygamberi” (Survivor), “Görünmez Canavarlar” (Invisible Monsters), “Tıkanma” (Choke), “Ninni” (Lullabay), “Kaçaklar ve Mülteciler” (Fugitives & Refugees), “Günce” (Diary) bulunabiliniyor. Palahniuk’un bu sert romanı “Tıkanma”, Türkiye’de “halkın ar ve hayâ duygularını rencide ettiği gerekçesi” gösterilerek yasaklanmıştı. “Tıkanma” filminde gerçekten bir gösteri toplumuna dikiz yapıyorsunuz. Hatta bir noktadan sonra dikizleme bir tarafa itilip mahremiyetin içine dalınıyor. Sevişme şovları, striptiz izlenir gibi izlenmeye başlanıyor bir yerden sonra bu filmde. Postmodern toplumlarda her şey göz önünde mi olacak? Mahremiyet nereye gidecek? Kadın ve erkek arasındaki o soylu duygular ve aşk, mahremiyet perdesi indirilirek bir striptize mi dönüştürülecek? Filmdeki sevişmeler, duygulardan arındırılmış ve pornografikleştirilmiş. Yönetmen ve yazar, aşkın olmadığı yerde pornografi olur diyorlar. Filmdeki sevişmelerin pornografik düzeye indiren bir şey de, Victor’un beraber olduğu kadınlara dokunmaması. Her şey duygulardan soyutlanmış ve vahşice. Michelangelo Antonioni usta, 1995 yapımı son filmi “Al di là delle Nuvole-Bulutların Ötesinde” filminde postmodern toplumu eleştirdiği bir sahne vardı. Kadın ve erkek, otel odasında birbirlerine dokunmadan sevişiyorlardı. Antonioni, postmodern toplumların “dokunma duygusu”ndan uzaklaştığını fark etmişti. “Tıkanma” filminde bu hal, pornografik dibe kadar gidiyor.

Ya aşk olursa…

Seks müptelâlığı yüzünden rehabilite merkezine bile takılan Victor, en kadim dostu Denny gibi aşkın sınırlarında dolaşmaya başlıyor sonra. Hastanede kendini doktor olarak tanıtan Paige’e yakınlık duyan Victor, onunla sevişemiyor. Çünkü duyguları uyanıyor. Denny, kadınlarla olmuyor ve onları hayal ediyor sadece. Mastürbasyon hastası Denny, ellerinin boş durmaması için taşlara ilgi duyuyor, sonra da striptizci kız Beth’e. Kendisine doğru gelen aşka kalbini açan Beth, Denny’ye “el”lerini unutturuyor. Öte yandan aşkın kıyılarına kadar gelen Victor, Paige’in de akıl hastası olduğunu öğrenince seks müptelâlığı cehenneminden çıkamıyor. Victor, Alzheimer hastası annesinden babasının kim olduğunu öğrenmeye çalışırken, annesinin günlüğünü buluyor. Ama, İtalyanca bu günlüğü çözemiyor. Annesi ölürken, ona gerçeği söylerken gidiveriyor. En azından Victor, Hz. İsa gibi olmadığını anlıyor. Aslında Victor’la annesi Ida arasında tuhaf bir ilişki var. Sürekli çocukluğunu hatırlayan Victor, annesiyle ordan oraya sürüklenip duruyor. Belki de, psikanalitik açıdan kadınlarla annesi arasında bir bağ vardır Victor’un. Evet, Clark Gregg’in “Tıkanma”sı “kült film”e dönüşebilir. Belki de bir başyapıt olabilir. En azından “Dövüş Kulübü” kadar has bir film bu. Hatta “Dövüş Kulübü”nden daha dürüst. Hiç olmazsa sol gösterip sağ indirmiyor “Tıkanma” filmi. Bir not: Oyuncu-yönetmen Clark Gregg, Robert Zemeckis’in 2000 yapımı “What Lies Beneath-Gizli Gerçek” filminin senaryosunu da yazmıştı. Yönetmen Gregg, 1962 yılında Massachusetts-Boston’da doğdu. Yönetmen bu filminde despot Lord Charlie karakterinde de görünüyor. Kolonyel parkta Ursula’ya (Bijou Phillips) sırılsıklam ve umutsuzca aşık biri o…

(12 Ağustos 2009)

Ali Erden

39. Dosya

Christian Alvart’ın yönettiği ve Renée Zellweger, Jodelle Ferland, Ian McShane ile Bradley Cooper’ın oynadığı 39. Dosya (Case 39), ülkemiz sinemalarında gösterime girmemiştir.
Aile hizmetleri dairesi memuru Emily, pek çok şey görmüş geçirmiş olduğunu düşündüğü sırada, 10 yaşındaki Lilith, onun en yeni ve en gizemli vakası haline gelir. Anne-babası Lilith’i öldürmeye çalıştığında, Emily’nin en çok korktuğu şey doğrulanmış olur. Emily, Lilith’i kurtarır ve uygun bir bakıcı aile denk gelene kadar onu yanına almaya karar verir. Esas dehşet de o zaman başlar…

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Diğer basın bültenlerine haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    39. Dosya yazısına devam et
  • 14 Ağustos 2009 Haftası

    “Tıkanma”, ‘post modern faşizm’ olarak da kabûl edilen kapitalizme vurduğu sert sanatsal darbeler yüzünden çok tartışılan “Dövüş Kulübü”nün yazarı Chuck Palahniuk’un, yalanlar ve sahtekârlıklarla örülü hayatlarımızda, ölüme doğru gitgide çürüyen bedenlerimiz için tek gerçeğin seks yapmak olduğunu kafamıza çakan, yine keskin biçimde eleştirel, yine yaman romanının uyarlaması. Bu ‘kara mizah’ta olabildiğince görsel karşılıklar yakalanmış ve sözcüklerin değeri hakkıyla verilmiş. Oğul ve sımsıkı bağlı olduğu annesinde (?), Sam Rockwell ile Anjelica Huston, döktürmüş!

    “Kız Kardeşimin Hikâyesi”, lösemi hastası bir genç kız, ablası için ideal donör olacağı düşüncesiyle dünyaya getirilmiş kız kardeş (vücudunun tıbbi kullanım hakkı için ailesine dava açar), ihmâl edilen erkek kardeş, realist/sevecen bir baba ve kızının öleceği gerçeğini asla kabûllenemeyen bir anneden oluşan ailenin dramı: Her birinin duygusal katmanından bakılarak anlatılan, yaşam denilen tuhaf gerçeğin nabzını tutan bir film. ‘Yer altı Sineması’nın büyük ismi olan babası John da, erken sayılabilecek bir yaşta (60) sirozdan ölen Nick Cassavetes’in, melodram tuzaklarına düşmeden bütünsel bir başarıya ulaştığını söylemek gerek.

    “Kan Gölü”, doğası yakında inşaatlar marifetiyle bozulacak maden gölü ve çevreleyen ormanda hafta sonu romantik tatillerini geçiren bir çifte, ilk gün tacizde, ertesi gün ise saldırıda bulunan biri kız altı ergen çocuğun üzerinden sunulan korku-gerilim… Sert oyunun şiddet eğrisi ile beslenen umutsuzluk ruhunuzu karartmakta… Toplumlarının refah düzeylerinin artışına koşut giden suç-suçlu üretimi üzerine zekice çizilen tablo ise düşündürtüyor. Bu tür bir film için az marifet değil.

    (12 Ağustos 2009)

    Ali Ulvi Uyanık

    aliuyanik@superonline.com