Pan’ın Labirenti, 6 Dalda Oscar Adayı

Hellboy, Blade 2, Mimic ve Devil’s Backbone filmlerinin usta yönetmeni Guilermo Del Toro’nun başyapıt niteliğindeki filmi Pan’ın Labirenti (Pan’s Labyrinth), 6 dalda Oscar’a aday oldu. Ülkemizde bahar aylarında vizyona girecek olan Pan’ın Labirenti’nin adaylıkları şöyle: En İyi Yabancı Film, En İyi Orijinal Senaryo, En İyi Görüntü Yönetimi, En İyi Sanat Yönetimi, En İyi Müzik, En İyi Makyaj.

“Pan’ın Labirenti, 6 Dalda Oscar Adayı” üzerine 5 yorum

  1. Oscar’a aday olmasina gerek bile yok aslında. Taraflı – tarafsız herkes son yılların başyapıtı olduğu görüşünde. İspanyol sinemasından beklenilmeyecek bir başarı olarak görüyorum. Yalnız filmin baş kahramanı ve başrolünü oynayan küçük Ofelia Ivana Baquero’nun kesinlikle En İyi Oyuncu ödülü alması gerekir. Çünkü bu mükemmel başyapıtı mükemmel kılan bir performans göstermiş. Bir yorumda Sinan Çetin ve Yılmaz Erdoğan beyefendilere: Küçük gördüğünüz, burun kıvırdığınız İspanyol sineması az bir bütçeyle ne işler başarıyor görün. Siz ise her yönünden tutulduğunda aptallık kokan saçma sapan filmlere imza atmaya devam edin.

  2. Bu yorumu yazmadan hemen önce izledim filmi ve hayran kaldım. Çok film izledim ama etkisinde kaldığım az film oldu, bu da onlardan biri. Tek kelimeyle büyüleyici…

  3. Kesinlikle her karesiyle beni sarmış bir film. Küçük kızın içinde bulunduğu acımsızlık, içinde sığındığı hayal dünyası ve kendini orada avutması, ancak bunu seyirciye verirken gerçekçi bir şekilde sunup o hayal dünyasına bizim de girmemizi sağlaması açısından Del Toro takdire şayan bir iş çıkarmış. Ofellia kendi küçük dünyasında kendi masalını yaratıyor, tebeşiriyle yeni dünyalar açıyor, kendi masalının sonunda mutluluğu bulamamış olsa da… (ya da bulmuş mu desek) Hangi sahnesinden bahsetsem ki, kendi karısını açıkça aşağılayan ancak masadan kalkarken ayağa kalkma centilmenliğini gösteren, ikide bir saatine bakarak tıpkı babası gibi oğluna bırakacağı mirası hatırlayan, her gün muntazaman traşını olurken aynadaki yansımasına bakışlarında nefreti mi yoksa hayranlığı mı gördüğünü kestiremediğimiz komutan, Sergi Lopez’in harikulade oyunculuğuyla hayat buluyor. Eğer bu karakter bu kadar güçlü olmasaydı sanırım film çok şey kaybedebilirdi.

    Film bir yerden sonra seyirciyi de yanına alarak masalın gerçek olmasını diler hale getiriyor. Bir yandan kötü adam lâyığını bulsun diye dilerken diğer taraftan da kötünün er ya da geç kazanacağını biliyorsunuz. Mercedes’in en sondaki ninnisiyle insanın boğazına da birşeyler düğümleniyor. Ne çocuğun gözünden anlatılan bir savaş, ne de savaşın içindeki çocuk filmin konusu ama çocuk da var savaş da. Nasıl olur da bütün bunlar bir karmaşaya meydan vermeden, iki ayrı hikâye şeklinde, üstüne üstlük bir de arkaya masal konularak, fantastik yaratıklar, periler eklenerek anlatılır demeyin? Anlatılıyormuş işte…

    10/10

  4. Gerçekten muhteşem bir yapım. Her sinemaseverin mutlaka izlemesi gereken bir film.

Yorumlar kapalı.