Nuri Bilge Ceylan’ın 2006 Cannes Film Festivali FIBRESCI Eleştirmenler Özel Ödülü kazanan İklimler filmi, geçtiğimiz günlerde vizyona girdi. İklimler, Nuri Bilge Ceylan’ın Koza (1995), Kasaba (1998), Mayıs Sıkıntısı (1999), Uzak’ın (2002) ardından beşinci filmi. 1990’lı yıllarda Türk Sineması’nda bağımsız yönetmenler denilince akla gelen isimlerden olan Nuri Bilge Ceylan, bu filminde de önceki filmlerinde olduğu gibi yine klâsik anlatıdan uzak bir dille seyirci karşısında. Yine az diyalog ve bol fotoğrafla…
Boğaziçi Üniversitesi’ndeki mühendislik eğitiminden sonra Marmara Üniversitesi’nde sinema yüksek lisansı yapan Nuri Bilge Ceylan, bugüne dek çektiği filmlerin hem senaristi hem de yapımcısı… Ancak bu filminde bir de oyuncu olarak karşımıza çıkıyor. Filmlerinde yakın çevresini, annesini ve babasını oynatan Ceylan, İklimler’de başrolü eşi Ebru Ceylan ile birlikte paylaşıyor. Fatma Ceylan ve M. Emin Ceylan da kendilerine eşlik ediyor. Fotoğraf sanatçısı Arif Aşçı ile filmin yapımcılarından Can Özbatur’u da İklimler’de oyuncu olarak görüyoruz.
Arkeolog ve akademisyen İsa (Nuri Bilge Ceylan) ile televizyon dizilerinde sanat yönetmenliği yapan Handan (Ebru Ceylan) arasındaki ilişkinin yazı, sonbaharı ve kışı irdeleniyor İklimler’de. Yazın Kaş’ta, sonbaharda İstanbul’da ve kışın Ağrı’da… Nuri Bilge Ceylan, İklimler adlı filminde bahar dışında her mevsimin yer alıp da neden bahara yer verilmediği yolundaki soruya, filmdeki kadın başrol oyuncusunun adının Bahar olduğunu hatırlatarak cevap veriyor bir röportajında. (http://www.voanews.com/turkish/2006-10-24-voa24.cfm)
1998 yılında çektiği ilk uzun metraj filmi Kasaba’da 1970’li yılların kasabasından görüntüler sunmuştu seyirciye. 1999 yılındaki ikinci uzun metraj filmi Mayıs Sıkıntısı’nda ise bir bahar günü çocukluğunu geçirdiği kasabaya gelen Muzaffer’in film çekme sevdası dile getirilmişti. Uzak filminde de mekân, karlar altındaki İstanbul’du.
Aynı zamanda fotoğraf sanatçısı olan Nuri Bilge Ceylan, her şeyden önce filmlerindeki uzun plânlar ve manzaralarla seyirciye görsel bir şölen sunuyor. Kaş’taki antik kalıntıların arasından, Ağrı’da karlar içindeki İshak Paşa Sarayı’na uzanan bir şölen bu. Yer yer portre çekimlerinin yer aldığı film, gerek çekimler, gerekse konusu ve senaryosu ile son derece etkileyici.
Filmde neden fazla diyalog olmadığı yolundaki bir soruya da, günlük hayatı anlama ve anlatmada, jest ve mimiklerin diyalogdan daha fazla ipucu sağladığına inandığını belirtiyor yine aynı röportajında. (http://www.voanews.com/turkish/2006-10-24-voa24.cfm)
Ceylan’ın sinema diline alışık olan seyircinin, bu filmden de aynı keyfi alacağını düşünüyoruz. Ancak görülen o ki, konu itibariyle diğer filmlerinden daha çok dikkat çekecek.
İyi seyirler…
(02 Kasım 2006)
Asya Çağlar
Sizi ve tüm sitedeki arkadaşları tebrik ederim.
Diğer filmlerinden daha fazla dikkat çekeceğini hiç sanmıyorum. Birde oyuncu olarak kamera karşısına geçişiyle sinemanın hemen her alanını yokluyor olması bende bir antipati yaratmadı değil yani. Yönetmen pekalâ oyunculuk da yapabilir diyorsanız ne diyelim. Yönetmen filmi yönetmeli, oyuncu oynamalı. “Yönetmen Sineması” dedikleri şey için “kendine film yapmak” adına girişilen çabalar bence hiyerarşiyi bozuyor. Yönetmene bakışımızı, onun argümanlarını tespit etmemizi zorlaştırıyor. Bu haliyle Tarkovsky’den çok fazla etkilenmiş olmalı Nuri Bilge Bey. Her neyse, yerli sinema adına başarılı bir insan. Bence Uzak da en iyi çalışması. Selâmlar.