43. Altın Portakal Film Festivali Kısa ve Belgesel Yarışmalarına Başvurular Başladı

43. Altın Portakal Film Festivali kapsamında yer alan Ulusal Kısa Film ve Ulusal Belgesel Film Yarışmaları için yarışma adayları filmlerini Türsak Vakfı’na ulaştırarak yarışmaya katılıyorlar.
Ulusal Kısa ve Belgesel Film Yarışmaları bu yıl Ocak 2005 tarihinden sonra hazırlanmış yapıtları değerlendirerek ödüllendirecek. Başvuru belgelerinin Türsak ve Aksav web sayfalarından edinerek en geç 01 Ağustos 2006 tarihine kadar Türsak Vakfı’na ulaştırmaları gerekiyor.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • 2 Süper Film Birden’in Çekimleri Sona Erdi

    Almanya Rüyası belgeseli ile adını duyuran genç yönetmen Murat Şeker’in ilk uzun metrajlı film projesi olan 2 Süper Film Birden’in çekimleri sona erdi. Başrollerini, Fatih Akın, Emir Kusturica ve Hal Hartley gibi dünyaca ünlü yönetmenler ile çalışmış olan Tim Seyfi, Uğur Polat, Altın Portakal ödüllü Beste Bereket, Murat Akkoyunlu ve Yasemin Öztürk’ün paylaştığı yapımda, Nejat İşler, Cahit Berkay, Feridun Düzağaç, Suzan Aksoy, Zerrin Sümer ve Atilla Saral gibi misafir oyuncuların canlandırdığı karakterler de filme renk katıyor.

  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Melissa P.

    İtalya’da yayımlandığında yoğun tartışmalar yaratan ve kısa sürede çok satanlar listesinin başına yerleşen Melissa Panarello’nun anıları, şimdi de sinema filmi olarak karşımıza çıkıyor. Yapımcılığını Francesca Neri’nin üstlendiği, yönetmenliğini ise Luca Guadagnino’nun yaptığı İtalyan – İspanyol ortak yapımı olan film, bu hafta ülkemizde vizyona girenler arasında.

    Sinemanın edebiyatla ne denli sıkı ilişki içinde olduğu biliniyor. Hele ki popüler romanların ticari sinema üretimi ve bu sektörün döngüsü için birer can simidi oldukları da vazgeçilmez bir gerçek. Sinemanın popüler edebiyat ürünlerinden bu denli faydalanma sebebi ise elbette ki bu eserlerin sinema endüstrisi için birer hazır malzeme, öykü ve senaryo olarak varolmaları. Bunun yanı sıra sinema endüstrisi, popüler romanların reklâm gücünden yararlandığı gibi okuyucuları da hazır seyirci kitlesi olarak görüyor. Bu koşullarda ticari sinemanın yeni ve gözde bir “çok satan” romana ilgi göstermemesi düşünülemezdi.

    “Yatmadan Önce 100 Fırça Darbesi”

    Sicilya’nın Catania şehrinde yaşayan Melissa Panarello, bugün 21 yaşında bir genç kız. Dört yaşındayken yazı yazmaya başlayan, yalnızca kendi ülkesinde değil, 40 ülkede satış rekorları kıran ünlü kitabı “Yatmadan Önce 100 Fırça Darbesi”ni kaleme aldığında ise henüz 17 yaşındaymış. İtalya’da 1 milyon satış rakamına ulaşarak Susanna Tamaro’nun kitabıyla kıyaslanan “Yatmadan Önce 100 Fırça Darbesi”, Melissa’nın 16 yaşındayken yaşadığı sınır tanımayan cinsel deneyimlerini anlatan bir günlük. İtalya’da “yılın edebiyat olayı” olarak adlandırılan günlük, -ve tabii ki yazarı Melissa P- yayımlandığı Fazi Yayınevi’ne 3 milyon euro kazandırırken, bir yandan da edebiyat çevrelerinin övgülerine ve sert eleştirilerine maruz kalmıştı. Kimileri yazarın üslûbunu olgun bulurken, kimileri ise kitabın erotik içeriğinden başka bir özelliği olmadığını dile getirmişlerdi. Günlüğün sahibi ise kitabın satışında cinsellik boyutunun etkili olduğunu doğrularken, kitabın sadece bununla sınırlı kalmayıp acı bir kayboluş hikâyesini anlattığını da vurguluyordu. Ülkemizde de Okyanus Yayınları tarafından piyasaya çıkarılan ve bir dönem yasaklanma tehlikesiyle karşı karşıya kalan kitabın yazarı Melissa P’nin geçtiğimiz yıl İstanbul’a yaptığı ziyaret sırasında yaşananlar ise ilginçti: Okurların daha çok genç kızlardan ve erkeklerden oluşması bir yana, kitabı kendi kızlarına okutmak üzere satın alan anneler dikkat çekiyordu. Yazarın bundan sonraki kitabı “Yusufçuk Gece Gelir” de yine aynı tartışmalar çerçevesinde konuşuluyor. Kendi ülkesinde neredeyse Berlusconi’den bile çok konuşulan bu genç yazar hakkında ise genel görüş şöyle: İlgi çekici olan ve her yazdığına bestseller olma özelliğini getiren esas şey, bu küçük kızın edebi yeteneği değil. Esas olan, genç yaşına rağmen lezbiyen ilişkilerden grup sekse dek pek çok maceraya girmiş olması ve bu maceralarını erotik düzeyi yüksek bir üslûpla, dağınık da olsa, cüretkârca yazması ve ne yazık ki günümüzde gençlerin seksi nasıl “tükettiğini” okuyucunun yüzüne vurması.

    Günlükten Filme

    Günlükten filme uzanan yol, yapımcı Francesca Neri’nin filmin haklarını almasıyla başlamış.
    Melissa, Lecce kasabasında yaşayan, 16 yaşında ve kadınlığa adım atmak üzere olan bir genç kızdır. Uzun yolculuklara çıkan bir babanın, bakan ama bir türlü görmeyi beceremeyen bir annenin kayıtsızlıklarının yanı sıra Melissa’ya gerçek bir yetişkin muamelesi yapan tek kişi, özgür ruhlu büyükannesi Elvira’dır. Okulda Daniele adlı bir gence ilgi duyan ve onunla ilgili hayaller kuran Melissa, yeni öğrenci Marco’nun varlığının farkına bile varmaz. Oysa ki Marco, Melissa’yı uzaktan büyük bir hayranlıkla seyretmektedir. Bir havuz partisinde Daniele ile yakınlaşma olanağı bulan Melissa, kendisini onun cazibesine kaptırır ve acı bir cinsel deneyime hızla giriş yapar. Yaşadığı hayal kırıklığı, onu Daniele ve arkadaşı Arnaldo’nun fantezi dolu, erotik oyunlarının aracı haline getirir. Melissa, önce aşağılanma hislerine kapılsa da bundan sonra cinsel konularda kendini eğitmeye ve sınır tanımadan deneyim kazanmaya karar verir. Bir yandan da bütün yaşadıklarını günlüğüne yazar.

    Ergen bir genç kızın kadınlığa geçişini odak noktası alan filmde en zorlayıcı süreç, kitabı senaryoya ve filme aktarma sırasında gerçekleşmiş. (Bu noktada birkaç yıl öncesinde yine bir günlükten uyarlanan “Bridget Jones’un Günlüğü” ve onun devam filmi akla geliyor) Yönetmen bu süreci, “Senaryoyu yazmak başlı başına sorunlu bir süreçti, çünkü roman gerçekte bir günce şeklinde yazılmıştı ve bir yapısı olmayan, rastgele olaylardan oluşuyordu. Dolayısıyla esas zorluk, bu günceyi kronolojik bir hikâyeye dönüştürerek izleyicinin ana karakterle özdeşleşebilmesini sağlamaktı” sözleriyle dile getiriyor. Yapımcı Francesca Neri’nin de kitabı okuduğunda en büyük kaygısı, günlükteki duyguları görsel olarak nasıl ifade edeceği olmuş. Bu durumda metne sadık kalmak ikinci plânda bırakılırken, kitabın ruhunu koruyarak senaryo ve görüntüler aracılığıyla hikâyenin etrafındaki dünyayı kurmak amaçlanmış. Romanın bütünlüklü bir yapısı olmadığı için öncelikle bir zaman sekansına karar verilmiş ve olaylar bir okul yılı süresine sıkıştırılmış. Kitapta okul veya Melissa’nın evi gibi gizli olarak belirtilen mekânlar filmde açıklık kazanırken, yine romandakinden farklı olarak filmde anne ve büyükanne karakterlerine daha geniş yer ayrılmış. Kısacası romana tamamen sadık kalınarak bir uyarlama yapmak yerine, filmin jeneriğinde de belirtildiği gibi, Melissa P’nin günlüğü sadece “serbestçe esinlenme yapılan” bir kaynak olarak kullanılmış.

    Chaplin ve Valverde

    Filmin oyuncu kadrosundaki en dikkat çekici isim ise Charlie Chaplin’in kızı Geraldine Chaplin. Chaplin’in başarılı oyunculuğu filmi izlenilir kılmayı sağlarken, Melissa karakteri için de uygun bir seçim yapılmış: Maria Valverde. Yönetmenin bir İspanyol sinema dergisindeki reklâmda dikkatini çeken fotoğrafı üzerine keşfettiği Valverde, 16 yaşında ergenlik – yetişkinlik bocalaması yaşayan genç kız karakteri için iyi bir seçim.

    Film, Melissa P. okuyucuları ve meraklıları için izlenebilir nitelikte, ancak kitaba sadık bir uyarlama bekleyenleri tatmin etmeyeceğini söyleyebiliriz. Ayrıca tıpkı esinlenildiği kitap gibi erotik dozu yüksek olan film de “çok tüketilenler” listesine yerleşecek gibi görünüyor.

    (30 Haziran 2006)

    Âlâ Sivas

    İsmet Kurtuluş’u Kaybettik

    Beyoğlu Emek Sineması’nın işletmecisi, İsmet Kurtuluş, 29 Haziran 2006 Perşembe günü hayatını kaybetti. Emek Sineması’nın işletmesini yıllarca daima iyi film göstererek devam ettiren İsmet Kurtuluş’un, Akün Film adlı firmasıyla 1970’li yıllarda gösterime sunduğu filmler arasında ilk akla gelen film Ryan’s Daughter – İrlandalı Kız’dır. Ünlü Rüzgar Gibi Geçti (Gone with the Wind) ve 7 Kardeşe 7 Gelin (Seven Brides for Seven Brothers) filmleri de İsmet Kurtuluş sayesinde yıllar sonra tekrar izlenebildi. Cenazesi, 30 Haziran 2006 Cuma günü Fenerbahçe Camii’nde kılınacak öğle namazını müteakip Karacaahmet Mezarlığı’na defnedilecek merhuma tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

    Angel-A

    Luc Besson’un yönettiği ve Jamel Debbouze, Rie Rasmussen, Gilbert Melki ile Serge Riaboukine’in oynadığı Angel-A, 28 Temmuz 2006’da Warner Bros. dağıtımıyla Tiglon tarafından vizyona çıkarıldı.
    Şehrin yarısına onbinlerce dolar borcu olan Andre, yeteneksiz bir dolandırıcıdır. Teknik olarak kendisini bir Amerikalı olarak gören Andre, Amerikan elçiliğinden hiçbir yardım alamaz. Daha sonra kendi güvenliği için polisin kendisini hapse atmasını istemekte de başarısız olur. Kaderi tesadüfi bir şekilde rastladığı uzun bacaklı Angela’nın sorunlarının üstesinden gelmesine yardım etmesiyle yeni bir yol almaya başlar.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • Lanterna Magico’nun 7. Sayısı Çıkıyor

    Ankara merkezli sinema dergisi Lanterna Magico’nun yedinci sayısı Temmuz ayının başında çıkıyor. Derginin bu sayısında iki önemli yönetmen Alain Robbet – Grillet ve Pier Paolo Pasolini üzerine yer alan yazılarla birlikte Ghost in the Shell, Mürekkep Balığı ve Balina ve İstanbul’u anlatan filmlere dair bir yazı yer alıyor. Bunlara ek olarak, sinema dergiciliği üzerine Türkiye’nin üç büyük sinema dergisinin editörleri olan Mehmet Açar, Burçin Yalçın ve Fırat Yücel’le yapılmış arşiv niteliğinde bir söyleşi de bu sayıda dergide yerini alıyor. Dergi, daha önceki sayılarda olduğu gibi, Ankara’daki kitabevlerinden, sinemalardan ve cafelerden ücretsiz temin edilebiliyor. Derginin iletişim adresi şöyle: lanternamagico@yahoo.com

  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğrafına haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Lanterna Magico’nun 7. Sayısı Çıkıyor yazısına devam et
  • Gölgeler, Kasım’da Vizyona Giriyor

    Kosova asıllı yönetmen Murat Derman’ın senarist ve yönetmen olarak imzasını attığı Gölgeler, tamamı Ankara prodüksiyonu olarak Kasım ayında gösterime girmeye hazırlanıyor. Geçmişin sisli gölgelerinden bugüne süzülen yedi ayrı aşk öyküsü, yedi ayrı dönemiyle Ankara sokaklarında hayat buluyor. Kalabalık figürasyon ekibi ve Ankara kökenli oyuncuların rol aldığı film, çarpıcı kostümleri ve özgün senaryosuyla dikkat çekiyor. Sinemaseverler kendine özgü bir tarzı olan Murat Derman Sineması ile Kasım ayında salonlarda tanışacaklar.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Kaplanoğlu’na Berlinale World Cinema Fund’dan Destek

    Semih Kaplanoğlu’nun BalSütYumurta adını verdiği üçlemesinin Süt’ü, Berlin Film Festivali’ne bağlı World Cinema Fund’dan 50.000 EUR’luk prodüksiyon desteği aldı. Jüri, başvuran 80 civarında proje arasından 5 projeye destek sağladığını açıkladı. T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 270.000 YTL’lik bir maddi destek sağladığı Yumurta ile Kaplanoğlu, 01 – 05 Temmuz tarihleri arasında Paris’te düzenlenen ve Fransa’nın öndegelen yapımcı, dağıtımcı ve televizyon kanallarıyla, bütün dünyadan seçilmiş 10 projeyi buluşturan Paris Project toplantılarına davet edildi. Yumurta’nın çekimlerine Ekim ayında başlanacak.

  • Basın Bülteni