Bunları Yazmak Gerek 4: Oscar, İtalyanca, Fransızca ve Avrupa’yı Seviyor!

Farkında mısınız, dünyada film üretimi arttıkça yarışmalar da daha bir çekişmeli, daha bir heyecanlı geçmeye başladı. Bir sinema eserinin insanlık ailesinin belleğine ve yüreğine armağan edilmiş bir yaratı olduğu, yarıştırılmasının gerekmediği bilinse de, ruhlarda rekabet, hırs, kazanma arzusu baskın… Bir de ticari mekanizmalar için gerekli. Dolayısıyla biz sinema için yazanlar da bu çarkın içinde bazen kendimizi çok fazla kaptırarak gönlümüzden geçenleri savunuyoruz. Örneğin ben ilk kez, Türkiye adayının, Akademi Ödülleri’nde Yabancı Dilde Film heykelciğini kazanmak için yarışacak 5 aday arasında yer alabilecek nitelikte olduğunu düşünüyorum. Onlarca ülkeden oluşan rakiplerini görmeden yüreğimin samimi olarak istediği bu: “Üç Maymun”un 2009 töreninde yerini alması. Bana göre, Türkiye’nin bugüne dek seçtiği en iyi aday adayı! Yapımcısının da ciddi çalışacağından eminim… Hani anımsayınız, geçmiş yıllarda, “aday adayı” olduğu halde “aday” sözcüğünü ve DVD kapaklarında yasa dışı biçimde Oscar heykelciğini kullananlardan, ortada “fol yok yumurta yok”ken magazin basınına “Altın Küreli bilmem ne” diye başlık attıranlara epey ‘numara’ya muhatap oldu da halkımız, o açıdan vurguladım.

En İyi Yabancı Dilde Film ödülleri 1947 yılında verilmeye başlanmış. 1953 yılı hariç, bugüne dek tam 60 kez sahiplerini bulmuş. Ödüllerin hangi ülkelere dağıldığına merak edip bir göz attım, sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir ortak yapımın ödüllendirilmesi sadece bir kez olmuş; 1950 yılında İtalya ve Fransa ödülü birlikte almışlar. Zaten bu kategoride üstünlük sağlayan da bu iki ülke: Ortak yapım dâhil, İtalya 13 kez kazanmış; Fransa da 12! İkisini açık ara, 4 kez galip gelen İspanya ile üçü Sovyetler Birliği döneminde olmak üzere yine 4 ödülle Rusya takip ediyor. 3 ödüllü ülkeler ise şunlar: Japonya, İsveç, Çek Cumhuriyeti (ikisi Çekoslovakya dönemi), Almanya (biri Batı Almanya dönemi), Hollanda. Oscar amcayı ikişer kez müzelerine götürenler ise, İsviçre ve Danimarka. Ve birer kez kazananların en az yarısının, film çekme standartlarının her ülke için yükseldiği, iletişimin hızlandığı, festivallerin çoğaldığı, yakıcı sorunların her bireyi ilgilendirmeye başladığı son yıllara rastladığını görüyoruz: Cezayir, Fildişi Sahili, Macaristan, Arjantin, Tayvan, Bosna Hersek, Kanada, Güney Afrika, Avusturya. Neden, “yalnız ve güzel ülke” Türkiye de olmasın?

(26 Ekim 2008)

Ali Ulvi Uyanık

aliuyanik@superonline.com

Atatürk’ü Anlatan “Mustafa” Antalya Festivali’nde Gala Yaptı

Gazeteci ve belgesel yapımcısı Can Dündar’ın gerçekleştirdiği Mustafa, galasını 45. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde yaptı. Can Dündar, gösterim sonrasında yapılan söyleşide filmi Atatürk’ün 70. ölüm yıldönümüne yetiştirdiklerini dile getirerek “İnşallah yeni çalışmaların önünü açar.” dedi.

Atatürk’ü Anlatan “Mustafa” Antalya Festivali’nde Gala Yaptı yazısına devam et

Kevin Spacey, Antalya’da Sektör Temsilcileri ve Öğrencilerle Buluştu

4. Uluslararası Avrasya Film Festivali’nin konuğu olarak Türkiye’ye gelen ünlü oyuncu Kevin Spacey, bir sinema dersi gerçekleştirdi. Etkinliğe katılanlar arasında festival konuklarından Demir Karahan, Zafer Algöz, Levent Üzümcü, Şebnem Dönmez ve Ferhat Göçer de vardı.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğrafa haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Kevin Spacey, Antalya’da Sektör Temsilcileri ve Öğrencilerle Buluştu yazısına devam et
  • Güreşçi’nin Antalya Galasında Ünlüler Resmi Geçidi

    4. Uluslararası Avrasya Film Festivali programında yer alan Darren Aranofsky imzalı Güreşçi’nin Türkiye galası, yerli ve yabancı ünlü sanatçıları bir araya getirdi. Galaya gelenler arasında filmin oyuncuları Mickey Rourke ve Marisa Tomei’in yanı sıra Michael Ironside, Matthew Modine ve Kevin Spacey de vardı. Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı (TÜRSAK) ve festival başkanı Engin Yiğitgil’in konukları tek tek karşıladığı geceye Antalya Büyükşehir Belediyesi ve festival onursal başkanı Menderes Türel de iştirak etti.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Güreşçi’nin Antalya Galasında Ünlüler Resmi Geçidi yazısına devam et
  • Altın Portakal Sahnesinde Oscarlı İki Oyuncu

    4. Uluslararası Avrasya Film Festivali, Rian Johnson’ın yeni filmi Bloom Brothers ile sona ererken finale de noktayı Oscarlı iki efsane oyuncuyla koydu: Nürnberg Mahkemesi ile Oscar kazanan usta oyuncu Maximilian Schell ve Piyanist ile Oscar sahibi en genç aktör unvanını kazanan Adrien Brody, gösterimin ardından seyircilerin sorularını cevapladı.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Altın Portakal Sahnesinde Oscarlı İki Oyuncu yazısına devam et
  • Paris

    Bir ülkeye çok kişisel, ideolojik ya da herhangi başka bir sebepten sempati duysam dahi bunu o ülkeye dair genel bir yargı yapmamak için özel bir çaba gösteririm. Lâkin bu durumun geçmiş hesaplaşmalar veya politik çıkarlar yüzünden bir millete karşı ırkçı bir yaklaşım sergiletmekten farklı olmadığı düşüncesindeyim. Pozitif ya da negatif yaklaşım ne olursa olsun saplantıya dönüşürse maazallah insanın gözlerini kör edebilir.

    İşte bu yüzden Fransa kelimesi böyle bir saplantıya dönüşme olasılığı sebebiyle beni ürkütüyor. Yine de ülkenin geçmişten gelen toplumsal duyarlılıkları ve hâlâ daha bu konularda başı çekmeleri benim için çok anlamlı.

    Fransa ile birlikte İtalya’da sinemasal yönden çok çok keyif aldığım iki ülke. Son bir yıl içinde en tat alarak izlediğim İtalyan yapımı Abim Evin Tek Çocuğu (Mio Fratello E Figlio Unico) ve Fidel’in Yüzünden (La Faute a Fidel) olması da sanıyorum tesadüf değil.

    Bu iki ülke sinemasının saplantıya dönüşmediğini anlamam için Paris filmini izlemem yeterli oldu. Yine filme girmeden kendimi büyük beklentiler içine sokmuş ve harika bir film izleyeceğimden şüphe duymayarak kendimi filmin kollarına bırakmıştım ki çok geçmeden bir şeylerin yolunda gitmediğini gördüm.

    Her şeyden önce filmin adının Paris olması sizi şehrin büyüleyiciyi atmosferi içinde kaybolacağınız izlenimi yaratılmasına neden oluyor. Sık sık gözümüzün önüne gelen Eyfel Kulesi dışında pek fazla böyle bir ayrıntı göremiyoruz. Belki de ilk hayal kırıklığı bununla başlamış olabilir.

    Yönetmenin bazı kaygılar içinde olması bu detayları kaçırmış olduğu anlamına geliyor olabilir. Çünkü Cedric Klapsich, Paris’in artık eski Paris olmadığını vurgulamak istiyor. Sevimli tarihçinin genç öğrencisiyle yaşadığı aşktan çok karakterin yaratılma sebebinin Paris artık eskisi gibi olmayan şehre gönderme yapmak olabileceğini düşünüyorum.

    Film kalp hastası genç bir erkeğin hayatını, daha sonrasında onun penceresinden geçen başka hayatların serpilmesini konu ediniyor. Üstelik kalp hastası bu adamın profesyonel bir dansçı olması onun yaşadığı durumun ağırlığını anlamamız için iyi bir seçim. Çünkü artık tamamen sakin ve az hareketli bir hayat yaşamak zorunda. İşte o anda kendinizi Pierre’in yerine koyduğunuzda avucunuzun içindeki hayatın ne kadar değerli olduğunun farkına varıyorsunuz.

    Pierre kalp nakli için beklemede olduğu günleri pencere önünde hayatı bir köşeden sessizce izleyerek geçiriyor. Biz de Pierre’nin henüz ölmeden kenara çekildiği ve hayat ile tek bağlantısı olan penceresinden geçip giden insanların yer yer detaylı yer yer de yüzeysel hayatlarına tanık oluyoruz. Aralarında Kamerun göçmeninden, manava, profesörden, üniversite öğrencisine geniş bir yelpazenin bulunduğu, gündelik yaşam telâşı içinde çok sıradan gibi görünen ama kendi içinde biricik olan insanların hayatlarına bakış atıyoruz.

    Bütün olarak bakıldığında izlendiği zaman hiç de zaman kaybı olmayacak hatta kendi küçük hayatlarımıza çok şey kazandırabileceğimiz bir film Paris. Ama dedim ya genel anlamda ülke sineması üzerine çok mükemmeliyetçi yaklaşmam bazı aksaklıklar ile karşılaştığımda büyük hayal kırıklığı yaratabiliyor. Yoksa hiç de fena bir film değil Paris.

    Son bir şey daha; filmin sonunda Pierre taksiyle giderken taksicinin göstericilerin yolu kapattığını söyledikten sonra güzel bir görsel şölen eşliğinde coşkulu bir protesto sahnesi görmek istemedim değil…

    (26 Ekim 2008)

    Gizem Ertürk

    Ali’nin Sekiz Günü

    Cemal Şan’ın yönettiği ve Serdar Orçin, Begüm Birgören, Ufuk Bayraktar ile Uğur Polat’ın oynadığı Ali’nin Sekiz Günü, 08 Mayıs 2009′da Medyavizyon Film dağıtımıyla Şan Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Ali’nin hayatı, evi ve bakkal dükkânı arasında geçmektedir. Mahalleye gelen Zeynep’e duyduğu platonik aşk, hayatına beklenmedik bir heyecan katar. Ali, Zeynep’i takip etmeye başlar ve hayatında Mehmet adında birisinin olduğunu öğrenir. Bir bar çıkışında Mehmet, Zeynep’i dövmeye başlar. Onları takip etmekte olan Ali sevdiği kızı korumak için saldırır. Ama Zeynep, Mehmet’i çok sevdiğini ve vurmamasını söyleyince Ali yıkılır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Oscarlı Aktör Kevin Spacey 4. Uluslararası Avrasya Film Festivali’nde

    45. Antalya Altın Portakal Film Festivali ile eş zamanlı olarak düzenlenen 4. Uluslararası Avrasya Film Festivali’nde sinema dersi vermek üzere gelen Oscarlı aktör Kevin Spacey, Hillside Su Otel’de yapılan basın toplantısına katıldı. “Nihayet Türkiye’ye gelebilme şansı bulduğum için çok memnunum.” diyen Spacey sözlerini şöyle sürdürdü: “Çok etkileyici bir festival. Oyuncu olmanın böyle avantajları var; farklı şehirleri, ülkeleri görme, farklı kültürleri tanıma fırsatınız oluyor.” dedi.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Oscarlı Aktör Kevin Spacey 4. Uluslararası Avrasya Film Festivali’nde yazısına devam et
  • Aysun Kayacı, “Şeytanın Pabucu”nu sinemalar.com’a Anlattı

    Türkiye’nin sinema sitesi sinemalar.com editörü Serkan Tavşanoğlu, 26 Aralık 2008’de gösterime girecek Şeytanın Pabucu filminde başrolde oynayan Aysun Kayacı ile özel bir söyleşi gerçekleştirdi.
    Sürekli magazin basınının gündeminde olmaktan dolayı kendini istediği gibi ifade edemediğini söyleyen Aysun Kayacı, bu röportajda sadece ‘sinema’ üzerine konuştu.
    Genç oyuncu, vizyona girmeden ses getirmeyi başaran Şeytanın Pabucu filmindeki rolü ve oyunculuk alanındaki hedefleri hakkında samimi açıklamalarda bulundu.

  • Özel röportaj için tıklayınız.
  • Aysun Kayacı fotoğrafları için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • KargART Film Gösterimleri: Kasım 2008

    6:45 Yayıncılık Ekim ayı itibariyle her ay bir Salı akşamı KargART Salonu’nda avangard ve underground film türlerinin önemli örneklerini sunuyor. 6:45 Yayınları’nın deneyim ve kişisel tercihleriyle oluşturduğu gösterimlerin sinema öğrencilerinden alternatif sanat takipçilerine dek farklı skalaların insanlarının ilgilerini aynı ekrana çekeceği belirtiliyor. 11 Kasım Salı günü saat 20:00’de Crossroads, Wholly Communion, Electrik Drill, Bunny, Kimono, adlı filmler ücretsiz olarak gösterilecek. Ayrıca 14 Kasım Cuma günü saat 23:00’de Bir Sinema Aşığı: Giovanni Scognamillo ve Dr. Caligari’s Wife and Son adlı filmler gösterilecek.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Giovanni Scognamillo fotoğrafları için tıklayınız.
  • Gitmek: Benim Marlon ve Brandom’un Afişi Hazırlandı

    Hüseyin Karabey’in yönettiği ve Ayça Damgacı, Hama Ali Khan, Mahir Günşiray ile Nesrin Cavadzade’nin oynadığı Gitmek: Benim Marlon ve Brandom’un afişi hazırlandı.
    14 Kasım 2008′de Chantier Films dağıtımıyla vizyona çıkarılacak filmin konusu şöyle: İstanbul’da yaşayan tiyatrocu Ayça ile Kuzey Irak’lı tiyatrocu Kürt Hama Ali, Türkiye’de çekilen bir film setinde tanışır ve âşık olurlar. Film çekimleri bittikten sonra Hama Ali Irak’a Ayça ise İstanbul’a geri döner. Irak’ta savaşın patlamasıyla birbirlerine ulaşmaları adeta mucize halini alır. İki sevgili buluşabilecek midir?

    Tüm Şirketler

    Tüm Şirketler,
    10 – 16 Ekim 2008 Haftalık (Weekly),
    04 Ocak – 16 Ekim 2008 Yıllık (Annual), Eski Yıllar Yıllık (Ex Years Releases Annual), Hafta Hafta (Week by Week) Box Office listeleri için tıklayınız. Bu listelerden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi‘nin gösterilmesi rica olunur.

    Delta, Antalya Festivali Seyircisinin Karşısına Çıktı

    4. Uluslararası Avrasya Film Festivali, dünya festivallerini dolaşmış değerli filmleri ve yönetmenlerini ağırlamayı sürdürüyor. Delta filminin yönetmeni Kornel Mundruczo, gösterim sonrası seyircilerin sorularını cevapladı. Romanya’yı turist olarak gezerken Delta isimli mekânı keşfettiğini söyleyen yönetmen, “Gerçek ve gerçek dışı her şeyi içinde barındıran bu mekânı kullanmaya karar verdim.” dedi. Hoşgörüsüzlük temasına eğildiğini vurgulayan yönetmen şöyle konuştu: “Günümüzde bu tür hikâyeler çok fazla. Eski Yunan trajedilerine benziyor. Ancak hoşgörüsüzlüğe karşı umutsuz bir film değil. Filmi üzücü bir şarkı gibi tasarladım. Macaristan’da 15 yüzyılda hüzünlü şarkılar vardı ama şarkı bitince yine umutla dolardı insanlar, bu yolla birazda ülkemi anlattım.”

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Marisa Tomei, Antalya’da

    45. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin yıldızlarından Marisa Tomei de Antalya’ya geldi. Sanatçı, Hillside Su Otel’in kapısında Festival Başkanı Engin Yiğitgil ve 4. Uluslararası Avrasya Film Festivali Direktoru Esra Even tarafından karşılandı. Marisa Tomei, kapanış törenine dek festivalin konuğu olarak Antalya’da olacak. Romantik komedi filmlerinin masum güzeli olarak anılan Marisa Tomei, Altın Aslan ödüllü Güreşçi (The Wrestler) filminin 4. Uluslararası Avrasya Film Festivali’ndeki galasına katılacak. Filmin diğer oyuncusu Mickey Rourke da daha önce Antalya’ya gelmişti.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Marisa Tomei, Antalya’da yazısına devam et
  • Filmekimi Sona Erdi

    Nokia Nseries sponsorluğunda İKSV tarafından gerçekleştirilen ve 10 Ekim’de Beyoğlu Emek Sineması’nda başlayan Filmekimi 16 Ekim Perşembe akşamı sona erdi. Filmekimi, yedinci yılında yine izleyici rekoru kırdı. Biletleri 25 Eylül’de satışa sunulan Filmekimi biletli ve davetli olmak üzere maksimum seyirci kapasitesine ulaşarak 33.500 sinemasever tarafından izlendi. Filmekimi’ni geçen yıl 32.000 sinemasever izlemişti.

  • Basın Bülteni
  • Filmekimi hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu