Ödüllü Film “Başka Dilde Aşk”ın Vizyondan Önceki İlk ve Tek Özel Gösterimi Sabancı Üniversitesi’nde Gerçekleşti

Yönetmenliğini İlksen Başarır’ın üstlendiği, Saadet Işıl Aksoy (Zeynep) ve Mert Fırat’ın (doğuştan işitme engelli kürek sporcusu Onur) başrollerini paylaştığı Başka Dilde Aşk, Sabancı Üniversitesi’nde gösterildi. Gösterimin ardından film ekibi ile bir söyleşi yapıldı. Söyleşide film ekibi, senaryo ile vurgulanan sosyal sorumluluk anlayışını, Sabancı Üniversitesi Toplumsal Duyarlılık Projeleri kapsamında uygulanan Engelsiz Engelli Küreği Projesi’ni ve Engelleri Kaldır Hareketi’nin gerçekleştirdiği projeleri destekleyerek hayata geçirmeyi planlâdıklarının altını çizdi.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Ödüllü Film “Başka Dilde Aşk”ın Vizyondan Önceki İlk ve Tek Özel Gösterimi Sabancı Üniversitesi’nde Gerçekleşti yazısına devam et
  • Vavien’in Galası Büyük İlgi Gördü

    Yapımcılığını İmaj’ın, yönetmenliğini Taylan Biraderler’in üstlendiği, Vavien’in galası İstinye Park AFM Sinemaları’nda gerçekleşti. Galaya katılan sanat dünyasının değerli isimleri film hakkında beğenilerini film ekibi ile paylaştılar. Kasabalı bir ailenin yaşadığı olayları incelikli bir dille yansıtan Vavien, yılın en iyi Türk filmlerinden biri olacak. Tüm oyuncuların üstün performans sergilediği film, mizahi ve dramatik unsurları başarılı bir şekilde biraraya getirerek, şaşırtıcı hikâyesini son derece yalın bir dille anlatıyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Vavien’in Galası Büyük İlgi Gördü yazısına devam et
  • Ustalara Saygı’da, Feridun Karakaya Anılıyor

    Beşiktaş Belediyesi tarafından düzenlenen “Ustalara Saygı” toplantıları, 21 Aralık Pazartesi günü tiyatro ve sinemamızın önde gelen komedi sanatçılarından Feridun Karakaya için gerçekleştirilecek olan etkinlikle sürüyor. Faruk Şüyün tarafından hazırlanan gece, Melih Cevdet Anday Sahnesi’nde (Akatlar Kültür Merkezi) saat 20:00’den itibaren takip edilebilecek. Feridun Karakaya’nın yeğeni Tuna Egemen’in sunuculuğunu üstleneceği geceye Erol Günaydın, Levent Tülek, Mehmet Dinler, Toron Karacaoğlu ve Yılmaz Atadeniz gibi sinema sanatçıları da konuk olacaklar.

  • Basın Bülteni
  • Feridun Karakaya fotoğrafları için tıklayınız.
  • Sugarworkz Film 5 Yaşında

    Sugarworkz, kuruluşunun 5. yılını kutluyor. Sugarworkz’un çekirdek kadrosu, yapımcı – yönetmen Murat Şeker, yapımcı Uğur Şeker, senarist Selami Genli ve Basın – Halkla İlişkiler Müdürü Hülya Şeker’den oluşuyor. Sugarworkz, Murat Şeker’in yönettiği Almanya Rüyası ve Türk Gibi Başla Alman Gibi Bitir gibi belgeseller ve kısa filmlerin yanı sıra, kuruluşunun ilk yıllarında yabancı film ithalâtçılığı da yaptı. Sugarworkz’un son filmi başrollerini Bergüzar Korel ile Tolgahan Sayışman’ın oynadığı, 2009 yapımı Aşk Geliyorum Demez adlı yeni bir romantik komedi oldu.

  • Basın Bülteni
  • Daha Önce Hiç Böyle Bir Aşk Filmi İzlemediniz: Acı Aşk

    Halit Ergenç, Cansu Dere, Songül Öden ve Ezgi Asaroğlu’nun başrol oynadığı Acı Aşk, önceki gün yapılan basın gösterimine katılan sinema eleştirmenlerinden geçer not aldı. Onur Ünlü’nün senaryosunu yazdığı, aşk, ihanet, intikam ve entrikalarla dolu filmle ilgili görüşleri alınan sinema eleştirmenlerinden Coşkun Çokyiğit, Alper Turgut ve Serdar Akbıyık filmi yeni Türk sinemasının en özgün örneklerinden biri, iyi kotarılmış bir seyirlik ve son dönem absürt sinema için çok önemli bir örnek olarak nitelendiriyor. İnsan ruhunun karanlık yönlerine eğilen film 18 Aralık’ta vizyona girecek.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Acı Aşk’ın Şarkısı “Seni Yakacaklar” Levent Yüksel’den

    18 Aralık’ta vizyona girecek Acı Aşk filmi oyuncuları ve senaryosu kadar müziğiyle de dikkat çekiyor. Filmin müzikleri alternatif müziğin sevilen grup Fairuz Derin Bulut tarafından yapıldı. Ayrıca filmde Ferdi Özbeğen “Yok Yok Yalan Deme”, Zeki Müren “Yaralı Gönül”, “Beni Terketme”, Sertab Erener “Sevdam Ağlıyor” gibi unutulmaz şarkıları da yeniden dinleme fırsatı sunuyor. Filme adını da veren, sözleri Ali Tekintüre’ye ait “Seni Yakacaklar” şarkısını ise Levent Yüksel seslendirdi. 80’li yıllarda Müslüm Gürses’ten sonra İbrahim Tatlıses’in de seslendirdiği arabesk şarkıyı Acı Aşk filmi için Levent Yüksel yorumladı.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğrafa haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Acı Aşk’ın Şarkısı “Seni Yakacaklar” Levent Yüksel’den yazısına devam et
  • Güzellik Çağında Aşk

    Aşkım (Chéri)
    Yönetmen: Stephen Frears
    Eser: Colette
    Senaryo: Christopher Hampton
    Müzik: Alexandre Desplat
    Görüntü: Darius Khondji
    Oyuncular: Michelle Pfeiffer (Léa), Rupert Friend (Chéri), Kathy Bates (Charlotte Peloux), Frances Tomelty (Rose), Felicity Jones (Edmée)
    Yapım: BK Films-Pathé (2009)

    İngiliz yönetmen Stephen Frears’ın “Chéri-Aşkım” filmi, orta yaşlı bir kadınla jigolosu Chéri’nin tutkulu aşkını anlatıyor. Yönetmen, “Belle Epoque” diye adlandırılan burjuvaların Avrupa’daki “altın çağı”nı görselleştiriyor bu filmiyle.

    Stephen Frears’ın Colette’in 1920’de yazdığı “Chéri”yle 1926’da devamını yazdığı “Le Fin du Chéri” (Chéri’nin Sonu) romanlarından beyazperdeye aktardığı “Chéri-Aşkım”, eski fahişe Léa de Lonval ile Léa’nın “Chéri” (canım veya sevgilim) dediği genç Fred Peloux’nun tutkulu aşklarının peşlerinde dolaşıyor. Fred de, kendisine Chéri diyen Léa’ya nine gibi bir anlama gelen “nounoune” diyor hep. “Chéri” romanı, Ezra Erhat’ın çevirisiyle “Cicim” adıyla Can Yayınları’ndan 1991 yılında çıkmıştı. Uzun adı Sidonie-Gabrielle Colette olan Fransız kadın yazar Colette, 1873-1954 yılları arasında yaşadı. Colette, 19. ve 20. yüzyılları gördü. Colette’in “Gigi” romanı, 1958’de Vincente Minelli tarafından müzikal olarak sinemaya uyarlanmıştı. 59. Berlin Film Festivali’nde “Altın Ayı” için yarışan “Chéri-Aşkım” filmi 1900’lerin başında Paris’te geçiyor. O devirlere “Belle Epoque” deniliyor, yani “Güzellik Çağı…” 19. yüzyılda başlayan ve I. Dünya Savaşı’na kadar süren burjuvaların altın çağı bu. Otomobiller, trenler, telefonlar ve fotoğraf makineleri de hayatın içine iyice girmiş. Ama, kostümler ve dekorlar bu modernizmle daha buluşamamış gibi. Zengin orta yaşlı kadınlar oğulları yaşlarındaki gençleri para karşılığında kendilerine alıyorlar. Yani gençler birer jigolo. Gelenekler de sürüyor modern gelişmelere rağmen. Zengin aileler, daha az parası olan yakışıklı gençleri kızlarıyla servetlerinin gücüyle evlendirebiliyorlar. Chéri’nin de başına gelen bu. Léa’nın jigolosu Chéri, zengin kızı Edmée’yle evleniyor annesi Charlotte’un yönlendirmesiyle. Léa da, aşkını kalbine gömüp bu evliliği onaylamak zorunda kalıyor. Colette’in “Chéri”si, sanatın vazgeçemediği romanlardan biri. Müzikâller ve tiyatro oyunlarıyla da hayat bulan “Chéri-Aşkım”, modernizmle gelenekleri iyi gözlemleyen, modern sancıları sezen bir yapıt. Belki de bu yüzden sanatın diğer dalları Colette’in bu yapıtına uzak duramadılar hiç. “Chéri-Aşkım” filminde, bir dış erkek sesiyle hikâyenin içerisinde dolaşılıyor. Bu film, orta yaşlı bir kadının tutku dolu ve fedakâr aşkının hikâyesi her şeyden önce. Léa’nın, pencereden Chéri’nin gidişini umutsuzca seyredişi aşkın gücünü de hissettiriyor. Belki de aşk onun için fedakâr olmaktır. Bu filmin son sahnesi belki de en unutulmaz andı. Léa’nın, aynaya (seyirciye) bakışı, “ölüm kadına yakışır” bakışı gibiydi. Léa’nın gözlerindeki hüzün sinemaya bir armağan gibiydi. Bu aşkta trajedi Chéri’yi mi, yoksa Léa’yı mı bulacak? Dış ses hikâyenin sonunda ne olduğunu söyleyecek belki.

    Çarpıcı mekânlar…

    1941’de doğan İngiliz yönetmen Stephen Frears ülkemizde 1985 yapımı “My Beautiful Laundrette-Benim Güzel Çamaşırhanem” filmiyle tanındı. Frears’ın ününü çoğaltan filmse Choderlos de Laclos’un aynı adlı eserinden uyarlanmış 1988 yapımı kostümlü film “Dangerous Liaisons-Tehlikeli İlişkiler”di. “Chéri-Aşkım” filminin etkileyici dekor ve kostümlerinin hangi deneyimlerden geldiği anlaşılıyor. Yönetmen Frears, yoğun olarak iç mekânları kullansa bile dış mekânlar da yansıyor bu filmde. Bazı dış mekânlar stüdyo dekoru tadı da veriyor seyirciye. 1958’de doğan sinemanın en güzel kadınlarından biri olan Amerikalı oyuncu Michelle Pfeiffer’ı en azından bu taraftakiler Brian de Palma’nın 1983 yapımı “Scarface-Sicilyalı” filmindeki Elvira karakteriyle tanıdı. “Scarface-Sicilyalı”, DVD’de “Yaralı Yüz” olarak yayımlanmıştı. Ülkemizde pek tanınmayan Chéri rolündeki 1981 doğumlu İngiliz oyuncu Rupert Friend, Jean-Marc Vallée’nin 2009 yapımı kostümlü “The Young Victoria-Genç Victoria” filminde de Prens Albert karakterini canlandırdı. Bu sinemaskop filmin kameramanı da ünlü bir isim. 1955’te Tahran’da doğan kameraman Darius Khondji’nin babası İranlı, annesiyse Fransız. Bu önemli kameraman, Jean-Pierre Jeunet-Marc Caro ikilisinin ortak yönettikleri filmlerden hatırlanıyor. 1991 yapımı “Delicatessen-Şarküteri” ve 1995 yapımı “La Cité des Enfants Perdus-Kayıp Çocuklar Şehri” hemen öne çıkıyor. Khondji’nin “Şarküteri” filmindeki dışavurumcu görüntüleri gerçekten unutulmazdı. Karanlıkların ve iç mekânların kameramanı Khondji, Frears’ın Chéri-Aşkım” filminde parlak ışıklar kullanarak dönemin renkli atmosferini yansıtabilmiş.

    Ali Erden

    (03 Ocak 2010)

    [email protected]

    Tiglon Film Filmleri

    Avatar, Acı Aşk, Dönüşüm (Ne Te Retourne Pas – Don’t Look Back), Zamanın Tozu (I Skoni Tou Hronou – Dust Of Time), Alacakaranlık Efsanesi: Yeni Ay (The Twilight Saga: New Moon), Bornova Bornova, Aşk Geliyorum Demez, Kana Susadım (Jennifer’s Body), İki Dil Bir Bavul, Kanal-İ-zasyon, Pontypool: Öldüren Kelimeler (Pontypool), Evimde Uzaylı Var (Aliens In The Attic), Gerilim Hattı (Vertige – High Lane), Seni O Kadar Çok Sevdim Ki… (I’ve Loved You For So Long), Buz Devri 3: Dinozorların Şafağı (Ice Age 3: Dawn Of The Dinosaurs), Pek Yakında (Coming Soon), Körlük (Blindness), Müzede Bir Gece 2 (Night At The Museum 2), Parti Tırtılları (Disco Ormene – Sunshine Barry & The Disco Worms), 18 – 24 Aralık 2009 seansları için tıklayınız.

    Gezici Festival, “Polis” Dedi

    Ankara Sinema Derneği’nin T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla düzenlediği 15. Gezici Festival’in ödül töreni 16 Aralık’ta Artvin’de yapıldı, Polis, (s.) adlı film En İyi Film seçildi. Jüri, Orhan Eskiköy ve Özgür Doğan’ın birlikte yönettiği İki Dil Bir Bavul’a da ikincilik ödülü verdi. SİYAD Jürisi’nin kararı da ana jüriyle aynı oldu ve ödül Polis, (s.) adlı filme verildi. İzleyici oylarıyla belirlenen Kısa Film İzleyici Ödülü’nü ise Aşağı Kat (Next Floor) adlı film kazandı. Festival 18 Aralık’ta Makedonya’nın başkenti Üsküp’e geçecek ve 20 Aralık’ta da sona erecek.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Gezici Festival, “Polis” Dedi yazısına devam et
  • 25 Aralık 2009 Haftası

    “Alvin ve Sincaplar 2”, ‘üç popüler sincap şarkıcı’ gibi, sevimli, hareketli, komik animasyon karakterleri canlı oyuncularla buluşturup tam bir aile seyirliği özelliği kazanmış olan serinin yeni filmi. ABD’de, filmden önce, 1958’den başlayarak zaten kültürel fenomen olmuş bu ince sesli müzik grubunun arasına, bu kez üç de bayan sincap katılıyor. Sinema meraklıları için, gerçek ve ‘çizgi’ karakterler arasındaki aksiyonun, mükemmel bir teknoloji sayesinde ‘falsosuz bir gerçeklik’ içerdiğini belirtelim. Özellikle kürkü için katledilen bu hayvanları, ‘henüz büyüklerin acımasız dünyasına girmemiş’ küçüklere sevdiren endirekt misyonu dolayısıyla da önemli buluyorum seriyi.

    “Arızalı Çiftler”, her ‘evli çift’in -aynı zamanda- potansiyel birer ‘sorunlu çift’ olduğu gerçeğinden hareketle, yakın arkadaş olan dört çifti cennet gibi bir adadaki terapi merkezi otele yerleştirip, mizahi biçimde irdeliyor. Çok tanıdık kalıpları kullanmasına karşın seyirlik olmayı başarabilen, karakterlerle özdeşlemeniz hayli kolay olduğu için de pek sıkılmadan tüketeceğiniz bir eğlencelik. Evliliklerin sağlığını koruma ve devam ettirme formülü ise gayet basit, uygulanabilir: Birbirinizle konuşun, ailenize zaman ayırın ve çokça sevişin!

    “Orada”, bir ‘art house’ film örneği. Bir annenin huzurevindeki intihar gibi ölümü üzerine bir araya gelen çoktandır ayrı düşmüş bir erkek ve bir kadın iki kardeşin, ‘yabancısı oldukları’ cenaze töreninden sonra tek başına yaşayan babalarını ziyarete gidişlerini aktaran yaklaşık yirmi dört saatin hikâyesi. Metni çok güçlü: Aile denilen kurumun her zaman sevgi ve mutluluk içermediği, aslında, evlilik kararıyla birlikte süregiden yanlışlıklar silsilesi ile yalnızlıkların, düş kırıklıklarının, nefretlerin, parçalanmışlık hissiyatının aile bireylerinin derilerinden içeri nasıl nüfuz edip silinemediğini öykülemeyi başarıyor. Görselliği, gerçekliği kavrayan ‘ağır bir atmosfer’ içeriyor (kuşkusuz daha çarpıcı olabilirdi). Performanslar ise hayli sorunsuz; özellikle Sinan Tuzcu, karakterinin tüm verilerini aynen aktarıyor. Bu filmin, beklentimin çok üzerinde çıktığını itiraf ediyorum.

    “Zombieland”, bir gün gelip tüm ailenizi virüs saldırısı sonucu hızla yayılan salgında kaybeder ve ‘saldırgan ölü yamyam’ların dünyasında bir başınıza kalırsanız, bunun hem komik, hem de korkunç olabileceğini, dengeleri doğru kurarak, eğlendirme mantığı içinde sunuyor. Dört zombileşmemiş ‘yalnız’ kahramanla, bir yol serüveni boyunca, çok gergin, neşeli, sürprizli, delicesine çılgın, şiddeti yüksek macerayı yaşarken, onların bir aile gibi yakınlaşmasıyla da duygudaşlık kuracaksınız. Cılkı çıkmaya başlamış bir konuyu yeni buluşlarla izlenir kılmak, az marifet değil tabii ki.

    (23 Aralık 2009)

    Ali Ulvi Uyanık

    [email protected]

    25. Ölüm Yıldönümünde Yılmaz Güney Anılıyor: Duvarların Ardındaki Sinema

    Documentarist tarafından 14 – 17 Aralık 2009 tarihlerinde düzenlenen Hangi İnsan Hakları? başlıklı belgesel etkinliği, Yılmaz Güney’i anma gecesi ile sona eriyor. 17 Aralık Perşembe akşamı saat 20:00’de Patrick Blossier’in Duvarın Etrafında adlı belgesel gösterilecek. Duvar filminin çekim sürecini belgeleyen filmde Blossier, Duvar’ın setini ziyaret ederek Yılmaz Güney’in oyuncu yönetimini, senaryo hakimiyetini ve çekim ekibiyle ilişkilerini çıplak bir gözle aktarıyor.

    Mehtap TV Perdeler Programı’na Bu Hafta Serdar Akbıyık Konuk Oluyor

    Cem Güler’in hazırladığı Mehtap TV Perdeler Programı’nın bu haftaki konuğu Türk sinemasının sevilen eleştirmen – yazarlarından Serdar Akbıyık. Akbıyık’la Avrupa’da yaşayan Türk yönetmenler ve Türk sinemasının geldiği nokta üzerine yapılan keyifli söyleşi ekrana geliyor. Gösterimler bölümünde ise 3 film var. İlk film epik – fantastik bir yapım, Sihirbazın Çırağı, diğer film korku türü sevenler için d@bbe 2 ve yeni yüzyılın dev bütçeli filmi, Avatar ekrana geliyor. Perdeler Programı, Cumartesi günü saat 12:30’da Mehtap TV’de.

  • Basın Bülteni
  • Serdar Akbıyık fotoğrafları için tıklayınız.
  • Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu