Hakan Akçura’nın, Open Flux adlı video atölye çalışması 21. Ankara Uluslararası Film Festivali bünyesinde 12 Mart Cuma günü 17:00 – 20:00 saatleri arasında Ankara Goethe Enstitüsü’nde gerçekleştiriliyor. Atölye hakkında konuşan Akçura, “Atölye çalışmasında ayrıca, geçen yaz Karaburun, Sazak köyünde yaptığım ‘Sazak’ın Dikenleri’ isimli 14 saat süren performansımın 42 dakika süren belgeseli 21. Ankara Uluslararası Film Festivali kapsamında düzenlenen Video: Bellekmekan başlıklı sergide ilk kez gösterilecek.” diyor.
Ay Lav Yu’nun Galası İstinye Park AFM Sinemaları’nda Yapılıyor
Sezonun merakla beklenen komedi filmi Ay Lav Yu’nun galası 09 Mart 2010 Salı günü 21:30’da İstinye Park AFM Sinemaları’nda yapılıyor. Sermiyan Midyat’ın yazıp, yönettiği ve oynadığı filmde Hollywood’un ünlü oyuncuları Steve Guttenberg, Mariel Hemingway, Katie Gill, Josh Folan’in yanısıra Meray Ülgen, Ayşenil Şamlıoğlu, Fadik Sevin Atasoy rol alıyor. Mardinli İbrahim’le, Colaradolu Jessica’nin aşkının anlatıldığı filmin gala gecesine Jessica’yı oynayan Katie Gill de, filmin Türk oyuncularıyla birlikte katılacak.
Scorsese’den Hitchcockvari Gerilim
Zindan Adası (Shutter Island)
Yönetmen: Martin Scorsese
Eser: Dennis Lehane
Senaryo: Laeta Kalogridis
Kurgu: Thelma Shoonmaker
Görüntü: Robert Richardson
Oyuncular: Leonardo DiCaprio (Teddy), Mark Ruffalo (Chuck), Ben Kingsley (Dr. Cawley), Michelle Williams (Dolores), Max von Sydow (Dr. Naehring) Emily Mortimer (Rachel 1), Patricia Clarkson (Rachel 2), Jackie Earle Haley (Noyce), Elias Koteas (Leaddis)
Yapım: Paramount (2010)
Sinemanın önemli yönetmenlerinden Martin Scorsese’nin “Zindan Adası”, tam bir psikolojik gerilim filmi. Bu film, Berlinale’de “Altın Ayı” için de yarışmıştı.
Yazar Dennis Lehane’in romanından uyarlanan “Shutter Island – Zindan Adası”nın hikâyesi 1954 yılında geçiyor. US Marshall dedektifleri Teddy ve yeni ortağı Chuck, Boston açıklarında Zindan Adası diye adlandırılan bir ada hapishanesine doğru gemiyle yolculuk yapıyorlar. Ada hapishanesinden çocuklarını vahşice öldürmüş Rachel adlı bir katil kadın kaçmış. Fırtınalı havada deniz Teddy’yi tutuyor. Adadaki hapishanede akıl hastası suçlular kalıyor. Scorsese, her şeyi hemen göstermiyor. Her şey yavaş yavaş yansıyor perdeye. Yönetmen, anlatımını Teddy’nin zihinsel algılamaları üzerinden yansıtıyor. Teddy ne anlıyorsa seyirci de onu anlıyor. Filmin ikinci yarısından sonra her şey yavaş yavaş anlamlaşmaya başlıyor. Teddy, Dr. Naehring’i ziyaret ederken pikapta geç romantizm ve erken modernizm bestecilerinden Gustav Mahler’in (1860-1911) müziği çalıyor. Bu müzik onu savaştaki Yahudi esir kampına götürür. Yaralı bir Nazi subayı da aynı müziği dinliyor. Dışarıda karlar altında donmuş Yahudi ölüleri. Teddy’nin zihnini kuşatan bir şey daha var, o da karısı Dolores’in ölümü. Teddy, karısını evde yakarak öldüren Leaddis’in de bu adada olduğunu düşünüyor. Leaddis’i ararken, McCarthy’nin “cadı kazanı”na düşmüş sanatçı George Noyce’u da buluyor hücrelerin birinde. Noyce’u Teddy tutuklamış zamanında. Görülen her şey, Teddy’nin zihninin bir oyunu mu, yoksa geçmişte yaşanmış şeyler mi? Yoksa vicdan arınması mı? Filmin derinliğinde, öncelikle ikinci yarıda yönetmen bazı şeyleri anlamlaştırıyor perdede. Az da olsa final yine de bulanık ve açık uçlu. Bu film de bulanık ve sürekli zihniniz karışıyor. Bir şeyi anlamlaştırmaya başladığınızı sandığınızda bile zihniniz size oyun oynuyor ve finale kadar çoğu şeyi
yerli yerine koyamıyorsunuz bu psikolojik-gerilim filminde. Bu gerçeküstü filmde renk tonları da Teddy’nin ruh haliyle buluşuyor. Adadaki anlar koyu renk tonlarıyla yansıyor. Teddy’nin eşini hatıladığı anlarda renk tonları açılmaya başlıyor. Nazi katliamında renkler daha açık kullanılmış.
Hitchcock ruhu…
Bu film, gerçekten Hitchcock ustanın ruhunu perdede yaşatıyor. Hatta fonda duyulan bazı müziklerle bile. Dipte duyulan gerilimli müzikler zaman zaman insanın kafasının içinde patlayacakmış gibi oluyor. Filmin görselliği de gerçekten çarpıcı. Öncelikle iç mekânlarda. Ama, adanın derinlikli uçurumları da çarpıcı ve Teddy’nin metaforik anlamda uçurumun kenarında olduğunu hissettiriyor sanki. Evet, bu filmde Hitchcock ruhu var. Hitchcock’un zihinsel anlamda bulanık filmlerini düşünün. Hitchcock’un 1945 yapımı “Spellbound – Öldüren Hatıralar” ve 1958 yapımı “Vertigo – Ölüm Korkusu” hemen akla geliyor. Bu iki film de zihinsel bulanıklık üzerine Hitchcock’un seyircinin zihniyle oynayan muhteşem filmlerdi. Martin Scorsese, gerçekten sinemanın yaşayan büyük yönetmenlerinden. Scorsese, 1942’de New York – Queens’te doğdu. Çocukluğu astım hastalığıyla geçti. Annesine tutkundu. Filmlerinde, annesi gibi sıcak kalpli kadınları arıyor sanki Scorsese. Mağaradaki ikinci Rachel anne gibi sıcaktı. Bu andan sonra da her şey anlamlaşmaya başlıyor. Filmlerindeki tüm iyi kadınlar annesi gibi sanki Scorsese’nin. Nevrotik ruh halindeki filmlerinde karakterleri çoğunlukla takıntılı / saplantılı bir de. Ayrıca o, Woody Allen gibi bir New York tutkunu. Bir şehre tutkun olmayan yönetmenlere aşina değiliz.
(11 Mart 2010)
Ali Erden
Ankara Film Festivali Video Sanatına Bu Yıl da Özel Bir Bölüm Ayırıyor: “Video: BellekMekân”
Geçtiğimiz yıl Video sanatına özel bir bölüm ayıran Ankara Film Festivali, bu yıl da video sanatına yer veriyor. 11 – 21 Mart tarihleri arasında gerçekleşecek festivalde, ilk kez izleyici karşısına çıkacak 24 parçalık belleğin halleri üzerine bir video gösterimi ve sergisi olan Video: BellekMekân’ın küratörlüğünü Ege Berensel’le Andreas Treske yapıyor. Gözbellek: Harun Farocki, Tekbellek: Antoni Muntadas, Subellek: Genco Gülan ve Yerbellek: Hakan Akçura alt başlıklarında sergilenecek Video: BellekMekân bölümü ayrıca Harun Farocki, Genco Gülan ve Hakan Akçura’nın yapacağı atölyelerle de desteklenecek.
Ankara Film Festivali Video Sanatına Bu Yıl da Özel Bir Bölüm Ayırıyor: “Video: BellekMekân” yazısına devam et
İstanbul Film Festivali, Beyazperdeden Önce Okullarda
AKBANK sponsorluğunda gerçekleşen 29. Uluslararası İstanbul Film Festivali, heyecanını festival başlamadan okullara taşıyor. Geçtiğimiz yıl İstanbul Film Festivali kapsamında gösterilen Christine Jeffs’in yönettiği Günışığını Temizleme Şirketi adlı film, İstanbul’daki 15 üniversite ve 3 lisenin öğrencileriyle buluşacak. 01 Nisan Perşembe gününe kadar sürecek olan gösterimler, aralarında Boğaziçi, Galatasaray, İstanbul, İstanbul Teknik, Koç ve Sabancı Üniversiteleri’nin de bulunduğu 12 üniversitenin yanı sıra İstanbul Lisesi, Üsküdar Amerikan Lisesi ve Robert Kolej’de ücretsiz olarak gerçekleşecek.
Soraya, Kadınlar Gününü Kutlayamıyor
08 Mart Dünya Kadınlar Günü bazı kadınlar için bir şey ifade etmiyor. 1986 yılında taşlanarak öldürülen Soraya M.’de onlardan biriydi. House of Sand and Fog’daki rolüyle, Oscar’a aday gösterilen İran’lı ilk oyuncu olan Aghdashloo, Soraya’yı Taşlamak filminin önemini, “Cyrus Nowrasteh konuyu anlattığı zaman dondum kaldım ve ilk lâfım ‘Bugüne kadar neredeydiniz, 20 yıldır sizi bekliyordum’ oldu. ‘Neden’ diye sorduğunda ise, gerçek bir Recm’in kaydını seyrettiğimi ve o zamandan beri kim, ne zaman, nasıl bu dehşete ışık tutacak diye beklediğimi söyledim.’ sözleriyle anlatıyor.
Ben Buradayım
Tersyüz (Adaptation), John Malkovich Olmak (Being John Malkovich) ve Arkadaşım Canavar (Where the Wild Things Are) gibi sinema filmlerinin yanı sıra kışkırtıcı müzik videoları ile de olay yaratan yönetmen Spike Jonze’un 30 dakikalık kısa filmi Ben Burdayım (I am Here), İstanbul Modern Sinema’da gösteriliyor. Ben Burdayım (I am Here), Absolut’un İstanbul Modern ile ortaklaşa gerçekleştirdiği Modern Thursdays – Modern Perşembeler parti serisinin ikincisinde, 04 Mart 2010 Perşembe günkü parti açılışında sinemasever misafirlere gösterilecek. İstanbul Modern Sinema’daki uzun metraj film gösterimleri müze ziyaretçilerine ücretsiz olarak sunuluyor.
20 Yıl Bekledi, Romanının Filme Çekildiğini Göremedi
Gerçek bir olayın anlatıldığı Soraya’yı Taşlamak (The Stoning Of Soraya M.) adlı filmin romanı çıktığında büyük yankı uyandırmış, Amerika ve Avrupadaki tüm kadın kuruluşlarını harekete geçirmişti. Romanın yazarının sürgündeki bir gazeteci oluşu tartışmaları daha da alevlendirmişti. Yazar Freidoune Sahebjam, 2008 yılında hayata veda ettikten bir yıl sonra romanı sinemaya uyarlandı. Eski İran Büyükelçisinin oğlu olan Freidoune Sahebjam, Fransa’da yaşayan İran asıllı bir gazeteciydi. Kendi başından geçen, gerçek bir olayı anlattığı film, önümüzdeki günlerde sinemalarda gösterilecek.
Şehir İnsanları
24 Ocak 2009′da başlayan Cumartesi Belgeselleri, her Cumartesi günü saat 14:00’te BSB Sinema Eserleri Sahipleri Meslek Birliği Cep Sineması’nda belgesel film gösterimleriyle devam ediyor. Film gösteriminin ardından belgesel filmin yönetmeninin katılımıyla izleyiciler arasında film ve filmin çekim süreci üzerine söyleşi yapılıyor. Yönetmenliğini Semra Güzel Korver’in yaptığı Şehir İnsanları adlı belgesel filmi bu hafta BSB Cep Sineması’nda gösteriliyor. Tüm BSB Sinema Eserleri Sahipleri Meslek Birliği üyeleri ve dostları 06 Mart Cumartesi günü 14:00 – 16:00 saatleri arasında gösterime bekleniyor.
40’ında 40 Kadın
Gazeteci – yazar Tuluhan Tekelioğlu’nun hem belgesel film hem de fotoğraf sergisi olarak hazırladığı 40’ında 40 Kadın adlı çalışmasının fotoğraf sergisi, Avon – The Company For Women ana sponsorluğunda 02 Mart 2010 Salı günü, 18:30’da “Ritz Carlton Hotel, Süzer Plaza Girişi, No: 15, Gümüşsuyu, İstanbul” adresinde açıldı. Sergi 02 – 20 Mart 2010 tarihleri arasında gezilebilirken, aynı isimle belgeselde aynı yerde izlenebiliyor. Tuluhan Tekelioğlu’nun 40’ında 40 Kadın adlı çalışmasının belgesel film gösteren festivallere de gönderileceği bildirildi.
40’ında 40 Kadın yazısına devam et
8. Uluslararası Çevre Kısa Film Festivali
Etkin Prodüksiyon tarafından her yıl gerçekleştirilen Uluslararası Çevre Kısa Film Festivali’nin sekizincisi bu yıl 09 – 12 Haziran 2010 tarihleri arasında Büyükçekmece’de yapılacak. Kültür ve Turizm Bakanlığı katkılarıyla, Büyükçekmece Belediyesi, İstanbul Üniversitesi ve Basad (Bakırköylü Sanatçılar Derneği) işbirliği ile gerçekleşecek festival kapsamında uluslararası çevre temalı kısa film gösterileri, ulusal çevre kısa film yarışması, sergi, söyleşi, müzik dinletisi gibi ekinlikler yer alacak. Etkinliklerin tümü, Büyükçekmece Atatürk Kültür Merkezi ve İstanbul Üniversitesi’nde gerçekleştirilecek.
8. Uluslararası Çevre Kısa Film Festivali yazısına devam et
Notre Dame de Sion Fransız Lisesi’nde Kısa Film Gösterimi
Romantik Komedi
Romantik Komedi, 05 – 11 Mart 2010 seansları için tıklayınız.
Gaziosmanpaşa CineMa Sinemaları
Gaziosmanpaşa CineMa Sinemaları, 05 – 11 Mart 2010 seansları için tıklayınız.
UIP Filmcilik Filmleri
Alis Harikalar Diyarında (Alice In Wonderland), Cennetimden Bakarken (The Lovely Bones), Eyyvah Eyvah, Kurt Adam (The Wolf Man), Arthur: Maltazar’ın İntikamı (Arthur et la Vengeance de Maltazard – Arthur and the Revenge of Maltazard), İlişki Durumu: Karmaşık (It’s Complicated), Prenses ve Kurbağa (The Princess and the Fog), Ejder Kapanı, 05 – 11 Mart 2010 seansları için tıklayınız.