Türk Belgesel Sinema Tarihinin Kayıp Sayfaları Aralanıyor: Filmlerle Anadolu Destanı Yazmak

Türk Belgesel Sineması’nın bir dönemine damgasını vuran, 1954 – 1976 arasında çekilmiş İstanbul Üniversitesi Film Merkezi filmleri, Maltepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Cenk Demirkıran’ın yazdığı Filmlerle Anadolu Destanı Yazmak adlı kitapla gün ışığına çıkıyor. Bu kitapta Türkiye’de düzenli olarak belgesel film üreten ilk kurum olan İstanbul Üniversitesi Film Merkezi’nin serüvenini, filmlerle ilgili ayrıntılı bilgileri, yıllar sonra bir kazan dairesinde tarihin karanlığına terk edilen filmlerin hayata dönüş öyküsünü ve yeni kuşakların bu filmlerden aldıkları ilhamla neler yaptıklarını bulacaksınız.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğrafına haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Türk Belgesel Sinema Tarihinin Kayıp Sayfaları Aralanıyor: Filmlerle Anadolu Destanı Yazmak yazısına devam et
  • Felaket Henry

    Nick Moore’un yönettiği ve Theo Stevenson, Kimberley Walsh, Mathew Horne ile Anjelica Huston’un oynadığı Felaket Henry (Horrid Henry The Movie), 21 Ekim 2011’de Özen Film dağıtımıyla Özen Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Yetişkinlerle girdiği sonsuz savaşın kahramanı Felaket Henry’nin bu kez üstesinden gelmesi gereken büyük bir problemi vardır. Yan komşularının kızı Hırçın Susan ve erkek kardeşi Solucan Peter ile uğraşmak, okul müfettişleri ve müdüre karşı durmak ve tüm bunların yanında yetenek yarışmasını kazanmak zorundadır. Tüm bunları nefret ettiği okulunu kurtarmak için yapacaktır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • 2. Uluslararası Gençlik Filmleri Festivali

    2010 yılında Türkiye’nin dört bir yanındaki üniversitelerde gençliğin sesini, sözünü perdeye yansıtan Gençlik Filmleri Festivali, ikinci yılını 20 – 23 Aralık 2011 tarihlerinde “yasak” teması ile gerçekleştiriyor. Festival hem genç yönetmenlere hem de izleyicilere bu sene birçok soru soracak. Bunların başında “Ne yasak?” sorusu geliyor. Festival gönüllülerinden oluşan kolektif sinema ekibi son dönemlerde artan baskı ve denetim mekanizmalarına dikkat çekerek, gençlerin festivalinde, yasak olanı yeniden ortaya çıkarmak, anlatmak, göstermek, hatta teşhir etmek gerektiğini söylüyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Festival tanıtım filmi için tıklayınız.
  • Diğer haber, basın bültenleri ve yüksek çözünürlüklü görsellere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    2. Uluslararası Gençlik Filmleri Festivali yazısına devam et
  • Mehmet Dinler

    Dinler, 1928 yılında Adana’da doğuyor, bu hesaba göre 83 yaşında. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi bölümünde okuyor. Erman Şener, Ses Dergisi’ne hazırladığı Sanatçılar Ansiklopedisi’nde Dinler için -okuduğu bölümü belirttikten sonra- aynı fakültede doktora yaptığını yazıyor. Bu bilgi -okulu belirtilmesine rağmen- Özgüç ve Evren’in hazırlamış oldukları yönetmen sözlüklerinde yok. Okul sonrası bir süre memurluk yaptığı, sonradan Kemal Film’de çalışmaya başladığı belirtiliyor. Sanırım bu çalışmaya başlama, okulun bitirilmesinden öncelere 50’li yılların sonuna kadar iniyor. Ülkemizde -özellikle- sinema sanatçıları hakkında biyografik bilgi ve belgelere pek rastlanmaz. Bir kaç yıldır müesseseleşmiş film festivallerinde yönetmen ve oyuncular için çeşitli biçimlerde, en azından derli toplu bilgiler içeren kitaplar yayınlanıyor. Dinler hakkında daha sağlıklı bilgileri böyle bir kitaptan öğrenebiliriz. Ama bende özel demeyeceğim ama bana anlatılmış bir kısım bilgiler var.

    Sinemamızın (aslı tiyatromuzun) ustalarından, yeri doldurulmaz ustalarından Feridun Karakaya’nın tip-leştirdiği bir “Cilalı İbo” vardır. Sinemada daha önceleri de rol almasına rağmen Karakaya, Seden’in 1957 de çektiği Zeki Müren’li Berduş filminde kendisine verilen “ayakkabı boyacısı” rolünü geliştirerek, Cilalı İbo’yu tipleştirmiş, tutulması üzerine Kemal Film’e yıllara yayılan bir seri Cilalı İbo filmi çekilmiştir. Bunlardan beş tanesini 1961 – 1971 arasında Dinler çekmiştir. Karakaya’nın hastalığı sırasında, hastahanede ziyaretleri sırasında Dinler ile tanıştım. Sohbetlerimiz sırasında kafama takılmış Güzeller Resmigeçidi filmine sözü getirdim. Çünkü kaynak kitaplarda filmin yönetmeni olarak kâh Osman F. Seden, kâh O. Nuri Ergün bazen her ikisi birden gösteriliyordu. Dinler o film çekimi sırasında kullanılan -aslında gerçek bir “güzellik kraliçeliği geçitinde” çekilen- kısımların varlığından söz etmişti. Ben bu nedenle Dinler’in yönetmenliğini bu filmle başlattım ama sonradan filmin jeneriğinde yönetmenin yazılması gerektiği yerde “Seden Film ekibince gerçekleştirilmiştir” ibaresini görünce, bu saptamamdan vaz geçtim. Film bir ekibin ürünü idi, Dinler de ekip içinde bulunabilirdi ama bu ekip çalışması, kollektif yönetmenli filmlerdeki gibi çalışmaya katılan her yönetmene mal edilemezdi. Çok kendine has bir durumdu. İşin ilginç tarafı Feridun Karakaya’nın da bu filmde rolü -ama jenerikte özel bir bölüme konulacak kadar özel bir rolü- vardı.

    Aynı yıl Dinler, Cilalı İbo Zoraki Baba’yı çekerek Kemal Film’de yönetmenliğe başlayacaktı. 1993’e kadar yönetmenlik çalışmalarına devam eden Dinler, Kemal (Seden) Film’e 18 film çeker. Aslında çekilen film sayısı 17’dir, bunlardan biri de Kemal Film’in sıkıntılı olduğu günlerde Dinler ile Semih Evin ve Zafer Davutoğlu’nun yönetimine katıldıkları Dişi Hedef’tir. 18. film ise O. F. S. Prodüksiyon adına çekilir.

    Dinler’in uzun süre çalıştığı Kemal Film bir okul gibi çalışmış, ülkemizin ilk özel yapımevidir (1921). İlk dönem film üretimi kısa sürmüş, ithâlciliğe ağırlık verilmiş, sonradan 1951’de tekrar üretime geçilmiş, kısa sürede bir yönetmen ve görüntü yönetmeni grubu oluşturulmuş ve yıl içinde çekilen filmlerde bu grubu oluşturanlar çalışmıştır. Dinler de bu grubun yönetmen kısmında yer alır ama sırf Kemal Film’e çalışmamıştır. Daha 1963’de As Film’e (Muzaffer Arslan) Dağlar Kralı – Köroğlu’nu çekmiştir.

    Yukarıda belirttiğim özel görüşmelerimizde -belki denk düşüremediğimden- Dinler’le konuşamadığım bir konu vardır. Sinemaya çok özel bir merakı olan amcam Rafet’in, bu Köroğlu filminin figürasyon grubunda yer alarak, başlangıç kısmında da çok az görünmüş olduğunu duymuştum, -ama ben filmde göremedim. Nerede ise elli yıl oldu, Dinler şimdilerde hatırlamamakta haklı olduğu bu olayı o gün bile yeterince hatırlamayabilirdi ama ben yine de konuşmak istiyorum.

    Dinler, Kemal Film’e çektiği sayıda filmi Melek Film’e de çeker: 17 film. Bu filmlerde (her iki firma ile) en fazla Türkan Şoray ve Ediz Hun ile çalışmıştır ama bu her zaman ikilinin bir arada olması anlamına gelmez. Bir arada oldukları da olmasına rağmen, farklı partonerlerle de oynamışlardır / oynatılmışlardır. Dinler, diğer firmalara yaptığı filmlerle bu iki firmaya (Kemal / Melek) yaptığı filmler, zaman bakımından Yeşilçam Dönemi içinde kalmaktadır, çalıştığı firmaların alışkanlıkları ile çalıştığı ortamda, inişi çıkışı olmayan bir yöntem uygulayan Dinler düz fakat düzgün, tutarlı, sinema dili rahat seyredilen bir yönetmendir. Sinemamızda yönetmenlerin her zaman uyguladıkları yöntemleri o da uygulamıştır, Kemal Film’e çektiği Erkeklik Öldümü Atıf Bey‘i yıllar sonra Erkeklik Öldü mü Abiler adı ile tekrar çekmiştir. Aslan Marka Nihat’ta bir Capra, Üç Kardeşe Bir Gelin’de bir Hathaway, Fakir ve Mağrur’da bir Shermann, Alevli Yıllar‘da bir Nelson, Melek mi Şeytan mı’da bir Truffaut uyarlaması yapar. Funda’yı Hançer’den, Ekmekçi Kadın’ı Davutoğlu’ndan sonra tekrar çeker. Sinemamızın ön gördüğü türlerin hepsinde çalışmasına rağmen, aşk filmleri aralarda kendini daha fazla gösterir. Ekmekçi Kadın’ın aynı zamanda bir yabancı roman uyarlaması yanında asıl roman uyarlamasını Halide Edip Adıvar’ın Sinekli Bakkal romanından yapar. Cennet Fedaileri filminde dini karakteri içeren dini/tarihsel bir film yapacaktır. Bütün bunlar Dinler’in gerek uzun süre çalıştığı firmalarda olsun, arada film yaptığı yapımevlerinde olsun, aşırılıklara veya teknik canbazlıklara itibar etmeyen sağlamcı bir yönetmen olması olgusunu değiştirmez.

    Mehmet Dinler (1928 / Adana)

    1961 Cilalı İbo Zoraki Baba (Kemal-1)* F. Karakaya (1)
    1962 Aşk Yarışı (Kemal-2) F. Hakan (1) T. Şoray (1)
    1962 Erkeklik Öldü mü Atıf Bey (Kemal-3) O. Günşiray (1) F.Girik (1)
    1962 Kıyma Bana Güzelim (Kemal-4) Sevim Emre (1)
    1963 Bazıları Dayak Sever (Kemal-5) O. Günşiray (2) F. Girik (2)
    1963 Dağlar Kralı – Köroğlu (As) F. Hakan (2) T. Şoray (2)
    1963 Sayın Bayan (Kemal-6) T. Şoray (3) T. Yiğit (1)
    1963 Cilalı İbo Kadın Avcısı (Seden-7) F. Karakaya (2)
    1964 Aslan Marka Nihat (Aşk Otobüsü) (Saner) İ. Günay (1) H. Koçyiğit (1) It Happened One Night / Frank Capra
    1964 Cilalı İbo ve Kırk Haramiler (Güven) F. Karakaya (3)
    1965 Cennet Fedaileri (Sine – Erman) – Hz. Ebu Bekir / Hz. Ömer / Hz. Ali / Hz. Hamza
    1965 Oğlum Oğlum (Günşiray) o. günşiray (3) F. Akın (1) Mahir Günşiray
    1965 Sevişmek Yasak (Ülkü) erakalın, F. Girik (3) C. Arkın (1)
    1965 Tehlikeli Adımlar (Güven) H. Koçyiğit (2) E. Hun (1)
    1965 Üç Kardeşe Bir Gelin (Pesen – Ülkü) F. Girik (4) E. Hun (2) North to Alaska / Henry Hathaway
    1966 Fakir ve Mağrur (Kadri) İ. Günay (1) S. Alkor (1) The Young Philadelphian / Vicent Shermann
    1966 Karanlıklar Meleği (Melek) H. Koçyiğit (3) C. Arkın (2)
    1966 Kıran Kırana (Metin) E. Kolçak (1) N. Aydan (1)
    1967 Aşkınla Divaneyim (Metin) N. Sesigüzel (1) S. Güneri (1)
    1967 Kara Duvaklı Gelin (Kemal-8) T. Şoray (4) E. Efekan (1)
    1967 Kelepçeli Melek (Kemal-9) T. Şoray (5) E. Hun (3)
    1967 Ölümsüz Kadın (Melek) T. Şoray (6) E. Bora (1)
    1967 Serseriler Kralı (Kemal-10) S. Alışık (1) F. Akın (2)
    1967 Sinekli Bakkal (Kema-11) T. Şoray (7) E. Hun (4)
    1967 Yarın Çok Geç Olacak (Kemal-12) S. Alkor (2) E. Hun (5)
    1967 Zehirli Çiçek (Kemal-13) Y. Tezcan (1) E. Efekan (2)
    1968 Ağla Gözlerim (Melek) T. Şoray (8) M. Soydan (1)
    1968 Alevli Yıllar (Metin) E. Bora (2) S. Özcan (1) Once a Thief / Doğru Yoldan Ayrılanlar – Ralph Nelson
    1968 Funda (Melek) H. Koçyiğit (4) K. Tibet (1)
    1968 İstanbul Kaldırımları (Kemal-14) Y. Tezcan (2) T. Oral (1)
    1969 Çingene Aşkı – Paprika (Coşkun Plâk) E. Çağlar (1) M. Mutlu (1)
    1969 Izdırap Şarkısı (Metin) M. Soydan (2) M. Mutlu (2)
    1969 İntikam Yemini (Bilgin) bilgin şehber, M. Soydan (3) S. Güvenirgil (1)
    1969 Sana Dönmeyeceğim (Melek) T. Şoray (9) M. Soydan (4)
    1969 Sevdiğim Adam (Melek) A. Işık (1) M. Mutlu (3)
    1969 Sonbahar Rüzgarları (Sine) T. Şoray (10) E. Hun (6)
    1969 Tatlı Sevgilim (Metin) Y. Tezcan (3) S. Güney (1)
    1970 Ah Müjğân Ah (Er) S. Alışık (2) E. Püsküllü (1)
    1970 Erkeklik Öldü mü Abiler (Ar) ahsen bahçeoğlu, S. Alışık (3) F. Cansel (1)
    1970 İşler Karışık (Er) S. Alışık (4) E. Püsküllü (2)
    1970 Söz Müdafaanın (Erler) H. Koçyiğit (5) E. Hun (7)
    1970 Talihsiz Baba (Melek) S. Alışık (5) S. Güneri (2)
    1970 Tatlı Meleğim (Melek) T. Şoray (11) E. Hun (8)
    1970 Yuvasız Kuşlar (Melek) F. Akın (3) E. Hun (9)
    1971 Bebek Gibi Maşallah (Meç) enver özer – ışık toraman – çetin inanç, H. Koçyiğit (6) İ. Günay (2)
    1971 Cilalı İbo Yetimler Meleği (Kema-15) F. Karakaya (4)
    1971 Cilalı İbo Teksas Fatihi (Kemal-16) F. Karakaya (5)
    1971 Hayatım Senindir (Melek) H. Koçyiğit (7) E. Hun (10)
    1971 Melek mi Şeytan mı (Melek) (T. Şoray (12) T. Akan (1) La Marieé Etait en Noir / Siyah Gelinlik – Truffaut
    1971 Solan Bir Yaprak Gibi (Melek) F. Girik (5) T. Akan (2)
    1971 Dişi Hedef (Kemal-17 !) S. Evin – Z. Davutoğlu ile / O. Günşiray (4) Ü. Özen (1)
    1972 Ekmekçi Kadın (Melek) F. Girik (6) O. Sonat (1)
    1972 Evlat (Uğur) F. Girik (7) M. Soydan (5)
    1972 Suçlu (Melek) T. Akan (3) B. Erdeniz (1)
    1972 Takip (Barlık) necdet barlık, K. Tibet (2) B. Erdeniz (2)
    1972 Tanrı Misafiri (Özer) enver özer, H. Koçyiğit (8) E. Hun (11)
    1972 Üç Sevgili (Melek) T. Akan (4) M. Zeren (1)
    1973 Kader (Bu film bazı listelerde isim olarak geçiyor ama yeterli bilgi yok)
    1973 Kara Toprak (Haydar) haydar üçüncüoğlu, T. Yiğit (2) Gül Tener (1)
    1973 Kır Çiçeği (Renk) ünal? aybek ünsal?, S. Gökhan (1) B. Erdeniz (3)
    1973 Şüphe (Melek) E. Hun (12) H. Soygazi (1)
    1973 Yalancı (Çok Yalnızım) (Melek) T. Şoray (13) A. Arman (1)
    1974 Ceza (Melek) K. İnanır (1) H. Soygazi (2)
    1974 Gariban (Kervan) M. Utku (1)
    1974 Talihsiz Evlat (Uğur) F. Girik (8) E. Çağlar (2)
    1974 Unutama Beni (Sine) S. Gökhan (2) H. Soygazi (3)
    1975 Kadınlar Hayır Derse (Metin) H. Koçyiğit (9) M. Soydan (6)
    1975 Panik (Özdoğan) mehmet bozdoğan, O.Sonat (2) M. Omay (1)
    1976 Adana Urfa Bankası (O. F. S.-18 ) o. f. seden, Ö. Serengil (1) Ayşen Cansev (1)
    1976 Aman Karın Duymasın (Metin) E. Hun (13) N. Nazır (1)
    1976 Perişan (Sezer) berker inanoğlu, P. Savaş (1) M. Hekimoğlu (1)
    1981 Ölmeyen Arkadaşlık (Pelit) Mehmet Karataşlı (1)
    1982 Vatan Kucağında (Yaşam) gazanfer dirlik, Savaş Ali Akyol (1)
    1986 Ağlıyorsam Yaşıyorum (Rana Yayınları) erol solak, G. Karaböcek (1) S. Kırmızı (1)
    1986 Zehirli Çiçek (Rana Yayınları) Ömer Şan (1) Bilge Şan (1)
    1993 Ezan Sesleri (Sun) erol şenbecerir, Nuray Kaplakaslan (1) Bülent Bilgiç (1)

    *Parantez içindeki rakamlar yönetmenin o firmayla ve o sanatçıyla kaçıncı kez çalıştığını göstermektedir. Yapım şirketi adından sonra küçük harflerle yazılanlar yapımcı isimleridir.

    (Bu yazının kısa versiyonu 08 – 14 Ekim 2011 tarihleri arasında düzenlenen 48. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali kataloğunda yayınlanmıştır.)

    (14 Ekim 2011)

    Orhan Ünser

    Gülen Gözler

    Halit Akçatepe, sinemamızda aileden sinemacı denildiğinde ilk akla gelen sanatçılarımızdandır. 1938 yılı başında Leman Akçatepe ve Sıtkı Akçatepe’nin oğlu olarak İstanbul’da dünyaya geliyor. İstanbul’da Saint Benoit Lisesi’nden mezun olsa da onu sinemaseverler Hababam Sınıfı’nın Güdük Necmi’si olarak biliriz. Halit Akçatepe, Güdük Necmi ile, Rıfat Ilgaz’ın unutulmaz eseri Hababam Sınıfı’nın Kalem Şakir (Tarık Akan), İnek Şaban (Kemal Sunal), Kel Mahmut (Münir Özkul) ve Hafize Ana’sı (Adile Naşit) gibi sinemamızın olmazsa olmaz ölümsüz karakterleri arasına girmiştir. Babası Halit Akçatepe de Hababam Sınıfı’nın unutulmazlarından Paşa Nuri karakteriyle hafızalara kazınmıştır. Öğrencilerinin kopya çekmelerini kendine has yöntemlerle engellemeye çalışan Paşa Nuri hiç taviz vermez, gerekirse sıraların üzerinde dolaşarak öğrencilerini denetler. Ancak Güdük Necmi’nin de aralarında olduğu Hababam’ın haylazları mutlaka bir punduna getirir, tarihi olayları anlatarak hocalarını heyecanlandırırlar ve sınavları ertelemenin bir yolunu bulurlar.

    Halit Akçatepe, doğal çocuksu yüzü ile tüm filmlerinde perdeye geldiğinde sinema salonlarında hemen bir sevinç halesi oluşur. Birçok filmde oynadığı Tarık Akan’dan yaşça büyük olsa dahi bu özelliği nedenle kardeşi rolünde de oynamıştır.

    Akçatepe 1943 yılında 5 yaşındayken Muhsin Ertuğrul’un yönettiği Nasreddin Hoca Düğünde filminde çocuk rolüyle sinemaya başladı. Dertli Pınar, Günahsızlar, Senede Bir Gün, Karanlık Yollar, İstiklal Madalyası, Gülnaz: Hayat Acıları, Güldağlı Cemile, Köprüaltı Çocukları, Yetim Yavrular gibi filmlerde küçük rollerde göründükten sonra hızlı çıkışına 1971 yılında Memduh Ün’ün 2. kez yönettiği Üç Arkadaş filmindeki Mıstık rolüyle başladı. Halit Akçatepe, Üç Arkadaş’ın yeniden çevriminde, Memduh Ün’ün sinemamızın unutulmaz klâsikleri arasında yer alan ilk filmde Semih Sezerli’nin oynadığı Mıstık rolünü aratmayacak denli başarı gösterdi. Filmin sonunda gözleri açılan Gülperi rolündeki Hülya Koçyiğit kendisine fedakârca kol kanat geren üç arkadaşı günlerce arar fakat bir türlü bulamaz. Üç arkadaş, Gülperi’yi konser çıkışlarında, hayranlarının arasında uzaktan seyrederek hasret gidermektedirler. Gülperi onları sadece sesleri ile tanıdığından, mümkün olduğunca sessiz seyrederler. Son karşılaşmalarında oluşan itiş kakış sırasında Mıstık, kendisini iten yanındaki kişiyi elinde olmadan “İncilerin mi döküldü?” diye azarladığında bunu duyan Gülperi sesi tanır, birden döner ve “Mıstık” diye seslenir. O sırada tanındıklarını anlayan üç arkadaş hüzünlü bir şekilde uzaklaşmaktadırlar ve Gülperi, Hülya Koçyiğit ünlü koşusu ile üç arkadaşa ulaşır ve mutlu son gerçekleşir.

    Halit Akçatepe en parlak dönemini yaşadığı 1970’li yıllarda hemen hepsi orta sınıf insanlarımızın sevecenliğini, aile dayanışmasını, arkadaşlık, dostluk kavramlarını ideal şekilde içinde barındıran filmlerde oynamıştır. Bu filmler genelde sinemamızda Arzu Film Ekolü olarak adlandırılan filmlere benzer, kimileri de zaten o ekolün içinde sayılagelen filmlerdir. Bazılarını analım da hatırlayanları hüzün bassın, gözleri yaşarsın. O güzel filmler arasında Bir Varmış Bir Yokmuş, Beyoğlu Güzeli, Tatlı Dillim, Sev Kardeşim, Feryat, Yalancı Yarim, Umut Dünyası, Oh Olsun, Canım Kardeşim, Bebek Yüzlü, Köyden İndim Şehire, Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz, Salak Milyoner, Mavi Boncuk, Kanlı Deniz, Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı, Bizim Aile, Ah Nerede, Hababam Sınıfı, Hababam Sınıfı Uyanıyor, Süt Kardeşler, Şabanoğlu Şaban, Gülen Gözler, Evlidir Ne Yapsa Yeridir gibi filmler vardır ve hangisinde Halit Akçatepe perdede görünse seyircinin yüzünde ekstradan bir gülümseme belirir ve sıcaklık hissedilir. Çünkü o bizim içimizden biridir, küçük sevimli kardeşimiz, tatlı oğlumuzdur.

    Halit Akçatepe, daha önce Mehmet Keskinoğlu’nun oynadığı Yaşar Ne Yaşamaz’ın ikinci çevriminde ilk ve tek başrolünü Münir Özkul’la birlikte oynadı. Üç adet filmin, Şaban Pabucu Yarım, Gurbetçi Şaban ve Lüküs Hayat’ın senaryosunu da yazan Halit Akçatepe’yi onlarca TV dizisi, reklâm ve tiyatro oyunlarında seyrettikten sonra, devam filmleri olarak çekilen Hababam Sınıfı: Merhaba, Hababam Sınıfı Askerde ve Hababam Sınıfı 3,5 filmlerinde de izledik. Sinema filmi olarak en son, sinemamızda daima özel ve farklı filmler çeken yönetmen Ezel Akay’ın 7 Kocalı Hürmüz’ünde üç ihtiyardan biri olarak izledik. Fakat yine de o ünlü çocuksu yüzüyle seyredenlere moral yansıtıyor ve “ne kadar sevimli ve genç bir ihtiyar” dedirtiyordu.

    (Bu yazı 08 – 14 Ekim 2011 tarihleri arasında düzenlenen 48. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali kataloğunda Halit Akçatepe başlığıyla yayınlanmıştır.)

    (14 Ekim 2011)

    Sadi Çilingir

    Arka Pencere Dergisi’nde Orada Olmayan Adam

    Arka Pencere Dergisi, 103. sayısında, kapağına Coen Kardeşlerin Orada Olmayan Adam’ını yerleştiriyor. Tunca Arslan, Trendeki Yabancı köşesinde, usta tiyatro ve sinema oyuncusu Kâmran Yüce’yi ölümünün 25. yılında anıyor. Vizyon filmleri eleştirileri arasında Üç Silahşörler, Şey, Bir Gün, Oğul, Hayat Sana Güzel, Şeytanın İkizi ve Bendeyar yer alıyor. Arka Pencere Dergisi’nin 103. sayısı bir Alfred Hitchcock alıntısıyla nihayete eriyor: “Gizli Teşkilat’taki (North By Northwest) yataklı vagondaki final çekimi muhtemelen bugüne kadar yaptığım en açık saçık çekimdir.”

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Arka Pencere Dergisi’nde Orada Olmayan Adam yazısına devam et
  • Digital Film Academy’de Digital Film Making Eğitimi Kasım’da Başlıyor

    Digital Film Academy’de Digital Film Making Eğitimi Kasım’da başlıyor. Digital Film Academy öğrencileri, konusunda uzman ve sektörde aktif olarak çalışmakta olan profesyoneller tarafından eğitiliyor. Tamamen dijital yapım ekipmanlarıyla gerçekleştirilen eğitimlerde her öğrenci Digital Film Academy sertifikası alabilmek için, senaryo yazma, prodüksiyon yönetimi, yönetmenlik, oyuncu yönetimi, kamera ve ışık kullanımı ve kurgulama tekniklerini uygulayacağı en az bir kısa film veya belgesel projesi hazırlıyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Görsele haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Digital Film Academy’de Digital Film Making Eğitimi Kasım’da Başlıyor yazısına devam et
  • 2. Malatya Uluslararası Film Festivali’nde Yarışacak Filmler Belli Oldu

    Geçen sene ilki düzenlenen ve sinemaseverler tarafından yoğun ilgi ile karşılanan Malatya Film Festivali’nin ulusal uzun metraj kategorisinde yarışacak filmler belli oldu. 18 – 24 Kasım 2011 tarihleri arasında düzenlenecek festivalde sekiz film yarışacak. 2. Malatya Uluslararası Film Festivali’nde Eylül (Cemil Ağacıkoğlu), Gelecek Uzun Sürer (Özcan Alper), Kar Beyaz (Selim Güneş), Küçük Günahlar (Rıza Kıraç), Mar (Caner Erzincan), Saklı Hayatlar (A. Haluk Ünal), Unutma Beni İstanbul (Artistik Yönetmen: Hüseyin Karabey) ve Zenne (M. Caner Alper, Mehmet Binay) adlı filmler yarışacak.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yarışacak filmler hakkında geniş bilgilere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    2. Malatya Uluslararası Film Festivali’nde Yarışacak Filmler Belli Oldu yazısına devam et
  • Pembe Hayat KuirFest

    Türkiye’nin ilk kuir festivali olan Pembe Hayat KuirFest, 17 – 24 Kasım 2011 tarihleri arasında Ankara’da Kızılay Büyülüfener Sineması’nda gerçekleşecek. Festival’in sürprizlerinden biri de Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin ödüllü filmleri Zenne ve Nar’ın Ankara galalarına evsahipliği yapacak olması. En İyi İlk Film, SİYAD Ödülü, Yardımcı Erkek Oyuncu, Yardımcı Kadın Oyuncu, En İyi Görüntü Yönetmeni olmak üzere toplam 5 dalda ödül kazanan ve ödül törenine damgasını vuran Zenne ile Jüri Özel Ödülü’nün sahibi Nar, Ankaralı sinemaseverlerin karşısına ilk kez Pembe Hayat KuirFest’te çıkacak.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Gösterilecek filmler, diğer bağlantı, haber ve yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Pembe Hayat KuirFest yazısına devam et
  • 48. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin En İyi Filmi: Güzel Günler Göreceğiz

    48. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali bir haftalık keyifli bir maratonun ardından Cam Piramit’te düzenlenen ödül töreniyle sona erdi. Ve Kadın Dünyaya Dokundu ana temasıyla yapılan festivalin tamamı kadınlardan oluşan jürileri en iyileri ödüllendirdi. En İyi Film Ödülü’nü Hasan Tolga Pulat’ın yönettiği Güzel Günler Göreceğiz alırken, M. Caner Alper ile Mehmet Binay’ın yönettiği Zenne beş dalda aldığı ödüllerle geceye damgasını vurdu. En İyi Yönetmen Ödülü’nü ise Geriye Galan ile Çiğdem Vitrinel kazandı.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Ödül listesine ve filmler hakkında geniş bilgilere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    48. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin En İyi Filmi: Güzel Günler Göreceğiz yazısına devam et
  • 6. Uluslararası Dadaş Film Festivali

    6. Uluslararası Dadaş Film Festivali, T. C. Kültür Bakanlığı sponsorluğu ve Dadaş Film organizasyonu ile 24 – 28 Ekim 2011 tarihleri arasında gerçekleştiriliyor.
    Dağ Sporları Filmleri temasının işlendiği festivale onur konuğu olarak Cüneyt Arkın ve Filiz Akın katılacak. Gürcü yönetmenler ve oyuncuların da ağırlanacağı festivalde Erzurumlular Gürcistan Sineması’nı yakından tanıma imkânı yakalayacak.
    Festival kapsamında düzenlenecek olan Uzun Metraj Film Yarışması’nda Gişe Memuru, Eylül, Kar Beyaz, Küçük Günahlar, Adalet Oyunu, Türk Pasaportu ve Yurt adlı filmler yarışacak.

  • Basın Bülteni
  • Program
  • Web Sitesi
  • Diğer haberler, gösterilecek filmler hakkında geniş bilgiler ve yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    6. Uluslararası Dadaş Film Festivali yazısına devam et
  • Halkın Portakalı Kısa Film Yarışması Dünyaya Açılıyor

    Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Antalya Kültür Sanat Vakfı işbirliği ile yapılan Halkın Portakalı Kısa Film Yarışması dünyaya açılıyor. Bu yıl 3.sü düzenlenecek Halkın Portakalı Kısa Film Yarışması, önümüzdeki yıl Filmini Çek Ödülünü Kazan sloganıyla Antalya sınırlarını aşıyor. Yarışmaya, yurtiçi ve yurt dışından büyük katılım hedefleniyor. 7’den 70’e “Sinemada ben de varım” diyen ev hanımından kuaföre, doktordan bakkalına kadar binlerce amatör sanatçı, çektikleri kısa filmlerle büyük ödül için yarışacak. 48. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, amatör yeteneklerin önlerini Halkın Portakalı Kısa Film Yarışması ile açmayı hedefliyor.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Logoya haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Halkın Portakalı Kısa Film Yarışması Dünyaya Açılıyor yazısına devam et
  • Bir Salgın Dünyayı Kaosa Sürüklerken

    Salgın (Contagion)
    Yönetmen: Steven Soderbergh
    Senaryo: Scott Z. Burns
    Müzik: Cliff Martinez
    Görüntü: Steven Soderbergh
    Oyuncular: Marion Cotillard (Leonora), Matt Damon (Mitch), Kate Winslet (Erin), Jude Law (Alan), Gwyneth Paltrow (Beth), Laurence Fishburn (Ellis), John Hawkes (Roger), Elliott Gould (Ian), Jennifer Ehle (Ally), Daria Strokous (Irina)
    Yapım: Warner Bros (2011)

    Sinemanın gerçekten önemli yönetmenlerinden Steven Soderberg’in “Salgın” filmi, alttan alta dev ilaç şirketlerine eleştiri getirirken, gerilim sinemasının imkânlarından yararlanarak nefesleri kesiyor.

    Kameramanlığını da yönetmen Steven Soderbergh’in yaptığı 2011 yapımı fütüristik “Contagion – Salgın” filmine “tıbbi gerilim” deniliyor. Yönetmenin adı önemli olunca Hollywood’un ünlüleri bu filmde yer almak için yarışmış sanki. Sinema okullarına karşı olan 1963 doğumlu Soderbergh’i, 1989 yapımı “Sex, Lies and Videotape – Seks Yalanları” filmiyle tanımıştık. 1991 yapımı siyah-beyaz ve renkli “Kafka” filminde, bu büyük yazarın metinlerindeki atmosferi Kafkaesk ruhla yansıtmıştı Soderbergh. 2000 yapımı “Traffic – Trafik” filmiyle “En İyi Yönetmen” dalında Oscar da aldı. Soderbergh, “Ocean’s” seri soygun filmlerini de yaptı. Che ve devrimlerini bile iki bölümde anlatmıştı 2008 yılında: “Che Part One: The Argentine – Che 1: Arjantin” ve “Che Part Two: Guerilla – Che 2: Gerilla…” 2009 Filmekimi’nde gösterilen “Che” filmleri, ne yazık ki vizyon şansı bulamadı. DVD’si bile yayımlanmadı. Bu iki bölümlü filmin yazıları kendimize hatıra şimdi. Soderbergh’in en önemli özelliği, bağımsız bir yönetmenmiş gibi filmlerini çekebilmesi. “Salgın” filminin bütçesi 60 milyon dolar, belirtelim.

    Hollywood, çok az yönetmene özgürlük veren bir hayal ülkesi. 1918 yılında Hollywood’daki yerini alan Warner Bros’u, Albert, Sam, Harry ve Jack Warner kardeşler kurdu. İlk sesli filmi 1927’de Alan Crosland’ın yönettiği “The Jazz Singer – Caz Şarkıcısı” filmiyle bu stüdyo çekti. Warner Bros’un, ezelden günümüze etkileyici bir geleneği var. Bazı dönemler, “usta” dediği yönetmeni alabildiğine özgür bırakıyor. Hiç müdahale etmiyor. Bütçeyi aşsa bile saygısını daima sürdürüyor bu film stüdyosu. Bilebildiğimiz, 1942 yapımı “Casablanca – Kazablanka” filminin yönetmeni Michael Curtiz, bu stüdyonun ilk büyük ustasıydı. Bu stüdyo, 1938 yılında sinema tarihinin gerçek anlamda ilk renkli filmi “The Adventures of Robin Hood – Vatan Kurtaran Aslan” filmini Curtiz’e çektirdi. Daha sonra Stanley Kubrick geldi. Şimdi Clint Eastwood var. Warner Bros, geleneğini sürdürebilmek için Eastwood sonrasındaki “ustası”nı arıyor gibi. Belki de Soderbergh’tir bu.

    Salgın dünyayı kuşatırken…

    İlk gösterimini, bu yılki 68. Venedik Film Festivali’nde yapan “Salgın” filmi, bir virüsün nasıl katliamcıya dönüşeceğini gösteriyor. Film, ikinci günle başlıyor. Virüsün nasıl ortaya çıktığı ve yayıldığı final bölümünde bir kısa film tadında yansıyor perdeye. Bazı şeyleri kendinizin keşfetmesi daha heyecan verici olabilir. Film, Şikago’daki havaalanında açılıyor. Hong Kong’tan dönen Beth, Mitch’le evlenmeden önceki sevgilisiyle cepten konuşurken üzerinde bir halsizlik hissediyor. Bundan sonra film, dünyanın birçok şehrinden virüsün bulaştığı insanları gösteriyor belgesel gibi. Virüs, öksürükle başlıyor, insanın vücudunda kırıklık yapıyor, ateşini birden yükseltiyor. Bunlar çabucak oluyor. Hasta yatağa düşüyor. Ağzından köpükler geliyor. Ardından, aşı olmadığı için hasta çok geçmeden ölüyor. Minneapolis’teki evine geldiğinde Beth, oğlu Clark’a da virüsü bulaştırıyor. Karısı Beth ve üvey oğlu Clark’ı kaybeden Mitch Emhoff, büyüme çağındaki kızı Irina’yı virüsten korumak için uğraşıyor.

    Finalin ruhu var…

    Atlanta’da Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’nde Dr. Ellis Cheever, Mineapolis’teki Salgın İstihbarat Servisi’nden Dr. Erin Mears’la temasa geçiyor. Başlarda, Amerika’nın güvenliğinden sorumlu Anayurt Güvenlik Bölümü, bunu “biyosilâh” saldırısı olarak yorumluyor. Yönetmen filminin bir yerinde seyirciyi kuşkunun içine düşürüyor. Virüs kültürü üzerine araştırma yapan Pof. Ian Sussman’ın örnekleri bu virüsü mü yayıyor? Yoksa bu araştırmaları, virüsleri ve başka hastalıkları mı önleyecek? Dr. Ally Hextall, Prof. Sussman’ın genetik araştırmalarını mı saklamıştır? Her şey için finali beklemek gerekecek. Hikâyede bir de ana akım gazetelerine karşı olan ve internetteki blogunda ilâç şirketlerine savaş açan Alan Krumwiede de var. Polis, düzmece suçla Alan’ı tutukluyor. Ama okurları onu kefaretle hapisten kurtarıyor. Bir de Dr. Leonora Orantes var. Leonora, Dünya Sağlık Örgütü’nde epidemiyolojist. O da araştırmalar için Hong Kong’a gidiyor. Çünkü, Beth Amerika’ya geldiğinde virüsü de getiriyor. Görüntülerin ve kurgunun sakin olduğu bu filmde müzikler gerçekten muhteşem. Perdede ışık saçan Marion Cotillard da. Sinemanın önemli yönetmenlerinden Soderbergh’in “Salgın” filmi sinema tarihine kalabilir. Modern klâsiklere dahil olabilir. Filmin mekânları, Amerika’nın Illinois, Georgia, Minnesota ve Kaliforniya eyaletlerinin yanında Çin’in Hong Kong bölgesinden. Arada Londra ve Tokyo da görülüyor. Filmde birçok şehir ve hikâye var. Bizdeki yönetmenler, Soderbergh’in bu filmini görmeliler.

    (21 Ekim 2011)

    Ali Erden

    [email protected]

    Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu