İtalyan Kültür Merkezi Yayınları

İtalyan Kültür Merkezi Yayınları’nın bültenleri ve kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Yeni eklenenler:
XIV. İtalyan Sinemasıyla Buluşma (XIV. Appuntamento Con Il Cinema Italiano Istanbul 2023) Katalog,
XIII. İtalyan Sinemasıyla Buluşma (13. Appuntamento Con Il Cinema Italiano Istanbul 2022) (Katalog),
XII. İtalyan Sinemasıyla Buluşma (12. Appuntamento Con Il Cinema Italiano Istanbul 2021) (Katalog).
İtalyan Kültür Merkezi Yayınları yazısına devam et

Gürhan Özçiftçi’den Ne Gelen Var Ne Giden

Dizi ve film senaryoları yazan Gürhan Özçiftçi yazıp yönettiği ilk uzun metrajı Ne Gelen Var Ne Giden ile vizyona hazırlanıyor. Bahadır Vatanoğlu, Deniz Sipahi, Ebru Helvacıoğlu, Eser Karabil ve Ezgi Bakışkan’ın rol aldığı film doğa ve insan ilişkisinin arka plânına odaklanıyor, doğadan iyice uzaklaşan insanın yalınlığıyla hesaplaşmasını anlatıyor. Ne Gelen Var Ne Giden, söz, metin, duygu, algı ve olgu düzeylerinde yeni bir şeyler denemenin peşinde koşan, özgün bir psikolojik gerilim filmi.

Michel Gondry Yarın İstanbul’da

Günümüzün en önemli yönetmenlerinden Michel Gondry, If İstanbul’un konuğu olarak yarın Türkiye’ye geliyor. Gondry, Yeşim Tabak’la birlikte SALT Beyoğlu’da Küçük Sohbetler’e, ardından da merakla beklenen son filmi Uzun Boylu Adam Mutlu Mu? Noam Chomsky ile Canlandırma Bir Sohbet’in (Is the Man Who Is Tall Happy? An Animated Conversation with Noam Chomsky) Türkiye galasına da katılacak ve gösterimin ardından seyircilerin sorularını yanıtlayacak. Gondry’nin Günlerin Köpüğü’yle aynı dönemde çektiği belgeseli  merakla bekleneniyor.

Altın Ayı, İnce Buz Kara Kömür Adlı Filmin Oldu

Almanya’nın başkenti Berlin’de 64.sü düzenlenen Uluslararası Berlin Film Festivali’nde ödüller sahiplerini buldu. Festivalin en büyük ödülü olan Altın Ayı’yı, Çin Halk Cumhuriyeti’nden yönetmen Yinan Diao’nun İnce Buz Kara Kömür (Bai Ri Yan Huo) adlı filmi kazandı. Ayrıca filmin başrol oyuncusu Liao Fan da, En İyi Erkek Oyuncu seçilerek bu kategoride Gümüş Ayı ile ödüllendirildi. Berlinale Panorama’da gösterilen, Kutluğ Ataman imzalı Kuzu, CICAE (Uluslararası Sanat Sinemaları Konfederasyonu) Ödülü’nü aldı. En İyi İkinci filme verilen Jüri Büyük Ödülü’nün sahibi ise İngiliz – Alman yapımı Büyük Budapeşte Oteli (Grand Budapest Hotel) filmi oldu. (Haber: Serpil Boydak.)

Avatar’ın Devam Filmleri Geliyor

Tüm dünyada gişe hasılatı rekoru kıran Avatar filminin devam filmleriyle ilgili haberler gelmeye başladı. Florida’da yer alan Disney Animal Kingdom’da Avatar-Land kurulumunun başladığı duyuruldu. Parkta, Avatar filminin temaları kullanılacak ve gerçek bir doğa yaratılacak. Cameron’un daha önce hiç denenmemiş teknolojileri kullanarak çektiği Avatar filmi üç ayrı devam filmine daha sahip olacak, devam filmleri Yeni Zelanda’da çekilecek.

If İstanbul’da Bugün: 16 Şubat 2014

If İstanbul festivali, Küçük Müdahaleler adını verdiği ve iki gün boyunca sürecek bir etkinlik serisi hazırladı. SALT Beyoğlu’nun ev sahipliğinde gerçekleşecek serinin ikinci günü ise sohbetlerle geçecek. İlk yönetmenlik denemesinde yönetmeni Benedikt Erlingsson’a ödüller getiren Atlar ve İnsanlar (Of Horses and Men), saat 17:30’da Cinemaximum Fitaş 4’te. Yılın en parlayan bağımsız filmlerinden Şu An Muhteşem (The Spectacular Now), 21:30’da Cinemaximum Fitaş 1’de gösterilecek.

If İstanbul’da Bugün: 16 Şubat 2014 yazısına devam et

Hakan Sonok Yazıyor: Scorsese – DiCaprio Ortaklığının Beşinci Ürünü Tam Bir Başyapıt: Para Avcısı

Bu Yazıda Neler Bulacaksınız?
* Bu Yazıda Martin Scorsese ve Leonardo DiCaprio’nın Çok Samimi Konuşmaları/İtirafları Temel Alınmıştır!
* Leonardo DiCaprio Hangi Rolü Brad Pitt’in Elinden Çaldı?
* De Niro’yla On Filmde Çalışan Scorsese’yi DiCaprio DeNiro’dan Nasıl Kopardı?
* Scorsese ve DiCaprio Nasıl Ayrılmaz Kanka oldu? … Devamı… »

Ferzan Özpetek’in Yeni Filmi Kemerlerinizi Bağlayın 14 Mart 2014 Cuma Günü Türkiye’de Vizyona Giriyor

Başrollerini Kasia Smutniak ve Francesco Arca’nın paylaştığı, Ferzan Özpetek’in yeni filmi Kemerlerinizi Bağlayın (Allacciate Le Cinture), 14 Mart 2014 Cuma günü Türkiye’de vizyona giriyor. 13 yıllık evlilik ve etrafında gelişen olayları konu edinen Kemerlerinizi Bağlayın, usta yönetmen Ferzan Özpetek’in 10. filmi. Kahramanlarının kapıldığı duygusal ‘Türbülans’ ve ondan kurtulma çabalarını ele alan filmin senaryosu da Ferzan Özpetek’e ait.

Kerem Topuz’dan Bir Kitap: Doğaçlama Film Çekmek

Sinemamızın aykırı yönetmeni Kerem Topuz, Film isimli deneysel uzun metraj çalışmasının ardından, bu kez de bir kitapla karşımızda. 24 Şubat 2014′te satışa sunulacak olan Doğaçlama Film Çekmek, Kerem Topuz’un, Nisan 2012’de vizyona giren, tamamını doğaçlama çektiği sinema filmi Film’in yapım aşamalarına ışık tutuyor. Sinemada ve sahnedeki doğaçlama benzerliklerinin ele alındığı kitapta, bir filmi yazılı bir metne bağlı kalmadan çekmenin ne olduğu ve ne olmadığı anlatılıyor. Oyuncu ve ekip yönetimi, yapım, reji, ölçek, kadraj, anlam yaratmak, duygu, ritm, karşıtlık, kurgu, sekans, devamlılık gibi tanımların, klâsik metotların dışında nasıl ele alınması gerektiğine dair yönetmen tecrübelerini aktarıyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Kerem Topuz’dan Bir Kitap: Doğaçlama Film Çekmek yazısına devam et

    Hababam Sınıfı Öğrencileri Sevgililer Gününde Buluştu

    Hababam Sınıfı’nın hayatta kalan üyeleri Nişantaşı Üniversitesi’nin organizasyonu ile filmin çekildiği Adile Sultan Kasrı’nda bir araya geldi. Çekildiği 1974 yılından bu yana bizleri hâlâ güldürmeyi başarabilen bir başyapıt olan Hababam Sınıfı serilerinin Güdük Necmi, Hayta İsmail, Bacaksız gibi lâkaplarla ünlü dokuz oyuncusu Nişantaşı Üniversitesi öğrencileri ile birlikte filmin hayatta olmayan diğer oyuncuları ve emektarlarını filmin çekildiği mekân Adile Sultan Kasrı’nda hep birlikte andılar.

    Hababam Sınıfı Öğrencileri Sevgililer Gününde Buluştu yazısına devam et

    5. Altın Kestane Ödülleri, 2013’ün En Fenaları

    SİYAD Ödülleri’ni geride bırakan sinema dünyamızı yavaş yavaş Oscar heyecanının sardığı şu günlerde, Arka Pencere Dergisi beş yıldır büyük bir ciddiyet, samimiyet ve adalet duygusuyla sürdürdüğü Altın Kestane adlı alternatif ödüllendirme için iki hafta önce adaylarını açıklamıştı. Her geçen yıl kamuoyunda daha fazla ilgi gören Altın Kestaneler bu yıl 35 sinema yazarı-kültür gazetecisinin oylarıyla belirlendi. 5. Altın Kestane Ödülleri’nde En Fena Yönetmen Osman Sınav, yönettiği Aşk Kırmızı ise En Fena Film seçildi. Erkekler filmindeki rolüyle En Fena Kadın Oyuncu Asuman Dabak olurken, Aziz Ayşe filmindeki rolüyle Engin Altan Düzyatan En Fena Erkek Oyuncu oldu.

    Türkan Şoray’a Al Yazmalım Kamyonu ve Ahmet Mekin’le Selvi Boylum Sürprizi

    Yeşilçam’ın gelmiş geçmiş en büyük aşk filmi olarak kabul edilen Selvi Boylum Al Yazmalım, Türk Sinemasının 100. yılı nedeniyle 16 Şubat Pazar günü tekrar hatırlanacak. İstanbul Klasik Otomobilciler Derneği’nin organize ettiği etkinlikte, Yeşilçam’ın efsane oyuncuları Türkan Şoray, Ahmet Mekin, Cengiz Sezici, filmin özgün müziğini yapan Cahit Berkay, yapımcısı Arif Keskiner ve görüntü yönetmeni Çetin Tunca yıllar sonra bir araya gelecekler.

    İlk Defa Sinemaya Gittiler

    Çorlu Belediyesi daha önce hiç sinemaya gitme imkânı olmamış kadınları sinemaya götürdü. Orion AVM’de düzenlen etkinliğe katılan kadınları Çorlu Belediye Başkanı Ünal Baysan ve eşi Sevinç Baysan, Belediye Başkan Yardımcısı Kemaleddin Avcı ve belediye personeli tarafından karşılandı. Davetlilere verilen yemeğin ardından toplu olarak sinema salonuna gidildi. Daha sonra etkinliğe katılan 100’e yakın kadın, Demet Akbağ ve Ata Demirer’in oynadığı Eyyvah Eyvah 3′ü izledi.

    Söz Kölelikten Açılmışken…

    Howard Zinn, ünlü klâsiği “Amerika Birleşik Devletleri Halkları Tarihi”nde, dünyadaki köle ticaretinin Kolomb’dan yaklaşık yarım asır önce, binlerce Afrikalı’nın Portekiz’e satılmasıyla başladığına işaret eder. Kısa zamanda olgunun başkentine dönüşecek olan Amerika’da ise 1619’da Jamestown’a getirilen 20 kadar Afrikalı, sürecin başlangıcında önemli rol oynar.

    Rakibin dişli olmasından ve kendi topraklarında bulunmasından dolayı Kızılderilileri köleleştirmeyi bir türlü başaramayan “uygar beyaz adam”ın Kara Kıta’ya yönelmesi bir bakıma kaçınılmaz olmuştur. Bu bakımdan kölelik, yalnızca psikolojik / ahlâkî bir yönelim olarak açıklanamamakta, ekonomik boyutuyla birlikte ele alınmaktadır. Kolonilere gelen ve tarlalarda çalışan beyaz sayısının işgücünü karşılamaktan uzak olduğu bir dönemde köleliğe yönelmek, büyümeyi hedefleyen ABD ekonomisi için kaçınılmazdır. Nitekim 1700’lerin ortasında, sayıları yüzbinleri aşan köleler, tarihin akışını değiştirecek bir unsur haline gelmeye başlamıştır.

    Beyaz Amerikalıların desteğiyle büyüyen kölelik karşıtı hareketlerin görece başarıya ulaşması için 1830’ları beklemek gerekmiştir. Bu dönemde Kuzey’de 100 bini aşan sayıda siyahî özgürlüğüne karışırken, 30 yıl sonra Başkan seçilen Lincoln, süreçte önemli bir rol oynar; ama…

    “Mücadeledeki amacım köleliği sürdürmek veya yok etmek değil, birliği korumaktır. Eğer herhangi bir köleyi özgürleştirmeden başarabilirsem, bunu yaparım…”

    Bu sözlerin sahibi, günümüzde kölelik düzenine başkaldırının simgesi olarak gösterilen Lincoln’den başkası değildir. Beyazların belirlediği koşullarda özgürlüklerine kavuşabilecek olan köleler, ancak Kuzey’in siyasi ve ekonomik ihtiyaçlarının gündeme geldiği bir dönemde sürecin öznesi olurlar. Gerçekte de kölelik karşıtı bir tutum benimsemekle beraber, insanların eşit olması gerektiği düşüncesine muhalif olan Lincoln’un uygulamaları, İç Savaş sonrasında daha da açığa çıkacak; örneğin Güney’deki arazilerin Konfederasyon ailelerine geri verilmesiyle birlikte (sözde) özgürlüğe kavuşan kölelerin beyaz adama ekonomik bağımlılığı kaçınılmaz olarak sürecektir. Eğitim ve oy hakkından başlamak üzere, iniş çıkışlı bir kazanım sürecinin Ku Klux Klan gibi terörist / faşizan örgütlerin duvarına çarpması, böylesi bir bağımlılığın sonucu olarak karşımıza çıkar.

    Siyahilerin sinemada ele alınışında başlangıç noktası Griffith’in “olağanüstü” faciası Bir Ulusun Doğuşu olmuştur. Hayal öğütme fabrikasının erken dönem örneklerinde Hallelujah gibi iyiniyetli yapımlara rastlansa da siyahiler için rol, kalın konturla çizilmiştir. İlk kez Oscar’a uzanan Hattie McDaniel, Güney’e ağıt yakan Rüzgar Gibi Geçti’de halinden memnun köle performansıyla göz kamaştırırken, ödül gecesi ağlamaktan teşekkür konuşması yapmaya olanak bulamamıştır. Amerikan Rüyası, bir yandan dünün kölesini göklere çıkarırken, diğer yandan kapkara bir maziyi aklamayı başarmıştır yine.

    Stanley Kramer’ın kaderin birbirine bağladığı iki mahkumun serüvenlerinden Sidney Poitier’e, Black Cinema ve Watermelon Man’den Shaft’a ve oradan da Spike Lee’ye geçen süreç ise kuşkusuz çok daha başka bir yazının konusudur.

    2014 Oscar’ının önemli adaylarından 12 Yıllık Esaret’e gelindiğinde, konu (yönetmenden ilk anda beklenmeyecek ölçüde) klâsik bir anlatı ekseninde belli bir duyarlılık sonucu kameraya aktarılmış gibi görünse de, köleliği yaratan temel koşullara ilişkin farklı şeyler söylenmemektedir. Sorunu ‘beyaz sahip’in niyeti ekseninde okuma çabası, kaçınılmaz biçimde bireysel yargılamayı amaçlamakta; olgu, -bir kez daha başarılı bir el çabukluğuyla- sistem sorunundan arındırılmaktadır. Tam da Hollywood geleneklerinin izini süren ve nihaî anlamda ‘uzlaşma’ eksenli bu yaklaşımın, oyuncu performanslarından aldığı güçlü hedefi 12’den vurup vurmadığını yakın bir gelecekte göreceğiz.

    (21 Şubat 2014)

    Tuncer Çetinkaya
    ModernZamanlar Sinema Dergisi Editörü

    Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu