Türkiye’de bir sinema bileti üzerinde uygulamada olan vergi oranları üretimi zorlayan bir yoğunluktadır. Sinema alanında gerçekleştirilecek vergi güncellemesi bütün kazanç paydaşlarını rahatlatacaktır…
Ekonomi tıkırında, Ekonomi tıkırında, Kriz var kriz var bunalım var
Ekonomi tıkırında, Ekonomi tıkırında, İşveren zor durumda, İşçiyi bağrına basar
Reva mı bu efendim, Bunalım bundan doğar
Ekonomi tıkırında, Ekonomi tıkırında, Kriz var kriz var, Bunalım var
Ekonomi tıkırında, Ekonomi tıkırında, Demek ki ne yapmalı, Paradan at bir sıfır
Artsın öyle fiyatlar, İşçi fazla at gitsin
Ekonomi tıkırında, Ekonomi tıkırında, Kriz var kriz var, Bunalım var
Ekonomi tıkırında, Ekonomi tıkırında, İşsizlik pahalılık, Konjonktür enflasyon.
Milletçe fedakarlık, Kriz bunalım derken
Bilançoya bir baktık, Bu yıl iki misli kâr, Hayret şu işe bak sen, Nerden geldi bu kârlar
Kime gitti bu kârlar
Ekonomi tıkırında, Ekonomi tıkırında, Kriz var kriz var, Bunalım var
Ekonomi tıkırında, Ekonomi tıkırında, Kime gitti bu kârlar, Aman kimse sormasın
Kim kazandı bu işten, Aman kimse duymasın
Ekonomi tıkırında, Ekonomi tıkırında, Oyna vatandaş oyna
Ekonomi tıkırında, Ekonomi tıkırında, Kriz var kriz var, Bunalım var
Yukarıdaki sözler Yılmaz Onay’a ait. 1981 yılında Yılmaz Onay’ın kaleme aldığı şiirin adı Ekonomi Bilmecesi. 1983’te usta müzisyen Timur Selçuk’un ‘Dünden Bugüne’ isimli albümünde yerini alan, bestesi de Yılmaz Onay tarafından yapılan bu eser Timur Selçuk’un hınzırca seslendirmesi eşliğinde ülke müzik tarihindeki yerini aldı. 38 yıl önce yaratılmış bu eser Türkiye için her devirde daim ve bugün de düşündürttükleri açısından fazlasıyla güncel…
Oysa Türkiye sinema gişeleri için de çok ‘tıkırında’ gidiyormuş her şey. Her yıl, bir önceki yıla göre artan bilet satışları, % 60’ları aşan yerli film bilet satışı hakimiyeti, 200’lere yaklaşan yıllık film üretimi… Koltuk başına düşen bilet satışı ve nüfusa oranla film başına düşen satışlarda yüksek kayıtlar alınmasa da sinema gişelerinden alınan mali dönüşler bugünkü kara tabloya göre oldukça iyiymiş… ‘Kara tablo’ benzetmesi biraz ağır olabilir fakat 2019’da, 80 milyon bilet satışı bandını geçmeyi beklerken ve gösterim programında bu hedefi sağlayacak bir çok film varken bir takım negatif uygulamalar sonucunda bir önceki yılın satış seviyesini yakalamayı çalışmak hiç de ferah bir tabloyu işaret etmiyor.
Türkiye’de film prodüksiyonu gerçekleştiren yapımcı firmalarla Kore’nin eğlence sektörünün dev şirketi CJ’e satılan Cinemaximum Sinemaları arasında patlak veren gelir paylaşımı sorunu sebebi ve Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde çalışmalarını gerçekleştiren Sinema Genel Müdürlüğü’nün devreye girmesiyle ülkenin sinema işletimi dinamiklerinde bir dizi düzenlemeler yapılmış ve bu süreç yeni bir yasanın yürürlüğe sokulmasıyla noktalanmıştı. Türkiye’de mevcut, hakim yönetim iradesinin her alanda kolaylıkla sonuçlandırdığı yasa ve uygulamalar gibi sinema yaşamını da düzenleyen bu yeni taslak herhangi bir dirence uğramadan yasalaştı ve yönetmelikleri oluşturuldu. Sinemanın gelişimini, filmlerin ve bu alanda üretim gerçekleştiren, çalışan, emek sarf eden insanların yararına olduğu söylenen yasanın bütün maddeleri aslında sansürü, yasakları, kısıtlamaları ve antidemokratik, özgürlükten uzak uygulamaları Türkiye sinema yaşamına dayattı. Sinema gişelerinden elde edilen gelirin -kısmen- Türk televizyonları için üretilen dizi filmlere aktarılmasından, büyük ekonomik sıkıntılarla mücadele eden sinema işletmelerinin reklam gelirlerinin kısıtlanmasına kadar, film yapımcılarının ve sanatçıların icracısı ve yaratıcısı olduğu yapımlarının içeriklerinin sansürlenmesinden sinemaseverlerin film izleme alışkanlıklarına olumsuz etki edecek bir dizi uygulamaya dek, negatif etki doğuran maddeler eşliğinde oluşturulan ve yasalaşan bir metinden bahsedebiliriz. Kaldı ki; yasalaşmadan önce komisyonlarda ve çalıştaylarda yeterince tartışılamayan bu yasa tasarısı meclis onayından sonra doğurduğu yönetmeliklerle de -en başta- sansürü destekleyici uygulamalarıyla kendisini hissettirmeye başladı. Kültür ve Turizm Bakanlığı huzuruna taşınan düzenleme talebi günün sonunda sinema piyasasını olumsuz yönde etkilemiş gözüküyor.
Kampanyaların yasaklanması ve sinema işletmecisiyle yapımcılar arasındaki gelir paylaşımı anlaşmalarının sekteye uğramasından ötürü sinemada film izleyen kitle için en önemli unsur olan ‘bilet fiyatları’ 12 TL. ortalamasından 16 – 17 TL. ortalamasına çıkarken salonları yaygın olarak kaplayan yabancı stüdyo filmleriyle, Türkiye’nin yüksek gişe beklentili yapımlarının biletleri ilk vizyonlarında 20 ila 25 TL. arasında bilet satış fiyatlarıyla gişedeki yerlerini aldılar.
Bugün, yeni yasanın ardından Türkiye sinema yaşamında yönetmenler ve film yapmak isteyen girişimciler, senaristler bakanlıktan maddi destek almaya karar verdiklerinde vergi borçlarından, sigorta prim ödemelerine, mal varlıklarından, ipoteğe dek bir çok zorlu prosedüre tabi tutuluyor. Hiçbir sinema işletmesi direkt olarak, karşılıksız maddi işletme desteği alamazken perde reklamlarının süresi, bilet satışlarının denetimi gibi konularda baskıya uğruyor. Özgür olması gereken sinema filmlerinin gösterimleri sadece sinema salonlarında değil, dijital mecralarda ve televizyonda sert sansürlere maruz kalıyor. Sinema yaşamını oluşturan bütün unsurların yanı sıra sinemaseverler de artan film izleme maliyetleri sebebiyle mağdur pozisyonunda. Ve ne yazık ki yeni yasa ve onunla birlikte gelen uygulamalar bu kara tabloyu aydınlatacak herhangi bir madde içermiyor.
Toplum anlayışı içinde pozitif bir kavramdır aslında ‘vergi’. En basit haliyle 2019’un ilk aylarında yasalaşan sinema yaşamına yönelik maddeler içerisinde ticari sinema piyasasını rahatlatacak, üretimi ve bilet satışı adedini arttıracak vergi ve vergilendirme konusunda herhangi bir düzenlemeye gidilememiştir. Filmlerin özgürleşmesini sağlayacak, sansürü destekleyen maddelere itiraz edilmediği gibi sinema işletmelerinin, onlardan hareketle izleyicinin sinemada film izleme alışkanlığını teşvik edecek, bilet fiyatlarının düzenlenmesi konusunda herhangi bir adım atılmamış, atılamamıştır. Aksine kampanyalar engellenerek, bilet fiyatının artmasının önü açılmış, genellikle boş koltuklara film oynayan sinema salonlarına anlık bildirim zorunluluğu getirilmiş ve aksi durumlarda yüksek para cezaları -tehditvari- yasalaştırılmıştır. Yine de, bu uygulamaların ya da önerilerin ortaya çıkartılması kötü bir niyete dayandırılmamalıdır. Vahim olan yasa yapıcı ile icracılar arasındaki yetersiz iletişimdir. Sinema piyasasının bakanlık ya da özerk kurumlar vasıtasıyla düzenlenmesi gerekli, hatta da şarttır. Mamafih bu maddelerin ağırlıklı olarak icracıları tarafından yapılması, son halinin verilmesi kaçınılmazdır. Türkiye sinemasının hassas ticaret ortamının mevcut dinamiklerini, bugünlere gelirken (1990’lı yıllar ile 2010’lu yıllar arasındaki farka bakmak yeterlidir) geçilen mayınlı, meşakkatli yolları görmezden gelerek, sinema işletmelerinin, sinemacıların, yapımcıların, yönetmenlerin iradesinden uzakta kalan bir yasa yapmak ve bunu yetersiz haliyle uygulamaya koymak bugünkü kaçınılmaz krizin mimarıdır.
Basit bir hesapla; Türkiye’de 01 Temmuz 2019 tarihinden sonra sinema filmi yapımcılarının kasasına bir bilet üzerinden, -önceki döneme- göre hakkaniyetle bölünen bir pay intikal etmektedir. Yasaya sebep olan karmaşık dönemde kabaca; 12 TL’ye satılan bir sinema biletinden yapımcıya 5 TL. dönmekteyken bugün ortalaması 16 TL’ye gelen bir biletin 7 TL.’si aynı yere dönüş yapmaktadır. Paylaşım oranlarında çok büyük bir değişiklik olmadığı gibi satılan bilet toplamlarındaki düşüş, kan ağlayan sinema salonlarının teker teker kapanmasına, yapımcıların ise üretimde daha uzun süreler düşünmesine sebep oluyor.
Hükümetin ve dolayısıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın böyle bir hassasiyeti (!) var mıdır bilinmez ama sinema piyasası ile ülkedeki film üretiminin nicelik açısından ve ulaşılan ticari gelir düzeyinde korunabilmesi için bir çözüm önerilebilir. Piyasayı destekleyecek en önemli girişim biletler üzerinden alınan eğlence vergisine uygulanacak indirim ya da muafiyetler olabilir. Olabilirdi.
Türkiye’de sinemaya giden insanlar ödedikleri bir sinema bileti tutarı içinden % 10 oranında eğlence vergisi ödemek mecburiyetindedir. Bu vergilendirme eğlence vergisi adıyla sinemada film izleyen her bir kişiden alınmaktadır. Ödeme pratiğine bakıldığında sinemaya gidenler % 10’luk eğlence vergisini sinema gişelerinden bilet alırken peşinen ödemektedir. Sinema işletmeleri bu oranı her bir sinemasever adına devlete iletmekle yükümlüdür. Aslında eğlence vergisi ne sinema işletmesinden ne de film yapımcısında alınmaktadır. Temel olarak biletlere uygulanan eğlence vergisi bilet alan kişilerin ödemekle yükümlü olduğu bir vergidir. Sinema işletmeleri ve film yapımcıları kanunlarla sınırlı şirketlerdir ve rutin vergilendirmeler, eğlence vergisi haricinde zaten uygulanmaktadır. Kestikleri faturalardan alından katma değer vergileri, yıllık kurumlar vergisi ve şirketlerin yapısına göre tahakkuk eden diğer vergiler… Teorik olarak sinema bileti satın alan kişilerin ödemekle yükümlü olduğu eğlence vergisi pratikte sinema gişelerinin kasasında toplanarak sinema işletmecileri aracılığıyla ilgili devlet kurumlarına ulaştırılmaktadır. % 8 katma değer vergisi ve iletilmesi gereken % 10’luk eğlence vergisine göre bilet fiyatlarını belirleyen sinema işletmeleri ekonomik koşullara göre bu tutarlarda güncellemeler yapmakta ve koşulların zorluğuna göre bu güncellemeler, zam olarak bilet fiyatlarına kaçınılmaz olarak yansıtılmaktadır.
Günümüzde Türkiye sinema gişelerinin satış, salonlarının ise doluluk oranı yıllık bazda % 12 civarında seyretmektedir. İlginç olan şudur ki Türkiye’nin sinemada film izleme potansiyeli yüksektir ve bu 2019 öncesinde yabancı yatırımcısının da ilgisini çekmiştir. Yapılması gereken filmlerin teker teker teşvik edilmesinin yanı sıra sinema izleyicisinin film izleme bütçesinin desteklenmesidir. Bunun için devletin sinema biletleri üzerindeki eğlence vergisini -keşke- tamamen ortadan kaldırarak piyasadaki paydaşların her birini % 5’lik bir katkı sağlaması, -ya da- eğlence vergisi oranında indirime gitmesidir.
Afrika kıtasında sinema biletleri üzerinde alınan vergilerin ortalama oranı % 13. Bu oranın % 10 genel devlet vergisi % 5’i ise eğlence vergisi olarak tahsil ediliyor. Asya’da alınan vergiler toplamı % 11. % 8 genel vergi % 3’ü ise eğlence vergisi. Avustralya kıtasında Yeni Zelanda ve Avustralya’da eğlence vergisi yok. Kıtanın tamamında biletlerden alından toplam vergi % 13. Türkiye’nin de içinde olduğu Avrupa kıtasında ise biletler üzerinden alınan vergilerin ortalama oranı % 16. 26 farklı Avrupa ülkesi ele alındığında sinema biletlerindeki ortalama genel vergi oranının % 14, eğlence vergisi oranının ise % 2 olduğu gözlemleniyor. Avrupa’nın biletleri üzerindeki ortalama vergi oranı -bu 26 ülke ve ek olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne göre- % 16. Amerika Birleşik Devletleri’nde alından genel vergi oranı % 7’yken eğlence vergisi adı altında ya da benzer bir vergilendirme uygulaması bulunmuyor. İnceleme altına aldığımız yedi Güney Amerika ülkesinin vergi ortalaması ise; genel vergilerde % 15, eğlence vergisinde % 6 oranında.
Aşağıdaki tabloda dünyanın bazı ülkelerindeki ortalama sinema bileti satışı fiyatlarını ve biletler üzerindeki ortalama vergi oranlarını inceleyebilirsiniz. Türkiye, % 10’luk eğlence vergisi ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’yle birlikte ilk onda yer almaktadır. Hindistan, Ekvator ve Brezilya’da şehirlere göre farklı oranlarda ve filmlerin bilet satışlarına göre değişen vergilendirmeler yapılmaktadır. Amerika Birleşik Devleri’nde de eyaletlere göre değişik vergilendirme oranları mevcuttur fakat ülke genelinde eğlence vergisi adı altında ekstra bir vergilendirme bulunmamaktadır.
Türkiye’de sinema yaşamında emek harcayan film yapımcılarının ve çok büyük özverilerle sinema işletmelerinde filmleri sinemaseverlerle buluşturan sinemacılarımızın verimliliklerini en yükseğe taşıyabilmeleri, ülkenin sinemada film izleme potansiyelini en üst seviyeye taşıyabilmeleri için vergisel teşvike ihtiyaç duyulmaktadır. Türkiye’de bir sinema biletine uygulanan vergi oranlarının Avrupa ve dünya standartlarına uydurulması ivedilikle gerekmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Sinema Genel Müdürlüğü vasıtasıyla bu konuda bir iyileştirme yapması ve sinema piyasasının içinde bulunduğu krizden hızla çıkmasına yardımcı olması gerekmektedir. Sinema biletlerinden alınan eğlence vergisinin tamamen kaldırılmasını umuyoruz.
(*) Tablodaki veriler ve sütunlardaki değerlerin tamamı uluslararası yetkili şirketlerden temin edilmiştir. Verilerin kopyalanmamasını, izinsiz bir şekilde alınmamasını ve alıntılanmamasını hassasiyetle öneririz.
(19 Ağustos 2019)
Deniz Yavuz
denizeyavuza@gmail.com