Altyazı Dergisi’nin Nisan 2016 Sayısı Bayilerde

Altyazı Aylık Sinema Dergisi, Nisan sayısında Suikastçı (Nie Yin Niang) filmini kapağına taşıyor. 35. İstanbul Film Festivali, 200’ün üzerinde filmi sinemaseverlerle buluşturmaya hazırlanırken 30 sayfalık dosya, büyük yol göstericisi olacak. Şehrin çeperlerinde hayata tutunmaya çalışan iki gündelikçi kadının dostluğunu anlatan Toz Bezi, geçtiğimiz Berlinale’de dünya galasını yapmıştı. İstanbul Film Festivali’nin Ulusal Yarışmasında gösterildikten sonra vizyona girecek yapıma dair Abbas Bozkurt imzalı değerlendirme yazısı ve filmin yönetmeni Ahu Öztürk ile ilk uzun metrajı üzerine gerçekleştirilen söyleşi bu ay Altyazı’da.

Ülkü Erakalın’ı Kaybettik

Sinemamızın sevilen yönetmeni Ülkü Erakalın, 06 Nisan 2016 Çarşamba günü (bugün) saat 19:00 sularında tedavi görmekte olduğu hastahanede hayatını kaybetti. Erakalın, sinemaya 1958’de Lütfi Akad’ın Ateşten Damla filminde asistanlık yaparak girdi.1961 yılında Unutamadığım Kadın filmiyle yönetmenliğe başladı. Duygu Film’i kurarak yapımcılık da yaptı. Yazgı ve Ben Sana Mecburum adlı filmleriyle ödüller aldı. Ülkü Erakalın’ın cenazesi 07 Nisan 2016 Perşembe günü (yarın) Teşvikiye Camii’nde öğle vakti kılınacak cenaze namazı sonrasında Kulaksız Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Merhuma tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

LG ile Batman v Superman Deneyimi Akasya Acıbadem’de

LG Türkiye, Batman v Superman: Adaletin Şafağı filminin gösterime girmesi şerefine herkesi heyecan verici bir interaktif deneyime katılmaya davet ediyor. Batman v Superman “Artırılmış gerçeklik” (Augmented reality) uygulamasında katılımcılar dev LG ekranında kendilerini efsanevi süper kahramanlar Batman ve Superman olarak deneyimleyebilecekler. 08 – 10 Nisan’da Akasya Acıbadem’de kurulacak LG OLED TV aktivite alanında katılımcılar artırılmış gerçeklik uygulamasının yanı sıra Batman v Superman: Adaletin Şafağı’na ait 4K içerikleri izleme, hedef düşürme, refleks oyunu ve LG’nin OLED TV modellerini de deneyimleme fırsatı bulacaklar.

Kızkaçıran’ı Oyuncularıyla Birlikte İzleyin

Saygın Film ve Serpil Altın Film’in yapımcılığında, Sağ Salim’in yazarı Korhan Uğur’un yönetmenliğinde 08 Nisan’da vizyona giren Kızkaçıran filmi oyuncularıyla birlikte şehir şehir dolaşıp izleyicisiyle buluşmaya hazırlanıyor. Levent Cinetime Özdilek Park AVM Sinemaları’nda oyuncularının katılımıyla 08 Nisan günü saat 21:30 seansında seyirciyle buluşacak film daha sonra Kocaeli, Eskişehir, İzmir ve Manisa’da seyircisine kavuşacak. Eski aşkı Gül’ü evleneceği gün gelin arabasıyla birlikte düğünden kaçıran Ahmet’in başına gelenleri anlatan Kızkaçıran filminin başrollerini Emir Benderlioğlu, Ceren Benderlioğlu, Yüksel Ünal ve Aydan Burhan paylaşıyor.

Erhan Abir’i Kaybettik

Tiyatro ve seslendirme sanatçısı Erhan Abir, 04 Nisan 2016 Pazartesi günü hayatını kaybetti. Abir’in sesiyle katkıda bulunduğu yerli yapım sinema filmleri arasında Cemile, Kara Pençe, Kin, Ayrı Dünyalar, Hınç, Karaoğlan: Altaydan Gelen Yiğit, Ana Ocağı, Köşeyi Dönen Adam, Sürü, Yaşam Kavgası, Bereketli Topraklar Üzerinde, Zübük, Cumartesi Cumartesi, Beyoğlu’nun Arka Yakası, Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni gibi filmler var. Cenazesi, 06 Nisan 2016 Çarşamba günü Bostancı Kuloğlu Camii’nde ikindi vakti kılınan cenaze namazının ardından Ümraniye Hekimbaşı Mezarlığı’nda toprağa verilen merhuma tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

35. İstanbul Film Festivali 07 Nisan’da Başlıyor

35. İstanbul Film Festivali 07 Nisan 2016 Perşembe günü başlıyor. Festival, 17 Nisan’a kadar 200’ü aşkın film gösteriminin yanı sıra sinema dünyasından ünlü isimlerin katılımıyla gerçekleştirilecek etkinliklerle 11 gün boyunda şehre iz bırakmaya hazırlanıyor. Filmleriyle olduğu kadar etkinlikleriyle de yoğun bir program sunacak olan festivalde 25 bölümde 62 ülkeden 223 yönetmenin toplam 221 film gösteriminin yanı sıra sinemacıların katılacağı sohbetlerden konserlere birçok etkinlik de düzenlenecek. Festival sohbetleri, Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi, İstanbul Modern Sinema ve Pera Müzesi Oditoryumu’nda gerçekleşecek.

Sinema Terspektif’in Nisan 2016 Sayısı Çıktı

Sinema Terspektif’in Nisan sayısında “Alfred Hitchcock sinemasında McGuffin” ve bu yıl İKSV’nin “Türk Klasikleri Yeniden” bölümünde gösterilecek olan Sürü filmi yer alıyor. Çoğu kişi tarafından ABD’nin ilk büyük korku filmi olarak nitelendirilen 1920 yapımı Dr. Jekyll and Mr. Hyde, dışavurumcu sinema anlayışının manifestosu Das Kabinett Des Dr. Caligari, savaştan farklı yaralarla dönen iki çocukluk arkadaşının öyküsünü anlatan Birdy ve 2012 yapımı Detachment okunacak yazılar arasında. Bu ay Cezmi Baskın, Selim Evci, Settar Tanrıöğen, İlhan Şeşen, Türkü Turan, Yunus Emre Kılınç ve Kıvanç Türkgeldi dergiye konuk oluyor.

Sinema Terspektif’in Nisan 2016 Sayısı Çıktı yazısına devam et

Yakın Dönem Alman Sinemasının En İyi Örnekleri 35. İstanbul Film Festivali’nde

35. İstanbul Film Festivali’nin unutulmayacak yapımları arasında Alman filmleri de dikkat çekiyor. Festival, Goethe-Institut ve German Films işbirliğiyle günümüz Alman sinemasının en parlak örneklerini sinemaseverlerle buluşturuyor. Prömiyerini Berlin Film Festivali’nde yapan filmlerin dikkat çektiği Kino 2016 adını taşıyan film programı, İstanbul festivalindeki gösterimlerden sonra Ankara ve Eskişehir’e gidecek, sonbaharda ise İzmir ve Diyarbakır’da izleyicilerle buluşacak.

Yakın Dönem Alman Sinemasının En İyi Örnekleri 35. İstanbul Film Festivali’nde yazısına devam et

Cesur Horoz

Gabriel Riva Palacio Alatriste ile Rodolfo Riva Palacio Alatriste’nin yönettiği ve Bruno Bichir, Carlos Espejel, Angelica Vale ile Omar Chaparro’nun seslendirdiği animasyon film Cesur Horoz (Un Gallo Con Muchos Huevos – Rumble Rooster), 08 Nisan 2016’da The Moments Entertainment dağıtımıyla Tanweer Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Genç horoz Toto’nun, arkadaşları, ailesi ve tanıdıklarıyla birlikte yaşadığı yer yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Bunun üzerine genç horoz Toto, tüm tanıdıklarını ve kendisini sevenleri ikna ederek büyük bir direnişe hazırlanır. Hep birlikte kararlı bir mücadeleyle yaşadıkları yeri savunacaklardır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb

Cesur Horoz yazısına devam et

Kan Film Festivali

Kan Film Festivali, 06 – 08 Mayıs 2016 tarihleri arasında 3 gün boyunca Adana’da gerçekleştiriliyor. Festival, ulusal boyutta kalıtsal kan hastalıklarının, toplumdaki bilincini arttırmak ve kalıtsal kan hastalarının sorunları ve çözümlerine sanatsal bakış açısıyla farkındalık kazandırılmasını hedefliyor. Türkiye’de ilk kez düzenlenecek olan festival Adana’da, ATODER Adana Talasemi ve Orak Hücre Anemi Hastaları Derneği öncülüğünde Türk Kızılay’ı ve Talasemi Federasyonu işbirliğince organize ediliyor. Kan Film Festivali kapsamında yer alan ulusal film yarışması Kısa Film ve Kamu Spotu olmak üzere iki farklı temadan oluşuyor.

  • Yarışma Şartnamesi
  • Başvuru Formu
  • Web Sitesi
  • Tanıtım Filmi

Kan Film Festivali yazısına devam et

27. Ankara Uluslararası Film Festivali’nin Ulusal Yarışma Jürileri Belli Oldu

27. Ankara Uluslararası Film Festivali kapsamında düzenlenen Ulusal Uzun, Kısa ve Belgesel film yarışmaları jürilerinde yer alacak isimler belli oldu. 10 filmin yarışacağı Ulusal Uzun Film kategorisinde Jüri Başkanlığını ödüllü yönetmen Erdel Kıral üstlenirken, bir diğer yönetmen Nesimi Yetik, Ulusal Kısa Film kategorisi Jüri Başkanı olacak. 27. Ankara Uluslararası Film Festivali’nin Ulusal Uzun yarışma jürisinde farklı kuşaklardan iki başarılı oyuncu da yer alıyor; Mehmet Aslantuğ ve Ayça Damgacı. Marmara Üniversitesi Radyo TV Sinema Bölümü Başkanı Şükran Kuyucak Esen ile sinema eleştirmeni, yazar Fatih Özgüven de Ulusal Uzun Yarışma jürisinde yer alan diğer isimler.

27. Ankara Uluslararası Film Festivali’nin Ulusal Yarışma Jürileri Belli Oldu yazısına devam et

Kolektif Muhabbet’te Kötü Kedi Şerafettin Konuşulacak

“İnsan mıyız ulan biz?” sloganıyla hafızamızda yer eden Kötü Kedi Şerafettin, Kadıköy Barış Manço Kültür Merkezi’nin perdesini yırtmaya geliyor. Kısa Film Kolektifi’nin ardından Hakan Günday’la yaptıkları Kolektif Muhabbet’le etkinliklerini sürdüren ekip bu sefer de animasyoncuları bir araya getiriyor. 05 Nisan, 14:00’te Kolektif’in kısa animasyon film seçkisiyle başlayacak etkinlik, 15:00’te Anima İstanbul ekibinin katılımıyla devam edecek. Kötü Kedi Şerafettin’in yapım süreci, karakter tasarımları ve animasyon hakkında muhabbet edilecek etkinlik ücretsiz gerçekleşecek. Detaylı bilgiye www.facebook.com/kisafilmkolektifi sayfasından ulaşılabilir.

Kolektif Muhabbet’te Kötü Kedi Şerafettin Konuşulacak yazısına devam et

Kuzular Kurtlara Karşı

Andrey Galat ile Maxim Volkov’nin yönettiği ve Tom Felton, Ruby Rose, Ross Marquand ile China Anne McClain’in seslendirdiği animasyon film Kuzular Kurtlara Karşı (Volki i Ovtsy: Beeezumnoe Prevrashchenie – Sheep & Wolves), 22 Nisan 2016’da Bir Film dağıtımıyla Bir Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Çok uzaklarda, sihirli bir dünyada bir koyun sürüsü yaşayıp gitmektedir. Ama doğayla barış içinde yaşadıkları güzel köylerindeki mutlu yaşamları yakınlardaki bir vadiye inen kurt sürüsüyle bir anda bozulur. Koyunlar yeni komşularıyla nasıl geçinebileceklerini kara kara düşünürken, o sarıda kurtlar da genç bir lider arayışındadırlar.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb

Kuzular Kurtlara Karşı yazısına devam et

Otto Preminger: Tabulara Karşı Çıkan Sinemacı

35. İstanbul Film Festivali, ölümünün 30. yıldönümünde klasik Amerikan sinemasının büyük ustalarından Otto (Ludwig) Preminger’in eşsiz kariyerinden 10 filmlik bir seçki sunuyor. Sinema tarihinin bu iz bırakmış ismi 1905 yılında Avusturya – Macaristan İmparatorluğu topraklarında Yahudi bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelmiştir. Baba mesleğinin izinde giderek hukuk okurken tiyatro tutkusu ağır basmış ve dönemin ünlü tiyatro adamı Max Reinhardt’ın eğitiminden geçmiştir bir süre. Daha sonra sinemaya yönelir ve ilk filmi ‘Die Grosse Liebe / Büyük Aşk’ı 1931 yılında Avusturya’da çeker. Nazizm’in yükselişe geçtiği dönemde Broadway’de bir oyun sahnelemek üzere 1935 yılında ABD’ye göç eder. Burada 20th Century Fox ile anlaşan sinemacı, Daryl Zanuck ile ters düşer önceleri, ancak büyük bir ticari başarı kazanan 1944 yapımı (bizde ‘Kanlı Gölge’ adıyla gösterilmiş) ünlü ‘Laura’ ile Hollywood’daki engellenemez yükselişi başlar.

Festival seçkisini de başlatan ‘Laura’ sinema tarihinin önemli kara film (Film Noir) örneklerinden biridir. Preminger gizemli güzel Gene Tierney ve gözde oyuncularından Dana Andrews ile ilk kez bu filmde çalışır. Tierney’nin klasik bir ‘femme fatale’ olarak çizilmemiş olduğu suç ve gerilim öyküsünde yazar Waldo karakterinde Clifton Webb ile uçarı playboyda erken rollerinden birinde korku ve gerilim filmleriyle sonradan ünlenecek Vincent Price’ı izlemek keyif vericidir.

Laura’nın hem ticari hem de eleştirmenler cephesindeki başarısı Preminger’in kara film türünde yeni eserler üretmesine yol açar. 1945 yapımı ‘Düşmüş Melek / Fallen Angel’ ve festival seçkisinde yer alan 1950 tarihli ‘Kaldırımlar Bitince / Where the Sidewalk Ends’ tipik gece filmleridir. Okyanus kıyısındaki küçük kasabanın gizemli sessizliği liman kentinin vapur düdükleriyle bozulur bu sır dolu hikâyelerde. Yine Gene Tierney ile çalıştığı 1950’ler başından ‘Girdap / Whirlpool’ dönemin Freudyen okumalara açık yapımlar modasına uygun, hipnoz üzerine bir kleptoman öyküsüne soyunur. Son iki filmde (Hitchcock ustanın ünlü hipnoz hikâyesi ‘Öldüren Hatıralar / Spellbound’ ve ‘Aşktan da Üstün / Notorius’un senaryolarını da kaleme almış olan) dönem Hollywood’unun en tanınmış yazarlarından Ben Hecht ile parlak bir işbirliği söz konusudur.

1952 yapımı ‘Angel Face’ başroldeki Jean Simmons’un melek yüzünün ardındaki karanlığı eşeler. ‘Postacı Kapıyı İki Kere Çalar / The Postman Always Rings Twice’ı hatırlatan finaliyle seyircisini şaşırtan bu yapımda dönemin gözde aktörlerinden Robert Mitchum ile çalışır. Mitchum ile işbirliği, oyuncuyu Hollywood’un gelmiş geçmiş en büyük ikonlarından Marilyn Monroe ile eşleştirdiği (festival programı içinde yer alan) ‘Dönüşü Olmayan Nehir / River of No Return’ isimli ilk ve tek western çalışmasında sürer.

Kara film janrında elde ettiği haklı başarının üzerine birbirinden farklı türlerde denemelerden kaçınmamıştır Preminger. Üstelik bunu stüdyo sisteminin altın çağını yaşadığı Hollywood ortamında yapabilme cesaretini göstermiş, yaratıcılığının sınırlarını zorlamıştır. Birçok filminde kolaycı mizansenlerden kaçınmış, dönemin ana akım Hollywood filmlerinde pek rastlanmayan uzun planlarıyla farklılık yaratmıştır. Bu özellikleriyle Fransızların ünlü ‘Cahiers Du Cinema’ yazarlarının gözde yönetmenlerinden biri olarak eserleri mercek altına alınmış, Jacques Rivette 1954 yılında kaleme aldığı incelemesinde kendisini bir mizansen ustası olarak selamlamıştır.

Stüdyo düzeni ve sansür baskısından yılmış olan Preminger 50’li yılların ortalarından itibaren bağımsız yapımcı yönetmen olarak kariyerinde yeni bir dönem başlatır. Bu süreçte korkusuzca Hollywood tabularının üzerine gitmesi ve filmlerinin gösterilmesi için hukuk mücadelesine girmekten kaçınmaması Amerikan sinemasının özgürleşmesi adına önemli bir adımdır. 1954 yılında George Bizet’nin müziği üzerine sahnelenmiş ‘Carmen Jones’ müzikalinin sinema versiyonu Dorothy Dandridge ve Harry Belafonte’nin başı çektiği tümüyle siyahi oyunculardan oluşmuş kastıyla o dönem Hollywood ortamında tam bir devrim niteliğindedir. Bağımsız Preminger ertesi yıl çektiği ve Frank Sinatra ile Kim Novak’ı biraraya getirdiği ‘Altın Kollu Adam / The Man with the Golden Arm’ filminde başka bir tabu konuya, uyuşturucu bağımlılığına el atacaktır.

Fransız Yeni Dalgası’nın sembol figürlerinden Jean Seberg’i keşfederek ‘Aziz Joan / Saint Joan’ ve Françoise Sagan uyarlaması ‘Günaydın Hüzün / Bonjour Tristesse’ ile dünya sinemasına armağan eden yine O’dur. Bu farklı denemelerin ardından gelmiş geçmiş en önemli mahkeme dramlarından ‘Bir Cinayetin Anatomisi / Anatomy of a Murder’ ile baba mesleğine selamını çakar yönetmen. ‘Washington’da Fırtına / Advise and Content’ ile siyasetin koridorlarında korkusuzca gezinir. 1963 yapımı ‘Kardinal / The Cardinal’ ile Vatikan’ı mercek altına alır, dinle ilgili sorular sorar. Ustanın festival seçkisine dahil olmuş son çalışması 60 yaşında Londra’da çektiği son dönem filmlerinden ‘Küçük Kız Kayboldu / Bunny Lake is Missing’ başrollerden birinde Sir Laurence Olivier’nin yer aldığı keşfedilmeyi bekleyen ilginç bir psikolojik gerilimdir.

Setteki sıkı disiplini nedeniyle ‘Korkunç Otto’ olarak anılmıştır sinemacı. Güçlü kişiliği ve heybetli görünüşüyle, Yahudi kökenli olmasına rağmen Billy Wilder’ın 1953 yapımı ‘Esirler Kampı / Stalag 17’ gibi başka sinemacıların yapıtlarında Nazi subayı olarak boy göstermesi ise sinema dünyasının muhteşem ironilerinden biri olarak tarihe geçmiştir.

Yazımı tamamlarken festivalin uzunca bir aradan sonra klasik retrospektiflere dönüş yapmasını ve sinema tarihinin yenilikçi ustalarından Otto Preminger’i genç kuşaklara tanıtma çabasını coşkuyla karşıladığımı ifade etmek isterim.

(11 Nisan 2016)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com