Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi gören tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu, 76 yaşındaki Oğuz Oktay, 21 Ocak 2015 Çarşamba günü hayatını kaybetti. Sanatçının rol aldığı sinema filmleri arasında Seni Bekleyeceğim, Abdülhamit Düşerken, Kurbanlık, İncir Çekirdeği, Bir Medeniyet Rüyası, Mahpeyker: Kösem Sultan, Şenlikname: Bir İstanbul Masalı, Fetih 1453, İksir: Dedemin Sırrı gibi filmler var. Cenazesi, 22 Ocak 2015 Perşembe günü (bugün), Erenköy Galip Paşa Camii’nde öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazı sonrasında defnedildi. Merhuma tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.
Yıllık arşivler: 2015
Bir Film Filmleri, 23 – 29 Ocak 2015 Seansları
Bir Film Filmleri, 23 – 29 Ocak 2015 seansları için tıklayınız.
Kederli Timbuktu Şehrinde İslam
Timbuktu
Yönetmen: Abderrahmane Sissako
Senaryo: Abderrahmane Sissako-Kessen Tall
Müzik: Amine Bouhafa
Görüntü: Sofian El Fani
Oyuncular: Ibrahim Ahmed (Kidane), Abel Jafri (Abdülkerim), Toulou Kiki (Satima), Layla Walet Mohamed (Toya), Mehdi A.G. Mohamed (Issan), Hichem Yacoubi (Cihatçı), Kettly Noël (Zabou), Fatoumata Diawara (Şarkıcı Fatou), Adel Mahmoud Cherif (İmam), Mamby Kamissoko (Cihatçı), Yoro Diakité (Cihatçı), Cheik A.G. Emakni (Omar), Zikra Oualet Moussa (Tina), Weli Cleib (Yargıç), Djié Sidi (Yargıç), Damien Ndjie (Abu Jaafar)
Yapım: Les Films du Worso-Dune Vision (2014)
Abderrahmane Sissako’nun Afrika’nın antik şehrinde geçen filmi “Timbuktu”, İslamcı terörü tam kalbinin içinden yansıtıyor. Bu film, Cannes’da iki ödül birden kazanan değerli bir yapıt.
Moritanyalı yönetmen Abderrahmane Sissako’nun Mali’nin antik şehri Timbuktu’da halkın, İslamcı teröristlerin İslamcı kuşatması altında yaşadıklarını yansıtıyor. Kara mizah ve trajedi yüklü bu film. Onca acının ortasında gülünebilecek bir şeyler olabilir miydi? 21. yüzyılda, asırlarca öncesinin kurallarını uyguladığınızda ortaya ne çıkardı? İslamcı teröristler, renkli ve güzel Afrika halkları üzerinde İslamcı katı kuralları getirirken, günümüz teknolojisinden de bolca faydalanıyorlar. O teknolojiler, onların deyişiyle “kâfirler”in değil miydi? “Kâfirler”in son model pikap arabalarını, otomatik tüfeklerini, cep telefonlarını da kullanıyorlar bolca. Hayata hiçbir şey katmamış bu katı dinciler, katı kurallarıyla kara bulut gibi çöküyorlar bu güzel insanların üstüne. Avrupa’da Ortaçağ gerçekten karanlıktı. Engizisyon toplumlara neredeyse nefes aldırmıyordu. Ama bir şey oluyordu. O da, sanatın ve bilimin alttan alta gelişmesiydi. Rönesans aydınlanmasıyla beraber bu altyapılar yukarı fışkırdı ve Kilise’yi olması gereken yere itti. İslam Ortaçağı’nda, Hıristiyanlık Ortaçağı’ndaki gibi bir aydınlanma olma ihtimali var mıydı?
Karanlıktan neyin çıkacağı hiç bilinmez. Ama bir şey fark ediliyor. İslam’ın asla Afrika’nın rengarenk ruhuyla buluşmadığı. İnsanlığın da doğduğu bu topraklar, renkli ve coşkulu insanlarıyla kendilerini nasıl mutlu hissediyorlarsa öyle yaşaması gereken topluluklar. Köle oldular, faşist yönetimler altında ezildiler, Batılıar tarafından iliklerine kadar sömürüldüler, katledildiler. Ama, hep renkli ve coşkulu kaldılar. İslam bile onların renklerini ve müziklerini bu yeryüzünden silemeyecek. Afrika, Ortadoğu’nun çölleri değil çünkü.
İslamcı katı kurallar…
Moritanyalı yönetmen Sissako, 1961 yılında Kiffa’da doğdu. Ailesi Mali’ye göç etti. Moskova’da sinema okudu. 1990’ların başından beri de Fransa’da yaşıyor. Sissako’nun 2014 yapımı sinemaskop “Timbuktu” filmi, 2014 Cannes Film Festivali’nde “Altın Palmiye” için yarıştı. Festivalden “Ekümenik” ve “Jüri” ödüllerini kazandı. Sissako’nun “Timbuktu” filmi ayrıca “En İyi Yabancı Film” dalında Oscar’a da aday oldu. Çok değerli bir film bu. Trajedenin içerisinden mizahı da çıkartan bu filmde zaman zaman korkudan titriyorsunuz. “Beni sokmayan yılan çok yaşasın” diyemiyorsunuz. Bu kara yılan çok yakınlarda.
Film, çölde bir antilobun korkudan kaçışı üstüne açılıyor. Sonra bir otomatik tüfek yerli halkın küçük heykellerine kurşun yağdırarak paramparça ediyor. Ardından kulağa aşina gelen müzik tınıları duyuluyor fonda. İslamcı terör örgütü, yerli halk ve çeşitli ülkelerden cihatçılarla Timbuktu’da İslamcı kuralları uygulamaya koymuşlar. Megafonlarla da ne yapmaları gerektiği sürekli haykırılıyor. Kadınlar asla çarçafsız ve eldivensiz sokağa çıkmamalı. İslamcılar kadınlardan niye bu kadar korkuyorlar? Bu korkularının nedeni neydi? Kadınlar, silgiyle silinen şey miydi? Kadınları eve hapsederek yaşamın dışında bırakınca faşizmlerini kolayca toplumun üstüne yağdırabilirlerdi. Kadınlardan korkuyorlar, çünkü onlar güçlü ve cesur. Kadınlar dört duvar arasından çıkmasın ve bebek doğurma fabrikasına, kuluçka makinesine dönüşsünler istiyorlar. Kadınlar güçlü oldukça başaramayacaklar. Sissako’nun bu filminde, balık satan kadınla şarkı söyleyen kadın Fatou hayat için umuttu. Kızların başörtüsününü savunmuştum üniversitede okuyabilsinler diye. Her şey başlarda yumuşak yumuşak mı geliyordu? İnsan hakları ve demokrasi her şeyden değerli değil miydi? İslamcılar futbolu bile yasaklıyorlar müzik gibi. Penaltı atışı sırasında eşek kalenin önünden geçiyor. Mizahın doruk anıydı bu. Bu eşek arada bir şehrin sokaklarında görünerek kendini hatırlatıyor seyircilere. Bir de Haiti’deki depremden sonra bu topraklara sığınmış “deli” kadın Zabou da var. Çatısız evde yaşıyor. Can yoldaşı da bir horoz.
Film hikâyesini, dincilerden uzakta duran sığır çobanı Tuareg Kitane ve ailesi üstünden anlatıyor. Kitane, çöldeki çadırda karısı Satima ve 12 yaşındaki kızları Toya’yla beraber yaşıyor. Kız babası olmaktan da mutlu Kitane. Bir de sığırlarını güden 12 yaşındaki yetim çocuk Issan var. Kitane ve ailesi bu yetimi çok seviyorlar. Kitane şehre indiğinde Ortadoğulu cihatçı Abdülkerim de hemen çadıra damlıyor. Abdülkerim, yanındaki cihatçı gençten araba sürmesini öğrenirken, yasak olan sigarayı da gizli gizli içiyor çölde. Abdülkerim, katı dini kurallar uygulayan bu örgütte zina bile yapmaya bile hazır. Satima ona yüz verirse eğer. Satima, bu filmdeki diğer kadınlar gibi güçlü ve cesur.
Öfke anından sonra…
Yoksulluğun ve geleceksizliğin sürdüğü bu toplumda bir sığır ve balık tutmak için bir ağ çok şey. Issan, sığırları nehirden geçirirken, hamile olan GPS adını verdikleri inek balıkçının ağına dolanıyor. Balıkçı mızrağıyla ineği boynundan yaralıyor ve çok geçmeden inek ölüyor. Issan koşarak çadıra geliyor ve Kitane’ye olayı anlatıyor. Tabancasını alıyor. Satima tabancasız gitmesini söylüyor, çünkü geride kızları var. Öfke trajediler yaşatıyor. Cihatçılar Kitane’yi tutuklayıp uyduruk mahkemelerinde yargılıyorlar.
Başka bir yerde başka bir trajedi yaşanıyor. Şarkı söyleyen kadın tutuklanıyor. Yargılanıyor ve kırbaç cezasına çarptırılıyor. Kırbaçlanırken şarkısını da söylemeyi sürdürüyor. Bu sahnede kadınlara saygınız çoğalıyor. Balık satan kadını da eldiven takmadığı için tutukluyor cihatçılar. Kadın onlara direniyor ve güçlü bir sesle kurallarının saçmalığını dile getiriyor. Sokakta cep telefonuyla konuşan kız da var. Onu uyaran cihatçı kıza göz koyuyor ve bir malmış gibi kızı annesinden istiyor. Haremini genişletecek herhalde. Filmdeki imamın bilge yaklaşımı Batı’ya karşı olumlu bir yansıma. Çünkü dindarla dinci çok farklıydı.
İlginç tesadüfler…
Kitane infaz edilmeden önce, motosikletli bir tanıdıkları Satima’yı infaz yerine götürüyor. İkisi de trajedilerini yaşıyorlar cihatçıların kurşunları altında. Geride kalan Toya ve İssan’a ne olacaktı? Filmde recm de gösteriliyor. Yani taşla infaz etme. Kuma gömüyorlar, başı da dışarıda bırakıyorlar. Halk da taş atıyor. Çok korkunç ölüm. Taşlamayla öldürme Yahudi geleneklerinde vardı. İsa, Maria Magdalena’yı Yahudilerin taşlarından kurtarmıştı. İnsanın kafası karışıyor. Yahudilerde olan bazı gelenekler Müslümanlara da yansımış sanki. Yahudiler, şabat günlerini, yani cumartesi günlerini kutsal sayıp hiçbir iş yapmıyorlar. Yapanlara da ceza veriyorlarmış kadim zamanlarda. Müslümanlarda da cuma günleri kutsal. Domuz eti yememe, oruç tutma, sünnet olma vs. ortak noktaları var bu iki dinin. İnsanın aklı epeyce karışıyor.
Filmin görselliği ve kurgusu, hem sade hem de çarpıcı. Sissako, filminin kurgusunu milimetrik yapmış. Her şey ölçüsünde. Sissako’nun bu filmindeki kurgu alıştırması ilham verici. Kamerayı hareketlerini de çoğunlukla sahnenin ruhuyla buluşturmuş. Bu filmindeki kamerayla ve kurguyla zihinsel sıçrama yaptırabiliyor yönetmen. Filmin müzikleri de muhteşem. Bu müzikleri ve şarkıları duyduğunuzda, Afrika müziksiz ve şarkısız kalmasın diyorsunuz. Sonda iki çocuğun belirsiz geleceklerine koşuşları da insanı gerçekten etkiliyor.
“Timbuktu” filmini gördükten sonra büyük Atatürk’e minnettarlığınız daha da çoğalıyor laik cumhuriyeti kurduğu için. Laiklik oksijendi. Bu değerli filmi görmeye çabalayın. Afrika’dan her daim filmler uğramıyor bu taraflara.
(29 Ocak 2015)
Ali Erden
* Kopenhag Kriterleri ve sol “Umut”, her zaman. Soylu Yunan halkına merhaba!…
İstanbul Modern’de 16 Ülkeden Video Sanatı ve Sanatçı Filmleri Sergileniyor
İstanbul Modern, 20 Ocak – 12 Mart 2015 tarihleri arasında güncel video sanatına odaklanan ve dünyanın dört bir yanından görsel sanatçıların hareketli görüntü, animasyon ve kısa filmlerini İstanbul’a taşıyan Uluslararası Sanatçı Filmleri’nin (Artists’ Film International) 2014 – 2015 yılı programına bir sergiyle yer veriyor. Küratörlüğünü Çelenk Bafra’nın yaptığı ve ekrandan izlenebilecek sergide 15 ülkeden sanatçıların son çalışmaları tematik seçkiler halinde gösteriliyor.
İstanbul Modern’de 16 Ülkeden Video Sanatı ve Sanatçı Filmleri Sergileniyor yazısına devam et
Cinemaximum Sinemaları, 23 – 29 Ocak 2015 Seansları
Çekmeköy Cine Derin Sinemaları, 23 – 29 Ocak 2015 Seansları
İstanbul Çekmeköy Cine Derin Sinemaları, 23 – 29 Ocak 2015 seansları için tıklayınız.
Antalya Aksin Sinemaları, 23 – 29 Ocak 2015 Seansları
Ercüment Ekşi’nin Program Yaptığı Sinemalar, 23 – 29 Ocak 2015 Seansları
Bahçeşehir Cinemax, Düzce Moonlight Sinema Clup, Bolu Cineway, Sivas Polat Center, Kastamonu Barutcuoğlu, Karabük Onel, Tokat Asberk, Niksar Mehtap, Ankara Göksu Sinemax, Çankırı Sinemax Sinemaları, 23 – 29 Ocak 2015 seansları için tıklayınız.
Mütevazılığın Adı: Yolanthe Cabau
Güzelliği ve sempatik tavırları hayranlık uyandıran Yolanthe Cabau, Polis Akademisi: Alaturka filmi setindeki mütevazı halleriyle de çok konuşulacak. Her fırsatta set ekibiyle şakalaşan Yolanthe Cabau, yemeklerini figürasyon ekibiyle birlikte yedi ve herkesle tek tek hatıra fotoğrafı çektirdi. Ali Yorgancıoğlu’nun yönetmenliğini üstlendiği Polis Akademisi Alaturka, sürprizlerle dolu sahneleriyle 30 Ocak 2015 tarihi itibari ile sinemaseverler tarafından izlenebilecek.
- Basın Bülteni
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
10. COFFI – Cort’O Globo Film Festival
2004 yılında İtalya’nın güneyindeki Angri şehrinde sinema etkinliklerini geliştirmek amacıyla başlayan Cort’O Globo Film Festivali (COFFI), kısa süre içerisinde İtalyan film festivalleri arasında oldukça önemli bir yer edindi. Türkiye’den kısa filmcilerin katılımını bekleyen festival bu yıl Mart ayında Angri’de, Temmuz ayında da Berlin’de olacak. Festivalin katılım süresi 15 Şubat 2015 tarihine kadar uzatıldı. (Haber: Çiçek Coşkun.)
If İstanbul 2015’in Yönetmenini Keşfediyor
14. If İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali’nin sekizinci yılını kutlayan uluslararası yarışması Keşif’te yarışacak filmler belli oldu. İlk ya da ikinci filmini yönetmiş yönetmenlerin filmlerinin yarıştığı Keşif bölümünde, ABD, Avustralya, Brezilya, Estonya, Fransa, Hollanda, Irak, Yunanistan, İsrail, Türkiye ve Ukrayna’dan toplam 9 film yarışacak. Keşif Uluslararası Yarışma’da jüri karşısına çıkacak filmler arasında Yuva Öğretmeni (The Kindergarten Teacher), Kabile (The Tribe), 52 Salı (52 Tuesdays), Rüzgarların Arasında (In the Crosswind), Norveç (Norway), Mardan, Ağustos Esintisi (August Winds), Yine Noel (Christmas Again), Toz Ruhu gibi filmler var.
- Basın Bülteni
- Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
If İstanbul 2015’in Yönetmenini Keşfediyor yazısına devam et
Türk Sineması Yine Berlin Film Festivali’nde
SE-YAP tarafından gerçekleştirilen Festivaller İstanbul’da projesi kapsamında Berlin Film Festivali’ne sunulan filmlerden Emine Emel Balcı’nın ilk uzun metraj filmi Nefesim Kesilene Kadar festivalin Forum bölümüne ve Faruk Hacıhafızoğlu’nun ilk uzun metraj filmi Kar Korsanları festivalin Generation bölümüne seçildi. Her iki film de dünya galalarını 05 – 15 Şubat tarihleri arasında yapılacak olan 65. Berlin Film Festivali’nde gerçekleştirecekler.
Ankara Büyülüfener Sinemaları, 23 – 29 Ocak 2015 Seansları
Van Sinema Artos, 23 – 29 Ocak 2015 Seansları
Altunizade Capitol Spectrum Sinemaları, 23 – 29 Ocak 2015 Seansları
Altunizade Capitol Spectrum Sinemaları, 23 – 29 Ocak 2015 seansları için tıklayınız.