Üzerinden Anton Çehov, William Shakespeare, Fyodor Dostoyevski, ya da Sabahattin Ali geçen her türlü yazılım, ağır gnomist söylem içermeleri nedeniyle modern zamanlarda anlam düşüklüğü yaşatılan ‘aydın’ paradigmasının çok ötesinde varsıl düzlemler alanında değerlenmelidir. Asırlar boyu genel bilgeci yaşam felsefeleri, taşralının değil, metropol gerçekliğindeki yüksek burjuvanın meselesi olmuştur.
Nuri Bilge Ceylan’ın ‘Kış Uykusu’ndaki kötüye, kötülük yapma imkânı tanıma söylencesi, antropolojik çerçevede ancak kendinin mutlak koruma altına alındığı sanısına sahip olanların işidir. Film okuma serbestliğiyle sahi veya yapay böylesi bir duygu, sonsuz muktedirliğe aşkın vaziyetler alan varsıllık belirtisine denk düşer.
Entelektüel bir çıkarımın sonucu ‘aydın’ olma tek başına Shakespeare’ane veya Çehov’vari ifadeler tarafından kurgulanan yaşam bütünlüğünü içselleştirmeye kafi gelmez, ayrıca ‘zengin’ olmak gerekir. Modern zamanların sorunlu kavramı ‘aydın’, Kış Uykusu’ndaki baş kahramanının çağrı simgesi olmasına rağmen, homojen bir yapının değil, interobjektif alanların öznesidir. Bu nedenle sıkça dile getirilen ana mesele, ‘aydın’ eleştirisi değil, yerleşik düzene geçememe yanılgısındaki burjuvanın zorunlu çevreye bakışının onay bulmasıdır. Kış Uykusu’nda ilk bakışta ‘aydın’ eleştirisi sanılan şey, aslında yüksek burjuvanın kendine verdiği mutlak değerin temellendirilmesine yönelik bir çalışmadır. Anlaşılması güçtür, çünkü yüz yıllık Türk sinemasında Boğaz yerleşkesinin asil üyeleri üzerine, ‘Leopar’ bir yana, ‘İtalyan Usulü Evlilik’ derecesinde otantik çalışma örneği yoktur.
Kış Uykusu’ndaki ateş ve para bağlamında biraraya getirilen iki güç dengesinin yarattığı ilişkide, zayıfın kendini imha derecesinde izleyiciye ‘eyvah yakacak manyak’ diye çığlık attıran şizofren davranışına vurgu yapılmakta, burjuvanın para yakan fakire bakışı ‘zavallı’ ölçeğindeyken, ateşe atanın mağrur duruşu haklı olarak arabesk çözümlemelerin sınıfsal kaygısına maruz kalacaktır.
Şizofrenik vaziyetler, Nuri Bilge Ceylan tarafından zamanlar üstü temel meseleler işlenilirken her daim ifade bulmuştur: Üç Maymun’daki anneye tokat sahnesinde fonda aniden yükselen ezan sesi, babasını aldattığını öğrendiği anneye kalkan ele onay mı verecek, yoksa itiraz mı edecektir. Film okuma serbestliğinin vermiş olduğu rahatlıkla.
Çehov – Shakespeare bilgeciliğinin yaşayan gerçekliğini sadece varsıl boyutlarda hissedilme alanına çekme özgürlüğü bulunurken, film bütünlüğünde eleştirilen değil, tasdik gören bilgesel burjuva tutumunun, sınıfsal çözümlemeye gerek duyulmayacak kadar taşralının gündeminden uzak tutulduğu varsayımından, duygu sinemasının yarattığı efektlerle at hırsızı havasındaki yılkı avcısıyla kasaba imamının ifşa ve eylemlerine mülk sahipliğinin tanımış olduğu kimlik kontenjanından anlam transferi yapılmış olduğununa kadar yol tutulacaktır.
Özetle ‘uzun ama hiç sıkılmadım’ diyenler huzurunda kamera yönetiminin anlam bütünlüğünü bozmadan yarattığı dengeli mekân devingenliğinin iç hesabına girmeden, Adana Altın Koza Film Festivali’nde seyredilen Kış Uykusu’nun yarışma filmlerine etkisi uzun olmuştur.
Ali Mercimek