Kayıp Zamanın İzinde

Animasyon sinemasının harika çocuğu Sylvain Chomet’nin gerçek oyuncularla çalıştığı ilk denemesi ‘Attila Marcel’, tanınmış Fransız romancı ve deneme yazarı Marcel Proust’dan bir alıntıyla açılıyor. Özetle, ‘hafızalarımızdan her şeyi bulup çıkarabiliriz’ diyor yedi ciltlik ‘Kayıp Zamanın İzinde’nin ölümsüz yazarı. Fransız yönetmeni, Proust ile buluşturan yeni çalışmasının ana karakteri 33 yaşındaki Paul, küçük yaşta geçirdiği bir travma sonucu konuşmaz olmuştur. İki yaşında anne babasını kaybettikten sonra kendisini büyütmüş tuhaf teyzeleriyle yaşayan, geçmişini hatırlamayan ve otizm belirtileri gösteren bu büyüyememiş çocuğun imdadına apartman komşusu madam yetişir. Chomet’nin Nathalie Proust adını verdiği karakter, hippi eskisi rengarenk giysileriyle başına buyruk orta yaşlı bir kadın. Evinin salonunda devasa bir sebze bahçesi kurmuş. Doğa aşığı. Yüreğinin götürdüğü yere gitmiş, Hindistan seferinde budizmle tanışmış. Elinde Hawaii’ye özgü yerel çalgı ukulelesiyle parktaki asırlık ağaçların bekçiliğini yaparken bizim saygıdeğer gezi dayanışması aktörlerini anımsatıyor.

Gölgeler altındaki sırların ya da saklı geçmişin aydınlatılması hususunda Proustvari yöntemlerle yol göstericilik yapıyor madam Proust. Bitki çaylarına eşlik eden Proust’un meşhur madlenlerini, tadlar ve kokuları, müziği anıları yakalamak için yem olarak kullanmayı deniyor. Kendi deyişiyle ‘biraz sevgi, biraz bal, gökkuşakları için biraz gün ışığı, kaleler için biraz kum, resimler için biraz boya kalemi sunuyor’ küçük yaşlarında takılı kalmış Paul’e.

‘Belleville’de Randevu / Les Triplettes de Belleville’ (2003) ve ‘Sihirbaz / L’Illusioniste’ (2010) gibi animasyonda çığır açmış, sessiz sinemaya, Jacques Tati’nin ölümsüz dehasına saygı duruşunda bulunan filmlerin yaratıcısı Chomet’den beklenen şiirsellikte bir yapım bu. Bu kez gerçek oyuncular kullanmasına rağmen, bir örnek giyinen ve senkronize hareket eden eksantrik teyzeler, hayvan doldurucu olmayı düşleyen doktor, el becerileri çok gelişmiş yaşlı kör adam gibi aykırı karakterleriyle animasyon dünyasına göz kırpıyor. Oyuncuları filmin önemli kozlarından. Çifte kompozisyonda hem geçmişini hatırlamaya çalışan Paul’ü, hem de genç adamın seksenli yıllar düşlerinden kopup gelen güreşçi babası Attila Marcel’i canlandıran genç yetenek Guillaume Gouix, madam Proust’ta deneyimli oyuncu yönetmen Anne Le Ny, tuhaf teyzelerde Hélène Vincent ve Chomet’nin filmini ithaf ettiği çekimler sonrası yaşama veda etmiş Yeni Dalga’nın unutulmaz yüzlerinden Bernadette Lafont çok iyiler. Antoine Roch’un görüntüleri, Carlos Conti’nin yapım tasarım çalışması özellikle övgüye değer.

Sylvain Chomet filmlerinde müziğin ayrı bir yeri vardır. Belleville’in Oscar adayı olmuş Benoit Charest bestesinin sözleri ona aittir. Okyanus’un geçildiği filmin en güzel sekansına Mozart’ın K427 Do Minör Missa’sının hüzün yüklü ‘Kyrie’ bölümü eşlik eder. Chomet son çalışmasında Franck Monbaylet ile çalışmış. Yetenekli bestecinin menuet’den java’ya danslı bölümlerin müzikleri, Paul’ün genç piyanistler yarışmasında yorumladığı konçerto yetenekli müzik adamının ürünleri. Tati dışında bir diğer efsanevi ‘Jak’a Jacques Demy’ye adanmış müzikal bölümler, plajda geçen Cherbourg esintili sekans, güreş ringinde sahnelenen dövüş tangosu filmin dayanılmaz anlarından. Attila Marcel adlı şarkıyı seslendiren Jacqueline Moinot’yu ise boşuna aramayın Fransız şansonları antolojilerinde. Çünkü o da Chomet’nin hayali karakterlerinden biri. Belleville’in son jeneriğinde de yer almış Chomet’nin bu Piaf esintili şansonu, ‘barbardır, vahşidir ama benim adamımdır’ minvalinde bir hikâye anlatıyor.

Sıcak Ağustos günlerinde taze bir ferahlık arıyorsanız ‘Attila Marcel’i kaçırmayın. Çok yönlü bir yaratıcının madlen keki tadındaki bu son çalışmasından büyük keyif alacaksınız.

(04 Ağustos 2014)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com