Agâh Özgüç İmza Günü

SİYAD (Sinema Yazarları Derneği) üyesi, gazeteci yazar Agâh Özgüç, 07 Şubat 2007 Çarşamba günü saat 18.00’de Bebek’teki PMP+1 Kitapevi’nde Türk Sinemasında Cinselliğin Tarihi isimli kitabını imzalıyor.
Agâh Özgüç’ün Türk sineması üzerine yayınlanmış diğer kitaplarından bazıları şunlar: 1001 Karede Türk Sineması, 80. Yılında Türk Sineması, Bir Sinema Yazarının Günlüğünden Aykırı Notlar, Afişlerle Türk Sineması, Başlangıcından Bugüne Türk Sinemasında İlkler, Bütün Filmleriyle Yılmaz Güney, Cahide’nin Son Günleri, Türk Film Yönetmenleri Sözlüğü, Türk Filmleri Sözlüğü.

  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Agâh Özgüç İmza Günü yazısına devam et
  • Altyazı Dergisi’nin 59. Sayısı Çıktı

    Altyazı Aylık Sinema Dergisi, Şubat sayısında geride kalan 2006 yılının sinema açısından nasıl geçtiğine dair kapsamlı bir bakış sunuyor. 50 sinema yazarının 2006’da en çok beğendikleri filmler ve 2006’nın en iyi 10 filminin yer aldığı dosyada, sinema dünyasında gözlemlenen çeşitli eğilimler farklı başlıklar altında inceleniyor. Altyazı’da bu ayın söyleşi konukları Barda adlı son filmiyle toplumsal ilişkilerin içine sinmiş olan şiddeti tartışan Serdar Akar, başrolünde Haluk Bilginer’in yer aldığı Polis’in yönetmeni Onur Ünlü, roman uyarlaması Sis ve Gece’nin yazarı Ahmet Ümit ve yönetmeni Turgut Yasalar.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Altyazı Dergisi’nin 59. Sayısı Çıktı yazısına devam et
  • Neşeli Ayaklar’ı Cinecity’lerde İzle, Sevimli Menü’nün Tadına Bak Kukla Penguen’i Kap

    Sömestr tatilinin başlamasıyla beraber 26 Ocak’ta vizyona giren, Antarktika’da yaşayan İmparator penguenlerin maceralarını konu alan Neşeli Ayaklar’ı, Cinecity Sinemaları’nda izleyen sinemaseverleri, filme özel hazırlanan Kukla Penguen’li Sevimli Menü’ler bekliyor.
    George Miller’ın yönettiği Neşeli Ayaklar filmi için Cinecity Sinemaları’nda özel bir menü hazırlandı. 15 Şubat’a kadar Cinecity Sinemaları’ndan Sevimli Menü’yü alan çocuklar filme özel hazırlanan kukla penguenlere sahip olabiliyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü görsele haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Neşeli Ayaklar’ı Cinecity’lerde İzle, Sevimli Menü’nün Tadına Bak Kukla Penguen’i Kap yazısına devam et
  • Onuncu Gezegen: Bağdat’ta Tek Başına

    Osmanlı Bankası Müzesi Sineması’nda Ülke ve Dünya Tarihinden Öyküler teması altında, 08 Şubat 2007, Perşembe günü, saat 19:00’da Onuncu Gezegen: Bağdat’ta Tek Başına adlı Türkiye yapımı belgesel gösterilecek. Yönetmenliğini Melis Birder’in yaptığı belgeselin ardından, Uluslararası Af Örgütü Irak 2003 Misyon Üyesi Özlem Dalkıran, Savaşın Ardından Irak’ta Olmak konulu bir söyleşi yapacak.
    Belgesel, savaştan sonra, Bağdat’ta yaşayan, “Evrende dokuz gezegen var, bense onuncusuyum” diyen Kevkeb isimli bir kadının günlük hayatını anlatıyor.

  • Basın Bülteni
  • Tüm Şirketler

    Tüm Şirketler, 02 – 04 Şubat 2007 Haftasonu (Weekend), 02 – 04 Şubat 2007 Zirve 20 (Top 20) Box Office listesi için tıklayınız. Bu listeden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi‘nin gösterilmesi rica olunur.

    Yapı Endüstri Merkezi’nde Halit Refiğ Günleri

    Yapı – Endüstri Merkezi, Sanal Mimarlık Müzesi’nde açacağı sergi kapsamında Mart ayı boyunca Halit Refiğ’in katılacağı bir söyleşiye ve Halit Refiğ filmlerine ev sahipliği yapacak. Türk filmlerinin usta yönetmeni Halit Refiğ’in günümüzde de, hâlâ büyük bir beğeni ile izlenen filmlerindeki aşk ve ölüm mekânları 15 Şubat 2007’den itibaren www.mimarlikmuzesi.org’dan izlenebilecek. Başrollerini Türk Sineması’nın ünlü aktör ve aktrislerinin paylaştığı filmlerindeki unutulmaz sahnelerin seyredilebileceği bu özel sergi ile geçmişe ve eski İstanbul mekânlarına yolculuk yapılacak.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yapı Endüstri Merkezi’nde Halit Refiğ Günleri yazısına devam et

    Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi Gösterimleri

    Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi’nde Şubat ayında gösterilecek filmler belirlendi. Pazartesi günleri gösterim yapılmayan merkezde 14:00 – 16:30 – 19:00 matinelerinde izlenecek filmler şunlar: Ateşkes – Joyeux Noel (Christian Carion), Çalıntı Gözler – Otkrandanati Ochi (Radoslav Spassov), Gecenin Sesi – The Night Listener (Patrick Stettner), Taş Meclisi – Le Concile de Pierre (Guillaume Nicloux).

  • Basın Bülteni
  • Gösterilecek filmlerle ilgili geniş bilgilere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi Gösterimleri yazısına devam et
  • Spotek Ses ve Görüntü Hiz. Ltd. Şti. DVD.leri

    Spotek Ses ve Görüntü Hiz. Ltd. Şti. tarafından satışa sunulan DVD.lerin yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından ulaşabilirsiniz.

    Yeni eklenenler:

    Girl in 3D,
    Ölüm Dansı (Death Trance),
    Suç Arkadaşları (Crime Guys),
    Ayin (Thirsting),
    Düşler Ülkesi (Dreamland),
    Edelweiss Korsanları (Edelweiss Pirates),
    Samurai Commando: Mission 1549.

    Spotek Ses ve Görüntü Hiz. Ltd. Şti. DVD.leri yazısına devam et

    Tüm Şirketler

    Tüm Şirketler, 26 Ocak – 01 Şubat 2007 Haftalık (Weekly), 29 Aralık 2006 – 01 Şubat 2007 Yıllık (Annual), Eski Yıllar (Ex Years Releases) yıllık (annual), Hafta Hafta (Week by Week) Box Office listesi için tıklayınız. Bu listeden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi‘nin gösterilmesi rica olunur.

    Polis

    Bir karenin dört köşesini imleyen dört adam. Karenin merkezinde bir başka adam… Adeta bir tiyatro sahnesi. İşte Polis filmi, böyle bir sahneyle açılıyor. İnsana Dogville’i anımsatan bir giriş bu. Sinemayla tiyatronun birbirine karıştığı, zamanla mekânın yok olduğu bir an…

    Kamera adamların etrafında dönüyor. Hepsi takım elbiseli, kravatlı. Hepsi hareketsiz. Eyleme geçmek için bir işaret bekler gibiler. Ortadaki adam -ki Halûk Bilginer’in canlandırdığı Musa Rami karakteri bu- altmış yaşlarında bir cinayet masası polisi.

    İlk hareketin ardından devinim başlıyor. Dört kişiyle, üstelik hepsi genç dört kişiyle dövüşen Musa Rami, ilk anda insanın zihninde Cüneyt Arkın anıları canlandırsa da, kameranın hareketleri ve ara sıra sislenen görüntü sayesinde estetik hale getirilmiş bir sahne bu. Onu izleyen sahne, yani adamların patronunun –ünlü mafya ailesi İzmitli’lerin oğlunun- arabadan indiği sahne, yine o tiyatro – sinema karışımı, yitik zaman – mekân duygusunu yaratıyor insanda. Sanki kötülüğün karanlığından sıyrılıp, saflığın aydınlığına sarılmak ister gibi, ayakkabısından ceketine, pantolonundan elindeki şemsiyeye kadar beyazlara bürünmüş olan adam, buna sebep. Bir de karakterlerin ağzından dökülen, her biri uzun tiradlara kaynak olmaya aday cümleler…

    Kısa aralıklarla Musa Rami’nin tabancasından çıkan kurşun sesleri ve o beyaz bütünlüğü bozan koyu kırmızı kanın görüntüsüyle, yitirdiğimiz zaman ve mekân duygusuna kavuşuyoruz. Ya da öyle sanıyoruz… Çünkü film boyunca, gerçeküstü ile gerçeğin, şimdi ile zamansızlığın arasında gidip geleceğimizi henüz bilmiyoruz.

    Mesleğinin zirvesinde olan, hatta genç meslektaşlarınca “hoca” olarak kabûl edilen Musa Rami karakteri, her ne kadar devlet için çalışsa da, kendi kuralları olan biri. Yalnızlık kişisel tercihi gibi. Onu seven bir ailesi var. Onlarlayken büründüğü düşünceli baba – şefkatli dede kimliği, kişiliğinin bir başka parçası belki. Ama aslında, adımlarını tek kişilik atıyor hep. Ne getireceğini düşünmeden. Film, işte bu noktada bir gerçeğin altını çiziyor: hayatta attığımız her adımın bir bedeli var. Kendimizin ve sevdiklerimizin ödeyeceği bir bedel.

    Musa Rami, farklı bir adam. Hareketleri kadar, düşünceleriyle de farklı. Peşinden saatlerce sürüklenip gidebileceğiniz fikirler sürüyor ortaya. Yaşamın çok içinde bir noktada başlayıp, karanlık, bilmediğimiz için karanlık, bir yöne götüren tezler… Düşünüyorsunuz, “bir kurşun zamanı ikiye bölerek ilerlerken”, bir silâhla birini öldürmek mümkün mü?

    Musa Rami dindar bir adam. Namaz kılıyor, dua ediyor. Bilinmezci bir felsefesi var gibi gözükse de, yaşam biçimini alttan alta Allah inancına dayandırıyor. Ama bu yaşam, genel geçer toplum kurallarının sınırlandırdığı bir yaşam değil asla. Öyle ki, kendisinden kırk yaş küçük bir kıza aşık olduğunda, bunu göğsünü gere gere söyleyecek ve kıza evlenme teklif edecek kadar da cesur.

    Filmin altını çizdiği bir başka gerçek de, yaşamımız akıp giderken, bir başka insanın yaşamına her hangi bir anında değdiğimiz ve bu anın gerçeğinden bihaber oluşumuz. Birine telefon ettiğinizde onun ne yapıyor olabileceğini hiç düşündünüz mü? Siz ona sıradan bir haber verirken, onun masasındaki kesik bir başa bakıyor olabileceğini?

    Polis, yönetmen Onur Ünlü’nün ilk uzun metrajlı filmi, Ama sadece onun için değil, Türk sineması için de yeni bir dönemin başlangıcı sayılabilir. Türk sinemasında çok da alışık olmadığımız düşündürücü diyaloglar sunuyor film. Diğer yandan aksiyon ve dram türlerini öyle ustaca birbirine yediriyor ki, adını bilmediğimiz bir tür çıkıyor ortaya. Öyle ki, izlerken duygudan duyguya geçiyorsunuz. İşte Polis, tüm bu özellikleri, Halûk Bilginer’in nefes kesen oyunculuğu ve içinde barındırdığı küçük sürprizler için izlenmeye değer bir film…

    (09 Şubat 2007)

    Gülay Oktar Ural