Berlin’de Geceler Dişi Vampirlerin

Geceler Bizim (We are the Night)
Yönetmen: Dennis Gansel
Roman: Wolfgang Hohlbein
Senaryo: Jan Berger-Dennis Gansel
Müzik: Heiko Maile
Görüntü: Torsten Breuer
Oyuncular: Karoline Herfurt (Lena), Nina Hoss (Louise), Jennifer Ulrich (Charlotte), Anna Fischer (Nora), Max Riemelt (Tom)
Yapım: Constantin Film-Rat Pack (2010)

Yönetmen Dennis Gansel’in Wolfgang Hohlbein’ın romanından sinemaya uyarladığı “Geceler Bizim”, Alman sinemasının korku geleneği kıyılarında dolaşan, ama fazla korkutamayan bir film.

Alman yönetmen Dennis Gansel’in 2010 yapımı “We are the Night – Geceler Bizim”, dişi vampirlerle Berlin’in gecelerinde korku salıyor. Vampirlerin lideri Louise, gözlerinden etkilendiği kızları ısırıkla vampir yapıyor. Yüzyıllardır hayatta olan Louise, sessiz sinemanın yıldızı Charlotte’u, Fritz Lang ustanın Lüksemburglu yazar Norbert Jacques’ın kurgusal romanından uyarladığı 1922 yapımı “dışavurumcu” filmi “Dr. Mabuse: Der Spieler – Dr. Mabuse: Kumarbaz”ın galasında ısırmış. Tuhaf Nora da ekibe katılmış sonra. Lena, Louise’in ilgisini çekmeden önce hikâyeye dahil oluyor. Lena, yoksulluklar içinde hayatta kalma savaşı veriyor gri Berlin’de. Alkolik annesiyle bir döküntü bir evde yaşıyor Lena. Soğuk Berlin’de aylak aylak etrafa bakarken, ATM’den para çeken birini gözüne kestiriyor. Adama yaklaşan yankesici Lena, adamın cüzdanını götürürken polisin de operasyonunu mahvediyor. Cüzdanını götürdüğü adam Rus mafyasından bir muhabbet tellalı. Polis Tom, Lena’nın peşine düşüyor ve kovalamaca sonunda bir aşk başlıyor alttan alta. Lena’yı oynayan 1984’te, duvarların henüz yıkılmadığı Doğu Berlin’de doğan Karoline Herfurt, Juliette Binoche’un gençlik hallerini yansıtıyor sanki. Yeni keşfimiz Karoline Herfurt’u yönetmen Dennis Gansel 2001 yılında keşfetmiş ve “Mädchen, Mädchen – Kızlar Kızlar” filminde oynatmıştı. Herfurt’un canlandırdığı karakterin adı da yine Lena’ydı. Bu güzel oyuncu Almanya’daki yönetmenlerimizden Buket Alakuş’un 2005 yapımı “Eine Andere Liga – Başka Bir Lig” filminde Hayat karakterinde oynadı. Onunla tanışmamız ancak Tom Tykwer’in 2006 yapımı “Perfume: The Story of a Murderer – Koku: Bir Katilin Hikâyesi” filminde kıpkızıl saçlı “erikçi kız”la oldu. Güzel Herfurt, Stephen Daldry’nin 2008 yapımı “The Reader – Okuyucu” filmindeki Marthe karakterinden de hatırlayabilirsiniz.

Geceler onların…

Filmin hikâyesi basit ve kıskançlık üzerine gelişiyor. Louise, Lena’yı boynundan ısırarak kendi yanlarına almalarından sonra, hikâye derinleşiyor. Erkek vampirler, Louise’in dediğine göre açgözlülüklerinden ve şamatalarından dolayı nesilleri tükenmiş. Dişi vampirler, ölümlü dünyalılarla sevişebiliyorlar. Bu yüzden fazla kayıpları yok. Bu vampirler yaşamasını da biliyorlar ve hayatın zevkini çıkarıyorlar beyazperdede. Louise, güzel Lena’ya sırılsıklam aşık oluyor. Lena da polis Tom’a aşık, yeni hayatına ve kan içmeye alışırken. Louise, bu aşkın farkında ve kıskançlık yaşıyor. Finalde ihtiras yeniliyor ve gerçek aşk kazanıyor güzel Berlin’de. Yönetmen, yoğun olarak gece çekimleri yapsa da Berlin’in güzelliği filme çok şey katıyor. Filmin, disko tadı veren kaotik müziklerini bir tarafa koyunca fonda yer yer iyi müzikler de duyuluyor. Filmdeki önemli handikaplardan biri, filmin İngilizce konuşması. Bu durum oyuncuların performansını bir hayli düşürmüş. Film, Alman korku-gerilim romanları yazarı Wolfgang Hohlbein’ın “Wir sind die Nacht” (Biz Gece Varız) romanından uyarlanmış ama romanın filmden iyi olduğu söyleniyor. Yönetmen Gansel, 1973’te Hannover’de doğdu. Yönetmenin 2008 yapımı “Die Welle – Tehlikeli Oyun” filmi, mayıs 2008’de ülkemizde vizyona çıkmıştı. Yönetmenin, 2004 yapımı “Napola: Elite für den Führer – Napola: Çöküşten Önce” filmi de biliniyor. Bu iki filminin de iyi olduğunu belirtmeliyiz ve arşivlerde de bulunmalı.

(11 Haziran 2011)

Ali Erden

[email protected]

Digital Film Academy’de Özay Fecht Yönetiminde Oyunculuk Workshopu 20 Haziran’da Başlıyor

Digital Film Academy’de Özay Fecht’in eğitmenliğinde 20 Haziran’da başlayacak olan Oyunculuk Workshopu’nda New York Actors Studio’nun ve Tom Cruise, Nicole Kidman, Jennifer Lopez gibi isimlere koç’luk yapan Susan Batson’ın tekniği ile çalışılacak.
Beden dili, doğal oyunculuk, karakter yaratma, ses kullanımı, oyunculuk teknikleri, mimik, kamera ölçekleri, monolog çalışmalarının yer alacağı bir hafta süreli yoğun eğitim programı ile öğrenciler sinema oyunculuğu alt yapısını oluşturmak veya geliştirmek için önemli bir pratik olanağı kazanacaklar.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü görsele haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Digital Film Academy’de Özay Fecht Yönetiminde Oyunculuk Workshopu 20 Haziran’da Başlıyor yazısına devam et
  • Hopa’da Gazeteci – Sinemacı Cemil Aksu da Gözaltına Alındı

    Hopa’da yaptığı bir dizi etkinlikle adını duyuran Biryaşam Ekoloji ve Kültür Derneği Başkanı gazeteci Cemil Aksu’nun gözaltına alınması ilçede tepki yarattı. Olaylar sırasında fotoğraf ve kamera çekiminden başka bir şey yapmayan Aksu’nun neden gözaltına alındığı açıklanamadı. Hopa’da, Karadeniz Film Günleri, Dünya İşçi Filmleri gibi birçok etkinliğin yapılmasını sağlayan Aksu için Gazeteciler Cemiyeti’nin girişimde bulunacağı öğrenildi.

    Mary’nin Mevsimleri Geçip Giderken

    Ömrümüzden Bir Sene (Another Year)
    Yönetmen-Senaryo: Mike Leigh
    Müzik: Gary Yershon
    Görüntü: Dick Pope
    Oyuncular: Jim Broadbent (Tom), Lesley Manville (Mary), Ruth Sheen (Gerri), Oliver Maltman (Joe), Peter Wight (Ken), David Bradley (Ronnie), Karina Fernandez (Katie), Imalda Staunton (Janet)
    Yapım: Thin Man-Film4 (2010)

    İngiliz yönetmen Mike Leigh’in “Ömrümüzden Bir Sene” filminde, insana dair birçok şeye hüzünlü ve mizah yüklü bir dokunuşla beyazperdeye yansıtıyor.

    Ken Loach, nasıl genelde işçi sınıfını anlatıyorsa, Mike Leigh de yoğunlukla orta sınıfı kendine sorun yapan bir yönetmen. Bu iki İngiliz ustanın filmlerini gördüğünüzde gerçek Britanya’yla karşılaşıyorsunuz. Biraz da hayal kırıklığına yaşıyorsunuz elbette. 1943 doğumlu ve Yahudi kökenli yönetmen Leigh, 1970’lerden başlayarak tarumar olmuş İngiliz halkını zaman zaman belgeselci duyarlığıyla perdeye yansıtsa da, bireylerin toplumdaki yerlerini, kaybedişlerini, yoksullaşmalarını, yoksunlaşmalarını Yahudi mizahını da yanına alarak anlattı. Biliyorsunuz, Yahudi mizahı somut gerçeklikten beslenir. Yani buna hayata dair birçok şey giriyor: Hayat kavgası, yoksulluk, beslenme, aile vb. Bu mizah anlayışı, kinayeli, çekingen ve tasvirci. Leigh ve diğer bazı Yahudi yönetmenlerde buna benzer mizahi yaklaşımlar görebilmeniz muhtemel. Leigh filmlerinde, Thatcher döneminde hayatları enkaza dönüşmüş insanların hikâyelerini bulursunuz yoğunlukla. Vahşi kapitalizmin bir mengene gibi sıktığı insanların trajedileri vardır bu sinemada. Onun filmlerinde, bu ekonomik zorluklar içinde, insanın yabancılaşmasını ve iletişimsizliğini de bulursunuz. Bireyin tuhaf kasveti yansıyor bu ustanın filmlerinde.

    Sadece bir sene mi?..

    Filmin hikâyesi Londra’da geçiyor ve yönetmen birkaç insanı dört mevsim boyunca kamerasıyla izliyor. Tom ve Gerri, otuz yaşında Joe adında oğulları olan, daima birbirlerini seven mutlu bir çift. Tom ve Gerri’nin Londra’nın dışında yaşamaları çevreci olmalarından. Evlerinde ve bahçelerinde her türden çiçek yetiştiriyorlar tüm komşuları gibi. Hatta evlerinin az uzağında organik sebze bile yetiştiriyorlar. Tom, bir jeolog. İnşaat yapılmak istenen yerlerin inşaata uygun olup olmadığını analiz ediyor. Geri, bir muayenehanede danışman olarak çalışıyor. Geri’nin ve Tom’un yirmi yıldır arkadaşı olan Mary de, Gerri’nin çalıştığı muayenehanede çalışıyor. Mary, sanki Leigh’in bir önceki filmi 2008 yapımı “Happy-Go-Lucky – Daima Mutlu” filmindeki Pauline’in orta yaş hali gibi. Yirmi yıllık dostları Tom ve Gerri’nin derin ve sıcak aşklarını kendi hayatında arıyor belki de Mary. Dostlarının oğlu Joe’ya bile üstü kapalı ilânı aşk yapıyor. Üstelik Joe, sevgilisi Katie’yi ailesiyle tanıştırmak için eve getirince büyük bir yıkım yaşıyor ve hayal kırıklığı yüzüne yansıyor Mary’nin. Bu durum onu, bu kederlerle yüklü dünyadaki tek dostlarından koparıyor sanki. Artık ona sıcak bakmayan, soğuk davranan Tom ve Gerri, Mary’yi daha da yalnızlığa itiyorlar. Tom’un abisi Ronnie’nin karısı da ölüyor. Cenaze için Derby şehrine giden aile, dönüşte Ronnie’yi de Londra’ya getiriyorlar. Filmin orijinal anlamı “Bir Başka Yıl” demek. Buna Türkçede, “başka bahara kaldı” diyoruz mecazi anlamda. Yatağının bir tarafı her zaman soğuk olan Mary için de hızla geçip giden yılların herhangi baharında, belki de bu dünyadan çekip gitmiş romantik aşkı bulmasını diliyorsunuz. Tom gibi yemek yapmayı seven, sıcak ve sevgi dolu bir eşi de. Leigh filminde her şeyi sakinlikle anlatmış. Kameraman Dick Pope’un sinemaskop çerçeveleri bu sakinliğe destek olmuş. Fonda duyulan Gary Yershon’ın dingin tınıları da filme katkıda bulunmuş. 2010 yapımı “Another Year – Ömrümüzden Bir Sene”, Cannes’da “Ekümenik Ödülü”nü de kazandı. Bu film, 30. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde de gösterilmişti.

    Önemli bir yönetmen…

    Ustanın ilk filmi 1972 yapımı “Bleake Moments – Kasvetli Anlar” filmi mutlaka belleğe alınmalı. 1920’lerin sonunda Güney Londra’nın banliyölerinde geçen filmde, iletişimsizlik ve umutsuzluk vardı. Leigh’in filmlerine, yakından veya uzaktan, sinemanın en büyük ustalarından 12 Aralık 1903’te doğmuş ve yine 12 Aralık 1963’te ölmüş Japon Yasujirô Ozu’nun ruhu da yansıyor. 1990 yapımı “Life is Sweet – Hayat Tatlıdır”, 1993’te Cannes Film Festivali’nde “En İyi Yönetmen” ödülü kazandığı “Naked – Çıplak”, 1996’da yine Cannes’da “Altın Palmiye” kazandığı, yoksulluğu ve yoksunluğu derinden anlattığı “Secrets & Lies – Sırlar ve Yalanlar”, 1950’lerin başından, savaş sonrasından yansıyan, yoksullukla trajik bir hikâyeyi anlattığı 2004 yapımı “Vera Drake – Hemşire” filmleri de unutulmamalı Leigh’in.

    (10 Haziran 2011)

    Ali Erden

    [email protected]

    Arka Pencere Dergisi, X-Men’i Okula Kaydettiriyor

    Arka Pencere Dergisi, 84. sayısında, kapağına X-Men: Birinci Sınıf’ı yerleştiriyor. Tunca Arslan, köşesinde, Nazlı Eray usulü bir roman üzerinden Marilyn Monroe’nun 85. doğum gününü kutluyor. Vizyon filmleri eleştirileri arasında X-Men: Birinci Sınıf, Felekten Bir Gece Daha, Koğuş, Ateşli Oda, Gördüğüm En Güzel Kadın, Sevimli Cüceler Cino ve Jülyet, Dehşet Evi ve Kaledeki Yalnızlık yer alıyor. Derginin 84. sayısı, bir Alfred Hitchcock alıntısıyla sona eriyor: “Eğer sinema tarihini gözden geçirirseniz, sinema yapımının entelektüeller tarafından çoğu zaman küçümsenmiş olduğunu göreceksiniz.”

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Arka Pencere Dergisi, X-Men’i Okula Kaydettiriyor yazısına devam et
  • FİLM-SAN Vakfı, Yeşilçamı Hatırlama Yemeği Düzenliyor

    FİLM-SAN, Film Sanayii ve Tüm Sanatçıları Güçlendirme Vakfı, Yeşilçamı Hatırlama yemeği veriyor.
    Vakıf Başkanı Ferdi Merter Fosforoğlu, FİLM-San Vakfı’nın kurucu üyelerinden, annesi sinema sanatçısı Muazzez Arçay’ın vasiyetini yerine getirmek için başkanlığa adaylığını koyduğunu ve başkan olduğunu vurguluyor. Annesi ve babası Renan Fosforoğlu’nun parasız kalarak ve acılar çekerek vefat ettiklerini belirtiyor.
    Sanatçıların sosyal haklarına kavuşmaları için girişim başlattıklarını, düzenledikleri Yeşilçamı Hatırlama yemeği ile unutulmaz anıları canlandıracaklarını sözlerine ekliyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Diğer basın bültenlerine ve yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    FİLM-SAN Vakfı, Yeşilçamı Hatırlama Yemeği Düzenliyor yazısına devam et
  • Kara Murat Kampta

    Modern teknolojinin nimetlerinden yararlanılarak çekilecek olan Kara Murat: Mora’nın Ateşi filminin tüm ekibi kampa girdi. Filmin çekim seti öncesi tüm ekip Savaşcı Kampı olarak adlandırdıkları bir programa girdiler. Kara Murat ve Talus karakterlerine hayat veren Fatih Usta ve Bahadır Sarı’ya özel bir ağırlık çalışması yaptırıldığı kampta tüm oyuncular günde sekiz saat antrenman yapıyorlar. Vücut çalışması ve koreografi dersleri alan oyuncular saatlerce çalışıyorlar.

    Tek Başına Hayatta Kalmak

    Tuzak (Wrecked)
    Yönetmen: Michael Greenspan
    Senaryo: Christopher Dodd
    Müzik: Michael Brook
    Kurgu: Wiebke von Carolsfeld
    Görüntü: James Liston
    Oyuncular: Adrien Brody (Adam), Caroline Dhavernas (Kadın), Ryan Robins (George), Adrian Holmes (Ormandaki Adam), Jacob Blair (Orman Bekçisi)
    Yapım: IFC-Independent Edge-Canada Telefilm (2010)

    Kanadalı yönetmen Michael Greenspan’ın ilk filmi “Tuzak”, minimalist anlatımı ve tek kişilik gösterisiyle sinema tarihinde özel bir yere sahip olabilir.

    Kanada’nın İngiliz Kolombiyası’ndaki ormanda, uçurumdan aşağı uçmuş, hurdaya dönmüş arabanın içinde, yüzü gözü yara içinde şaşkınlıkla ve acılar içinde bir adam gözlerini açıyor. Ne olduğunu bilmiyor. Belleğinden birçok şey silinmiş. Orijinal anlamı “Mahvolmuş” olan 2010 yapımı “Wrecked – Tuzak”, Türkçe adıyla anlamlanamayan bir film. Kanada’nın Quebec bölgesinin en önemli şehri Montreal’de doğan yönetmen Michael Greenspan, bu ilk uzun filmiyle çaresizlik üzerine çarpıcı bir gerilim çıkarmış. Ormanda enkaza dönmüş arabanın içinde, ön tarafta acıyla uyanan adam, nerede ve kim olduğunu bilemiyor. Arabanın arka koltuğunda ölü bir adam da var. Kimliğinden, tanımadığı adamın George Weaver olduğunu öğreniyor. Arabada çıkmaya çabalasa da kırılmış ayağı ön tarafta sıkışmış. Susuzluk, açlık ve acıyla gerçekçi halüsinasyonlar da görüyor. Bir kadın, sürekli bu sıkıntılı anlarında görünüp kayboluyor. Kadını, kendisine su ve yiyecek verirken hayal ediyor adam. Bundan sonra zihninin karanlık noktalarına yavaş yavaş ışık çakmaya başlıyor. Kesik kesik anlar ışık gibi parlayıp sönüyor. Arabanın radyosundan bir soygun haberi olduğunu da dinliyor adam. Arabanın markası, rengi ve arabanın içindeki soyguncuların isimleri spikerin anlattıklarıyla uyuşuyor. Acaba, kendisi de bu banka soygununa katılmış mıdır? Arabanın içinde birkaç gün geçiren adam, arabanın torpido gözünde bir tabanca buluyor. Sonra, arabadan çıkmayı başarıyor. Ama, ayağı kırık olduğu için her şey yavaş ilerliyor. Bu arada ormanda bir köpekle de yoldaşlık yapıyor adam. Kanada’nın son vahşi doğası bu ormanda puma da var. Puma, arabayı süren soyguncunun cesedini yemeye çabalıyor. Adam, acılar içinde ormanda tepeye tırmandıkça belleğine başka görüntüler de düşüyor ve gerçekliğe ulaşıyor orman bekçisi (Jacob Blair) kendisini bulduğunda. Bu bir gerilim filmi olduğu için seyircinin kendisi keşfetmeli karanlıkta olan yerleri.

    Yavaş ve tedirgin…

    Yönetmen Greenspan, neredeyse tek kişilik bu gerilim filminde, her şeyi karakterinin gözleri ve algısıyla yansıtmış. Minimalist bu hikâyede, adamın belleğine flaş ışık gibi düşen anlar, film derinleştikçe parçaları bir araya getiriyor ve finalde her şey anlamlaşıyor. Filmde her şey bu yüzden yavaş, ama tedirgin edici gelişiyor. Kameraman James Liston’ın sinemaskop görüntüleri vahşi doğa kadar çarpıcı. Son jenerikte, besteci Michael Brook’un tınıları da hayli etkleyiciydi. Perküsyonlar üstte duyulurken, alttan da usulca yaylılar kuşatıyordu perdeyi. Annesi Macar, babası Polonya Yahudisi olan ve 1973’te New York’ta doğan muhteşem oyuncu Adrien Brody, bu filmdeki performansıyla her övgüyü hak ediyor. Bütün anlarda olmak, o karakterin, özellikle bu filmdeki kötürüm durumdaki bir karakterin o ruh halini yaşatabilmesi onu önemli oyuncular tarafına götürüyor. Yönetmen bu filminde, İngiliz Kolombiyası’nın muhteşem vahşi doğasının da hakkını vermiş. Kanada, Kuzey Amerika’da vahşi doğasını koruyabilmiş bir ülke. Bu filmin çekildiği bölgede, Jean-Jacques Annaud’nun 1988 yapımı “L’Ours – Ayı” filminin de hikâyesi geçiyordu. Annaud, “Ayı” filmini İtalyan Alpleri’ndeki Dolomoti’de çekmişti.

    (Bu yazı 10 Haziran 2011 tarihli Taraf Gazetesi’nde yayınlanmıştır.)

    (10 Haziran 2011)

    Ali Erden

    [email protected]

    Geceler Bizim

    Dennis Gansel’in yönettiği ve Karoline Herfurth, Nina Hoss, Jennifer Ulrich ile Anna Fischer’ın oynadığı Geceler Bizim (Wir Sind Die Nacht – We Are The Night), 10 Haziran 2011’de Özen Film dağıtımıyla Özen Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Genç Lena sevimli bir hırsızdır, bir gece klübünde Louise ile tanışır. Çok güzel bir cadı olan Louise, Lena azılı bir dişi vampir üçlüsünün elebaşıdır. Bu üçlünün diğer üyeleri vahşi bir çocuk olan Nora ve zarif Charlotte’tur. Louise, bu küçük hırsıza ilk görüşte aşık olmuş ve ona sonsuz yaşamı hediye etmeye karar vermiştir. Fakat ölümsüzler için bile herşeyin bedeli vardır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Ali Erden Yazıyor
  • Diğer basın bültenlerine haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Geceler Bizim yazısına devam et
  • Özlem Tekin Kanal D Cinemania’da

    Ömür Gedik’in hazırlayıp sunduğu sinema programı Kanal D Cinemania’da bu haftanın stüdyo konuğu Kaledeki Yalnızlık filminin başrol oyuncularından Özlem Tekin.
    Sevilen sanatçı canlandırdığı rol için nasıl bir şive çalışması yaptı?
    Gerçek hayatta neden baskın bir karakter olduğunu düşünüyor?
    Özlem Tekin için Bodrum’da yaşamak nasıl bir duygu, yeni projeleri neler?
    Editörlüğünü Fırat Sayıcı’nın yaptığı programda vizyona giren yeni filmler, haberler, vs. yer alıyor.
    Ömür Gedik’le Cinemania her Cumartesi Kanal D’de.

  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Özlem Tekin Kanal D Cinemania’da yazısına devam et
  • 6. Manisa Tarzanı Ödülü, Entelköy – Efeköy Filmine Verildi

    Manisa Tarzanı olarak tanınan, Türkiye’nin ilk doğa aktivisti Ahmet Bedevi’nin anısını yaşatmak ve kentlilere doğa sevgisini aşılamak amacıyla her yıl Manisa Belediyesi tarafından düzenlenen 6. Manisa Tarzanı ve Çevre Günleri’nde, Manisa Tarzanı Ödülü, senarist ve yönetmenliğini Yüksel Aksu’nun üstlendiği Entelköy – Efeköy filmine verildi. 01 Haziran 2011 Çarşamba günü Manisa Belediyesi Kültür Merkezi Lale Salon’da gerçekleşen törende ödülü, Yüksel Aksu ve film ekibi adına, filmin oyun tasarımını yapan Memet Ali Alabora aldı. Entelköy – Efeköy’ün 2012 yılının başında vizyona girmesi plânlanıyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu