31. İstanbul Film Festivali’nde 02 Nisan Pazartesi

31. İstanbul Film Festivali’nde 02 Nisan Pazartesi günü sinemaseverler Nişantaşı City’s AVM City Life Sineması’nda 21:30’da Azraili Beklerken gösteriminin ardından filmin yönetmeni Marjane Satrapi ile buluşacak. Fitaş 4′te Norveç’in Evlatları, Karanlıkta Kalanlar, Beyoğlu Sineması’nda Süt Kardeşler gösterilecek. İKSV’nin sosyal sorumluluk projesi BitamBiöğrenci ile yarın da Zoé Chantre’ın Beni Dik Tut adlı filminin gösteriminde salonlar çocuk ve gençlerle dolacak. Festival programında Fransız Kültür Merkezi’nde yapılacak 2 basın gösteriminde New York’ta 2 Gün ve Bonzai gösterilecek.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    31. İstanbul Film Festivali’nde 02 Nisan Pazartesi yazısına devam et
  • Paşa Gündoğdu’yu Kaybettik

    Görüntü yönetmeni Paşa Gündoğdu, 30 Mart 2012 Cuma günü hayatını kaybetti. Gündoğdu’nun çalıştığı filmler arasında Ölüme Yalnız Gidilir, Sevmek Seni, El Kızı, İçimizdeki Boşluk, Kızım Sana Emanet, Boğaziçinde Aşk, Zagor Kara Bela, Ölüm Kararı gibi filmler var. Cenazesi, 31 Mart Cumartesi günü Etiler Camii’nde kılınan ikindi namazını müteakip Ulus Mezarlığı’nda toprağa verilen merhuma tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

    Güngör Erbayık’ı Kaybettik

    Ünlü ve sevilen TV dizisi Bizimkiler dizisinde Nimet karakterini canlandıran Güngör Erbayık, 30 Mart 2012 Cuma günü hayata veda etti.
    18 Şubat 1940 Balıkesir Gönen doğumlu olan Güngör Erbayık, yönetmenliğini Faruk Turgut’un yaptığı, başrollerini Ayşegül Aldinç ve Tolga Savacı’nın paylaştığı Uzman Film yapımı Yeşil Bir Dünya adlı sinema filminde İhsan’ın eşi karakteriyle beyazperdede de sinemaseverlerle buluşmuştu.
    Cenazesi, Üsküdar Karacaahmet Mezarlığı’na defnedilen Güngör Erbayık’a tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Güngör Erbayık’ı Kaybettik yazısına devam et
  • Cinedergi 48 Yayında

    Cinedergi 48. sayısıyla yayında. İşte bu ayın öne çıkan başlıkları: Yeşim Ceren Bozoğlu, Volga Sorgu, Begüm Kütük ve Rojda Demirer. Oyuncu Rachel McAdams ve Michael Fassbenden bu sayının portre konukları. Pazarları Hiç Sevmem filminden yola çıkarak günlere odaklı filmler bu ayın dosya konusu. Sinemanın özünü yakalayan Filmin Özü, Türk sinemasının nabzını tutan Sindrella, kült filmlere bakan Sinema KÜLTürü, belgesel sinemaya uzanan Zamanın Ruhu, kısa filme eğilen Uzun Filmin Kısası. Eleştiri, vizyon, festivaller, hepsi Cinedergi’nin yeni sayısında.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Cinedergi 48 Yayında yazısına devam et
  • Ekrem Bora’yı Kaybettik

    Sinemamızın efsane oyuncularından Ekrem Bora, 01 Nisan 2012 Pazar günü hayata veda etti. 04 Mart 1934 tarihinde Ankara’da doğan Ekrem Bora, Yıldız Dergisi’nin açtığı yarışma sonucunda sinemaya başlamıştı. Ünlü oyuncunun hatırlanan filmleri arasında Şafak Bekçileri, Suçlular Aramızda, Sürtük, Dikkat Kan Aranıyor, Mazi Kalbimde Yaradır, Soğuktu ve Yağmur Çiseliyordu gibi filmler var. Cenazesi 03 Nisan 2012 Salı günü yapılacak törenin ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verilecek olan merhuma tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Ekrem Bora’yı Kaybettik yazısına devam et
  • 31. İstanbul Film Festivali’nde 01 Nisan Pazar

    31. İstanbul Film Festivali’nde 01 Nisan Pazar günü sinemaseverler Atlas Sineması’nda 11:00’de Şeytan Adası’nın Kralı gösteriminin ardından filmin yönetmeni Marius Holst ile buluşacak. Atlas’ta ayrıca Cesaret, Karanlıkta Kalanlar, Aşkın Karanlık Yüzü; Beyoğlu Sineması’nda Kardeşler; Fitaş 4′te Marigold Oteli’nde Hayatımın Tatili; Nişantaşı City’s AVM City Life Sineması’nda Kafa Avcıları gösterilecek. Kafa Avcıları’nın gösteriminin ardından yönetmen Tyldum, festival izleyenlerini düşündürmeyi amaçlayan filmi hakkında merak edilen noktalara ışık tutacak.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    31. İstanbul Film Festivali’nde 01 Nisan Pazar yazısına devam et
  • 2. Çeşme Film Festivali

    Çeşme Belediyesi, Tiyatro Çeşme, İzmir Yenikapı Tiyatrosu ve Ege Üniversitesi işbirliğiyle 25 – 27 Nisan 2012 tarihleri arasında 2. Çeşme Film Festivali gerçekleştiriliyor. Festival kapsamında Çeşmelilere uzun ve kısa metraj filmler, belgesel filmler sunulacak, söyleşiler ve çeşitli atölyeler düzenlenecek.
    Gösterilecek filmler arasında Mesut Kara’nın Bir Fantastik Türk Sineması Belgeseli: Fantastiğin Sineması, Sahnenin Haykırışı ve İki Kalas Bir Heves, İsa Yıldız’ın Memleket Meselesi, Bingöl Elmas’ın Evcilik, ve Çağan Irmak’ın Prensesin Uykusu adlı filmleri de var.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Diğer haber, gösterilecek filmler hakkında geniş bilgiler ve yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    2. Çeşme Film Festivali yazısına devam et
  • 2. Nar Film Festivali

    İnsanlığın biriktirdiği ilerici değerlerin ve kültür-sanat alanındaki tüm olumlu birikimin Gaziantep halkıyla buluşturulması amacını taşıyan Nar Sanat Derneği’nin düzenlediği 2. Nar Film Festivali, 06 – 10 Nisan tarihleri arasında gerçekleştiriliyor. Festival kapsamında 06 Nisan Cuma günü saat 14:00’de Gaziantep Üniversitesi’nde yönetmenler Ümit Ünal ve Kazım Öz, gazeteci Mustafa Kara, öğretim üyesi Ali Sait Liman’ın katılımıyla “sinema ve toplum” konulu söyleşi ile festivalin kente yayılması amaçlanıyor. Festival açılışı, 06 Nisan Cuma günü 19:00’da M1 Nakıp Ali Sineması’nda gerçekleştiriliyor.

  • Basın Bülteni
  • Gösterilecek filmler hakkında geniş bilgilere ve yüksek çözünürlüklü afişe haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    2. Nar Film Festivali yazısına devam et
  • Eski Filmleriniz Parlatılır

    Bazı kitaplar vardır, yıllar önce çıkmıştır, adı ortalıklarda dolaşır durur ama baskıları tükendiği için kitapçılarda bulunmaz, onları aramak için sahaf dükkânlara gidebilir, raflara bakarak veya sahafa doğrudan sorarak arayabilirsiniz. Yine bazı kitaplar vardır, -hele bizde, ilk baskıları harf devriminden önce basıldığı için Arap harfleri ile olan ama yeni harflerle basılmış ve iç kapağında “sadeleştirilmiş” ibaresi bulunan basımlarını kitapçılarda da bulabilirsiniz. Her iki tür kitabın bazılarının uzun zaman aralarıyla, bazılarının ise sık sık yeni basımları ile karşılaşırsınız, kitapçılarda. Bu yeni basılan kitaplarda, eski basımlardan da söz edildiği olur, kapakları tamamen değişmiş, kâğıtları eskisine göre yeni, ciltleme ise son teknik iledir. Bazı kitaplar kaybolup gider, eski -ilk?- baskılar belki sahaflara düşer fakat bazı kitaplarda eski veya yeni basımları ile kitapçılardan eksik olmaz.

    Ya filmler… Filmler (sinema) kitaplardan çok daha fazla sayıda kişiye hitap etmesine, izlenmesi (okunması?) çok daha kısa sürmesine (bir film boyunca) rağmen, kısa bir gösterim süresinden sonra kaybolup giderler. Eskiden, yeni (son) filmler ile birlikte ikinci film olarak gösterilme şansını elde edenler vardı. [Özellikle Anadolu sinemalarında yeni (ilk vizyon) film yanına ikinci film olarak konulurlardı.] Az sayıda film ise gerek yönetmeni, gerek oyuncusu veya başka nedenlerle, özel gösterim yapan sinema kulüpleri, toplu gösteriler veya festivaller nedeniyle -eski tarihli de olsalar da- seyirciye sunulurlardı. Bu tip eski filmlerin, meraklıları dışında, son gelişmiş teknikler ile çekilmiş filmlere alışık seyirci tarafından ne kadar izlenir olduğu incelemeye değer bir konudur. Hele, sinema öğrencileri arasında bile “siyah / beyaz” filme hayret edip, bir garabetmiş gibi görenlerin olduğu ülkemizde…

    Evet, eski filmler, adları zaman zaman anılsa da çoğu ortaklıkta görülmeyen filmler; arada bir yapılan seyirci (veya sinema çevresindeki) soruşturmalarla adları hatırlanan filmler; bunların özel gösterimler dışında, sinemalarda seyirciye sunulduğu -istisnalar* var mı, bilemiyorum- pek görülmemiştir.

    Yukarıdaki başlığı bir gazetede gördüm. Yazısında, Bereketli Topraklar Üzerinde filmi ile başlanılan yenileme (parlatılma – ?) işleminden söz ediliyordu. Bereketli Topraklar Üzerinde, Orhan Kemal’in 1954’de yayınlanan romanı. Edebiyatımızın (bu arada Orhan Kemal’in) en iyi romanlarından biri. Romanı 1979’da (ikinci filmi olarak) Erden Kıral, sinemaya uyarladı. (Hem Kıral’ın, hem sinemamızın en iyi filmlerinden biri) Film, yıllardır kayıptı, sonunda bulundu (Almanya da mı ?) Ve elden geçirilerek (parlatılarak!) yeni kopya hazırlandı.

    Vurun Kahpeye, Halide Edip Adıvar’ın 1929’da yazdığı romanı. Roman, 1949 yılında Lütfi Akad tarafından sinemaya uyarlandı; Akad’ın tamamını çektiği ilk film olarak. Akad için 1952’de Kanun Namına ile sinemacılar dönemini başlattı derler (Nijat Özön) ama sinemacılar dönemini Vurun Kahpeye ile başlatan sinema yazarlarımızda mevcut (Â. Ş. Onaran). Vurun Kahpeye, sonradan Orhan Aksoy (1964) ve Halit Refiğ (1973) tarafından iki kez daha sinemaya uyarlandı. Bu arada roman kaç yeni baskı yaptı bilmiyorum ama sayılan üç film, çevrim sonralarında gösterime çıkarıldı, ya sonra… Akad’ın 1949 yapımı filmi elden geçirilerek (parlatılarak) yeniden gösterime hazırlandı.

    Memduh Ün, oyunculuktan sonra 1955 yılında Yetim Yavrular’la yönetmenliğe başladı fakat sinemada adını 1959 yapımı Üç Arkadaş ile duyurdu. Üç Arkadaş o zamandan beri sinemamızın hep hatırlanan filmlerinden biri oldu, naif konusuna rağmen ve haklı olarak. Senaryo, (aşamalı olarak) Aydın Arakon, Metin Erksan, Muammer Çubukçu, Ertem Göreç, Atıf Yılmaz ve Memduh Ün’ün (hepsi de yönetmen) elinden çıkmıştı. Memduh Ün’e sinemada yönetmen**-lik yolunu açan bir film oldu. Film (Üç Arkadaş) 1971 yılında yine Memduh Ün tarafından aynı çekim senaryosu ile bu kez renkli olarak tekrar çekildi. İlk çekimindeki aldığı “olumlu” tepkileri almadı. Renkli olması o kadar önemli değildi fakat yeniden çekilmeli mi idi… -orası tartışılabilir. İlk (1959 versiyonu) elden geçirilerek (parlatılarak) gösterime hazırlandı.

    Atıf Yılmaz 1977’de yaptığı uyarlamada, Cengiz Aytmatov’un Selvi Boylum Al Yazmalım’ını kullandı. Yaptığı film, bir aşk filmi idi ama -hak ettiği- sinemamızın en güzel aşk filmlerinden biri (belki birinci-si!) unvanına layık bir film; sineması ve tartışmaya açtığı, “sevgi neydi?” sorusu ile… Sevgi-nin emek olduğu yanıtı, hem filmi diğer aşk filmlerinden ayırıyor, hem de yakıştırılan ayrıcalığı haklı kılıyordu. Film, geniş kitleler için geçerliliğini koruduğu bir dönemde yeniden elden geçirildi (parlatılarak) ve yeni hali ile gösterime hazırlandı.

    Son olarak, iki film parlatıldı. Umut (Güney – 1970) ve Gurbet Kuşları (Refiğ – 1964). Umut (Güney) Yılmaz Güney’i anma nedeni ile kotarılan bir etkinlik grubu içinde onarılarak (elden geçirilerek) yeniden gösterime hazırlandı… Gurbet Kuşları (Refiğ), Turgut Özakman’ın Ocak adlı oyununun hayli değişmiş biçimi ile Orhan Kemal ve Halit Refiğ eliyle yazılan senaryosundan, Halit Refiğ tarafından çekilir. 1964 de 1.si yapılan Antalya Film Festivali’nde “En İyi Film” ödülünü alan film, Refiğ’in de önemli filmlerinden biri olması yanında sinemamızın da önemli filmlerinden biridir. Yenilenen (parlatılan) halinin gösterilmesi ile birçok beklentileri giderecektir.

    İmdi, sinema tarihimizde yer etmiş, çekim tarihleri farklı altı filmimizin yenilenmiş halleri ile (artık “parlatılmış” tabirini kullanmayacağım) yeniden gösterilir duruma getirilmesi sevindirici bir olaydır da… Bu gösterimler -izleyebildiğim veya öğrenebildiğim kadarı ile- hep, özel gösterimlerde, çağrılan bir takım -normalde pek sinemada film izlemeyen- kişilerin görüşlerine sunulmaktadır. Yukarıda yazdığım gibi eski ve basımı tükenmiş kitapların yeniden basımları ve okura sunulması gibi değildir gösterimler. Gerçi kitapların yenileştirilmesi ile bir filmin yenileştirilmesi hiç bir zaman aynı şey değildir; kitabın yenileştirilmesi ile aldığı biçimin, filmin -eski- kopyasının yenileştirilmesi ile alacağı biçimin karşılaştırılmasını yapmak çok farklı şeyleri karşılaştırmak olur. Filmin bu özelliğini saklı tutarak -seyirciyi filmin ilk haline hazırladıktan sonra- yenilenmiş hali ile normal gösterim koşullarında (sinemalarda normal, seyirciye açık seanslarda) gösterime çıkarmak, neden yapılmamaktadır. Bu filmler sırf özel gösterimler için mi hazırlanmaktadır? Doğal olarak -artık- yenilenmiş halleri ile saklanacaklardır ama bu neden sınırlı sayıda film için uygulanan bir yoldur? Sinemamızda halen mevcut -şu veya bu nedenle yitip gitmemiş- birçok film sırf isim olarak anılıp durur. Neden, onları da yenileyerek -ama genel- seyirciye sunmak için hazırlamıyoruz?

    Bunların maliyet masrafları mutlaka olacaktır ama bu filmleri sırf isim olarak duyan veya ancak CD (veyahut benzerleri) ile seyreden, kısıtlı, meraklı bir seyirci grubu için mi hazırlıyoruz, yoksa sinema sahiden sadece moda (güncel) filmlerin pazarımıdır. Fetih 1453 filmi çevrildi, peki konuya uzak, yakın pek çok kitapta, kitapçıda, Aydın Arakon’un İstanbul’un Fethi (1951) filmi nerede? (Eski olması, -kopya durumu hakkında hiç bir bilgim yok- isminin bile anılmaması için bir neden mi?) Konu uzatmaya çok yatkın bir konu ama bir yerde durmasını bilmek lâzım. Ben de duruyorum, yorum sizlerin…

    *Editörün notu: Yenilendikten sonra Sürü / 10 Mart 2000; Bereketli Topraklar Üzerinde / 02 Mayıs 2008; Selvi Boylum Al Yazmalım ise 14 Mayıs 2010 tarihinde ticari gösterime çıkarıldı.

    ** yönetmen – Yazıda “yönetmen”i hep, yönetmen olarak yazdım, özellikle Memduh Ün’de Üç Arkadaş’tan sonra yönetmen olduğunu belirttim, altını çizerek. Sinemamızda başlangıçtan bu yana 500’ü aşkın kişi yönetmen olarak film çekmiştir, hele son iki yılda, yıllar ortalamasının üzerinde çok kişi yönetmenlik yapmıştır. “Yönetmen”i, bir filmin çekim sürecini yöneten kişi olarak alırsak, bu, başlangıçtan bu yana çalışan her kişinin yaptığı işin karşılığı olarak alınacak bir sıfattır -kişi başına tek tek değerlendirmesinden farklı sonuçlar çıksa da-. Bazı yönetmenler bir film, bazıları ise 100’den fazla film çekmiştir. İşin sayı ile bir ilgisi yoktur. Ama bazı yönetmenler diğerlerine nazaran yaptıkları bazı işler bakımından diğerlerinden öncelikli duruma gelirler, bunun kriteri film(ler)dir. Bu yönetmenlerden bazıları öncelikli duruma geçme durumunu bir filmde bitirirken bazıları bunu diğer filmlerinde de sürdürmüşlerdir ve bu yönetmenlere [bir veya daha fazla sayıda film yapmak farketmez (mi?)] ben yönetmen diye bir farklılık koyuyorum. Yukarıda sadece Memduh Ün için belirttim ama bu farklılık Akad, A. Yılmaz, Refiğ, Güney, Kıral içinde geçerlidir. Doğal olarak burada adı anılmayanlar içinde başkaları da var. Bu şekilde sıfatlandırılan yönetmenlerin her filminin (filmlerinin) aynı değerde olduğunu söylemiyorum (başkaları da söylemiyor). Bu değeri her zaman tutturmaları mümkün olmayabilir ama onlar (kendi özelliklerini kaybetmedikçe ve piyasaya tamamen teslim olmadıkça) yönetmen sıfatını korurlar. (Bu değerlendirme -başkalarının da katılabileceği- benim kişisel görüşümdür.)

    (08 Nisan 2012)

    Orhan Ünser

    31. İstanbul Film Festivali’nde 31 Mart Cumartesi

    31. İstanbul Film Festivali, Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda düzenlenen törenle bu seneki yolculuğuna başladı. Törende, vakfın 40. yılına adanan Sinema ve Müzik adlı bölüm genç oyuncu Saadet Işıl Aksoy tarafından tanıtıldı. 31. İstanbul Film Festivali’nde izleyicisiyle buluşan ilk sinemacı festivalin açılış filmi olan Aşkın Karanlık Yüzü’nün yönetmeni Terence Davies, Atlas Sineması’nda 13:30’da filmin gösterimine bizzat katılacak. Terence Davies, festivalin açılış töreninde, 25 günde tamamladığı filmiyle ilgili olarak “Bu filmi yüreğimle çektim, umarım siz de yüreğinizle izlersiniz” demişti.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    31. İstanbul Film Festivali’nde 31 Mart Cumartesi yazısına devam et
  • 31. İstanbul Film Festivali Başladı

    Sunuculuğunu Memet Ali Alabora’nın üstlendiği 31. İstanbul Film Festivali açılış töreni, festivalin yeni bölümlerinin tanıtımlarıyla başladı. 2012 yılında 40. yaşını kutlayan İKSV için özel hazırlanan, İKSV’nin kuruluş yılından bu yana her 10 yıllık dönemden seçilmiş birer müzikal filmin gösterileceği Sinema ve Müzik başlıklı bölümü Saadet Işıl Aksoy tanıttı. 2011 ve 2012 yıllarında kaybettiğimiz Theo Angelopoulos, Lütfi Ö. Akad ve Yusuf Kurçenli’nin anılmasından sonra açılış töreninde Sevin Okyay, Ali Özgentürk, Ayşen Gruda ve Halit Akçatepe’ye onur ödülleri verildi.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    31. İstanbul Film Festivali Başladı yazısına devam et
  • Patlak Sokaklar Ekibi, Klak Sinema Programı’nda

    Patlak Sokaklar: Gerzomat ile internetten sinemaya transfer olan üçlü, Ömür Cedimağar, Volkan Öğe ve Tansu Tunçel bu hafta Bugün TV, Klak Sinema Programı’nın stüdyo konukları. 31. İstanbul Film Festivali başladı. Animasyon film Madagaskar 3: Avrupa’nın En Çok Arananları, Klak’ta özel gösterimde. Ayrıca haftanın filmleri, Titanların Öfkesi, Pamuk Prenses’in Maceraları, Büyük Mucize, Şansa Bak ve Kaos: Örümcek Ağı, Klak’ta. Gizem Ertürk’ün hazırlayıp sunduğu Klak, 31 Mart Cumartesi 13:20’de Kanaltürk’ün haber kanalı Bugün TV’de.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Patlak Sokaklar Ekibi, Klak Sinema Programı’nda yazısına devam et
  • Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu