Mesut Uçakan’ın yönettiği ve Turgay Başyayla, Bülent Polat, Orhan Aydın ile Özcan Varaylı’nın oynadığı Anne ya da Leyla, 05 Mayıs 2006‘da Özen Film dağıtımıyla Sinema Ajans tarafından vizyona çıkarıldı.
10 yaşındaki Kerem, yıllardır haber alamadığı annesinin yokluğu nedeniyle derin ruh sarsıntıları yaşamaktadır. Sonunda dadısından annesine ait olduğunu öğrendiği bir fotoğraf alan Kerem, evi terkedip Beyoğlu’nda annesini aramaya başlar. Kerem, önce annesinin geçmişte yanında kaldığı kadını bulur; ancak yaşlı kadın Kerem’in umudunu kırar.
Rosselini ile İtalya’da Yolculuk
1-16 Nisan tarihleri arasında yirmibeşincisi düzenlenen Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin bu yıl yapıtlarına yer verdiği dünya sinemasının ustalarından biri de ünlü İtalyan yönetmen Roberto Rossellini’ydi. Yönetmenin 100. doğum yılı nedeniyle “Stromboli”, “Viaggio In Italia” (İtalya’da Yolculuk) ve “Dov’è La Libertà…?” (Özgürlük Nerede?) gibi 50’li yıllardan üç çalışmasının yanı sıra, kızı Isabella Rossellini’nin senaryosunu yazarak babasını anlattığı 16 dakikalık bir belgesel de gösterimde yer aldı.
Savaş Filmlerinden Bergman’a
Roberto Rossellini, dünya çapındaki ününü elbette ki öncelikle 40’lı yıllarda savaş sonrasında yıkıma uğramış ülkesinde çektiği yeni gerçekçi filmlere borçlu. Savaştan arta kalan bir toplumun acılarını olağanüstü bir doğallık ve gerçekçilikle yansıtan yönetmen, Yeni Gerçekçilik akımının başyapıtı olarak bilinen o ünlü “Roma Açık Şehir” filmine 1945’te imza atmıştı. Ünlü müzikhol oyuncusu Anna Magnani’nin performansı, amatör oyuncuları, savaştan henüz çıkmış bir şehirden arta kalan yıkıntıların dolaysızca gözler önüne serilişi bu filmin ve tabii ki yönetmenin de sinema tarihinin dönüm noktalarından birine yerleşmesinin sebepleriydi. Bunun ardından gelen “Hemşehri” ve “Almanya Sıfır Yılı” filmleriyle bir üçleme yaratan Rossellini, o dönemin “savaş filmleri yönetmeni” olarak sinema tarihine kazınır. Ancak bütün diğer yeni gerçekçi yönetmenler gibi Rossellini de zamanın ve içinde yaşadığı toplumun değişmesiyle, gerçekçi üslubundan ve savaş temalarından yavaş yavaş uzaklaşacak ve hayat arkadaşı ünlü yıldız Ingrid Bergman’a adadığı, modern insanın yalnızlığına ve iletişimsizliğine odaklandığı filmlerle dolu yeni bir döneme geçecekti.
İtalya’da Yolculuk
Festivalde izleme şansına eriştiğimiz üç uzun metraj Rossellini filminden biri olan 1953 tarihli “İtalya’da Yolculuk” da işte o meşhur “Bergman dönemi”nin bir eseri olarak karşımıza çıkıyor. Göz kamaştırıcı çekiciliğiyle Ingrid Bergman’ın ve George Sanders’ın başrollerde yer aldığı film, boşanma aşamasına gelmiş bir evliliğin kahramanları olan Alex ve Katherine’nin kendilerine miras kalan bir villayı satmak amacıyla Napoli’ye doğru yolculuklarıyla başlar. Alex ve Katherine arasındaki kopukluk, filmin başlangıcında, çiftin henüz Napoli’ye varmaları sırasında bile gergin atışmalarından ve yer yer rahatsız edici suskunluklarından kolayca anlaşılır. Villanın satış işlemleri sırasında Alex, bir grup İngilizle Capri’ye doğru kısa bir seyahat düzenlerken eşi Katherine Napoli’de kalarak şehrin güzelliklerini, tarihsel kalıntılarını ve müzelerini gezmekle meşgul olur. Tükenmekte olan bu ilişkideki tek kurtuluş umudu ise Alex ve Kahtherine’in birbirlerinden ayrı yaptıkları bu kısacık geziler sırasında kendilerini ve ilişkilerini sorgulamalarında saklıdır. 100 dakika boyunca yoğun biçimde İtalya’nın turistik yerlerini seyirciye aktaran Rossellini, siyah-beyaz filmin tüm olanaklarıyla eşsiz bir seyirlik sunuyor ve filmin kurmaca değil de yer yer belgesel havasında olduğu bile düşünülüyor. Modern ilişkilerin zemininde son derece güçlü bir dram olarak nitelendirebileceğimiz film, bir yandan yabancılaşmış insan ilişkileri üzerine düşündürürken bir yandan da gerçek bir “İtalya Yolculuğu” yapmamıza fırsat veriyor. Yönetmen her ne kadar bireyin içsel yolculuklarını, gerginliklerini ve çıkmazlarını aktarsa da sonuçta tutkunun ve aşkın galip gelmesi gerektiğini vurgularcasına bu dramı klasik bir melodram havasına taşıyor ve geleneksel bir “mutlu son”la bitiriyor.
“İtalya’da Yolculuk”un ardından uslarımızda arta kalan kimi sorular ise şöyle:
Yarım asır önce Rossellini’nin kamerasından çekilmiş bu hikayenin benzerlerine içinde bulunduğumuz yeni bin yılda da rastlamak fazlasıyla mümkün. Ancak yalnızlığın ve iletişimsizliğin doruklarına vardığımız bu çağda kendimizi ve ilişkilerimizi sorgulamak ve mutlu sonla noktalamak, kısacası yaşantımıza artık bu denli iyimser bakabilmek mümkün mü? Rossellini’nin bir zamanlar aktardığı gibi umutlu olabilmeyi acaba bugün içimizden kaç kişi başarabiliyor?
Rossellini’yle İstanbul’da yeniden buluşmak dileğiyle…
(25 Nisan 2006)
Âlâ Sivas
1. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali
01 – 07 Mayıs 2006 tarihlerinde İstanbul ve Ankara’da 1. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali gerçekleştiriliyor. Festivalin amacı, tüm dünyadan işçi sınıfının yaşamını ve mücadelesini anlatmak, işçi sınıfı mücadelesine dair film veya belgesel yapan kişi ve grupların deneyimlerini paylaşmak ve ortaklaştırmak, olarak belirlendi. Dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen konukların da katılımıyla, film gösterimlerinin yanı sıra paneller, çalışma atölyeleri, tartışmalar ve sergiler gerçekleştirilecek. 1. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali’yle ilgili olarak daha fazla iletişim için bağlantı kurabilirsiniz: Tel: 0212 2458265, Fax 0212 2457010, Eposta: festival@sendika.org
Allegro
Christoffer Boe’nin yönettiği ve Ulrich Thomsen, Helena Christensen, Henning Moritzen ile Nicolas Bro’ın oynadığı Allegro, 12 Mayıs 2006’da Bir Film dağıtımıyla Bir Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Çok yetenekli ve ünlü bir piyanist, doğduğu şehre bir konser vermeye gelir. Geçmişinden izler taşıyan bu gizemli şehirde kayıp hatıralarını aramaya koyulur. Bu sırada, yaptığı seçimleri ve hayatına verdiği yönü sorgulamak için fırsat bulur. Bu seçimlerin hayatını gerçekten etkileyip etkilemediğini anlamaya çalışır. Ünlü bir piyanist, sevdiği kadın ve doğduğu şehir arasında geçen bir film Allegro.
D Productions Filmleri Cannes’da
Kanal D’nin yeni oluşumu D Productions’un yeni sezonda sinemalarda vizyona girecek iki filmi 59. Cannes Film Festivali‘nde ödül için yarışıyor. Belirli Bir Bakış (Un Certain Regar) yan bölümü ödülüne aday olan ve başrollerinde Hande Kodja, Celine Sallette, Gianni Giardinelli ile Anais de Courson’un oynadığı 2 Kız (Murderers – Meurtrieres), Patrick Grandperret tarafından yönetiliyor. Altın Palmiye Ödülü‘ne aday olan Fast Food Nation ise Richard Linklater tarafından yönetiliyor, başrollerinde Patricia Arquette, Ethan Hawke ve Bruce Willis var.
D Productions Filmleri Cannes’da yazısına devam et
Günümüz Sinemasını Anlamak, Sinema Seminerleri Başlıyor
Sinema Yazarları Derneği Başkanı ve Sinema Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Açar’ın Günümüz Sinemasını Anlamak: Geçmişten Geleceğe Yönetmenlik Sanatı sinema seminerleri Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi’nde 30 Nisan Pazar günü başlıyor. 8 hafta sürecek seminerler Pazar günleri saat 15:30 – 19:30 arasında gerçekleştirilecek.
Umut Sanat Filmcilik
Umut Sanat Filmcilik, 14 – 20 Nisan 2006 Haftalık Box Office listesi için tıklayınız.
Tüm Şirketler
Tüm Şirketler, 14 – 20 Nisan 2006 Haftalık, 30 Aralık 2005 – 20 Nisan 2006 Yıllık Box Office listesi için tıklayınız. Bu listeden alıntı veya kopyalama yapılırken Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi‘nden izin alınmalıdır.
Bir Film
Bir Film, 14 – 20 Nisan 2006 Haftalık Box Office listesi için tıklayınız.
35 Milim Filmcilik
35 Milim Filmcilik, 14 – 20 Nisan 2006 Haftasonu – Haftalık Box Office listesi için tıklayınız.
İstanbul Lisesi 3. Liselerarası Kısa Film Yarışması
Türkiye’nin seçkin okullarından olan İstanbul Lisesi, 2 sene önce düzenlemeye başladığı İstanbul’daki ilk ve tek Liselerarası Kısa Film Yarışması’nı bu sene tüm Türkiye’ye açık olarak devam gerçekleştiriyor. Yarışma tüm Türkiye’den gençleri bir araya getirmeyi ve yeni dostluklar kurulmasını amaçlıyor. Kısa Film Yarışması başvuru formunun doldurularak, filmin 3 adet DVD kopyası, filmi tanıtan kısa bir yazı ve filmden 3 adet fotoğraf ile birlikte en geç 12 Mayıs 2006 Cuma günü saat 13:00’e kadar “İstanbul Lisesi Sinema Kulübü, Türkocağı Cad, No: 4, Cağaloğlu, İstanbul” adresine postayla veya elden teslim edilmesi gerekiyor.
Pan’s Labyrinth, Altın Palmiye’de Yarışıyor
Hellboy, Devil’s Backbone ve Blade 2 filmlerinin yönetmeni Guillermo Del Toro’nun merakla beklenen filmi Pan’s Labyrinth (El Laberinto del Fauno), 2006 Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye için yarışacak. Labirent önümüzdeki aylarda Bir Film tarafından ülkemizde de vizyona sokulacak. Del Toro’nun merakla beklenen filmi Pan’s Labyrinth, 2. Dünya Savaşı sonrasında geçen bir yolculuk hikâyesi. 10 yaşındaki Ofelia yeni taşındığı evin arka bahçesinde esrarengiz bir labirent keşfeder. Labirentin içerisinde yaşayan Pan adındaki yaratık küçük kızın tüm yaşamını değiştirecektir.
- Basın Bülteni
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Akdeniz Sineması Eğitim Seminerleri
Akdeniz sinemasını güçlendirmek amacıyla düzenlenen eğitim seminerlerinin ikincisi başladı. Sinema Eseri Meslek Sahipleri Birliği – SESAM‘ın üyelerine verdiği bilgiye göre, bu eğitimlerde uçuş masrafları, 6 günlük konaklama vb. gibi giderler organizatörler tarafından karşılanıyor.
Guantanamo Yolu
Michael Winterbottom ile Matt Whitecross’un yönettiği ve Riz Ahmed, Steven Beckingham, Nancy Crane ile Christopher Fosh’un oynadığı Guantanamo Yolu (The Road To Guantanamo), 28 Nisan 2006‘da 35 Milim Filmcilik dağıtımıyla Pi Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Berlin Film Festivali’ndeki gösterimiyle birlikte sinema dünyasında övgü dolu yankılar yaratan ve politik sinemanın son yıllardaki en etkileyici örneklerinden sayılan filmin amacı, tutukluları arasında 12 yaşında çocukların bile bulunduğu El Kaide Araştırma Merkezi hapishanesinin yasadışılığına dikkat çekmek.
Guantanamo Yolu yazısına devam et
Denizden Gelen Aşk
Elizabeth Allen’in yönettiği ve Emma Roberts, Joanna “Jo Jo” Levesque, Sara Paxton ile Jake McDorman’ın oynadığı Denizden Gelen Aşk (Aquamarine), DVD olarak gösterime çıkarıldı.
Büyük ve zorlu bir fırtınanın ardından güzel ve etkileyici bir deniz kızı olan Aquamarine kendini kıyıda bulur.
Karşılaştığı iki genç kızın ise hayatları onu gördükleri andan itibaren değişecektir.
Güzel deniz kızı bir cankurtarana aşık olduğunda ise bu iki genç kızdan sevdiği erkeğin kalbini kazanmak için yardım ister.