Bombalar Altında, 24’te

Ödül rekortmeni filmler Salı geceleri Tematik Film Kuşağı’nda 24 izleyicileriyle buluşmaya devam ediyor. Bu haftanın filmi Bombalar Altında’yı sinema eleştirmeni Alin Taşçıyan ve Radikal Gazetesi yazarı Nuray Mert, Film Önü’nde değerlendiriyor. Yönetmenliğini Ediz Gülten’in, yapımcılığını Merve Genç’in yaptığı Film Önü, 11 Kasım Salı gecesi 20:40’ta; Tematik Film Kuşağı’nda Bombalar Altında 21:00’de 24 ekranlarında.

  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Bombalar Altında, 24’te yazısına devam et
  • Kırıka, Kars Gezici Film Festivali’nde

    2008 yılında Kaba Saz adlı albümleriyle Ege kıyılarının tınılarını ve geçtiğimiz yüzyılın “şehirli halk müziği”ni günümüze taşıyan Kırıka, 11 Kasım akşamı Kars Gezici Film Festivali’nde bir konser verecek. Ege’nin tarihi ile bütünleşen iki yakasının müzik kültüründen beslenen ve bu kültürle bugünün şarkılarını yapan Kırıka Türkiye’nin unuttuğu deniz kokusunun peşinde. 19. yüzyılın İstanbul, İzmir ve Selânik gibi merkezlerinde üretilen müzikleri temel alan Kırıka müziği, müziğin hayatla iç içe olduğu, düğünler, meze ile süslenmiş masalar, şenlikler, kutlamaların olduğu zamanları çağırıyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Kırıka, Kars Gezici Film Festivali’nde yazısına devam et
  • Adapazarı Sinemacıları’nın 5. Kısa Film Gösterimleri

    Adapazarı Sinemacıları’nın 5. kısa film gösterimleri 17 Kasım Pazartesi günü saat 20:00’de Sakarya AKM Tiyatro Sahnesi’nde yapılıyor. Toplam 1 saat 30 dakikalık kısa film gösterimleri ücretsiz izlenebiliyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Önceki etkinlikler hakkında bilgilere ve yüksek çözünürlüklü görsele haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Adapazarı Sinemacıları’nın 5. Kısa Film Gösterimleri yazısına devam et
  • 14. Gezici Festival Başladı

    Ankara Sinema Derneği ve Kars Belediyesi’nin işbirliği ile gerçekleştirilen 14. Gezici Festival başladı. Tarık Akan, Hale Soygazi, Taner Birsel, Atilla Saral, Yeşim Ustaoğlu ve Mazlum Çimen gibi sanatçıların katılımıyla yapılan açılış töreninden sonra Yeşim Ustaoğlu’nun büyük ilgi gören son filmi Pandora’nın Kutusu gösterildi.

  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    14. Gezici Festival Başladı yazısına devam et
  • Limon Ağacı

    Geçtiğimiz aylarda Elif Ayla adlı yazarın Kalbin Limon Hali isimli bir kitabı çıkmıştı. Neden kalbi limona benzetmişti yazar? Elma, portakal ya da dut ağacı değil de limona ağacına… Şöyle dedi: Sıcak iklimlerin kış aylarında on beş gün poyraz olur. Poyraz limon ağacını öldürür. İşte insanlar kışın o poyrazda, geceleyin sıcak yataklarından kalkıp bir tenekenin içine saman doldurup yakarlar. Limon ağacı üşümesin, limon ağacı ölmesin diye. Çünkü limonun hatırı vardır! İşte insanların kalpleri de limon ağaçları gibidir. Ara sıra sevdikleriniz için poyraza çıkacaksınız. Çok üşüyeceksiniz ama olsun o benim sevdiğim, ben onun için üşürüm, çünkü o benim limon ağacım diyeceksiniz. Kalbini ısıtacaksınız ki kalbi ölmesin. Çünkü kalpler de limon ağaçları gibi bir kere buz tuttu mu bir daha ısınmıyor…

    Yönetmen Eran Riklis ve senarist Sura Araf bu sırrı biliyor olmalılar ki hikâyelerini anlatmak için limon ağacını seçmişlerdi. Yıllardır baba yadigarı limon bahçesinde limonlarını satarak kıt kanaat geçinen dul, Filistinli bir kadın Selma. Biraz da babalarının ölmüş olmasının verdiği rahatlık ya da otorite boşluğu ile çocuklarının her biri de ayı bir yere dağılmış. Selma küçük dünyasında, ölen babası yerine koyduğu eski bir aile dostu ile küçük dünyasını paylaşıyor. Ara sıra gelen çocukları dışında bir ses-soluk yok hayatında. Tek yaşam kaynağı limon ağaçları ve limonlarının her bir tekine o hiç tatmadığı aşkla bağlı sanki…

    Ancak bu sade hayatı İsrail Savunma Bakanı’nın evinin tam karşına bir villa inşa ettirmesiyle kâbusa dönüşüyor. Yıllardır bitip tükenmek bilmeyen İsrail-Filistin savaşının bir limon bahçesinin iki yakasında yaşanan haline tanık oluyoruz. Selma’nın limon bahçesi öyle köklü, güzel ve sonsuz ki… İsrailli uzmanlar teröristlerin o ağaçların aralarına saklanarak bakanın villasına saldırabileceğini düşünüyorlar. Tabii orada yaşayan Selma’yı da potansiyel bir terörist…

    İşte bir inat hikâyesi de böylece başlamış oluyor. Yer yer gülümsediğimiz ama çoğu zamanda çaresiz, seyre daldığımız dünya hali bu… Limon ağaçlarının kesilmesine gönlü razı olmayan Selma’nın avukatı ile birlikte verdiği bir insanlık mücadelesi. Filmin gerçek bir hikâyeden temellenmiş olması hiç kuşkusuz filmin inandırıcılığını, samimiyetini kat ve kat arttırıyor.

    Selma’nın ölen kocasının salonun ortasındaki çatık kaşlı fotoğrafı bir kadının hiçbir zaman özgür olamayacağını, her zaman ölü, ya da diri tepelerinde dikilen bir adamın olacağını bir kere daha tekrar ediyoruz. Kadınların, kocalarından başka bir erkek tanımamışlığına, baskı ve çile dolu hayatlarına bir ağıt bu.

    Erkeklerin gözlerini kör eden iktidar ve güç gösterilerinin ardında birbirlerini teğet geçiyormuş gibi görünen ancak içten içe birbirlerinin ruhlarını gören iki kadının her şeyin ötesindeki dayanışmasına şahit oluyoruz.

    Aslında tüm bu hırslar, diplomatik kaygılar olmasa ne kadar da barış içinde yaşabileceklerini gösteren pırıltılar geçiyor yer yer gözümüzün önünden. İnsanların hayatlarına kasteden, nefret tohumları eken yıkılası duvarlarından ardında…

    Film öyle naif ama bir o kadar da keskin bir şekilde ilerliyor ki hangisinin ağır bastığına karar veremiyor, sersemliyor insan. Hiam Abbass’ın harika performansını izlemeye doyum olmuyor. Abbass, Selma karakterine öyle bir can vermiş ki artık izlediğiniz sadece Selma olmaktan çıkıyor, Filistinli kadınlar, İsrailli kadınlar, bütün kadınlar Selma oluveriyor. Selma gerçek bir kadının tüm cesaretini, gururunu taşıyor.

    Birileri hâlâ limon ağaçlarının da insanlar gibi, insanların da limon ağaçları gibi olduğunu biliyor. Ama karşılarında koskoca bir bilmeyenler ve görmeyenler ve asla bilmek ve görmek istemeyenler ordusu duruyor.

    İşte bu yüzden Selma fırtınaları gecelerde titreyen limon ağaçları için göz yaşı döküyor. İnsanların bile hayatlarının zerre kadar önemi olmadığı şu “ülke çıkarları” mevzularında değil bir limon ağacının çığlığı duyulsun.. Ama duyan birileri var ve hâlâ onlar bu dünyada bin bir güçlükle de olsa nefes alabildikleri için bizler hâlâ umut edebiliyoruz… Umuyorum Türkiyeli seyirci de Limon Ağacı’na sahip çıkar.

    (15 Kasım 2008)

    Gizem Ertürk

    Coca-Cola Zero, James Bond’un Sponsoru Oldu, Verilen Davette Ünlü Simalar Biraraya Geldi

    Coca-Cola Zero, sektörün en uzun süre oynayan filmi olan Bond serisi ile 35 ülkeyi kapsayan TV, sinema, dijital platform, yazılı basın, outdoor’u içeren entegre bir iletişim kampanyası başlattı. Tüm dünyayla aynı anda Türkiye’de de 07 Kasım 2008 tarihinde vizyona giren James Bond serisinin yeni filmi Quantum of Solace, Coca-Cola Zero’nun ilk uluslararası film işbirliği oluyor. Filmin 06 Kasım’daki ön gösterimi öncesinde Harvey Nichols İstanbul, Gilt Restaurant & Bar’da Zero Zero 7 Buluşması gerçekleştirildi. Geceye Pınar Altuğ, Yağmur Atacan, Tamer Karadağlı, Sinan Çetin, Menderes Utku, Muzaffer Yıldırım, Şebnem Işık, Emre Ergani katıldı.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Coca-Cola Zero, James Bond’un Sponsoru Oldu, Verilen Davette Ünlü Simalar Biraraya Geldi yazısına devam et
  • 14 Kasım 2008 Haftası

    “Son Buluşma”da, artık aramızda olmayan son üç İstiklal savaşı gazisinin 2005 yılından gelen görüntüleri yüreğinizi yaralayacak; Türk Sineması onları keşfedemediği için de kızacaksınız duyarsızlığa. İyi ki, Nesli Çölgeçen -tesadüfen- onları öğrenmiş de, dramın ve mizahın çok yaşlı insanların doğasındaki son hallerine ‘hiç müdahalesiz’ tanıklık ettirmiş bizleri. Çoğunluğu tatmin edemeyen tecimsel “Mustafa”dan sonra iyi gelecek.

    “Rec: Ölüm Çığlığı”, bir apartmanın iç boyutları ile sınırlı mekânda, aktüel tek kameranın çektiklerinden ibaret olan ‘sıkıştırılmış bir şiddet ve korku dalgası’na kapılmak istiyorsanız tam isabet: Gelecek ay, bu bir tür zombi hikâyesinin, İngilizce dilinde çekilmiş tıpkısının aynısını da izleyeceğiz.

    “High School Musical 3: Senior Year”, biliniz ki, bizler için değil, öncelikle Kuzey Amerika pazarı için yapılmış bir gençlik müzikali: Bu açıdan değerlendirip “ne kadar da Amerikan!” olduğuna takılmayınız ve şarkıların/dansların tadını çıkarınız; zevk alacağınız garanti!

    “Gitmek: Benim Marlon ve Brandom”, dokuları oksijen yüklü, çok canlı, nefes alıp verdiğini en iyi hissettiren filmlerden… Yönetmen yaklaşık elli saatlik malzemeyi, çok ama çok yaman bir kurgucuyla çalışıp yaklaşık bir buçuk saatlik bir dinamizme dönüştürmüş; ülkemizin rengârenkliliğini ve en temel dayanağı olan insan zenginliğinin kültürel ahengini, Kuzey Irak ve İran’ı da kapsayan bir yol öyküsü boyunca yüreğimize akıtan bir dinamizm. Sınırlı bir zamanda birlikte olduğu ve çok sevdiği Kürt adamı unutamayan, bir süre sonra da İstanbul’un yoğunluğu içinde yalnız hissedip savaşa rağmen onu bulmak için yollara düşen Türk kızını yani filmdeki herkes gibi ‘kendini oynayan’ Ayça Damgacı, o kadar gerçek, o kadar samimi, o kadar insan ki!

    Bu filmi izledikten sonra düşünüyorsunuz ki, çıplak doğuyor, ölünce de eriyerek toprağa karışıyorsunuz; arada yaşam denilen bir süre var, hepsi bu işte! İnsanlar birbirine âşık oluyor, seviyor, sevişiyor, mutlu olmaya çalışıyor: Engel, savaş, sansür, sınır, kapalı yol, dil engeli vs. tanır mı hiç? Birileri savaş üzerinden para kazanmaya devam edecek… Bu belli ama birileri de barışı ve aşkı hep savunarak, sonra belki başka bir boyutta, geçmişte insan olduğu için utanmayacak.

    Harikasınız ya tüm emeği geçenler…

    “Fırtına”, tarafı olduğu siyasi görüş doğrultusunda ‘apolitik olmayan’ her üniversite öğrencisinin geçirdiği ‘metamorfoz’u, ana karakterine odaklanarak ve 90’ların başındaki üniversite gençliğine ‘özeleştiri’ de içeren oldukça kapsamlı bir bakış atarak anlatan, kısıtlı olanaklarla çekildiği belli ama oldukça sorunsuz bir film: Savunduklarını objektif dile getirdiğini düşünmesem de (ayrıca, böyle bir zorunluluğu da yok), sinemanın özgürlük alanının sonsuzluğuna saygı duyan biri olarak bana gençliğimdeki heyecanlarımı yeniden yaşattığı için seviyorum “Fırtına”yı.

    “Bahçemdeki Ateş Böcekleri”, çocuklukta ebeveynlerin açtığı kolay kapanmaz yürek yaralarının, belki bir gün, aile bağlarının, her şeye rağmen sevginin ve aile kurmanın mucizesiyle onarılabileceğine dair umudu işlerken, çoğu sahnesinde ılık bir melodi gibi akıyor: Duyguların doğasını ve doğanın duygularını başarıyla aktarırken, rahatça empati kurabileceğiniz karakterleri de, bir araya gelmesi her zaman kolay olmayan harika bir kadro canlandırıyor.

    (13 Kasım 2008)

    Ali Ulvi Uyanık

    aliuyanik@superonline.com

    Altın Koza Standı’nda Tuncel Kurtiz’e Yoğun İlgi

    Geçtiğimiz Haziran’da 15. kez düzenlenen Altın Koza Film Festivali’nde Türk Sineması’nda Bir Usta Oyuncu ödülünü alan Tuncel Kurtiz ile yine Festival kapsamında yayımlanan ve Kurtiz’in sanat yaşamı anlatan Aktör: Tuncel Kurtiz kitabının yazarı Burçak Evren, Altın Koza standında kitaplarını imzaladı. 06 Kasım 2008 Perşembe günü gerçekleştirilen etkinlik, yaklaşık 2 saat 30 dakika sürdü. Kurtiz, Altın Koza’nın çok iyi işlere imza attığını, bundan sonra çok daha iyi olacağını belirtti. Altın Koza standı, 09 Kasım 2008’e kadar Beylikdüzü TÜYAP Fuar alanında ziyaret edilebilecek.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Altın Koza Standı’nda Tuncel Kurtiz’e Yoğun İlgi yazısına devam et
  • Tüm Şirketler

    Tüm Şirketler,
    31 Ekim – 06 Kasım 2008 Haftalık (Weekly),
    04 Ocak – 06 Kasım 2008 Yıllık (Annual), Eski Yıllar Yıllık (Ex Years Releases Annual), Hafta Hafta (Week by Week) Box Office listeleri için tıklayınız. Bu listelerden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi‘nin gösterilmesi rica olunur.

    Kamæra’nın Kasım-Aralık Sayısı Çıktı

    Yedinci Gemi sitesinin yazarları tarafından hazırlanan Kamæra’nın Kasım-Aralık sayısı çıktı. İki ayda bir çıkan derginin Kasım-Aralık sayısında dosya konusu olarak “distopya”ya yer veriliyor. Distopya ve Kent başlıklı bir yazı ile distopya kavramına, değinen dergide 1984, Blade Runner, Brazil, THX 1138, Mad Max, Alphaville gibi filmler distopya kavramı çerçevesinde değerlendiriliyor. Art School Confidental, El Bano del Papa, El Violin, En La Ciudad de Sylvia, Half Moon, Kabluey, Leo ve Stop-Loss filmleriyle ilgili yazıların olduğu derginin eleştiri bölümünde bir de yönetmen Jose Luis Guerin’le yapılmış bir söyleşi yer alıyor.

  • Basın Bülteni
  • Dergiye ulaşmak için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğrafına haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Kamæra’nın Kasım-Aralık Sayısı Çıktı yazısına devam et
  • REC: Ölüm Çığlığı

    Jaume Balaguero ile Paco Plaza’nın yönettiği ve Manuela Velasco, Ferran Terraza, Jorge Serrano ile Pablo Rosso’nun oynadığı REC: Ölüm Çığlığı (REC), 14 Kasım 2008’de Tiglon Film dağıtımıyla Tılsım Design tarafından vizyona çıkarıldı.
    Genç bir Televizyon muhabiri olan Angela ile haber kameramanı Pablo, itfaiyecileri konu edinen bir program hazırlamaktadırlar. Oldukça sıkıcı geçmekte olan program bir telefonun gelmesiyle birden hareketlilik kazanır. Yaşlı bir kadının geçirdiği ev kazası ile ilgili gelen bu ihbar telefonu üzerine Angela ve Pablo itfaiyecilerin peşine takılır. Kadının evine varan ekip, evin içinden korkunç çığlıklar duyarlar.

    Siyad Jürileri, Türkiye’nin Dört Bir Yanındaki Festivallerde Görev Yapacak

    SİYAD (Sinema Yazarları Derneği) Yönetim Kurulu, Eylül ayında yaptığı bir toplantıda, Türkiye’de yapılan tüm belli başlı festivallerde SİYAD Jürisi adıyla bir jürinin görev yapması için girişimlerde bulunma kararı aldı. Bu karar derneğin festivallerle ilişkisini sağlamlaştırmak ve üyelerin bu organizasyonlardaki varlığını ve etkinliğini artırmak amacını taşıyor. Kararın hemen ardından çeşitli festivallerle görüşüldü ve şu ana kadar yapılan tüm görüşmelerden olumlu yanıt alındı. Birkaç festival için SİYAD Jürileri oluşturuldu ve bu jüriler festivallerde yer alıp ödüllerini verdi, diğerleri için ise önümüzdeki dönemde aynı süreç işleyecek.

  • .jpg formatlı basın bültenine haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Siyad Jürileri, Türkiye’nin Dört Bir Yanındaki Festivallerde Görev Yapacak yazısına devam et
  • Son Cellat’a 18 Yaş Sınırı

    Cuma günü vizyona giren Son Cellat filmine, Kültür Bakanlığı tarafından son dakikada 18 yaş sınırı verildi. Ülkenin 12 Eylül darbesi sonrasında askeri cunta ile yönetildiği günlerde geçen, senaryosunu Macit Koper’in yazdığı filme, şiddet ve cinsellik unsurları içermemesine karşın 18 yaş sınırı verilmesi herkesi hayrete düşürdü. Bakanlık tarafından verilen belgede, filmin “çocukların ruh ve beden sağlığını olumsuz etkileyebilecek unsurlar” içerdiği iddia ediliyor. Filmin ülkenin yakın siyasi tarihinden bir kesit anlatıyor olmasının, sakıncalı görünen içeriğin nedeni olduğu konuşuluyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu