Sadi Çilingir tarafından yazılmış tüm yazılar

300 Spartalı

Zack Snyder’ın yönettiği ve Gerard Butler, Vincent Regan, Lena Headey ile David Wenham’ın oynadığı 300 Spartalı (300), 16 Mart 2007’de Warner Bros. dağıtımıyla Warner Bros. tarafından vizyona çıkarıldı.
Film, M. Ö. 480 yılında geçen Thermopylae savaşını konu alıyor. Sparta Kralı’nın ordusu ile Pers ordusu arasında başlayan savaş tüm Yunanistan’ın Persler’e karşı birlik olmasını sağlar. Sparta Kralı Leonidas ve emrindeki 300 Spartalının Pers Kralı Xerxes’in büyük ordusuna karşı duruşu başta ölümüne bir savaştır. Ancak bu durum dünyada ilk demokrasinin kuruluşuna da yardımcı olacaktır.

300 Spartalı yazısına devam et

Umudunu Kaybetme

Gabriele Muccino’nun yönettiği ve Will Smith, Jaden Smith, Thandie Newton ile Brian Howe’un oynadığı Umudunu Kaybetme (The Pursuit of Happyness), 02 Mart 2007’de Warner Bros. dağıtımıyla Warner Bros. tarafından vizyona çıkarıldı.
Chris, eşi evi terk edince beş yaşındaki oğlu Christopher ile başbaşa kalır. Kısa süre sonrada oturdukları daireden çıkartılırlar ve geceyi geçirmek için düşkünler evi, otobüs durağı, bulabildikleri her yerde kalırlar. Çektiği sıkıntılara rağmen, Chris, babalık görevini özenle yerine getirmeye devam eder ve oğlunun kendisine karşı duyduğu sevgiyi, karşısına çıkan engelleri aşmak için kullanır.

Umudunu Kaybetme yazısına devam et

23 Numara

Joel Schumacher’ın yönettiği ve Jim Carrey, Virginia Madsen, Logan Lerman ile Danny Huston’un oynadığı 23 Numara (The Number 23), 02 Mart 2007’de Warner Bros. dağıtımıyla Warner Bros. tarafından vizyona çıkarıldı.
23 sayısını koyu bir saplantı hâline getiren Walter Sparrow, hayatını gerek kendisinin gerekse sevdiklerinin ölümüne yol açabilecek bir psikolojik işkence cehennemine dönüştürür. Walter bir türlü elinden bırakamadığı 23 Numara adlı gizemli romanın etkisiyle, karısı Agatha ve ergenlik çağındaki oğlu Robin’le geleceğine devam edebilmek için geçmişindeki sırların kapısını açmaya mecbur kalır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Charlie’nin Melekleri’ne Rakip Olacaklar

    Yapımcılığını Deren Medya Company’nin yaptığı ve 09 Mart’ta vizyona girecek olan, yönetmenliğini Mesut Taner’in üstlendiği 18’ler Takımı’nın üç oyuncusu “Biz Charlie’nin yeni melekleri olacağız” diyorlar. Filmde erkekleri baştan çıkartmaya çalışan fettan kızlar rolünü canlandıran Hande Eti, Ezgi Şen ve Aslı Samanlı yerli Charlie’nin Melekleri için yapımcılardan teklif beklediklerini belirtiyorlar ve şunları söylüyorlar: “Üçümüz de genç ve yetenekliyiz. Üstelik de çok hareketli ve enerji doluyuz. Bu enerjimizle oyunculuğumuzu birleştirmek istiyoruz. Bu konuda gelecek bütün sinema filmi ve dizi tekliflerine açığız.”

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Ninja Kaplumbağalar (Yönetmen: Kevin Munroe)

    Kevin Munroe’nun yönettiği ve Dave Fouquette, Tony Gordy, Ray Romano ile Sara Rue’nun seslendirdiği Ninja Kaplumbağalar (Teenage Mutant Ninja Turtles), 23 Mart 2007’de Medyavizyon Film dağıtımıyla Medyavizyon Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Usta Splinter, Ninja Kaplumbağalardan birini, eğitim alması için ülke dışına gönderir. Kalanlardan biri, gizlice şehirdeki kötülüklerle savaşmaya başlar. Bunun nedeni giden kaplumbağanın yerine geçmek istemesidir. Eğitimdekinin geri dönmesiyle, güçlerini birleştirirler ve önemli olanın takım halinde çalışmak olduğunu fark ederler.

    Ninja Kaplumbağalar (Yönetmen: Kevin Munroe) yazısına devam et

    Dixie Chicks’in Belgeseli İstanbul Film Festivali’nde

    İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından 31 Mart – 15 Nisan tarihleri arasında gerçekleşecek 26. Uluslararası İstanbul Film Festivali, 49. Grammy Müzik Ödülleri’nde aday gösterildiği tüm dallardan ödül kazanan Dixie Chicks’in Dixie Chicks: Shut Up and Sing adlı belgeselini gösteriyor. İstanbul Film Festivali’nin NTV Belgesel kuşağında yer alan Dixie Chicks: Shut Up and Sing, aralarında Woodstock Film Festivali İzleyici Ödülü ve Chicago Film Festivali Jüri Özel Ödülü’nün de olduğu birçok ödül kazandı.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Dixie Chicks’in Belgeseli İstanbul Film Festivali’nde yazısına devam et
  • Terabithia Köprüsü

    Gabor Csupo’nun yönettiği ve Josh Hutcherson, Anna Sophia Robb, Erin Annis ile Tyler Atfield’in oynadığı Terabithia Köprüsü (Bridge to Terabithia), 16 Mart 2007’de UIP Filmcilik dağıtımıyla Fida Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Jess Aarons, okulunun yanısıra ailesi içerisinde de kendisini dışlanmış hisseden bir öğrencidir. Okulun en hızlı koşan öğrencisi olmak için yaz boyunca sıkı eğitim almıştır. Ancak okula yeni kaydolan Leslie Burke’un sadece erkek çocuklara özgü olan bu yarışa katılıp beklenmedik şekilde birinci olması üzerine Jess’in hedefleri suya düşer ve ikisi kısa zamanda çok iyi arkadaş olurlar.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Terabithia Köprüsü yazısına devam et

    Berta’nın Peçesi

    Osmanlı Bankası Müzesi Sineması’nda Doğal – Kentsel Çevre teması altında, 15 Şubat 2007, Perşembe günü, saat 19:00’da Berta’nın Peçesi adlı Şili yapımı belgesel gösterilecek. Yönetmenliğini Jeannette Paillan ve Esteban Larrain’in yaptığı belgeselin ardından, İnsan Yerleşimleri Derneği Koordinatörü ve Mimar Korhan Gümüş, Simgesel Uğraşın Kamusal Boyutu konulu bir söyleşi yapacak.
    Endesa adındaki çokuluslu bir şirket, Şili’nin güneyindeki dağlarda Ralco isimli bir proje geliştirir. Proje kapsamında inşa edilecek dev baraj, Bio-Bio Nehri’nin akışını durduracak ve yerli Pehuenche halkının yüzyıllardır yaşadığı topraklar sular altında kalacaktır. Şirket, işin başından itibaren küçük bir grup yaşlı kadınının güçlü direnişiyle karşılaşır. Belgesel, bu kadınlardan birinin öyküsünü anlatıyor.

  • Basın Bülteni
  • Bol Ödüllü Alman Filmi “Başkalarının Hayatı” If İstanbul ve If Ankara’da

    Berlin Duvarı yıkılmadan önce Doğu Almanya’daki baskıcı rejimi anlatan Başkalarının Hayatı, devletin gizli istihbarat örgütü Stasi tarafından izlenen sanatçıların zorlu yaşamlarını gösteriyor. Sanat ve sevgi içinde yaşayan ve yaratıcılıklarını sergilemek için özgür kalmak isteyen sanatçı ve düşünürlerin evleri mikrofonlarla dinleniyor, politikacılar ise ellerindeki gücü kullanarak sanatçıların hayatlarına ve yazılarına karışıyorlar. Başkalarının Hayatı, bir oyun yazarının ve aktris sevgilisinin evini dinlerken gittikçe onların hayatlarını anlamaya ve hissetmeye başlayan Stasi ajanı Wiesler’in öyküsü. 2007 Oscar Ödülleri En İyi Yabancı Film kategorisinin güçlü adaylarından biri olan Başkalarının Hayatı, Hit Filmler bölümünde If İstanbul’da gösterilecek. Büyük bir merakla beklenen If İstanbul 6. AFM Bağımsız Filmler Festivali, 15 – 25 Şubat tarihlerinde If İstanbul’la, 01 – 04 Mart tarihlerinde de If Ankara ile sinemaseverlerle buluşacak.

  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Adem’in Trenleri

    Barış Pirhasan’ın yönettiği ve Nurgül Yeşilçay, Cem Özer, Ümit Çırak ile Derya Alabora’nın oynadığı Adem’in Trenleri, 02 Mart 2007’de Kenda Film dağıtımıyla Promete Film / İFR tarafından vizyona çıkarıldı.
    Hasan Hoca, Bekir’in kirletip terk ettiği Hacer’i ailesinden korumak için nikâhına aldı. Ama ona hiç el sürmedi. Bunu Allah’ın kendisine bir sınavı kabûl ediyordu. Hoca onca yoksulluğuna rağmen Hacer’e ve dünyaya getirdiği Fatmacık’a karşılık beklemeden yıllarca baktı. Bu yaşam, bir gün Hasan Hoca’nın Manisa’nın uzağındaki yirmi hanelik küçük tren istasyonuna İmam olmasıyla değişti.

    Adem’in Trenleri yazısına devam et

    Sinemadan Çıkın Paris’e Uçun

    Cinecity Sinemaları ve Coca-Cola’nın düzenlediği kampanya kapsamında, çekilişi kazanan şanslı 3 sinema tutkunu çift Paris’e gidecek. Kampanya, 25 Şubat tarihine kadar devam ediyor. Kampanya süresince Bonnie & Clyde menü alıp katılım kartında yazan şifreyi SMS ile Turkcell’e gönderen kişiler arasında yapılan çekilişle, 3 şanslı çift Paris seyahati kazanacak. Sadece Cinecity Sinemaları’nda geçerli olacak kampanya kapsamında, Eyfel Kulesi, Seine Nehri kıyıları gezilecek. Çiftlerin yapması gereken tek şey, 25 Şubat’a kadar Cinecity Sinemaları’na uğrayarak sinema biletinin yanında Bonnie & Clyde menü alarak çekilişe katılmak.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Sinemadan Çıkın Paris’e Uçun yazısına devam et

    Kan ve Çikolata

    Katja von Garnier’in yönettiği ve Agnes Bruckner, Hugh Dancy, Olivier Martinez ile Katja Riemann’ın oynadığı Kan ve Çikolata (Blood and Chocolate), 08 Haziran 2007‘de Özen Film dağıtımıyla Özen Film – Umut Sanat tarafından vizyona çıkarıldı.
    On yıl önce, Colorado dağlarında genç bir kız, ailesinin kanlarında taşıdıkları bir gizem yüzünden vahşi avcılar tarafından öldürülmesini çaresizle izledi. Ormana kaçarak ellerinden kurtuldu ve avcıların hiç bir zaman bulamadıkları bir şeye, bir kurda dönüştü. Dünyanın yarısı kadar mesafe katetmiş olmasına rağmen, Vivian Gandillion hâlâ kaçıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • İskoçya’nın Son Kralı

    Kevin MacDonald’ın yönettiği ve Forest Whitaker, James McAvoy, Kerry Washington ile Gillian Anderson’ın oynadığı İskoçya’nın Son Kralı (The Last King of Scotland), 23 Şubat 2007’de Özen Film dağıtımıyla Özen Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Genç doktor 1970’lerin Uganda’sına vardığında çok uzaklardaki bir ülkede vahşi bir macera yaşayacağını düşünerek yola çıkmıştır. Eğlenecek, insanlara yardım eli uzatacaktır. Fakat bu yolculuk dünyanın en karanlık yerine, insan kalbine gidiyordur. Film dünyanın tanıdığı en çılgın diktatörlerden biri olan Idi Amin dönemindeki Uganda’yı beyazperdeye taşıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Alman Kültür Merkezi Mart 2007 Gösterimleri

    Yeni Çarşı Cad, No: 52, Beyoğlu, İstanbul adresindeki Alman Kültür Merkezi’nde Mart 2007′de Arka Bahçe İnsanları (Yön: Serhan Şanlı, Barış Şahin, Şevket Onur Cihan), Çatlak Sesler, Aşk Şarkıları (Yön: Klaus Maeck, Johanna Schenkel), Nina Hagen = Punk + Glory (Yön: Peter Sempel) ve The Nomi Song (Yön: Andrew Horn) adlı filmler gösteriliyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Fotoğrafa haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Alman Kültür Merkezi Mart 2007 Gösterimleri yazısına devam et
  • Iwo Jima’dan Mektuplar Yoluyla İç Döküş

    Perdede onlarca, yüzlerce Japon askeri sapır sapır dökülürken düşündüm. Düşünmemeye çalıştığım ne varsa zihnime üşüştü. Savaşı düşündüm. Savaş, adını bildiğim, ama içini dolduramadığım bir kavram oldu benim için hep. Nedeni ne olursa olsun bir türlü anlayamadığım… Altmışbir yıl önce, Iwo Jima’da, vatan sevgileri için, idealleri için, ya da sadece mecbur oldukları için ölen o Japon askerlerini izlerken, Amerikan filosunun askerlerinden nefret etmekten alıkoyamadım kendimi. Sonra, yaralanan bir Amerikan askerinin üzerinden çıkan, annesine yazılmış bir mektupla altüst oldum. Onun da insan olduğunu hatırlatan o mektupla, yıllar önceye, üniversite yıllarıma dönüverdim. En yakın arkadaşımın Heybeliada’daki evinde kaldığım o geceye… İlk kez bir adada kalacaktım, ama bir başka ilk, dört yanı denizlerle çevrili bir kara parçasında bulunmanın biraz korkutucu ruh halini geride bırakmıştı. O gece, ilk kez bir Yunanlıyla tanışmıştım çünkü. Benim yaşlarımdaydı. Kanlı canlı, neşeli, cana yakın bir insan. O gece, dünya görüşüm adına bir sınav verdim ben. Hani o “Ege denizine döktüğümüz düşman Yunanlıların” birbiri içine geçmiş bir yumak değil, tek tek insanlardan, tıpkı bizim gibi bireylerden oluştuğunu gördüm. İçimdeki hümanist o gün uyandı işte… İyinin ve kötünün birlikte yaşadığı bir dünyaydı bu…

    İşte o noktadan sonra, filmi izlerken, her iki tarafı bireyler olarak görmeye çalışarak, kazıdım kafama her bir kareyi. Bir yandan da Clint Eastwood’un nasıl anlamlı bir işe imza attığını düşünerek. Flags of Our Fathers’da Amerikan askerlerinin tarafından anlattığı öyküyü, bu defa da Japon askerlerinin tarafından anlatacak kadar yürekli ve duygulu olduğu için ona hayran kalarak…

    Onlarca yıl sonra, adanın ıssız topraklarından çıkarılan o mektuplar… Anavatanı savunmak için Iwo Jima’ya gönderilen ve asla geri dönemeyeceklerini bilen o askerler… Kimi vatanını canından çok seven, kimi ideal uğruna asker olmuş ama savaş gerçeğiyle karşılaşınca alt üst olan, kimi de sırf o ülkenin vatandaşı olduğu için orduya alınmış, ama hepsi geride sevdiklerini bırakmış olan o insanlar, o mektuplar sayesinde, yeniden ete kana bürünüp dikilmişlerdi karşımıza… Birileri utansın, birileri ders alsın diye. Sadece kendi vatandaşları değil, tüm dünya onların yaşadığı trajediye tanık olsun diye…

    Iwo Jima’daki kanlı çatışma yaklaşık 40 gün sürmüş okuduklarıma göre. Filmde eksikliğini duyduğum tek şey bu zaman kavramı oldu galiba. Aynı günün içinde değildi olan biten bu kesin, ama kaç gün geçmişti anlamak mümkün değildi. Filmde generalin savunma taktiği de çok açıkça belirtilmemiş. Oysa, yine tarihi bilgilerin gösterdiğine göre, General Kuribayashi, adanın savunması adına, 18 milden fazla tünel, 5 bin mağara ve Japon güçlerinin Amerikan birliklerini hedef alabilecekleri daha küçük yuvaların birbirine bağlandığı bir ağ oluşturmuş. Tüm bunları bir yana bırakırsak, film, her biri canlı karakterleri kadar, görüntüleriyle de bir gerçeğin altını çiziyor. Yönetmeninin de dediği gibi: “Bu film kazanmak ya da kaybetmek hakkında değil. Savaşın insanlar üzerindeki etkisi ve vaktinden önce hayatlarını kaybedenler hakkında.” Iwo Jima’da neredeyse 7 bin Amerikan askeri öldü; 20 binden fazla Japon askeri can verdi. Iwo Jima’nın kara kumlarını kanlarıyla suladılar; ama fedakarlıkları, mücadeleleri, cesaretleri ve merhametleri, evlerine yolladıkları mektuplarda ve bu mektuplar sayesinde yapılmış bu filmde yaşıyor…

    (20 Şubat 2007)

    Gülay Oktar Ural