Yıldızlı Göğün Sessizliği ve Havai Fişekler

Damián Szifron’u dilimize ‘Vahşi Hikâyeler’ adıyla çevirebileceğimiz, bizde ‘Asabiyim Ben’ adıyla gösterilmiş üçüncü uzun metrajı ‘Relatos Salvajes’ ile tanımıştık. Medeniyet ile barbarlığı ayıran ince çizginin aşılması durumunda neler olacağı, gündelik hayatlarımızda biriken öfke kontrolden çıktığında neler yaşanacağı üzerine fantastik tadlar içeren, yakıştırılmış adındaki asabiyetin çok ötesinde beklenmedik gelişmelerle kesif bir şiddete taşınan birbirinden bağımsız altı öyküden oluşan yapım Cannes Film Festivali ana seçkisinde görücüye çıkışının ardından tüm dünyada büyük bir ilgi görmüş, hemen ardından en iyi yabancı film kategorisinde Oscar adayları arasına girmişti.

Nerdeyse 10 yıllık bir bekleyişin ardından gelen ‘Katili Yakalamak / To Catch A Killer’ Arjantinli sinemacının geniş hayran kitlesi edindiği Hollywood aleminde İngilizce çektiği ilk uzun metrajı. Televizyonda büyük ilgi gören gözde polis dizileri havasında beklenmedik (ya da çok beklendik) bir toplu katliam sekansı ile açılıyor film. Batimore’daki görkemli gökdelenin çatı katındaki çılgın yılbaşı partisi keskin bir nişancının mermileri ile sarsılıyor. Karanlık gökyüzünü delen havai fişeklerin silah seslerini örttüğü bu dehşet anlarında çevredekiler ve cam dış asansörü kullananlar dahil 29 kişi isabetli tek atışla hayatını kaybederken, konuşlandığı mekânı havaya uçuran tetikçi yanıtlanmayı bekleyen sorularla izini kaybettirmiştir. Bu durumda vakayı ele alan FBI baş müfettişi Lammark (Ben Mendelsohn) ile irtibat elemanı olarak yanına aldığı kadın polis Eleanor Falco’nun (Shailene Woodley) karmaşık cinayetler serisini çözmek için hem zamana hem de statülerine ve çıkarlarına halel gelmesini istemeyen bürokratlara, politikacılara, iş adamlarına karşı savaş vermeleri gerekecektir.

Szifron’un polisiye öykülerin aşina olduğumuz kurgusu ile yola çıkan filmi, Lammark’ın açık eşcinselliği kadar yanına seçtiği, anti sosyallik, saldırganlık ve ilaç bağımlılığı gibi nedenlerle FBI tarafından reddedilmiş Falco gibi ayrıksı ana karakterleri ile benzerlerinden ayrılıyor. ‘Kuzulanın Sessizliği / The Silence of the Lambs’in Clarice Starling’ini anımsatan içe dönük Eleanor’un geçmişi hakkında detaylı bilgi alamasak da onun 12 yaşından başlayarak eziyetli bir süreçten bugünlere gelebildiğini, mali sorumluluğunu üstlenecek kimsesi olmadığı için öğrenimini sürdürememiş oluşunu, hem insanlardan hem de intihar eğilimi nedeniyle kendinden korunmak için polislik mesleğine yöneldiğini öğreniyoruz. Üstleri ile mücadelesini her daim sürdürmüş 30 yıllık hizmeti bulunan kıdemli baş müfettişin onu yardımcısı olarak yanına almak istemesi de kadın polisin bastırılmış öfkesinden hareketle, yaş, ırk, cinsiyet gözetmeksizin gözünü kırpmadan masum insanları katleden soğukkanlı katilin hissiyatına ulaşmak içindir aslında. 72 saat sonra gelen ve çoğunluğu polis 24 kişinin ölümüyle sonuçlanan ikinci katliamın ardından eski suçlular ve Arap azınlık üzerine yoğunlaşan polis teşkilatının beceriksiz başarısızlıklarına isyan eden Lammark’ın olaydan alınması Eleanor’un infazcının kimliği ve psikolojisi üzerine gizli araştırmasını sürdürmesine engel olmayacaktır. Soğukkanlı katil ile karşı karşıya gelmesi ve onun gerekçeleri ile yüzleşmesi kaçınılmazdır artık.

‘Katili Yakalamak’ gerilimini başarıyla kurmuş ve çok iyi kotarılmış bir polisiye serüvenin ötesinde, ABD’ye dışardan bakan bir gözün sıkı bir sistem eleştirisi ile öne çıkıyor. Szifron daha en başından alter egosu konumundaki Lammark’ın partnerinin sözleriyle niyetini ortaya koyuyor. Tetikçinin yetiştiği toprakların, dünyanın birçok yerinde olduğu gibi yaşanmaz bir yer haline gelmesinde bu devletin büyük payı yokmudur. Dünyayı kuşatan markaları, plastiği ve tüm aşırılıklarıyla yalnızca kârı hedefleyen kapitalist düzenin eseri değil midir bu hızlı kirleniş. 300 milyon Amerikan vatandaşına karşılık 400 milyon silahın serbetçe dolaştığı ve yarıdan fazla cinayetin failinin bulunamadığı bir ülkede bireysel katliamların önünü almak mümkün müdür. Yalnızca insanca yaşayabilecek bir yer ve zaman özlemi içinde olanlar, gecenin sessizliğini delen havai fişeklerin altında her an gözetim altında açık cezaevine dönüşmüş bu düzende huzur bulamayacak ve intikam zırhını kuşanacaktır belki de.

Bu ve benzeri soruları soran ve çağımıza kuşkuyla bakan karamsar bir film bu. Senaryoyu Jonatham Wakeham ile birlikte kaleme alan sinemacı filmin kurgusunu da üstlenmiş. Çok değerli besteci Carter Burwell’in Coen kardeşlerin ünlü başyapıtı ‘Fargo’daki dünya ahvali üzerine kara bakışlarına eşlik eden içli kemanı bu defa Szifron için dile gelmiş ve olanca hüznü ile filmi sarıp sarmalamış.

(26 Ağustos 2023)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com