Anadolu Üniversitesi 11. Uluslararası Eskişehir Film Festivali, “3 Gün 3 Yönetmen 3 Senaryo” Atölyesi Düzenliyor

Anadolu Üniversitesi 11. Uluslararası Eskişehir Film Festivali kapsamında 3 Gün 3 Yönetmen 3 Senaryo Atölyesi düzenleniyor. Sinemamızın tanınmış yönetmenleri Tevfik Başer, Handan İpekçi ve Işıl Özgentürk tarafından üç gün süresince geliştirilecek üç senaryo seçilecek. Atölyeye müracaatta Taslak Öykü (synopsis/özet) ve Film Öyküsü’nün (geliştirim/treatman) birlikte verilmesi gerekiyor. Son katılım tarihi 15 Nisan olarak belirlenen; kısa ya da uzun metrajlı film ayrımı olmayan atölyeye e-maille yapılan başvurular kabûl edilmiyor. Seçilen üç senaryo 30 Nisan’da duyurulacak.

  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü görsele haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Anadolu Üniversitesi 11. Uluslararası Eskişehir Film Festivali, “3 Gün 3 Yönetmen 3 Senaryo” Atölyesi Düzenliyor yazısına devam et
  • Özen Film Sinemaları ve Filmleri

    Suadiye Movieplex, Şişli Movieplex, Çemberlitaş Şafak, Beyoğlu Sinepop, Nişantaşı Movieplex, Gölge, Umut, Recep İvedik 2, Güz Sancısı, Kar Adam Yeti (Lissi & The Wild Emperor), İz (Scar), Davetsiz Gelen 2 (No Man’s Land: The Rise Of Reeker), Gomorra (Gomorrah), 120, 03 – 09 Nisan 2009 seansları için tıklayınız.

    10 Nisan 2009 Haftası

    “Canavarlar Yaratıklara Karşı”, bizlere korkutucu gelen ‘şeyler’in -bazen- kurtuluşumuz olduğuna dair bir ana fikre, kesinlikle IMAX – 3D teknolojisinde nüfuz edilmesi gereken; baş döndürücü yüksek tekniğe ve yoğun eğlendirme özelliğine sahip animasyon.

    “Kanun Benim”, klâsik ‘western’in ana kurallarını sorunsuzca yineleyen ‘Retro lezzet’: Vahşi erkek dünyasından karakterlerinin ‘inceliklerle örülmüş duygusallıkları’ ise, kader arkadaşlığı, sadakat, fedakârlık gibi kavramların içini tam olarak dolduruyor ki, izlemeniz için de asıl neden bu noktada.

    “Kehanet”, evrenden baktığınızda ‘hiçbir şey’ ancak ‘birbirini yemek’ten vazgeçtiğinde -belki de- ‘çok şey’ olan insanoğlunun sonuna dair radikal bir senaryoyu ‘öngören’, sinemanın yeni zirvesi: Çarpılacak ve izledikten sonra kendinizi her anlamda gözden geçireceksiniz!

    “Okuyucu”, savaşı doğuran o büyük ekonomik sistemin herkesi kurban yaptığı gerçeğini hiç göz ardı etmeden, genç erkekle annesi yaşındaki kadının 1950 sonlarındaki Almanya’da geçirdikleri bir yaz boyunca yaşadıklarında, insan denilen varlığın en saf hallerini sunuyor: O kadar güçlü bir sinema ki, bir olasılık, bu yıl daha iyisini izleyemeyebiliriz.

    “Pazar: Bir Ticaret Masalı”, ‘küçük üçkâğıtçılıkların hayatın gerçeklerine çarparak yarardan çok zarar getirebileceği’ gibisinden meselini Doğu Anadolulu ‘küçük’ ve sevimli karakterinin üzerinden söylemeye çalışsa da, anlamsız, genel olarak sevimsiz, tatsız bir film. Hikâye çizgisindeki bağlantılar -kendi mantığı içinde- o denli inandırıcılıktan yoksun ve sinema olarak da o kadar özelliksiz ki, Antalya’da en iyi film ve senaryo ödülünü alması, inanın, bu beyhude çalışmadan daha ilginç!

    “Yabancı”, içinde çok ölümcül bir yaratık taşıyan uzay gemisinin Viking topraklarına düşmesi gibi bir açılışla, fantastik serüven sinemasını tarihi drama ile birleştiren bir zor yapı kurup soluksuz izlettiriyor: Sinema yönetmenliğinin çok kapsamlı bir meydan okuma olduğunu bir defa daha ispatlayan yapımlardan… Öneriyorum!

    (08 Nisan 2009)

    Ali Ulvi Uyanık

    aliuyanik@superonline.com

    Sinemacılar Birleşiyor

    Türkiye Sinema Platformu Yürütme Kurulu, 16 Ocak 2009 tarihinde düzenlenen genel kurulda alınan, Platform’un bir tüzel kişiliğe dönüştürülmesi konusundaki kararı uygulamaya koymak için çalışmalara başladı. 01 Nisan 2009 tarihli Yürütme Kurulu toplantısında Sinemacılar Birliği adı altında bir tüzel kişilik oluşturulmasına oybirliğiyle karar verildi. Türkiye Sinema Platformu hukuk danışmanı Avukat Burhan Gün’ün hazırladığı Sinemacılar Birliği Tüzüğü tamamlandı ve onaylandı. Kurucular Kurulu Koordinatörlüğü’ne Platform Sözcüsü Erdoğan Kar getirildi.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraf için tıklayınız.
  • Uçan Süpürge’nin “12 Eylül’de…” Mektupları İçin Geç Değil

    Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali kapsamında yapılacak 12 Eylül’de…” başlıklı mektup sergisine başvurular yoğun ilgi nedeniyle 13 Nisan tarihine dek uzatıldı. Gerçek veya kurgusal anlatılar üzerinden bir döneme ayna tutmayı amaçlayan sergi, yalnızca kadınların katılımına açık olacak. Sergi, katılımcıların yaratıcılıklarını kullanarak farklı mektup formları yaratmalarını da teşvik ediyor. Sergiye gönderilecek mektuplar, el yazısıyla herhangi bir kağıda yazılarak, bilgisayarda yazılıp herhangi bir kağıda çıktı alınarak, video, ses kaydı, resim, fotoğraf, grafik ya da istenen başka bir formatta hazırlanabilecek.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü afişe haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Uçan Süpürge’nin “12 Eylül’de…” Mektupları İçin Geç Değil yazısına devam et
  • Kırmızı Halı’da “Son Oyun”

    Sinema dünyası bu hafta yine Kanal 24’ün ilgiyle izlenen sinema programı Kırmızı Halı’da buluşuyor. Atilla Dorsay, Murat Özer ve Alin Taşçıyan’dan 28. Uluslararası İstanbul Film Festivali önerileri; Morgan Freeman ve Antonio Banderas’lı Son Oyun’a dair merak edilenler; Hızlı ve Öfkeli 4′ün Londra galası; Ev Sineması’nda My Life As A Dog ve Çağan Irmak’tan Issız Adam; sinema dünyasından en son haberler; vizyona girecek olan Vahşet Partisi, Marley & Ben, Kıymık ve Yengeç Oyunu filmlerinden ilk görüntüler Kırmızı Halı’da. Ediz Gülten’in yönetmenliğini, Merve Genç’in yapımcılığını üstlendiği Kırmızı Halı, 02 Nisan Perşembe akşamı saat 20:00’de, Kanal 24’te.

  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Kırmızı Halı’da “Son Oyun” yazısına devam et
  • İşkence Odası (Yönetmen: Pascal Laugier)

    Pascal Laugier’in yönettiği ve Morjana Alaoui, Mylene Jampanoi, Catherine Begin ile Robert Toupin’in oynadığı İşkence Odası (Martyrs), 01 Mayıs 2009’da Tiglon Film dağıtımıyla Bir Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    1970’lerin başında, Fransa’da 10 yaşındaki küçük kız Lucie yolda başıboş dolaşırken bulunur. Kaçırılma nedenleri bir türlü açıklanamayan Lucie, hastaneye kaldırılır. 15 sene sonra… Sıradan bir ailenin kapısı çalar. Evin babası kapıyı açar ve elinde av tüfeğiyle bekleyen Lucie’yi karşısında bulur. İşkencecisini bulduğuna ikna olan Lucie tetiği çeker.

    Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu