7. If AFM Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali

If İstanbul AFM Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali, Yapı Kredi World ana sponsorluğunda 14 – 24 Şubat tarihleri arasında Beyoğlu AFM Fitaş, AFM İstinye Park ve AFM Caddebostan Budak sinemalarında 7. kez gerçekleşecek.
Sinemaseverler tarafından merakla beklenen 70 filmi programına dahil eden festival, bu sene de !f Ankara ile 28 Şubat – 02 Mart tarihlerinde AFM Cepa Sineması’nda Ankaralı sinemaseverlerin karşısına çıkacak.
Biletler 06 Şubat’tan itibaren www.mybilet.com’da.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • 7. If AFM Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali yazısına devam et

    08 Şubat 2008 Haftası

    “Charlie Wilson’ın Savaşı”, tarihteki çok büyük olayları tetikleyen ve günümüzü şekillendiren olgulara yol açanların, bazen, risk almayı seven ‘endirekt’ iki üç kişi olabildiğinin ‘fena halde’ farkına varmanızı sağlayan, senaryosu derslerde örnek gösterilebilecek, mizahla dokunmuş bir gerçek hikâye; yaşayan en değerli yönetmenlerden Mike Nichols’ın filmi: ABD’nin (dolayısıyla dünyanın büyük bölümünün) gerçekten de birkaç bin zeki insan tarafından yönetildiğine dair varsayımın da deneyi gibi.

    “Esrarengiz Kadın”, varlığının her zerresi örselenmiş bir ‘kader kurbanı’nın incelikle uygulamaya koyduğu plânın ‘neden?’ine, sürprizler içeren, biraz değişik bir stille yanıt veren ve başroldeki Rus oyuncunun performansından büyük oranda güç alan bir dram-gerilim: Bugün itibariyle tam 80 yaşında olan Ennio Morricone ustanın müziği, ana tema ‘sevgi arayışı’nı notalarla öyle güzel ifade etmiş ki…

    (05 Şubat 2008)

    Ali Ulvi Uyanık

    aliuyanik@superonline.com

    Ulak

    Daha ilk birkaç dakikada anlamıştım insanların bu konuda ikiye ayrılacağını. Memleketin bir yanında, bu memleketin kendisinde, köylerden bir köye açıldığında perde: Ulak’ı sevenler ve Ulak’tan haz etmeyenler. Ben kendimi o masalsı dünyaya bırakmaya tüm benliğimle gönüllüyken, birileri “kıkırdadı” çünkü. Neye gülüyorlardı bilmiyorum, ama içimde bir öfke dalga dalga kabardı. Benim gibi hissetmemelerinden çok, beni, o masal dünyasına balıklama dalmaktan alıkoydukları içindi o öfke. İşte o an adlandırdım Ulak hakkında ikiye ayrılacak insanları. Bir kısmı, filmi çocuk gözüyle, aydınlık bir dimağ, tertemiz bir yürekle seyredecekti çünkü. Diğer kısımsa, günün gerçeklerinden ve bedeninin, beyninin ve yüreğinin sahip olduğu yaştan kopamadan. Yani onların bu masalsı dünyayı ve Çağan Irmak’ın anlattıklarını anlamalarına imkân yoktu. Kendime bunları söyledikten sonra, kulaklarım filmdekinden başka seslere sağır oldu adeta. O masala daldım, büyülendim kaldım. Ama yetmedi. Belki filmin başında, dış sebepler yüzünden düşüncelere dalmam sebebiyle bilmiyorum, Ulak’a doyamadım. O yüzden de film hakkında yazmak istediğim halde, tek satır yazamadım. Geçtiğimiz hafta gidip tekrar izledim filmi. Hafta içi bir çok insanın işte olduğu bir saatte, içinde sadece 9 – 10 kişinin olduğu bir salonda. İyi geldi.

    Bu defa hazırdım, kolayca kayıverdim masal dünyasının içine. Tavşan deliğinden Harikalar Diyarı’na dalan Alice gibi. Ama Harikalar Diyarı’ndan çok ama çak farklıydı o dünya. Daha baştan uyarıyordu insanı:

    “De ki evvel hepimiz kardeştik. Ne oldu bize, ne değişti?”

    O cümleden itibaren, filmi ikinci kez izliyor olmanın da rahatlığıyla, beynimin serbest çağrışımlarına izin verdim. O masal, bugünü anlatıyordu aslında. İşin sırrı, bugünde durup masala bakmakta değil, masalda durup bugünü görmekteydi galiba. Mekânsız, zamansız bir boşlukta. Onu fantastik kılan da bu yanıydı zaten. Bir de Çetin Tekindor’un sürmeli gözlerine eşlik eden etkileyici sesi. Köy meydanında toplanıp masalcının anlattıklarını dinleyen çocukların arasına karışıveriyordunuz birden. Öyle merak ediyordunuz ki, bir an önce anlatsın masalın sonunu diye ısrar ediyordunuz sessiz çığlıklarla. Sizi duyuyordu sanki masalcı: “Anlatırız be güzel, sabreyle” deyişi sizeydi belki. Masal bitse de “gitme!” diyordunuz çocukça bir bencillikle. Yeni masallar anlatsın, ama hep size anlatsın diye. Ama o “Dilim olmasa ben neylerim çocuk” diyordu ve anlatıyordu, başka çocukların da Ulak İbrahim’in hikâyesini öğrenmesi gerektiğini…

    Masalı “Anlatan kadar dinleyene de iş düşmekte”ydi… Öğrenecekleriniz vardı masaldan. Yüreğinizde saklayacaklarınız kadar, aktaracaklarınız da. “Suretleri kafanızda canlandırın” diyordu Zekeriya. Herkes kendi karakterlerini yerleştiriyordu masala. Kötünün yerine yerleştirecek suret boldu. Teker teker o zamansız, mekânsız boşluğa taşınıyordu bugünün kötüleri. Durduruyordu masalcı: “Bir tek, kötü, kara bir suret olarak kalsın kafanızda. Çünkü fenalık bağışlanır yeri gelince. İnsan korktuğu şeyi sevmez bir tek”… Korkularınızı düşünüyordunuz o vakit. Bir türlü yüzleşemediklerinizi. Zekeriya’nın söyledikleri, tokat gibi iniyordu yüzünüze: “Korkarsan, öğrenemezsin sonunu. Sonunu bilmediğin şeyden de ömrü billâh korkarsın.”

    O, yüreği soğusun diye anlatıyordu Ulak İbrahim hikâyesini, siz yüzleşmek için dinliyordunuz. Onun yüreği soğudukça, sizin yüreğimiz yanıyordu. “Sen ne anlattığımı anlamazsın” diyordu Zekeriya, köyün kötüsü Adem’e. Çağan Irmak’ın hani o başta anlattığım izleyiciye mesajı gibiydi bu cümle. Onlar anlamayanlardı, ya da anlamazlıktan gelenler. Çünkü “yapan kadar bilip de susan da günahkâr” diyordu masalcı. Bunu kabûl etmekse, günahı kabûllenmekti belki. Bir tek çocuklar masumdu filmde. Ellerinde gaz lâmbalarıyla, gecenin karanlığında ateş böcekleri gibi masala uçan çocuklar. Bir de aşk… Meryem’in çırpınan, Zekeriya’nın nasırlı, Ömer’in asi, Emine’nin yaralı yüreğinde filizlenen.

    NOT: “Babam ve Oğlum”la karşılaştırıyorlar filmi. Ne çok insan onun devamını bekliyormuş meğer. Sormak isterim onlara: Bir yönetmen kendini tekrarlamalı mı? Peki, neden sebep?

    (05 Şubat 2008)

    Gülay Oktar Ural

    Dağ Filmleri Festivali’nin Filmleri Yıl Boyunca DAG’da Gösterimde

    3. Dağ Filmleri Festivali, 09 Aralık 2007 akşamı Atatürk Kültür Merkezi’nde 1. Doğa Filmleri Yarışması’nda dereceye giren filmlerin gösterimiyle son buldu. Festivalde 43’ü yerli, 9’u yabancı toplam 52 film gösterildi. Fransız Kültür Merkezi ve Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen ücretsiz film gösterimlerine 2000’in üzerinde sinemasever katıldı. Festivalde gösterilen filmlerden oluşan özel bir seçki, filmleri kaçıran izleyiciler için yıl boyunca DAG Klüp odasında gösterime girecek. Gösterimler Şubat ayından başlayarak 2008 yılı boyunca DAG’ın Galatasaray’daki kulüp odasında Cuma günleri yapılacak ve ücretsiz olacak.

    Hayatım Sinema

    30 Ocak Çarşamba akşamı saat 22:00’de CNNTürk’te yayınlanacak olan Hayatım Sinema programının bu haftaki konukları önümüzdeki hafta vizyona girecek olan Son Ders filminin başrol oyuncusu Ferhan Şensoy ile yönetmenlerinden Mustafa Uğur Yağcıoğlu. Şensoy ve Yağcıoğlu; Muammer Brav’ın Son Ders ile ilgili sorularını yanıtlıyorlar. Programda geçtiğimiz hafta yaşama veda eden ünlü oyuncu Heath Ledger için hazırlanan bir bölüm de ekrana gelecek. Haftanın filmleri Kızımı Kurtarın, Fidel’in Yüzünden, Sihirli Oyuncakçı, John Rambo, Asteriks Olimpiyat Oyunları’nda ve Şimdi ya da Asla’nın tanıtımları Hayatım Sinema’da. Programın tekrarları 02 Şubat Cumartesi 08:10 ve 03 Şubat Pazar 16:05 de CNNTürk’te.

  • Yüksek çözünürlüklü fotoğrafa haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Hayatım Sinema yazısına devam et
  • D Productions’ın Ödüllü Filmleri

    Yönetmenliğini Samuel Benchetrit’in yaptığı, D Productions’a ait I Always Wanted To Be a Gangster, 2008 Sundance Film Festivali’nde, World Cinema Screenwriting Award – Dünya Sinema Senaryo Ödülü’nü kazandı. Yönetmenliğini Juan Antonio Bayona’nın yaptığı The Orphanage ise 2008 Gerardmer Film Festivali (Fantastic’Arts Festival)’nde Grand Prix – Büyük Ödül ve Sci – Fi Prize – Bilim Kurgu Ödülü’nü aldı. The Orphanage, İstanbul Film Festivali’nden sonra D Productions tarafindan Türkiye’de de vizyona çıkarılacak.

    Tüm Şirketler

    Tüm Şirketler,
    18 – 24 Ocak 2008 Haftalık (Weekly),
    04 – 24 Ocak 2008 Yıllık (Annual), Eski Yıllar Yıllık (Ex Years Releases Annual), Hafta Hafta (Week by Week) Box Office listeleri için tıklayınız. Bu listelerden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi‘nin gösterilmesi rica olunur.

    Türk – Amerikan Ortak Yapımı “Meleğin Sırları” Filminden Örnek Davranış: Erzurum’da Okul Yapımına Destek

    Yapımcılığını Unicvisions ve Kenan Production’ın üstlendiği, yönetmenliğini ABD’de yaşayan Ankara Devlet Tiyatrosu eski sanatçılarından Aclan Büyüktürkoğlu’nun yaptığı ve başrolünde Nehir Erdoğan’ın oynadığı Türk – Amerikan ortak yapımı Meleğin Sırları (Broken Angel), Doğu Anadolu’da okul yapımına destek veriyor. Broken Angel filmiyle, dünya televizyonlarında gösterilen olumsuz Türk imajının değişeceğini söyleyen filmin yapımcısı Leslie Büyüktürkoğlu elde edilecek gelirin % 10’unun Kuzey Carolina’da kurulan Bridge to Turkiye Fund’a aktarılacağını belirtti.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Manolete

    Menno Meyjes’in yönettiği ve Adrian Brody, Penelope Cruz, Nacho Aldeguer ile Enrique Arce’nin oynadığı Manolete, önümüzdeki aylarda r Film tarafından vizyona çıkarılıyor.
    Film, 1940’ların İspanya’sında, arenalarda efsane haline gelmiş ünlü matador Manuel Rodriguez Sanchez’in hayatını ve aktris Lupe Sino’yla yaşadığı tutkulu aşkını anlatıyor.

  • Ön Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Diğer basın bültenlerine haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Manolete yazısına devam et