Bugün Aslında Dündü

Sinemaskop okurlarına “Merhaba” diyerek tarihi bir günden bahsedeyim. Efendim, hep ağızlara sakız olmuştur: “Türk Sineması 14 Kasım 1914’te Ayastefanos’taki Rus…” diye başlanır. Günümüzde dağılmış ve güç belâ ayakta durma savaşı veren komşumuz Rusya’nın 1914 yılında burnumuzun dibinde, şimdiki adıyla Yeşilköy’deki anıtın yıkılması o günkü hengâmeyi düşünürsek makuldür. Ama gel gelelim bu sene Türk Sineması’nın kuruluşunu kutlarken “Ayastefanos’taki abideyi de mükemmelen anmakta olduğumuzu” farkettim. Muha/faza/kâr Beyoğlu Belediyesi rozet yapıp yakalarımıza bile taktı abi… deyi.

Her neyse, benim söylediğim tarihi gün yeni bir gündür ve 15 Kasım’dır. O gün tesadüfen ailece Beyoğlu’na çıkmıştık, önce balık pazarında “büyük baş hayvan bağırsağı”, yani -AB’ye girersek biraz zor… yiyeceğimiz- koko… reç yedik. Taksim’e doğru yürürken, “Lap” deyû pire… feterôl (bu kelimeyi hep karıştırıyorum, yanlış yazmış olabilirim, düzeltmeyeceğim, doğal kalsın) pastahanesine girip ondan da yedik. Tam Fitaş Sineması’nın önünden geçiyoruz, baktım bir Kalabalık, bir Alabalık, yanaştık. Bu sefer “lap” diye değil “pat” diye daldık içeri. Şimdi benim bu ifademden cesaret alan sevgili sinemaseverler benzer olaylarda aynı teşebbüste bulunmasınlar. “Pat” dediysek, “pat”tan sonra, “Hele dur bakalım, kimsin, necisin, n’aparsın, n’edersin” faslına yakalandık ki, bu ortamda tabîdir.

Şimdi, sevgili oğlumun: “İyi ki Salkım Hanımın Taneleri’ne paldır küldür girdik” dediği meseleye geliyorum. Salkım’ın galasında olup bitenleri “Sinema Gazetesi”nde yazmış ve “Yeni Türk Sineması”nın başlangıç günü olarak 15 Salkım, pardon Kasım gününü ilân etmiş idim. Günün, tarihi bir gün olmasının ikinci gerekçesi de galada Pinema Film’in sahibi Pamir Demirtaş ile görüşmemizdir. “Bir elimde mısır cipsi, öbür elimde bardak” (Orhan Veli’nin “Bir elinde cımbız, bir elinde ayna” dizesinin günümüze uyarlanmışı) etrafta dolaşırken sevgili oğlum kolumdan çekiştirdi: “Babacığım” dedi, “Pamir abi seninle görüşmek istiyor.” Yanına gittim, şu mevzuyu, yani dergiyi görüştük. Pamir galaya, selvi boylu bir afet-i devran ile gelmişti. Gazeteci milleti hemen etraflarını aldılar ve neticesini günlük magazinlerde okudunuz. İlk merhabamızda Pamir’in yanında Avşar Film’in yakışıklısı Murat Çiçek de vardı; hemen gerçeklerden bahsediverdim: “Yahu arkadaşlar”, dedim, “Ben prod. olsam ve sizin gibi yakışıklı olsam, kendimi, kendi filmimde başrôlde oynatırdım vallahi.” Gülüştük. Açıkça itiraf edeyim ki, bu iltifatı dergide görev alayım diye yapmamışımdır.

Kısaca kendimden bahsedeyim. Bendeniz, 89’dan beri “Sinema Gazetesi” ve “Antrakt Dergisi”nde, sinema konusunda, havadan, sudan bahsederek yazarlık vazifemi sürdürmekteyim. Amaç sinema salonlarındaki seyir keyfine hizmettir. Neyse ki 89’dan sonra Amerikalılar’la birlikte sinema salonları kurtuldu, yenileri açıldı. Uluslararası zincirler (Odeon) gelmeye başladı, ulusal zincirler (AFM, Özen, Avşar) oluştu. Şuuu kadar TV kanalı, buuu kadar video, ooo kadar CE.DE ve DE.VE.DE olduğu halde, sinemaların talep görmesine kendi payıma çok seviniyorum. Bendeniz yazılarımda devamlı olarak konuya uygun film adları kullanmaya çalıştım, Cinemascope’da da bu geleneği devam et… tireceğim. Dergimizde bu sayıda “Türk Sinemasının 85. Yılı”nda olduğu gibi her ay bir konu işlenecek. Ayın filmlerini “Vizyondakiler” adı ile tanıtmaya devam edeceğiz. Yeni çıkan sinema kitap ve dergilerini yakın takibe alıp, duyuracağız. Takip mes’elesini DVD, VCD ve Film müziği CD.leri alanında da gerçekleştireceğimizden emin olabilirsiniz. Sinemaya gidin ve film seyredin.

Sadi Çilingir

“Bugün Aslında Dündü” üzerine bir yorum

Yorumlar kapalı.