Aşkın Gücü

Zaman zaman günlük ceride-i havadislerde yabancı filmlere konan Türkçe adların saçmalığından, tercümelerin eksik ve yanlışlığından bahsedilir. Geçtiğimiz günlerde büyük gazetelerimizin ikisinde bu konudan bahsedilmiş idi. Verilen örneklerden Orijinali/Türkçesi/Konulanı şeklinde kısaca bahsedeyim, sonra akıl veririm: “Mrs. Doubtfire/Bayan Doubtfire/Müthiş Dadı Müthiş Baba”, “The Bridges of Madison County/Madison Şehrinin Köprüleri/Yasak İlişki”, “Anna and The King/Anna ve Kral/Genç Kız ve Kral”, “Music of The Heart/Kalbin Müziği/50 Cesur Kemancı”, “The Cider House Rules/Tanrının Eseri Şeytanın Parçası”, “Any Given Sunday/Herhangi Bir Pazar/Kazanma Hırsı”.

Yabancı filmlere Türkçe ad konulacağı zaman, oturulur konuşulur, düşünülür, taşınılır; seyirciyi cezbedici, akılda kalıcı isimler tercih edilir. Orijinal adın tam tercümesi bu özellikleri taşıyorsa aynen konur, fakat öyle isimler vardır ki, orijinalinde söylemesi de, duyması da kulağa çok hoş gelir, fakat Türkçesi akılda kalmaz. Alın size birkaç misal vereyim de ne demek istediğimi anlayın. Avşar Film’in Pinema Filmcilik ile birleşmeden yıllar önce getirdiği “Kızarmış Yeşil Domatesler”in orijinal adını (Fried Green Tomatoes At The Whistle Stop Cafe) tam olarak çevirip de filme -afedersiniz- koysak: “Tren Düdüğü Kahvesindeki Kızarmış Yeşil Domatesler” dememiz gerekecekti. Woody Allen’ın “Everything You Always Wanted To Know About Sex But Were To Ask” orijinal adlı filmi “Seks Hakkında Bilmek İstediğiniz Ama Sormaya Asla Cesaret Edemediğiniz Her Şey” adıyla gösterime çıktı. Gözünüzü kapayın ve filmin adını tekrar edin, bakalım başarabilecekmisiniz. Bu kadar uzun şey ne cebinize, ne çantanıza, ne oranıza, ne buranıza sığar. Bendeniz son filmin adını hâlâ yazılı kâğıttan okumadan söyleyemem, onun için müsade edin de bazı film adlarını değiştirerek koyalım. “Wrestling Ernest Hemingway and Other Lies Your Friends Let You Get Away With”e, “Trainspotting”e siz olsaydınız Türkçe ne deerdiniz? “What Dreams May Come”a “Aşkın Gücü” demeyeydik de ne deyeydik? Sinemayı yakından takip eden sinemaseverler bu izahatıma vakıftırlar, fekat koskoca gazetelerde bunları haber diye yapıp filmcilerimizi bilgisiz gibi gösteren yeniyetme habercileri aydınlatayım deye bu kadar geniş bir akıl vermiş bulunuyorum.

“50 Cesur Kemancı” ile “Tanrının Eseri Şeytanın Parçası” için herhangi bir açıklamaya, üzerinde kafa yormaya gerek yoktur, çünkü onlar bilindiği üzere nev-i şahsına münhasır konulanlardır. “Silahını Sat Tabutunu Al”, “Mezarını Kaz Beni Bekle” gibi isimler ise spagetti westernlerine konmuşlardır, orijinal adları İtalyanca olduğundan tam tercümelerini herkesin yapamaması aslında mazeret teşkil etmez ama filmlerin üçüncü sınıflığı ve kovboyların -Cüneyt Arkın gibi- 6’lı şarjörden çıkan kurşunlarla 66 kişiyi öldürdükleri düşünülürse o kadar isim hatası affedilir doğrusu. (Cüneyt Arkın’ın böyle bir ifade ile aklanacağı vallahi benim bile aklıma gelmezdi.)

Sadi Çilingir

“Aşkın Gücü” üzerine bir yorum

Yorumlar kapalı.