Aşkın Gözyaşları

Memleketimizde yapılan festivaller içinde önemli bir yere sahip olan Altın Koza Festivali’ne ev sahipliği yapan ve bir zamanlar 200’e yakın sinemanın faaliyette bulunduğu Adana’da 1995 yılının Ekim ayında sadece on adet kapalı sinema salonu vardı. Ola ki bir festival zamanı sizin de yolunuz düştüğünde benim gibi aramakta zorlanmayasınız diye bulundukları yerlerle birlikte yazayım ki daha faydalı olsun: Metro Sineması (Atatürk Caddesi), Galleria Sineması (Fuzuli Caddesi), Arı Sineması (Belediye Caddesi), Sun Sineması (Ziyapaşa Caddesi), Erciyes Sineması (Küçüksaat semti, Ankara’nın Küçükesat’ı ile karışmasın), Arzu Sineması (Vakıflar Sarayı), Özen Sineması (Obalar Caddesi), Nur Sineması (Obalar Cad -Özen ile karşı karşıya-), Set Sineması (İnönü Mahallesi), Lale Sineması (Hürriyet Mahallesi).

Metro, Galleria, Arı, Sun ve Arzu sinemaları Uğur Ünal’a, Nur, Set ve Lale sinemaları ise Yavuz Filmcilik şirketi sahibi Halil Yavuz’a ait, Yavuz sinemalarında kendi şirketinin filmlerini gösteriyor. Özen Sineması memleketimizin en güçlü ithâl firması olan Özen Film’e ait ve Adana bölge bürosu ayni yerde faaliyet gösteriyor. Erciyes Sineması’nın mülkiyeti ise Seyhan Belediyesi’nin.

Nur, Set ve Lâle Sineması’nda seks filmi gösteriliyor. Arzu Sineması’nda ise festivâl zamanına rastlayan 6 Ekim 1995 tarihinde “Dur Yoksa Annem Ateş Edecek” (Sylvester Stallone) ile birlikte “Yasak İlişki” adında bir seks filmi oynuyordu. “Yasak İlişki”nin Meryl Streep ve Clint Eastwood’un oynadığı ayni adlı filmle bir ilgisi yok, ama nasıl yapıldıysa, salon filmi “Dur Yoksa…” ile birlikte programlanmış. Demek ki Adana’da çok değişik seyirci kesimleri de var.

Sun Sineması’nın ilk yapımında parter olarak kullanılan bölümü sonradan mobilya mağazası olmuş, balkonunu salona dönüştürmüşler. Öndeki giriş iptal edilmiş, arka tarafa çıkıntı yapılarak fuaye ve giriş haline getirilmiş. Ne zaman bir kısmı başka faaliyete tahsis edilmiş böyle sinema görsem ve duysam tarif edemediğim bir üzüntüye kapılırım sevgili okurlar. Önceki halini göremediğimden içimi bir sıkıntı kaplar, görenleri ve o halde film seyredenleri nedense şanslı olarak kabul ederim. Adapazarı Yıldız Sineması’nın da kapanmadan önce başına böyle bir şey gelmiş. Galiba önce salonunu başka bir işe ayırmışlar, sonra balkonda süren faaliyet tamamen sona ermiş. Yeni sinemaların açılması bir tarafımı sevindirse de bu gibi değişim olayları öteki tarafımda devamlı bir sızıya vesile olmaktadır nedense. Metro Sineması yenilenince geniş koltuklarını Sun’a takmışlar, sıra aralarından gayet rahatlıkla geçiliyor. Kapanan kışlık sinemalardan bazılarını da şöylece yadediverelim: Ünal, Sular, Güleröz, Lüks, İpek.

Amfiteatr şeklinde yapılmış olan ve festivâl törenlerine kucak açan Galleria Sineması 1992’de faaliyete başlamış. Mülkiyeti belediyeye ait olan sinemanın film sonundaki jenerikleri başlar başlamaz kesmesi küçük bir kusur olarak dikkatimi çekti. Açıldığı gün Şerif Gören’in “Amerikalı”sı dört matine kapalı gişe gösterildi. Galleria Sineması’nda “Speed” (Keanu Reeves/Bu çocuk bana hep Steve Reeves’i hatırlatıyor; hani o masis, herkül filmlerinin gözde aktörü Steve), “Babam İçin”, “Aslan Kral”, “Richie Rich”, “Yumuşak Ten” (Ekrem Bora), “Ruhların Evi”, “Mavi Gök”, “Philadelphia”, “Schlinder’in Listesi”, “Bebek Firarda” çok iş yaptı. “Sevginin Gücü – Leon” önce Galleria’da oynadı sonra Arı’ya gitti, halktan talep gelince tekrar Galleria’da toplam beş hafta gösterildi. “Kesişme” (Richard Gere) iki hafta Metro Sineması’nda yedi hafta Galleria’da olmak üzere Adana’da tam dokuz hafta gösterildi. Ortaokuldan beri makinistlikle uğraşan 29 yaşındaki Trabzon’lu Ali Karadeniz mesleğini Galleria’da sürdürüyor. Ali gösteri sırasında makaradaki filme bakarak kaç dakika kaldığını kestirebiliyormuş. Sırrını sordum, makinada filmin takılı olduğu bobinin kapağında kalan dakika ve metrenin yazdığını söyledi. Bilmeyen hayret ediyormuş, böylece biz de öğrenmiş olduk.

Sular semtinde yirmi yıl önce -sırt sırta olmak üzere- altı tane yazlık sinema varmış. Tesbit edebildiğim beş tanesinin adları şöyle: Sular, Bahar, Köşk-1, Köşk-2, Site. Bu sayılanlar şu anda (1995 Ekim) Adana’da beş adet kışlık sineması olan Uğur Bey tarafından çalıştırılırdı. Gazete kolleksiyonlarını karıştırırsak Sular semtinin yirmi yıldan daha eskilerinde Dünya ve Venüs adlı yazlık sinemaların da çalıştığını görürüz. Perdesi hâlâ duran Sular Sineması yazlık düğün salonu olarak çalışıyor. İbrahim Tatlıses’in “Yalan” filmi Sular’ın yanındaki istasyonda çekildiğinden, iki hafta kapalı gişe oynadı. En son kapanan yazlık sinema Sular Sineması oldu, 1991’de kapandığında iki kişiye film gösteriliyordu. Sular Sineması’nda en çok Kemal Sunal’ın “Davacı”, “Tokatçı” ve “Postacı” adlı filmleri iş yapmış. Hülya Koçyiğit’in Sular Sineması ile ilgili ve yerel TV’de anlattığı hoş bir anısı var, ben de sizlere nakledeyim. Hülya “Zehra” adlı filmi ile Altın Koza kazandığını Isparta’da “Gökçeçiçek”in çekimi sırasında öğrenmiş ve Lütfi Akad’dan zar zor izin almış. Ankara’ya arabası ile gideceğini duyan şöförü jest olsun diye arabayı yıkamak için baraja götürmüş fakat dönüşte kaza yapmış. Hülya başka araba ile Ankara’ya gelmiş. Terslikler genellikle üst üste geldiğinden uçak da altı saat rötar yapınca Adana’ya saat yirmidört sıralarında inmişler. Telâşla gittikleri Sular Sineması’nda kimsenin dağılmayarak kendisini bekler bulduğunu görünce Hülya Koçyiğit çok mutlu olmuş.

Adana’da diğer yazlık bahçeler olarak, Arzu, Yeşilevler, Polat, Mine, Alemdar, Kiremithane, Şahinler ve İpek sinemaları hatırlanıyor. Sadece yerli film gösteren bu yazlık sinemaların hepsi birden çalışmaktaydı. Adana’da büyük olay yaratan Müslüm Gürses’in “İsyankâr” filmi yazlık sinemaların hepsinde gösterildi. Bol bol çekirdek yenilen yazlık sinemalarda bira satma ruhsatı da vardı fakat kışlık salonlarda çekirdek yemek, sigara içmek kesinlikle yasaktı. Burçak Evren’in bir araştırmasına göre 1987 yılında bütün Türkiye’de mevcut 78 adet yazlık sinemanın tam 26 adedi Adana’da bulunmaktaymış. O yıllardaki yazlık sinema bolluğunun önemli sebeplerinden biri iklim nedeniyle yörede yaz mevsiminin çok uzun geçmesidir. TV olayı evelallah her şey gibi yazlık sinemaları da çatır çatır yok ettiğinden şu anda Adana’da yazlık sinema kalmamıştır.

Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki Adana’ya doğru uzanırsak sararmış gazete sayfalarında Türkocağı, Asrî, Elhamra, Alsaray, Tan, Yeni Ünal gibi sinema adları çıkar karşımıza. Çevirin sayfaları, 16 Ekim 1929’da Türkocağı Sineması’nda “Bağdadın Üç Hırsızı”, 4 Ocak 1931’de Asrî Sinema’da “Ben Hur”, 27 Nisan 1938’de Tan Sineması’nda “Tarzan”, 22 Nisan 1956’da Yeni Ünal Sineması’nda “Çıplak Ayaklı Kontes”, 21 Ocak 1958’de Asrî Sinema’da “Devlerin Aşkı” gösterildiğini göreceksiniz. Adana’nın en eski sineması olan Türkocağı Sineması 1931 yılında Türkocakları’nın kapatılmasıyla satışa çıkartılır. Satış yerel basında şöyle ilan edilir:

“Senelik icar bedeli 3500 lira olan, Kuruköprü Han kurbu mevkiinde, 600 metre murrabaı üzerine mebni, dahilen 1000 kişi istiabına kâfi ve fevkalâde sıhhi ve fenni, son sistem sabit sandalyeler ve kanepelerle mücehhez büyük bir salon ve her biri dört kişilik 11 loca ve 150 kişi istiabına göre yapılmış balkon ve muhteşem sahnesi ile sahnenin iki tarafında karşılıklı 4 oda, sahne altında büyük bir depo, muntazam makina dairesi ve büyük sistem motorize dinamo ve fennin icabatına göre tesis edilmiş apayrı dairesiyle, sesli, sözlü, şarkılı olmak üzere son sistem makinasıyla aspiratörlerle mücehhez ve haricen büfe, gişe, metha salonunu havi ve son sistem elektrik tesisatı ile tenvir edilmiş, su tulumbası ve diğer müştemilâtını havi kârgir sinema satılıktır. Müzayede müddeti 20 Teşrinisâni 1931 – 20 Kânunuevvel 1931’dir. Muvakkat ihale günü 20 Kânunuevvel 1931 Pazar günü saat 15’tir. İhale yeri: Şimdiki Halk Fırkası Binasıdır”.

Bir diş hekimi olan Bedri Bey tarafından satın alınan Türkocağı Sineması’nın adı 1931 yılında değiştirildi ve Asrî Sinema adını aldı. İnönü Caddesi ile Ziyapaşa Bulvarı’nın kesiştiği noktada bulunan sinema 80’li yıllarda yıkılarak yerine çok katlı bir iş merkezi yapıldı. Şimdilerde o iş merkezinde alışveriş yapan Adana’lıların dedeleri ve dahi nineleri şöyle ilânlarla davet edildikleri sinemalarda ne güzel filmler izliyorlardı kimbilir:

Asrî Sinema’nın ilanı:
Asrî Sinemada, Suvare: 8.30, Bu Akşam, Fevkalâde Bir Proğram, Halk Mahbubu Artislerin en güzeli ve en fazla sevilen Robert Taylor’un “Mary Novvard – Briam Donlevy” İle beraber en güzel ve en son yarattığı, Tamamen Renkli, KARA SUVARİ, Çölde cereyan eden fevkalâde mevzulu… ihtiraslı ve büyük, Aşk ve macera filmi, İlaveten, Sinemanın en parlak jönprömiyerlerinden Kadınların meftunu Sezar Romero, Erkeklerin menfuru Virinina Gilmore, Beraber çok güzel bir tarzda çevirdikleri, CENTİLMEN GANGSTER-Pek Yakında, Pek Yakında, Unutulmayan hatıralar bırakan büyük filmler yaratıcısı, “Jan Gabin”, BEKLEDİĞİM KADIN Şaheserini Göreceksiniz.

Tan Sineması’nın ilânı:
Görülmemiş bir muvaffakıyetle Tan Sinemasında Gösterilmekte olan Şarkın en büyük mugannisi Abdulvahap’ın Emsalsiz şaheseri AŞKIN GÖZ YAŞLARI, Türkçe Sözlü Ve Arapça Şarkılı Büyük filmi bütün seyredenleri ağlatmaktadır. Bu film senenin en büyük muvaffakıyetini kazanmakta ve takdirler toplamaktadır-Dikkat: Yer bulabilmek için lûtfen erken gelinmesi ve loca istiyen sayın müşterilerimizin de telefonla localarını ayırtmalarını rica ederiz.

Elhamra Sineması’nın ilanı:
Elhamra Sinemasında, İhtiras Fırtınaları, Mümessili: Emil Yanings.
(Antrakt, 55, 57)

Sadi Çilingir

“Aşkın Gözyaşları” üzerine 5 yorum

  1. Merhaba,
    Otuzların sonundan itibaren Mısır filmlerinin ülkede gösterimi ve etkisiyle ilgili bir araştırma yapıyorum. Bana Adana’daki (başka iller de olabilir) durumla ilgili daha ayrıntılı bilgiler bulmam konusunda yardımcı olursanız çok sevinirim. Saygılar.

  2. Adana’dan ayrılalı 40 yıldan fazla oldu. O zamandan aklımda kalan bazılarını yazayım. Yavuzlar, Alemdar ve Kiremithane yazlık sinemaları. Kiremithane Sineması, yanlış hatırlamıyorsam 1967 yada 68 yılında yapıldı. Etrafı biriket duvarlar ve sahnenin dıştan görünmemesi için ayrıca gerilen perdeler vardı. Perdenin yarım görünmesine rağmen genede gidip kenarlardan seyrederdik. Filmin sesi ve yarımdan görüntüsü ile idare ederdik afacanlar olarak.

    Birgün hava çok rüzgârlı olduğu için perdeleri geremediler. Rüzgâr yelken gibi şişiriyordu perdeleri. Yırtılmasın, direklerini devirmesin diye perdeleri germediler, sahne tamamen görünüyordu. Film olarakda Kartal Tibet’in “Senede Bir Gün” filimi oynuyordu. Sinema seyretmeye evden habersiz giderdik. Yazın kerpiç evlerin damında yatıldığından işimiz kolaydı, herkes uyuyunca sessizce süzülür sinema seyretmeye kaçardık. O gün rahmetli babam farketmiş yatakta olmadığımı ve gelip beni sinema seyrederken yakaladı, azarlayarak eve götürdü.

    O kadar üzülmüştüm ki o filmi izleyemediğim için, ahhh babacığım, 11 – 12 yaşındaki bir çocuğa yapılmazdı bu. Okullarda tatildi, keşke kendiside yanıma otursaydı da birlikte seyretseydik o filmi.

  3. Merhaba. Son paragrafta yer verdiginiz Tan Sineması’nda gösterilen Aşkın Gözyaşları filminin ilânı acaba hangi yıla ait?

  4. Aşkın Göz Yaşları filminin ilânı 1940’lı yıllardaki bir Adana gazetesinde yayınlanmış olsa gerek. Adana Altın Koza Film Festivali sırasında yayınlanan festival gazetesinde ilânın fotoğrafı da vardı. Konuyla ilgili olarak, Levent Cantek’in T. C. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik Anabilim Dalı tarafından yayınlanmış olan Gündelik Yaşam ve Basın (1945 – 1950) Basında Gündelik Yaşama Yansıyan Tartışmalar isimli doktora tezinin 169. sayfası ve sonrasındaki Türkçe Sözlü-Şarkılı Mısır Filmleri başlıklı bölüme bakabilirsin.

Yorumlar kapalı.