İstanbul Modern Sinema, Uluslararası Video Programı Sunuyor: Art in the Auditorium III

İstanbul Modern Sinema, 21 – 24 Nisan tarihleri arasında Saatleri Ayarlama Enstitüsü işbirliğiyle, Whitechapel Sanat Galerisi’nin güncel video, animasyon ve kısa filmleri dünyanın farklı köşelerine taşıyan Art In the Auditorium programının üçüncü bölümüne yer veriyor. Gezici video programının bu yılki seçkisinde Andy Warhol’un Empire filmine işaret eden çalışmasıyla Ergin Çavuşoğlu ve oyuncu Charlie Sheen ile babası Martin Sheen’i oynadıkları filmler aracılığıyla biraraya getiren filmiyle Vietnamlı sanatçı Dinh Q. Lê yer alıyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    İstanbul Modern Sinema, Uluslararası Video Programı Sunuyor: Art in the Auditorium III yazısına devam et
  • Oğulun Ölümünden Sonra Kalanlar

    Mutluluğun Peşinde (Rabbit Hole)
    Yönetmen: John Cameron Mitchell
    Oyun-Senaryo: David Lindsay-Abaire
    Müzik: Anton Sanko
    Görüntü: Frank G. DeMarco
    Oyuncular: Nicole Kidman (Becca), Aaron Eckhart (Howie), Dianne Wiest (Nat), Tammy Blanchard (Izzy), Sandra Oh (Gabby), Giancarlo Esposito (Auggie), Miles Teller (Jason), Phoenix List (Danny)
    Yapım: Olympus-Blossom-Odd Lot (2010)

    Üzerine hüzün çökmüş Corbett ailesinin hikâyesi New York’ta geçiyor. John Cameron Mitchell’in “Mutluluğun Peşinde” filmi bir tiyatro oyunundan başarılı bir sinema diliyle beyazperdeye uyarlanmış.

    New Yorklu Corbett ailesinin kederli trajedisini anlatan “Mutluluğun Peşinde”, çok acıtıcı olsa bile o acının üzerine gitmeli diyor. Yönetmen, ailenin kederli anlarını gerçekçi bir sinema diliyle perdeye yansıtıyor. Film, 1969 doğumlu Amerikalı yazar David Lindsay-Abaire’in Amerika’da büyük ilgi görmüş tiyatro oyunundan uyarlanmış. Senaryoyu da, kendi oyununundan Lindsay-Abaire yazmış. Filmin hikâyesi az mekânda geçiyor ve beklenmeyecek kadar da sinematografik. Tüm karakterler derinlikli yansıyor perdeye. Oğulun ölümünden sonra her şeyleri paramparça Corbettlerin. Becca, oğlundan kalan ve hatırlatan her şeyi evin dışına taşıyor, sonunda da evin her yerinde hatıraları olan bu evden kurtulmak istiyor. Kocası Howie, oğlunun video görüntülerini cep telefonuna yüklemiş ve oğuldan kalan anları unutmak istemiyor. Hikâyeye başka insanlar da giriyor. Becca’nın deli dolu kız kardeşi Izzy de bu hikâyede önemli yer tutuyor. Becca, hapisten kurtardığı kız kardeşinin hamile olduğunu da öğreniyor. Izzy, anneleri Nat’in evine taşınıyor siyahi sevgilisi Auggie’yle beraber. Becca ve Howie, kendileri gibi evlât acısı çekenlerin terapilerine katılmaya başlıyorlar. Becca, Tanrı kelimesinin çok geçtiği bu bu yere bir daha uğramak istemiyor. Çünkü, acı çektirmekten haz duyan Tanrı ona sıkıntı veriyor. Günler geçip giderken, Becca gücünü toplayıp, oğullarını kendilerinden alan Jason’ın peşine takılıyor bir süre. Sonra Jason’la konuşmaya başlıyor Becca. Corbett ailesinin dört yaşındaki oğulları Danny’ye sekiz ay önce çarpıp ölümüne neden olan Jason, Connecticut Üniversitesi’ni kazanmış. Jason, “paralel evrenleri” anlatan bir çizgi roman bile yapmış. Belki de farkında olmadan içindeki suçluluk duygusunu yenebilmek için. Becca, kendisini çürüten korkusunun üzerine giderek, hayatlarını mahveden Jason’ın da bir insan olduğunu görüyor. Becca’nın on bir yıl önce abisi de ölmüş. Annesi oğlunun acısını hep yüreğinde hissetmiş. Becca, belki de bunlarla başkalarının çektiği acıları görüyordur.

    Renkler ve müzikler…

    Filmdeki oyuncular övgüyü hak ediyorlar. Dar mekânlarda gerçeğe yakın inandırıcı, dramatik yönü çoğaltıcı performans verebilmişler. Becca ve Howie’nin tartıştıkları sahnede, aslında hayata ve insana dair birçok şey yansıyordu. Howie’nin, terapide tanıştığı ve arada bir afyon çektiği Gabby’yi cinsel yönden istemesi, kendini bastırmaya çabalaması erkek dünyasını çok iyi yansıtıyor. Yönetmenin renk tonları da filmin kederli atmosferine katkı sağlamış. Becca’nın, Jason’ı üniversiteye uğurlayan arkadaşlarıyla izlediği sahneyle başlayan sekans belki filmdeki kederin ve yenilenmenin en derinine inişi gibiydi. Sarı tonlar, yavaşça dağılıyor ve belli belirsiz canlı tonlar fark ediliyor. Bu anda zamanın bir an yavaşladığını hissediyorsunuz. Bu film, yavaşlığa ve sakinliğe bir övgü olabilir. Kameraman Frank G. DeMarco’ya da bir övgü göndermeli. Fonda da Anton Sanko’nun keman, çello ve piyano tınılarını iç içe geçirdiği müziği de bu sekansa çok şey katmış. Bu filmdeki müzikler gerçekten etkileyici. Anton Sanko, şarkıcı Suzanne Vega’nın gitaristliğini de yapmıştı. Yönetmen genel olarak, sarı yumuşak renk tonları kullanmış. Bu film insana pitoresk bir his de veriyor. “Mutluluğun Peşinde”de, 1970’lerin ruhunda dolaşıyormuş gibi de hissediyor insan nedense. Havai’de doğmuş Avustralyalı oyuncu Nicole Kidman, “Mutluluğun Peşinde”deki performansıyla bu yılki 83. Akademi Ödülleri’nde “En İyi Kadın Oyuncu” dalında Oscar’a aday olmuştu. Kidman, Stephen Daldry’nin 2002 yapımı “The Hours – Saatler” filminde, İngiliz modernist yazar Virginia Woolf’un hayatını canlandırmış ve 2003 yılında Akademi’den “En İyi Kadın Oyuncu” dalında Oscar kazanmıştı.

    (22 Nisan 2011)

    Ali Erden

    sinerden@hotmail.com

    Garanti Mini Bank 8. Uluslararası Çocuk Filmleri Festivali

    Garanti Bankası ve TÜRSAK Vakfı’nın işbirliğiyle bu yıl 8’incisi gerçekleştirilecek olan Garanti Mini Bank Uluslararası Çocuk Filmleri Festivali, Sinem Kobal’ın sunumu ile 20 – 22 Nisan 2011 tarihleri arasında Ordu, 25 – 27 Nisan 2011 tarihleri arasında ise Kars’ta çocuklarla buluşacak. Küçük sinemaseverlerin dünyanın birçok ülkesinden animasyonların, çizgi ve ödüllü filmlerin yer aldığı uzun ve kısa metrajlı 30’a yakın filmi, aileleriyle birlikte ücretsiz izleyebileceği festival, T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yanı sıra, Ordu Valiliği, Kars Belediyesi ve Kars Valiliği’nin katkılarıyla gerçekleştirilecek.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Diğer haberler ve afişe haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Garanti Mini Bank 8. Uluslararası Çocuk Filmleri Festivali yazısına devam et
  • 30. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde 15 Nisan Cuma

    30. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde 15 Nisan Cuma günü, yıldızlarla dolu oyuncu kadrosu, bilgisayar grafikleri ve en yeni tekniklerle çekilen Değirmen ve Haç, izleyicilerin bir tablonun içinde yaşamalarına olanak sağlıyor. Filmin konusu ve mekânı İspanyol işgâli altındaki Felemenkleri betimleyen 1564 tarihli Çarmıha Gidiş adlı yapıt. 11:00’de Atlas Sineması’nda yapılacak gösterime yönetmen Lech Majewski de katılacak. Aşkı, kimliği ve insan ilişkilerini sorgulayan çağdaş bir savaş hikâyesi olan Yokmuşum Gibi, Juanita Wilson’ın da katılımıyla 16:00’da Fitaş Sineması’nda.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    30. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde 15 Nisan Cuma yazısına devam et
  • 30. İstanbul Film Festivali, Köprüde Buluşmalar Platformu’nda Ödüller Sahiplerini Buldu

    30. İstanbul Film Festivali kapsamında bu yıl altıncısı düzenlenen Köprüde Buluşmalar Platformu, Avrupa ve Türkiye’den yapımcı, yönetmen, senarist ve kurum temsilcilerini bir araya getirip yeni uzun metraj projeleri için olanaklar yaratmaya devam ediyor. Köprüde Buluşmalar kapsamında gerçekleştirilen Uzun Metrajlı Film Geliştirme Atölyesi ödülleri açıklandı. Mahmut Fazıl Coşkun’un Yozgat Blues, Nesimi Yetik’in Toz Ruhu, Zeynep Dadak ve Merve Kayan’ın Mavi Dalga adlı projelerine ödülleri 14 Nisan Perşembe akşamı Cezayir’de düzenlenen törende takdim edildi.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    30. İstanbul Film Festivali, Köprüde Buluşmalar Platformu’nda Ödüller Sahiplerini Buldu yazısına devam et
  • Entelköy Efeköy’e Karşı

    Yüksel Aksu’nun yönettiği ve Şahin Irmak, Ayşe Bosse, Emin Gürsoy ile Recep Yener’in oynadığı Entelköy Efeköy’e Karşı, 02 Aralık 2011′de Tiglon Film dağıtımıyla Galata Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Doğayla baş başa yaşamak isteyen bir grup kentli ekolojist, Ege’de bir komün köyü inşa ederler. Köy halkı, tarla ve evlerini yüksek fiyata aldıkları için aktivistleri büyük bir sevgiyle karşılar. Her şey yolundadır, ta ki bölgeye kurulması gündemde olan termik santral kararı onaylanana kadar. Termik santral ile birlikte eski köylüler ile köyün yeni sakinleri arasında ilginç ve komik bir süreç başlar.

    • Basın Bülteni
    • Fotoğraflar
    • Web Sitesi
    • Fragman
    • IMDb

    Entelköy Efeköy’e Karşı yazısına devam et